Medya

"Post-Ergenekon süreci; laik hukuk devletine yönelen saldırılara, CHP ve Cumhuriyet'in dahil edilmesi tutarlı"

Ahmet Tan: Kırk yıllık Cumhuriyet okuru bulmak, çok şükür hâlâ mümkün

04 Haziran 2017 13:30

Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan, gazetesinin yazar ve yöneticilerinin tutuklandığı 'FETÖ' soruşturmasına ilişkin olarak "Laik hukuk devletine yönelen saldırılara, Cumhuriyet gazetesi ve CHP’nin de dahil edilmesi aslında rastlantı değil çok tutarlı bir operasyondur. Ergenekon gibi Post-Ergenekon sürecinde de hedefin Cumhuriyet olması rastlantı olamaz elbet" görüşünü dile getirdi.

Ahmet Tan'ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (4 Haziran 2017) nüshasında yayımlanan "Cumhuriyet’in hali?" başlıklı yazısı şöyle:

Kırk yıllık Cumhuriyet okuru bulmak, çok şükür hâlâ mümkün.
Zor olan kırk yıllık Cumhuriyet yazarı bulmaktır. 
“Emr-i Hak” gerçeği var. 
(Bizim gazetenin tarihi biraz da Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihidir. Elbette buna Cumhuriyet Halk Partisi de eklenebilir. Bu üç kurum da ay farkı ile birbiri ile yaşıttır. Bugünkü siyasi iktidar ise bu anlamda çok sistematiktir.
Laik hukuk devletine yönelen saldırılara, Cumhuriyet gazetesi ve CHP’nin de dahil edilmesi aslında rastlantı değil çok tutarlı bir operasyondur. Ergenekon gibi Post-Ergenekon sürecinde de hedefin Cumhuriyet olması rastlantı olamaz elbet.)
Emr-i Hak gerçeğini okurlarımız bağlamında en ifade eden, emsalsiz kara mizahı ile Uğur Mumcu idi. 
Bir emekli albay veya öğretmenin ölüm ilanını gördüğünde elini dizine vurur “Gitti bir okur daha!” derdi.

***

Cumhuriyet’in tarihini farklı bir ölçekte ve açıdan herkes az çok biliyor. 
Ama gazetemizin tarihinin bu dönemde bilinmesinde yarar var. 
“Eski Bir Cumhuriyet İçin” adlı, dün piyasaya çıkan kitap doğal bir gerçeğe vurgu ile başlıyor:
“Anı yazmak ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır.” 
Ancak bu defa “kurtarıcı”, yazmayı değil “anlatmayı”yı yeğlemiş.
İyi de etmiş.
Yazmak veya yazı, bir anlamda “kendin sor - kendin yanıtla” işlemidir. 
Anlatmak ve anlatı ise bir sorucu- sorgucu gerektirir. (İzninizle burada ukalaca bir parantez: Sorucu ve sorgucunun iyisi gazetecidir. Daha da iyisi Cumhuriyet’te yetişendir.) 
Ümit Aslanbay sormuş, Ali Sirmen anlatmış.

***

Ümit, Cumhuriyet Ankara Bürosu’nda uzun yıllar muhabirlik yaptı. Klasik bir siyasetçi-lider olmamak erdemiyle tanınıp sevilen Erdal İnönü’nün güvenini, dahası takdirini kazanan az sayıda muhabirlerdendi. Otuz yıllık gazeteci. Şu sıralarda istisnalar dışında birçok iyi gazeteci ya hapiste ya da gazetesiz. O da şimdilik ikinci grupta diyelim... 
“Cumhuriyet okuru” sıfatını öteden beri bir unvan gibi benimsemiş kıymetli okurların veya meraklı her yurttaşın merak edebileceği soruları biraz da kendi merakı için sormuş adeta.
Ali Sirmen de Cumhuriyet’in atlattığı badireleri, geçirdiğı sancıları, arka planda ülkemizde olup bitenleri de ayrıntısı ile ve bildiğimiz ağırbaşlı mizahı ile anlatıyor. Bu gazeteyi gazete yapanların gözükaralıklarını, mücadelelerini ve dahası insani yönlerini gündelik yaşamlarından kesitler de vererek bir film senaryosu gibi gözler önüne seriyor.

***

Elbette söz gelip sonunda “Cumhuriyet’in geleceği için ne söylersiniz”e dayanıyor. 
Ümit, “Cumhuriyet” sözcüğünden gazeteyi mi yoksa devleti mi kastettiğini biraz belirsiz bırakıyor. 
Sirmen yanıtlıyor: “Bütün kurumlar gibi sarsıntı ile karşı karşıya. Hem ulusal hem de uluslararası koşullar onun, Cumhuriyet’in lehine. Cumhuriyet güç durumda. Ama Cumhuriyet’e yapılan saldırılar, yine de onun bir işlevi olduğunu gösteriyor.” 
Sonunda kastettiği ülkemiz mi gazete mi belirsizliğini gidermek üzere ekliyor: 
“Cumhuriyet gazetesi ne olacak sorusu, Cumhuriyet rejimi ne olacak sorusu ile yakından ilgili bir soru. Bu sorunun cevabı Türkiye Cumhuriyeti’nin ne olacağı ile bağlantılıdır. Doğrusu hiç tehdit yokmuş gibi düşünmek aşırı derecedeiyimserlik olur. İlhan Selçuk tehlikeyi görmüş ve manşetlerde haykırmıştı: ‘Tehlikenin farkında mısınız?’ Toplumun küçümsenmeyecek bir kesimi dini siyasete alet edenlerin tuzağına düşmüş durumda. Toplumun bir kesimi de ‘adam sendeci’, azımsanmayacak bir kesimi de korkmuş, yılmış ve sinmiş durumda.” 
Ve arkadan herkesin yüreğine biraz su serpecek sözler: 
“Hiçbir şey sonsuza kadar devam etmez. Her şey değişir. Bu durum da değişecek. Buna hiç kuşku yok!”