Gündem

Prof. Taner Akçam: Saray soytarısı

Perinçek’in, mahkemenin özüyle doğrudan ilgili olduğunu söylediği demagojik cahilli...

06 Şubat 2015 17:58

Prof. Taner Akçam

Taraf (6 Şubat 2015)

Türk Dil Kurumu sözlüğünde, saray soytarısının anlamı üzerine bir şeyler ararken, T. Oflazoğlu’na ait, “Çirkin bir oyun bu. Soytarıların zaferinden tehlikeli sonuçlar çıkarıyorsunuz,” sözüne rastladım.

Arasam Doğu Perinçek’in, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) savunması üzerine söylenenleri bundan daha iyi özetleyecek başka bir cümle bulamazdım.

Neresinden başlasam ki?

İsterseniz Perinçek’in şu sözlerinden başlayalım. Dinlemeye aşağı yukarı 1:54:45’ten başlayın.

Perinçek, konuşmasında aklı sıra daha önceki konuşmalarda dile getirilmiş büyük bir yanlışı mahkeme kayıtlarına geçiriyor; ve böbürlenerek şu bilgileri veriyor:

“Sayın başkan, sayın üyeler, önce bir bilgi yanlışı, Talat Paşa hiç bir şekilde Türkiye’deki mahkemeler tarafından Ermeni kırımı nedeniyle mahkum edilmemiştir. Böyle bir mahkumiyeti yoktur. Galip İngiliz devletinin soruşturmasının sonucunda da Ermeni meselesiyle ilgili olarak hakkında hiç bir suçlayıcı kanıt bulunmadığı için dosyası kapatılmıştır. Talat Paşa bir hürriyet kahramanı; yani bu davanın konusuyla doğrudan ilgili… 1908 Hürriyet devriminin lideridir.”

Yanlış okumadınız, Perinçek Talat Paşa’nın, Ermeni kırımı nedeniyle, bir Türk mahkemesi tarafından hiçbir biçimde mahkûm edilmediğini söylüyor ve bunu kayda geçiriyor. Yine Perinçek’e göre, Talat Paşa hakkında İngilizler soruşturma açmışmış ve ama aleyhinde delil bulamadıkları için dosyayı kapatmışlarmış!

Ve ona göre, bu mesele davanın özü ile doğrudan ilgili imiş!

Aslında, Perinçek’in AİHM’de görülmekte olan davasının özü ve özeti budur.

Bir kendini bilmezin demagoji ve palavralarını Ermenilere yönelik kin ve nefret söylemi olarak, Türkiye ve Avrupa’nın gündemine getirmesi… Tüm mesele bundan ibarettir.

Türkiye’de ise bu dava ve bu dava vesilesi ile söylenenler bir zafer gibi sunuluyor ve bundan tehlikeli sonuçlar çıkartılıyor.

Sözü edilen zafer, ancak ve ancak Perinçek’in yukarıdaki cümleleri kadar gerçek!

Önce Perinçek’in, mahkemenin özüyle doğrudan ilgili olduğunu söylediği demagojik cahilliğini düzeltelim.

Talat Paşa, İstanbul’da 8 Mart 1919 tarihli özel bir kararname ile [yeniden] kurulan Bir Numaralı Askerî Mahkeme’de yargılanmış ve gıyabında idam cezasına çarptırılmıştır.

27 Nisan 1919 tarihli ilk duruşmada okunan iddianamenin tam metnini, 5 Mayıs 1919 tarih ve 3540 sayılıTakvim-i Vekayi’de, dönemin Resmî Gazete’sinde okuyabilirsiniz.

İddianamede, Talat ve yakalanamayan diğer İttihat ve Terakki yöneticilerinin gıyaplarında yargılanacağı söylenir. İşledikleri suç Ermeni kıtalı [katliamı] gibi “alçakça cinayetlerden” sorumlu olmaktır. Ceza Kanunu’nun 45’inci maddesinin birinci fıkrasına uygun olarak idamla cezalandırılmaları istenir.

4 Mayıs 1919 tarihinde, Talat’ın dosyası diğer yakalanmayan kişiler ile birlikte davadan ayrılır ve ayrı bir dava açılır.

Talat hakkındaki karar 5 Temmuz 1919 tarihinde verilir ve 22 Temmuz 1919 tarih 3604 numaralı Resmi Gazete’de yayımlanır.

Talat, Enver ve Cemal başta olmak üzere İttihatçı yöneticiler Ermeni kıtalından sorumlu bulunarak idam cezasına çarptırılırlar. (Ayrıntılı bilgi için: V. N. Dadrian, Taner Akçam, Tehcir ve Taktil: Divan-ı Harb-i Örfi Zabıtları: İttihad ve Terakki’nin yargılanması, 1919-1922, Bilgi Üniversitesi, 2008)

Perinçek’in, İngilizlerin Talat Paşa hakkında soruşturma açtıkları ve sonra delil yetersizliğinden davadan vazgeçtikleri bilgisi de bir başka palavradır.

Böyle bir soruşturma yoktur. Perinçek muhtemel Malta Adası’nda tutulan 141 kişi hakkındaki soruşturmayı kastediyor ama bu da ayrı konu…

Özetle, Perinçek, Türk Mahkemelerince idama mahkûm edilen bir katili sadece övmekle kalmamış, bu katilin adına kurduğu bir örgütle (Talat Paşa Komitesi), Ermenilere yönelik kin ve nefret yayarak, Türkiye’de Hrant Dink dahil başka cinayetlerin işlenmesine zemin hazırlamıştır.

İsviçre’de yargılanan budur.

AİHM’in, 1915’in soykırım sayılıp sayılmayacağı üzerine karar vereceği iddiası ise, başta Perinçek olmak üzere, devlet erkânının yaydığı bir başka palavradır.

Bunun üzerinde ise ayrıca duralım.