Gündem

Prof. Zafer Toprak: Şerif Mardin'e haksızlık ettiler; 'mahalle baskısı' kavramı, FETÖ'nün ilk bilimsel öngörüsü

"Tarikatçı değildi, seküler bir yaşamı vardı"

10 Eylül 2017 14:21

Prof. Dr. Zafer Toprak, "seküler bilim çevresinin, geçen günlerde hayatını kaybeden Prof. Dr. Şerif Mardin'e haksızlık ettiğini" ileri sürdü. "Şerif gibi dünya çapında bir bilim insanının görüşleri nedeniyle Bilim Akademisi’nin dışında tutulması, çok büyük bir haksızlıktı" diyen Toprak, "Bilimler Akademisi içerisinde Şerif’in üyeliği için çaba gösteren çok insan vardı, onlara rağmen olmadı" ifadesini kullandı. 

Zafer Toprak, Türkiye medyasında "mahalle baskısı" kavramını kullanan ilk ismin Şerif Mardin olduğunu hatırlatarak "Bence bu Fethullah olayının ilk bilimsel öngörüleri de bu mahalle baskısı olayıdır" diye konuştu. 

"Din ve İdeoloji" çalışması Oxford Üniversitesi müfredatına da giren Prof. Mardin, 6 Eylül'de hayatını kaybetmişti.

Prof. Zafer Toprak, Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nden emekli oldu. Şimdi Koç Üniversitesi'nde öğretim üyesi.Zafer Toprak'ın, Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

- Prof. Mardin’in özellikle din sosyolojisi alanındaki çalışmalarının AK Parti’nin yükselişine önayak olduğunu söyleyenler var. Böyle bir etkisi oldu mu sahiden?

Düşünce insanları her zaman siyaset çevrelerinde “kullanılır”. Şerif Mardin, Türkiye’de din sosyolojisini başlatan kişidir. Türkiye’de sosyoloji görece dinle mesafeliydi. Bu da bir ölçüde Cumhuriyet Türkiye’sinin sorunsallarıyla çok yakından bağlantılıydı. O yüzden, 1970’lerde akademik camiada din ile uğraşmak aslında cesaret işiydi. Şerif bunu yaptı.

- Peki, bu yüzden akademik camiada baskı görmüş müydü?

Şerif’in söyledikleriyle uğraşmak biraz zordu, her zaman farklı bir konumdaydı. Gerçi uğraşanlar da oldu. Epey muhalifi vardı. Mesela, din çalışmaları nedeniyle Bilimler Akademisi’ne alınmadı. Bilimler Akademisi 90’larda kurulduğu zaman çok daha seküler bir çizgideydi. Hatta AK Parti döneminde devlet bir şekilde din sosyolojisine yakın insanlara mesafeli duruşu nedeniyle TÜBA’nın özerkliğine müdahale etti. Seçkin bir bilim kesimi TÜBA’dan ayrılıp Avrupa Bilimler Akademisi’nin bünyesinde yer alan bir akademiye dahil oldu. Şerif, o akademiye de çağrılmadı.

- Seküler akademik çevre tarafından haksızlık yapıldığını söyleyebilir miyiz yani?

Tabii, Şerif gibi dünya çapında bir bilim insanının görüşleri nedeniyle Bilim Akademisi’nin dışında tutulması, çok büyük bir haksızlıktı. Bilimler Akademisi içerisinde Şerif’in üyeliği için çaba gösteren çok insan vardı, onlara rağmen olmadı.

- Peki, ona kızanların din sosyolojisi dışında tepki gösterdikleri konular var mıydı?

Şerif Mardin’e kızan çok oldu. Daha doğrusu, anlaşılamadığı için kızan çok oldu. Çok derin konuşan bir kişiydi, çok farklı yerlere çekilebiliyordu. Dinsel çevreden de eleştirenler çok oldu. Tarikatlarla uğraşmış olsa bile hiçbir şekilde tarikatçı olmayan, seküler yaşamı olan, bu konularda duyarlı bir insandı.

- “Akademik camiada dinle uğraşmak aslında cesaret işiydi” dediniz. Şerif Mardin ne diyordu bu konuda tam olarak?

Cumhuriyet felsefesi birey ile devlet arasındaki ara kademeleri, özellikle de tarikatları bir ölçüde yok saydı. Oysa bunların toplumda işlevsel bir boyutu da vardı. Özellikle Cumhuriyet’in ilk evrelerinde tarikatlar rejime karşı tavır alan, bireyin iradesine müdahalede bulunan kurumlar olarak görüldü ve kapatıldı. Oysa tarikatların artıları da eksileri de vardı. Abartmak istemiyorum ama sivil toplum kuruluşu gibi algılanabileceğine dair görüşler vardı. Türkiye’de çok seçkin din adamları var, bunları göz ardı etmemek gerekiyordu. Şerif Bey bunları gündeme getirdi. Profesörlük tezi, din ve ideoloji üzerineydi.

"Mahalle baskısı kavramı, FETÖ olayının ilk bilimsel öngörüsü"

- Aynı Şerif Mardin, 2007 yılında “mahalle baskısı” diye bir kavram ortaya attı. Tam da aslında AK Parti çevrelerinin yanındaymış gibi algılanırken, o ezberi bozan bir çıkış yaptı...

Şerif Mardin. derinliği olan bir sosyologdu ve Türkiye’deki kentlileşmenin ne denli sorunlar yarattığını gördü. O yüzden, Türk literatürüne “mahalle” kavramını getirdi. Mahalle denen kavram Batı kentleşmesinde tali bir unsurdur. Oysa Türkiye’de mahallenin beraberinde getirdiği bir kontrol mekanizması oluştu. Bu, bireysel özgürlükleri kısıtlayan temel unsurlardan biriydi. Mahallenin dışında başı açık gezen bir insan, mahalleye girerken başını kapamak zorunda kalıyordu. Şerif Bey buna dikkat çekti. Aslında bence bu Fethullah olayının ilk bilimsel öngörüleri de bu mahalle baskısı olayıdır.

- Eşiniz Prof. Binnaz Toprak, 2007-2008 yıllarında bu konuyla ilgili bir saha araştırması yapmıştı.

Evet, hatta mahalle baskısı kavramının geri planında bir anlamda FETÖ örgütsel yapısı gizliydi. Nitekim Binnaz ve ekibi araştırmalarında, Anadolu’nun değişik kentlerinde “abi”leri, “abla”ları ele almıştı. 10 yıl sonra yazdıkları doğru çıktı. Kanımca günümüz Türkiye’sinde “mahalle baskısı” siyasetin ana eksenini oluşturmakta ve yeterince kentlileşemedikçe bu süreç böyle devam edecek...


Habertürk'te yayımlanan söyleşinin devamı için tıklayın