Dünya
Deutsche Welle

Putin'in Türkiye ziyaretinin perde arkası

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’daki gelişmeler nedeniyle Batı’nın ülkesine yönelik yaptırımları sertleştirdiği bir dönemde Türkiye’yi ziyaret edecek.

28 Kasım 2014 19:00


Pazartesi günü yapılacak ziyaretin görünürdeki nedeni, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da yakınlaştırmak amacıyla kurulan Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin (ÜDİK) beşinci toplantısı. İki ülkenin liderlerine her yıl zirvede buluşma olanağı sağlayan ÜDİK’in bundan önceki toplantısı geçen yıl Rusya’nın St.Petersburg kentinde yapılmıştı.

Zirvenin ana nedeni ÜDİK olsa da, son dönemde Batı’nın Rusya’yı ekonomik açıdan yıpratıp yalnızlığa sürüklemek istemesi Putin’in Ankara ziyaretini daha önemli hale getiriyor. Rusya lideri ziyaret öncesinde Anadolu Ajansı’na yaptığı yazılı açıklamada, iki ülke arasında siyasi konularda görüş ayrılılıkların bulunduğunu belirtirken, “Bununla beraber ki en önemlisi de budur, ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki ortaklığın kıymetini biliyoruz ve Rusya'nın büyük önem verdiği bu karşılıklı diyaloğu devam ettirme noktasında ortak niyetimiz mevcuttur”dedi. Putin ayrıca, “Türkiye'nin, Rusya ile ekonomik işbirliği konusu dahil olmak üzere, bağımsız biçimde kararlar almasını takdir ediyoruz. Türk ortaklarımız çıkarlarını birilerinin siyasi hırsları uğruna heba etmeyi reddetti. Bunun gerçek anlamda iyi düşünülmüş ve ileriye dönük bir politika olduğu kanısındayım” sözleriyle Ankara’nın Batı’nın yaptırımlarına katılmamasını övdü.

Batı'ya mesaj

Ünlü Rus siyasi uzmanı eski milletvekili Sergey Markov da Rusya’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, “Bence ziyaret Batı’ya anlamlı bir mesaj çünkü bugün ABD başta olmak üzere Batı, Rusya’ya karşı savaş açtı. Türkiye ise farklı, doğru adımlar atıyor. Takdir ediyoruz. Türkiye bize karşı yaptırımlara katılmıyor, bağımsız davranıyor. Bu bağımsız davranışları şunu gösteriyor: Türkiye ABD kontrolünden çıkıyor artık” dedi.

Cihan Haber Ajansı’nın Moskova Bürosu’nda görevli gazeteci Fuad Seferov da ziyaretle ilgili sorumuzu yanıtlarken, “Rusya'nın Asya ülkeleriyle ilgili işbirliği stratejisinde Türkiye'nin yeri önemli. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile şahsi dostluğunu da göz önünde bulundurarak Putin'in bugün Türkiye'yi farklı bir çizgide gördüğünü söyleyebiliriz. Rusya bağımsız politika üretmeye çalışan Türkiye ile ilişkilerin artırılmasına önem veriyor. Bir Rus uzmanının söylediği gibi, Türk-Rus ilişkilerinde kan dolaşımı süreci başladı" diye konuştu.

Suriye gölgesi

Ziyaret öncesi verilen olumlu mesajlara karşın Suriye’deki içsavaş nedeniyle son yıllarda Türkiye ile Rusya’nın arasından “kara kedi” geçti ve ilişkiler hasar gördü. Ankara Suriye lideri Beşar Esad’ı devirmek için bütün gücüyle mücadele ederken, Moskova tam tersi bir pozisyon aldı ve iktidar değişiliğini engellemek için elinden geleni yaptı. Bu süreçte zaman zaman Türkiye'den Rusya'ya yönelik sertlik dozu yüksek açıklamalar da yapıldı.

Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yardımcı Doçent Şener Aktürk, ilişkilerdeki “Suriye gölgesi”ni şöyle değerlendirdi: "Esad rejiminin kısa sürede devrileceği beklentilerine karşın Rusya'nın ve İran'ın açık desteğiyle 3 yıldır ayakta kalması ve hatta savaşın ilk yılına göre konumunu daha da güçlendirmiş olmasını Rusya'nın başarısı olarak yorumluyorum. ABD, Rusya'dan çekindiği için Suriye'ye hiçbir doğrudan müdahalede bulunmadı, oysa Rusya ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinin açık muhalefetine ve tehditlerine rağmen Kırım'ı işgal ve ilhak etti. Rusya, askeri ve siyasi olarak Türkiye'nin komşularındaki etkinliğini arttırdığı müddetçe ilişkilerin daha iyiye gitmesi biraz zor. Sonuç olarak Türkiye ve Rusya arasında Suriye üzerinden son üç yıldır neredeyse 'vekalet savaşı' yaşanıyor...”

Ukrayna sorunu

Ukrayna’da Batı yanlısı bir iktidarın işbaşına gelmesi, Rusya’nın ise ülkenin doğusundaki ayrılıkçılara destek vermesi, ayrıca Kırım’ı işgal ederek kendine bağlaması Ankara-Moskova hattında yeni bir görüş ayrılığı yarattı. Ancak, Kırım’ın ilhakını tanımasa da, Batılı ülkelerle ortak hareket etse de Türkiye Rusya’ya uygulanan ve her geçen gün sertleşen yaptırımlara katılmadı. Koç Üniversitesi'nden Aktürk bu konuda, “Türkiye, Kırım sebebiyle Batı'nın yaptırım kararlarına rağmen Rusya'yla ticarete aynen devam ederek Rusya karşıtı sert bir muhalefetin ön saflarında yer almayacağını açıkça göstermiş oldu" dedi.

Bunun en önemli nedeni siyasi alanda yaşanan dalgalanmalara karşın Türk-Rus ekonomik işbirliğinin artık neredeyse geri döndürülemez bir noktaya ulaşması. Liderler, geçen yıl 32 milyar dolarlık hacme ulaşan ikili ticaretin 100 milyar dolara yükselmesi için kararlı. Almanya’dan sonra Gazprom’un ikinci büyük müşterisi olan Türkiye geçen yıl tükettiği 45 milyar metreküplük gazın yüzde 58’ini Rusya’dan aldı. Artan talebi karşılamakta güçlük çeken Türkiye, Rusya’ya bağımlığının daha da artacağı eleştirilerine karşın Gazprom’dan aldığı miktarı yükseltmeye çalışıyor. Zaten enerji, ÜDİK zirvesindeki en önemli gündem maddelerinin başında geliyor. Türkiye’nin ilk nükleer santrali Akkuyu'yu yapacak Ruslar, planlama aşamasındaki üçüncü santralle de ilgileniyor. Aktürk, “Siyasi sorunlara rağmen Akkuyu'daki nükleer santral projesi somut ve stratejik bir işbirliği noktası olmaya devam ediyor” dedi.

Nesnel şartlar

İki ülke arasındaki ekonomik ve siyasi gelişmeleri yakından izleyen, bir dönem Moskova’daki Türk Büyükelçiliği’nde ticaret müşavirliği görevinde bulunan Aydın Sezer, “Türkiye ile Rusya birbirleri için vazgeçilmez ülkeler haline geldi mi” sorusunu, “Kesinlikle evet. Tarihi gelişimin gidişatı bu yönde. Türkiye’de zaman zaman tarihi tersine döndürebileceğini zanneden insanlar ve siyasiler görülüyor ancak nafile. Her iki ülke de bu coğrafyanın getirdiği nesnel şartlarla birbirlerine bağımlı ülkeler” diye yanıtladı.

Ekonomiden enerjiye, uluslararası ve bölgesel sorunlardan kültür alanına pek çok konunun gündeme geleceği ÜDİK’in ilginç bir yönü daha var: Türkiye Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, zirvede Türk tarafına Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlık edecek. Bu da, daha önceki dört toplantıda görülen uygulamanın kısmen değişmesi anlamına geliyor. Çünkü önceki zirvelerde Rus tarafına hep devlet başkanı, Türk tarafına ise başbakan başkanlık etmişti.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle