Medya

"Reina saldırganı yakalanmasaydı, kısa süre içinde ikinci eylemi yapacaktı"

Reina'daki terör saldırısında 39 kişi hayatını kaybetmişti

18 Ocak 2017 12:02

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, Reina'ya silahlı saldırı düzenleyerek 39 kişiyi öldüren IŞİD'li 'Abu Muhammed Horasani' kod isimli Abdulkadir Masharipov'un, yakalanmasaydı ikinci bir eylem daha yapacağını ileri sürdü. 

"Terörist, eğer yakalanmamış olsaydı, kısa bir süre sonra yine bir eylem yapacaktı. Bunun için kendisine sadece hedef gösterilecekti. O, eylem yapılacak yere bırakılacaktı" iddiasını ileri süren Öztürk, "Eylem yapılacak yerle ilgili bilgiler kendisine başka kişi tarafından verilecek, olay yerine ikinci bir kişi tarafından getirilecek ve eylem yapması sağlanacaktı" diye yazdı.

Saygı Öztürk'ün "Terörist ikinci eylemi nereye yapacaktı" başlığıyla yayımlanan (18 Ocak 2017) yazısı şöyle:

İstanbul Reina'daki saldırıyı gerçekleştiren terörist geç de olsa yakalandı. Polis, olaylar meydana geldikten sonra suçlulara ulaşıyor. Tabii iş işten geçmiş oluyor. Bu nedenle Emniyet, kendi içinde özeleştiri yapmalı, olaylar meydana gelmeden önlemenin yollarını bir an önce bulmalı. Yoksa yaşanan her olayın ardından, “Bu dış güçlerin işi”, “Arkasında gizli servisler var” deme kolaylığına kaçmamalı… Terör örgütleri her fırsatta eylem yapar. Hele, örgüte önemli bir darbe indirilmişse, bunun için “intikam eylemi”ne de girişebilir. Polis, asker, kamu binaları her zaman örgütün öncelikli hedefleri arasındadır. Ülkemizde, yabancı ülke örgütlerinin de önemli bağlantıları ve ayakları bulunuyor. Bu köşenin okurlarına dün yazdıklarımı hatırlatmak istiyorum:

Bunların ortak yönleri var

“Terör üreten ülkeler”in vatandaşlarına vize uygulanmaması, gelenler hakkında sağlıklı bilgi alınamaması, dinci ve bölücü terör örgütlerinin ülkemizde destekçileri bulunmaları, bu kişilerin güvenlik birimleri tarafından tanınmamaları eylem yapmalarını kolaylaştırıyor. Geçmişte Afganistan'da, Bosna'da, Çeçenistan'da, Irak'ta, son olarak da Suriye'de “Cihad” adına bir araya gelen dinci örgütlerin içinde çok sayıda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı da bulunuyor. Aynı uğurda savaştıkları için Türk güvenlik birimleri tarafından tanınmayan kişileri ülkemizde eylem gerçekleştirmeye ikna ediyorlar. Dinci örgütlerin militanları, canlı bomba, patlayıcı yüklü araçla eylem yaparsa cennete gidecekleri, hurilerle birlikte olacağı söylenip eyleme hazır hale getiriliyor. Bölücü örgüt PKK'da ise durum daha farklı. Onlar, kurtulmak istedikleri, psikolojik sorunlu ya da ağır hasta olan teröristleri “canlı bomba”ya dönüştürüyor.” Aynı yazının bir bölümünde de “Rusya'nın Ankara Büyükelçisi'ni, görevde olan bir polis memuru öldürdü. Şimdi, sürekli bu konuda senaryolar üretiliyor” demiştim, Önceki yazılarımda da, polisin sağ yakalanması mümkünken öldürülmesinin de yanlışlığını kaydetmiştim.

Terörist öldürülseydi

Yazıda da belirttiğim gibi, teröristin daha önce Afganistan'da eğitim aldığı anlaşıldı. Orada tanıştığı Türk arkadaşlarının desteği olmasa, terörist o eylemi gerçekleştiremezdi. Yabancı uyruklu terörist ülkemize geliyor, eylem yapıyor, eylem yerini terk ediyor, tüm güvenlik birimlerini peşinde koşturuyor ve ancak 16 gün sonra yakalanabiliyor. Üstelik bu kişinin kalabileceği yerler de sınırlı olmasına rağmen yakalanmasının gecikmesi, benzer eylemlere yönlendirilmek istenenleri de cesaretlendirdi. Bu durum, terörist olduğu biline biline bunlara destek olunduğunu da gösterdi. Terörist, eğer yakalanmamış olsaydı, kısa bir süre sonra yine bir eylem yapacaktı. Bunun için kendisine sadece hedef gösterilecekti. O, eylem yapılacak yere bırakılacaktı. Eylem yapılacak yerle ilgili bilgiler kendisine başka kişi tarafından verilecek, olay yerine ikinci bir kişi tarafından getirilecek ve eylem yapması sağlanacaktı. Teröristin sağ olarak ele geçirilmesi kuşkusuz polisin başarısıdır. Çünkü, son derece riskli bir operasyon yapılıyor, yakalanması halinde ömür boyu cezaevinde kalacağını bilen terörist, kendisini de imha edebilirdi, ya da çatışırdı. Bu çatışmada öldürülebilirdi. İşte, bunun ardından senaryolar başlar, hatta öldürülen kişinin, katliamı yapan kişi olmadığı iddiası bile ortaya atılabilirdi. Teröristin arkasında kimlerin olduğu belirlenemez, ya da onların olayla bağları kurulamazdı. Şimdi, terörist konuştukça buna bağlı olarak operasyonlar da yapılacak.

Polise destek de artar

Olayları önleyememek büyük ölçüde istihbarat eksikliğinden kaynaklanıyor. Dahası, görünür önlemlerde de yetersizlik bulunduğu anlaşılıyor. Trafik denetimleri, polisin denetimi de görünür önlemler arasındadır. Bu önlemlerin alınması yetmez; etkili bir biçimde denetimi de gerekiyor. Polis, her zaman teröristlerin hedefidir. Bakıyorsunuz, polis otomobilin içinde oturuyor, cep telefonuyla meşgul. Yanına terörist gelse haberi bile olmayacak. Emekli emniyet müdürü, yine elinde cep telefonuyla uğraşan polis memuruna yaklaştı ve ona şu uyarıda bulundu: “Evladım, hedef sizsiniz. Yaşananlardan hiç ders almıyor musunuz? Unutmayın, şehit edildiğinizde arkanızdan iki damla gözyaşı dökülür, sonra biter. Esas sıkıntıyı aileniz çeker. O yüzden çok dikkatli olun.” Biliyorum, polisin çalışma koşulları çok ağır. Başarısı, halkın polise olan güvenini artırır, destek artar. Bakın, bir teröristin yakalanması bile ülkemize moral oldu…