Gündem

Prof. Sencer Ayata, ittifak yasasını eleştirdi: Özgür tercih hakkına müdahale değil de ne?

"Bu uygulama ile seçmenler iki farklı tercihi aynı doğrultuda yapmaya yönlendirilmiyor mu?"

13 Mart 2018 11:05

CHP İstanbul Milletvekili Prof. Süleyman Sencer Ayata, partilerin seçim ittifakı kurabilmesinin önünü açan 26 maddelik ittifak kanun teklifini eleştirdi. Düzenlemenin anti demokratik hükümler içerdiğini ifade eden Ayata, "Şimdi bu düzenleme özgür tercih hakkına müdahale değildir de nedir?" diyerek tepki gösterdi.

"Anayasa değişikliği referandumunda 'evet' kanadını oluşturan partilerin temel argümanlarından birinin yasama ve yürütmenin birbirinden ayrıldığı iddiası olduğunu" söyleyen Ayata, "Madem öyle, o zaman anayasaya uyum için yapıldığı söylenen bu kanunda yapılan değişiklikle neden başkan ve siyasi parti pusulaları aynı zarfın içine konuyor?" diye sordu. Ayata, bu kanun teklifiyle seçmenlerin iki farklı tercihi aynı doğrultuda yapmaya yönlendirildiğini ileri sürdü.

Prof. Süleyman Sencer Ayata’nın seçim ittifakına ilişkin yasa düzenlemesi üzerine TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma şöyle:

İttifak Yasası Üzerine

Seçim kanununda yapılacak değişikliklerin teknik boyutuna dair pek çok değerlendirme farklı platformlarda dile getirildi. Fakat ben bu düzenlemenin siyasi sistemimiz bakımından doğuracağı sorunlar arasında önemli gördüğüm bazılarının altını çizmek istiyorum.

1. Oyunun Kuralları

Öncelikle, seçim kanununda yapılan değişiklikler müzakereye, uzlaşmaya dayalı olarak yapılmadı. Mevcut düzenleme sadece iki partinin iradesinin bir yansıması. Bir başka deyişle, yarışmanın kuralları seçmenlerin neredeyse yarısını temsil eden siyasi partilerin rızası olmadan değiştiriliyor. Bu büyük kütle oyunun yeni kurallarının adil olduğuna inanmıyor. Değişikliklerin iktidarda kalmak için yapıldığı düşünülüyor. Bu kanaat ise Türkiye’de halihazırda yaşanan meşruiyet bunalımını daha da derinleştiriyor.

2. Seçim Güvenliği Algısı

Bugün artık seçimde adalet ve güvenlik en çok konuşulan konu haline gelmiş durumda. Propaganda eşitsizliği, kamu görevlilerinin partizan davranışları, kamu kaynaklarının iktidar partisi yararına kullandırılması ve seçimlere düşen “şaibe” gölgesi...

Birincisi, bugüne kadar siyasi iktidar demokrasiyi hep “sandık” çoğunluğu olarak tanımladı. Ama artık büyük bir seçmen kitlesi sandığın millet iradesini doğru yansıttığına inanmıyor. Yaşlı seçmenler ünlü sihirbaza atfen “o sandık Zati Sungur sandığı” diyor. Sandığa güvenin kaybolduğu yerde demokrasiye, adalete inanç kalmaz.

İkincisi, asgari tanımına göre demokrasi, iktidarın özgür ve adil seçimler yoluyla el değiştirebilmesi demektir. Geçmişte, Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında bu özelliğe sahip nadir ülkelerden birisiydi. Bugün yurt içinde ve yurt dışında böyle düşünenlerin sayısı hızla azalıyor. Türkiye adil seçimlerin olmadığı bir ülke olarak anılıyor.

3. Anti-demokratik hükümler

Referandumda “evet” kanadını oluşturan partilerin temel argümanlarından biri yasama ve yürütmenin birbirinden ayrıldığı iddiasıydı. Madem öyle, o zaman anayasaya uyum için yapıldığı söylenen bu kanunda yapılan değişiklikle neden başkan ve siyasi parti pusulaları aynı zarfın içine konuyor? Bu uygulama ile seçmenler iki farklı tercihi aynı doğrultuda yapmaya yönlendirilmiyor mu? Oysa biliyoruz ki demokrasi, ülkeyi yönetenlerin halkın oyuyla belirlenmesi demek. Bunun için de seçmenin önüne farklı seçenekler konmalı ve seçmen tercihini özgürce yapabilmeli. Şimdi bu düzenleme özgür tercih hakkına müdahale değildir de nedir?

4. Kutuplaşma

Kutuplaşma, belki de karşı karşıya olduğumuz en önemli sorun.

Her toplumda ayrışmalar, yarılmalar olduğu doğru. Ancak modern siyasi partilerin en önemli işlevlerinden birisi bu ayrışmaları yumuşatmaktır. Pekiyi, bu ittifak kutuplaşmayı yumuşatıcı yönde midir? Ben evet diyemiyorum.

Bir kısım medya ve özellikle ittifak partilerinin üst yöneticileri kendilerini “yerli ve milli”, muhalefeti dış güçlerin sözcüsü, “vatan haini” olarak suçlamayı sürdürüyor. Hatta cumhur ittifakını açıkça bu temel üzerine oturtuyor. Bugünün koşullarında, bu düzenlemenin siyasi ve toplumsal kutuplaşmayı artıracağı, hatta kutuplaşmanın kurumsallaşmasına yol açacağı açıktır.

Hiç kuşku yok ki bu düzenleme karşı karşıya bulunduğumuz siyasi ve toplumsal kutuplaşma, demokrasi krizi ve meşruiyet erozyonu gibi sorunlarımızı büsbütün içinden çıkılmaz hale getirecektir.