Medya

Sabah yazarı: 12 Eylül darbesi Kıbrıs yüzünden oldu, Misak-ı Milli'yle hiç ilgisi yoktu

"Kimsenin umurunda değil ama Cenevre'de 'Kıbrıs görüşmeleri' yapılıyor"

14 Ocak 2017 18:44

Sabah yazarı Engin Ardıç, "12 Eylül" darbesinin "Kıbrıs" yüzünden yapıldığını savundu. Ardıç, "Kıbrıs başımıza çok büyük dertler açtı. Bize yetmişli yıllarda çektiğimiz sıkıntıları ve acıları çektirdi. Birbirimize düşürdüler, binlerce insanımız öldü. 1980 darbesi de Kıbrıs yüzünden yapıldı. (Amerika, NATO'nun askeri kanadından çekilmiş olan Yunanistan'ın dönmesine itiraz etmeyecek emir kulu arıyordu!) Şimdi çözsen bana ne, bağlasan bana ne?" diye yazdı.

Engin Ardıç'ın "Kabağın tadı" başlığıyla yayımlanan (14 Ocak 2017) yazısı şöyle:

Kimsenin umurunda değil ama Cenevre'de "Kıbrıs görüşmeleri" yapılıyor... Katılanlar, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'ın eski efendisi sıfatıyla sömürgeci İngiltere.
"Garantör" muhabbeti...
Maşallah tıpkı "ellili yıllarda" olduğu gibi. Gözler Karamanlis'i ve Fatin Rüştü Zorlu'yu arıyor. (Karamanlis yatağında öldü, Zorlu yatağında ölemedi, bürokrasi tarafından katledildi.) Bazı arkadaşlar "nefesler tutuldu" diyorlar, maç anlatan çocukların her zevksiz ve heyecansız müsabakadan önce papağan gibi söyledikleri gibi.
Kimsenin nefesini tuttuğu falan yok. Bu görüşmeler, bazı gazetelerin dış haberler şeflerinden başka kimseyi ilgilendirmiyor.
Çünkü bu konu Türk kamuoyuna fena halde bıkkınlık verdi.
Kıbrıs çıkartmasını yaptığımız gün doğan bebekler şu anda 43 yaşındalar!
Yaşı ellinin altında olanlar o günlerin heyecanını ve coşkusunu hatırlamazlar.
Ellilikler de, eh işte, belki.
Kıbrıs başımıza çok büyük dertler açtı. Bize yetmişli yıllarda çektiğimiz sıkıntıları ve acıları çektirdi. Birbirimize düşürdüler, binlerce insanımız öldü. 1980 darbesi de Kıbrıs yüzünden yapıldı. (Amerika, NATO'nun askeri kanadından çekilmiş olan Yunanistan'ın dönmesine itiraz etmeyecek emir kulu arıyordu!) Şimdi çözsen bana ne, bağlasan bana ne?
Türkiye Kuzey Kıbrıs'a her zaman "aldım" gözüyle baktı. Rahmetli Rauf Denktaş'ın "kraldan fazla kralcı" tutumu da bunu pekiştirdi.
Türkiye, uzun zamandan beri kaybettiği topraklardan hiç olmazsa küçük bir parçasını geri alıyordu (Hatay'ı saymazsak)...
"Kollektif Osmanlı bilinçaltı" meseleyi böyle algılıyordu...
Oysa Kıbrıs taa 1880'lerde elden çıkmıştı ve barındırdığı Türk azınlık açısından bile bir Eflak'tan, bir Boğdan'dan, bir Bulgaristan'dan, bir Makedonya'dan çok farklı değildi.
Kıbrıs'ın Misak-ı Milli'yle de hiçbir ilgisi yoktu, Ankara rejimi tarafından hiçbir zaman geri istenmemişti.
Musul'u ve Kerkük'ü tartışan "gazi meclis" Kıbrıs'ı aklına bile getirmemişti.
Ama şimdi, Yunanistan tarafından "güneyden kuşatılmaktan" korkuyorduk!
Güneyden kuşatılmaktan kurtulduk. Bedelini de çok ağır ödedik.
Cenevre'deki görüşmelerden şimdilik sonuç çıkmamış, zaten mucize beklemek de gerçekçi olmazmış...
Eee, ne olacaktı ki?
Çözülmez. Bu belaya bir kere battık, çıkamayız.
Türk ordusu da geri çekilmez. Bunu unutun. Üstelik bizim derdimiz şu anda Kıbrıs değil Suriye.
Arslanlar arslanı Bülent Ecevit orduyu yürütmesi gerektiği günde durdurmasa, durdurması gerektiği günde yürütmese, Cenevre görüşmelerini sonuca bağlayabilse (işe bak, gene Cenevre!... Turan Güneş, Yorghos Mavros ve James Callaghan isimlerini hatırlayan var mı?)... "Yunan cuntasını deviren ve Yunanistan'a demokrasiyi getiren büyük Türk devlet adamı" olabilse, buna çapı yetse, ne yetmişli yılların karabasanını yaşayacaktık, ne binlerce çocuk ölecekti, ne de 1980 darbesi olacaktı...
Ecevit'in partisi yüzde 0.1 oy alıyor, şimdiki genel başkanına sorarsan iktidara geliyorlarmış, belki Kıbrıs'ı da o zaman çözerler!