Gündem

Perinçek: Esad, Mustafa Kemal soyundan geliyor

'Yüzde on barajı Vatan Partisi gibi partiler için getirildi'

25 Mart 2015 14:34

4 Mart'ta Suriye'ye giderek Beşşar Esad'la bir araya gelen Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Bizim gözümüzde Esad, emperyalizme karşı mazlum milletlerin direnişinde cephedeki liderdir” dedi. Perinçek, “Esad Mustafa Kemal soyundan gelen bir adam, sıktığımız el bir dost eli” ifadesini kullandı.

7 Haziran’daki seçimlerde barajı geçmeyi hedeflediklerini dile getiren Perinçek, "Yüzde on barajının Vatan Partisi gibi partiler için getirildiğini belirten Perinçek, partisinin uluslararası çapta varlığı hesaba katılan bir parti olduğunu söyledi.

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın sorularını yanıtlayan (25 Mart 2015) Doğu Perinçek’in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

İşçi Partisi idiniz, Vatan Partisi oldunuz. Partinizin adını neden değiştirdiniz?

 -Biz vatan toprağındaki tüm sınıfları kucaklayan bir programa sahibiz. "Vatan Partisi" adı bizim yıllardır düşündüğümüz bir isimdi. Bir vesile arıyorduk. Partimize katılmaların olması buna vesile oldu.

İsim çok mu önemli?

- Çok önemli değil. Fakat bize toplumda hep "Niye sizin adınız İşçi Partisi? Bir tek işçiler mi size üye? Niye toplumun tamamını kucaklamıyorsunuz?" deniliyordu. Biz de "Partimizin adı böyle" diyorduk.

Partinize kimler katıldı? İsim verebilir misiniz?

- Çok seçkin isimler var. Apo'yu yargılayan yargıç Turgut Okyay... Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin... Eski Meclis Başkanvekili ANAP'lı Hasan Korkmazcan... Milliyetçi kesimin cefakâr isimlerinden Yaşar Okuyan... Eski İstanbul Valisi Erol Çakır... Hepsi "Atatürk'te birleştik" sloganıyla Vatan Partisi'ne geldiler.

Ne kadar oy alacaksınız?

- Beş milyon oy alıp barajı geçmeyi hedefliyoruz. Bazı anketlerde oylarımızın yükseldiği görülüyor.

Girdiğiniz her seçimde binde ile ifade edilen oranlarda oy alıyorsunuz ama sizin hiç moraliniz bozulmuyor. Bunu nasıl başarıyorsunuz?

- ABD, Türkiye'yi bölmek için bir operasyon yaptığında Türk Silahlı Kuvvetleri ile Vatan Partisi'ne yöneliyor. Demek ki Türkiye'nin en büyük partisi biziz.

Oy önemli değil mi?

- Oyu önemsiz görmüyoruz ama küresel merkezlerden bakıldığında milletin bütünlüğünü ve Atatürkçülüğü savunan bir parti olarak görülüyor ve hedef alınıyoruz. Demek ki uluslararası çapta varlığı hesaba katılan güçlü bir partiyiz. Yüzde 10 barajı bizim gibi partiler için getirildi. Baraj olmasa bizim alacağımız oyu kimse tahmin edemez.

Seçim gecesi sonuçlar ortaya çıktığında siz ne yapıyorsunuz? Bir çöküş yaşamıyor musunuz?

- Üzüntü duymamak elde değil. Ama kendimize güvenle ve metanetle karşılıyoruz. Hedeflerimize inanıyoruz. "Bu aşılacak diyoruz" yani.

 

‘Esad, Mustafa Kemal soyundan gelen biri’

 

KISA süre önce Suriye'ye gittiniz, Esad'la görüştünüz. Esad sonuçta halkını katletmiş, binlerce insanın ölümüne yol açmış biri... Nasıl görüştünüz, nasıl elini sıkabildiniz?

- Bizim gözümüzde Esad, emperyalizme karşı mazlum milletlerin direnişinde cephedeki liderdir. Emperyalizmin saldırıları karşısında kaçmadı, dik durdu, ülkesine bağlı kaldı ve halk onu başında tuttu.

Kendi halkını öldürmedi mi?

- Her kurtuluş savaşı, bir içsavaştır. Mustafa Kemal'e bakalım. Kurtuluş Savaşı'nın başında Akyazı, Düzce, Biga, Konya, Yozgat isyanlarını bastırmadı mı? Neydi o isyanlar? İngiliz liralarıyla örgütlenen şer kuvvetler. Mustafa Kemal onları bastırdı ve ezdi.

Ama bizim Suriye'de gördüğümüz şöyle bir şey: Arap Baharı'nın etkisiyle Suriye halkı sokaklara çıkıp protesto gösterileri yapmaya başladı. Bu sivil gösteriler, Esad tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Silahsız, sivil eylemciler öldürüldü.

- Humus gibi yerlerde Müslüman Kardeşler'in o tür kalkışmaları oldu. E şimdi PKK kalkışma yapsa...

Ama bir dakika... Silahsızdı o insanlar. İlk protesto hareketi sivil ve silahsızdı.

- Kalkışmanın Suriye'de bir haklılığı yok. Onu bastırmak oradaki rejimin görev ve sorumluluğu... Ama kanlı mı oldu, hukuk ne kadar uygulandı, bunları bilmiyoruz. Doğru bilgiler üzerinden değerlendirme yapmalıyız ve bu konuda bize verilen bilgilerle sınırlıyız. Ama şunu çok iyi biliyoruz: Beşar Esad Suriye'nin bütünlüğünü, bağımsızlığını, hoşgörüsünü ve laikliğini temsil ediyor. O bakımdan sıktığımız el, sıcak bir eldi.

Kanlı bir el değil miydi yani?

- Kanlı bir el değildi. Sıcak bir eldi. Bir dost eli. Beşar Esad, Mustafa Kemal soyundan gelen bir adam. Mustafa Kemal 1920'lerde ne yaptıysa, Beşar Esad bugün onu yapıyor. O dönem Mustafa Kemal'e "katil" diyorlardı.

Siz ısrarla şu kronolojiyi ihmal ediyorsunuz: Önce demokratik taleplerle sokağa çıktı insanlar... Ardından Esad'ın bu gösterilere kanlı biçimde müdahalesi geldi. İçsavaş ve dışarıdan müdahale, bu katliamın ardından geldi. Kronoloji böyle.

- Acaba öyle mi? Müslüman Kardeşler, biz ona münafık kardeşler diyoruz, Ortadoğu'da örgütlüler. Bunların Türkiye'de de uzantıları var. Bunların iki özelliği var: Antiemperyalist İslam'ı temsil etmiyorlar ve mezhepçiler. Bu insanların kalkışmalarını bastırmak bir rejimin hakkı. Ama o bastırma sırasında sizin dediğiniz şeyler olmuşsa, bunlar gerçekleşmişse tabii eleştirilir. Buna da bir şey demiyoruz.

Esad için antiemperyalist diyorsunuz ama sonuçta başta ABD olmak üzere Batılı güçler "Esad'lı çözüm" falan demeye başladılar. Buna ne diyorsunuz?

- ABD ve Batı yenildi. Bu noktaya geldiler. Neden? Çünkü o eli bükemediler. Şimdi bükemedikleri eli öpmek zorunda kaldılar.

 

'Ermeni Soykırımı yapıldı' diyen de özgürce konuşmalı

 

Bazı Batı ülkeleri, "Ermeni soykırımını inkâr suçu" diye bir suç getirdiler. Siz de buna karşı mücadele ettiniz. Oralara gittiniz, tarif edilen suçu işlediniz. Benim merak ettiğim şey şu: Sizin yönettiğiniz bir ülkede bir insan özgürce "Ermeni soykırımı olmuştur" diyebilecek mi?

- Bizim yönettiğimiz Türkiye'de "Ermeni soykırımı yapılmıştır" diyenler de serbestçe konuşacak. Zaten şu anda da serbestçe konuşuyorlar.

"Ermeni soykırımını inkâr suçu"nu işlediniz ama size destek de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden geldi.

- Biz bir zafer kazandık. Bunu bağnaz milliyetçiler başaramazdı. Meseleyi bir Türk-Ermeni kavgasına getirerek böyle bir başarı kazanılmaz. Biz bu davada Ermenilere yönelik en küçük bir ithamda bulunmadık, onları incitmemeye dikkat ettik, hatta onları koruyan söylemler belirledik. Mesela "Bu bir emperyalist yalan" dedik. Mücadeleyi fikir özgürlüğü alanına oturttuk.

Ama yine de ifade özgürlüğü gibi bir Avrupa değeri sayesinde size hak verildi.

- O değerler Avrupa'nın değerleri değildir. İnsanlığın değerleridir. Uluslararası değerlerdir.

Ermeni soykırımı yalansa... 1914'te ne olmuştur?

- Bütün belgeler, Rus Çarlığı'nın mahkeme raporları... Bunların hepsi karşılıklı bir kırım olduğunu anlatıyor. Tek taraflı Türklerin yaptığı bir kırım değil. Ziya Gökalp'in tabiriyle "mukatele".

"Mukatele", karşılıklı öldürme demek. Silahlı Ermeni çeteleri ile silahlı Türk askerleri arasında cereyan eden olaylar için bunu söyleyebiliriz. Ama olaylarda elinde silah olmayan sivil Ermenilerin de katledildiğini görüyoruz. Tehcir kararıyla yollarda perişan biçimde öldüklerini görüyoruz. Bu "mukatele" denilerek geçiştirilecek bir şey mi?

- Bunu hiç inkâr etmedik. Davayı kazanmamızın bir nedeni de bu. İnkâr etseydik kazanamazdık.

İnkâr etmediğiniz şey nedir?

- Karşılıklı kırımlar oldu. Sivil insanlar da katledildi. Fakat bunların sorumluları da zaten yargılandı. Osmanlı devletinin kurduğu mahkemelerde yüz küsur insan idama mahkûm edildi. Tehcir sırasında yollarda mallarına el konan Ermeni kardeşlerimiz de oldu. Ama bunun sebebi ne? O zaman Osmanlı devletini paylaşmak için bir emperyalist proje vardı. Çarlık Rusya'sı, İngiltere ve Fransa'nın projesi... Ermeni çetelerini örgütleyenler bunlar. Lenin'in "Emperyalizm" kitabında "Çarlık Rusya'sı Ermeni çetelerini örgütlüyor, bunları savaşta ateşe sürecek ve Osmanlı'yı parçalayacak" diyor.

Sizce sorun Ermeniler vatan topraklarından sürülmeden, yani tehcir söz konusu olmadan çözülemez miydi?

- Tehcir kararı alınmasaydı İstiklal Savaşı verilemezdi.

Gülen'in devlet mekanizmasındaki varlığının temizlenmesi hususunda Erdoğan'la işbirliği yapmaya hazır imajı verdiniz. Duruşunuz böyle mi gerçekten?

- Hayır. Yok. Bizim dediğimiz şu: Üzerlerine gidiyor madem, tutmayın. Niye tutuyorsunuz? Mesela yolsuzluk nedeniyle Tayyip Erdoğan'ın üzerine gidildiği zaman "Bunu Fethullahçılar yapıyor" diyerek nasıl engellemiyorsanız, aynı şekilde Fethullah Gülen'in devlet kadrolarındaki adamlarının üzerine gidildiği zaman da engellemeyin. Burada doğru ve halkı bir şey var. Onun yanında olmak lazım.

Söyleşinin tamamı için tıklayın.

İlgili Haberler