Medya

Sabah yazarından Hilmi Özkök'e: FETÖ darbesi askerden çıktı; suçu siyasete atıp sıyrılamazsınız!

"Bizzat Özkök döneminde askeri liselere FETÖ'cüler alınmadı mı?"

25 Ekim 2016 12:45

Sabah yazarı Mahmut Övür, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün "FETÖ'ye karşı hükümeti 2004 yılında MGK kararıyla uyardık ancak pek fazla bir şey yapılmadığını gördük" ifadesiyle ilgili olarak "Bizzat Özkök döneminde askeri liselere FETÖ'cüler alınmadı mı? Her şey bir yana Türkiye'yi her on yılda bir darbelere mahkûm eden ve siyaset üzerinde vesayet oluşturan TSK'nın bu süreçteki sorumluluğunu nereye koyacağız? FETÖ darbesi askerin içinden çıktı, suçu siyasetin üzerine atıp sıyrılamazsınız" dedi.

Mahmut Övür'ün "FETÖ'yü komisyona havale etmek" başlığıyla yayımlanan (25 Ekim 2016) yazısı şöyle:

Türkiye 15 Temmuz'da dünyada eşi benzeri görülmeyen bir iç saldırı yaşadı. Şehit verdik, binlerce gazimiz var ve toplum derin bir travma atlattı. Şimdi neden ve niçin bu saldırıyla karşılaştığımızı anlamaya, öğrenmeye çalışıyoruz.
Karşımızda klasik terör veya darbeci bürokratik örgütlenmelere benzemeyen nevi şahsına münhasır FETÖ denilen bir yapı var. Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün deyimiyle "Her yeni duruma göre kendini yeniden yapılandıran, tanımlandıran asla ve kata bir tarife sığmayan ve kolayca evrimleşebilen bir yapı."
Bu yapıya karşı, 17-25 Aralık'ta düşük yoğunluklu, 15 Temmuz'dan sonra da topyekûn bir mücadele başladı. Ancak durum pek parlak görünmüyor. Başbakan Binali Yıldırım'ın dediği gibi darbeci işgalcilerin yargılanması geciktiği gibi, biraz da ana muhalefet partisi CHP sayesinde "FETÖ'cüler mağdur" algısı öne çıkıyor.
Oysa bu topyekûn mücadele çok yönlü yürütülmeli ve derinleştirilmeli. Bu açıdan belki de en önemli görev yargıdan önce "bombalanan" Meclis'e düşüyor. Meclis ne yapıyor? Bir süredir Meclis bünyesinde kurulan Araştırma Komisyonu'nun yaptığı çalışmaları izliyoruz.
Komisyon üyeleri üzerinden yürütülen anlamsız tartışmalar bir yana, asıl hayal kırıklığını komisyona çağrılan Hilmi Özkök gibi eski asker ve bürokratların açıklamaları yarattı. Bakın Özkök ne diyor: "Hükümeti kesin olarak bilgilendirdik ve 'durum iyi değil' dedik."
Yani "Biz söyledik hükümet yapmadı." Özkök'e sormak lazım, peki siz o güne kadar ne yaptınız? Bu sonuçta, Balyoz'la başlayıp Ayışığı'yla devam eden darbe kuşatmasının sürdüğü ve Özkök'ün de "sefer tasıyla yemek yediği" bir siyasi zeminin etkisi yok mu?
Ama asıl soru, o günlere gelmeden TSK yönetiminin neler yaptığı... FETÖ'nün geçmişi 60'lı yılların başına kadar uzanıyor. Ordunun en önemli kurumu Özel Harp Dairesi'ninFetullah Gülen'le nasıl bir ilişkisi vardı? Asker kökenli MİT Müsteşarı Fuat Doğu'yla Gülen ilişkisini kurum olarak TSK'nın ve askeri istihbaratın bilmemesi mümkün mü?
Bugün karşımıza general veya tümgeneral olarak çıkan FETÖ'cü askerler TSK'ya hangi dönemde girdi? Bizzat Özkök döneminde askeri liselere FETÖ'cüler alınmadı mı? Her şey bir yana Türkiye'yi her on yılda bir darbelere mahkûm eden ve siyaset üzerinde vesayet oluşturan TSK'nın bu süreçteki sorumluluğunu nereye koyacağız? FETÖ darbesi askerin içinden çıktı, suçu siyasetin üzerine atıp sıyrılamazsınız. Bunu halledemediğiniz o kadar açık ki...
Durum gerçekten iç açıcı değil çünkü kimse samimiyetle karşılaştığımız soruna yaklaşmıyor.
Meclis'in araştırma komisyonuyla bir sonuç alacağına da kimse inanmıyor.
Şu ana kadar komisyona gelen asker veya bürokratlar kendi sorumluluklarını unutup, komisyonu siyaseti suçlamanın aracı haline getirdi.
Kısaca Meclis araştırma komisyonları siyasetle ilgili kişilerin kaynak olarak kullanacağı metinlerin dışında bir şey ortaya koymadı. Bu kez de farklı olmayacak.
Geçmişte çok daha basit olaylarla ilgili soruşturma komisyonu kurulurken, şimdi neden ülkenin bekasıyla ilgili önemli bir konu için Meclis Soruşturma Komisyonu kurulmaz? Yargıya paralel böyle bir meclis soruşturma komisyonu çok daha kalıcı ve sonuç alıcı olurdu.

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye 15 Temmuz'da dünyada eşi benzeri görülmeyen bir iç saldırı yaşadı. Şehit verdik, binlerce gazimiz var ve toplum derin bir travma atlattı. Şimdi neden ve niçin bu saldırıyla karşılaştığımızı anlamaya, öğrenmeye çalışıyoruz.
Karşımızda klasik terör veya darbeci bürokratik örgütlenmelere benzemeyen nevi şahsına münhasır FETÖ denilen bir yapı var. Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün deyimiyle "Her yeni duruma göre kendini yeniden yapılandıran, tanımlandıran asla ve kata bir tarife sığmayan ve kolayca evrimleşebilen bir yapı."
Bu yapıya karşı, 17-25 Aralık'ta düşük yoğunluklu, 15 Temmuz'dan sonra da topyekûn bir mücadele başladı. Ancak durum pek parlak görünmüyor. Başbakan Binali Yıldırım'ın dediği gibi darbeci işgalcilerin yargılanması geciktiği gibi, biraz da ana muhalefet partisi CHP sayesinde "FETÖ'cüler mağdur" algısı öne çıkıyor.
Oysa bu topyekûn mücadele çok yönlü yürütülmeli ve derinleştirilmeli. Bu açıdan belki de en önemli görev yargıdan önce "bombalanan" Meclis'e düşüyor. Meclis ne yapıyor? Bir süredir Meclis bünyesinde kurulan Araştırma Komisyonu'nun yaptığı çalışmaları izliyoruz.
Komisyon üyeleri üzerinden yürütülen anlamsız tartışmalar bir yana, asıl hayal kırıklığını komisyona çağrılan Hilmi Özkök gibi eski asker ve bürokratların açıklamaları yarattı. Bakın Özkök ne diyor: "Hükümeti kesin olarak bilgilendirdik ve 'durum iyi değil' dedik."
Yani "Biz söyledik hükümet yapmadı." Özkök'e sormak lazım, peki siz o güne kadar ne yaptınız? Bu sonuçta, Balyoz'la başlayıp Ayışığı'yla devam eden darbe kuşatmasının sürdüğü ve Özkök'ün de "sefer tasıyla yemek yediği" bir siyasi zeminin etkisi yok mu?
Ama asıl soru, o günlere gelmeden TSK yönetiminin neler yaptığı... FETÖ'nün geçmişi 60'lı yılların başına kadar uzanıyor. Ordunun en önemli kurumu Özel Harp Dairesi'ninFetullah Gülen'le nasıl bir ilişkisi vardı? Asker kökenli MİT Müsteşarı Fuat Doğu'yla Gülen ilişkisini kurum olarak TSK'nın ve askeri istihbaratın bilmemesi mümkün mü?
Bugün karşımıza general veya tümgeneral olarak çıkan FETÖ'cü askerler TSK'ya hangi dönemde girdi? Bizzat Özkök döneminde askeri liselere FETÖ'cüler alınmadı mı? Her şey bir yana Türkiye'yi her on yılda bir darbelere mahkûm eden ve siyaset üzerinde vesayet oluşturan TSK'nın bu süreçteki sorumluluğunu nereye koyacağız? FETÖ darbesi askerin içinden çıktı, suçu siyasetin üzerine atıp sıyrılamazsınız. Bunu halledemediğiniz o kadar açık ki...
Durum gerçekten iç açıcı değil çünkü kimse samimiyetle karşılaştığımız soruna yaklaşmıyor.
Meclis'in araştırma komisyonuyla bir sonuç alacağına da kimse inanmıyor.
Şu ana kadar komisyona gelen asker veya bürokratlar kendi sorumluluklarını unutup, komisyonu siyaseti suçlamanın aracı haline getirdi.
Kısaca Meclis araştırma komisyonları siyasetle ilgili kişilerin kaynak olarak kullanacağı metinlerin dışında bir şey ortaya koymadı. Bu kez de farklı olmayacak.
Geçmişte çok daha basit olaylarla ilgili soruşturma komisyonu kurulurken, şimdi neden ülkenin bekasıyla ilgili önemli bir konu için Meclis Soruşturma Komisyonu kurulmaz? Yargıya paralel böyle bir meclis soruşturma komisyonu çok daha kalıcı ve sonuç alıcı olurdu.