Gündem

Perihan Mağden yazdı: Bıkanın kaleminden Sezen

"Yine de Sezen'e dil uzatan, nankör kedidir, ayıplıdır"

25 Ocak 2016 12:24

Perihan Mağden*

Ya, Sezen'e laf eden taşşş keser.

Bu ne samimiyet? dediğinizi duyar gibiyim.

Ama bu samimiyeti O kurdu.

Sahnelerden giderayak SEZENLİ YILLAR koydu son konser silsilesinin adını.

Silsileydi galiba.

Zorlu Center'da da bi şeyler olmadı mı? Kraliyet Filarmoni miydi, neydi?

E, zaten yaz boyunca - her yaz olduğu üzere- konser verdi durdu. Verdi durdu.

Sonra da Arena'daki son ve meşhur konser işte.

Müsameresi de varmış. Türkçesi: Görsel Şölen.

Koca koca adamlar, kadınlar ''Sezenimiz! Bırakma biziiiii!'' diye hüngür şakırt ağlamışlar.

Maalasef inanmıyorum.

Ağlayıp bağıranlara da inanmıyorum: Garanti değil özleyecekleri, özlemek istiyorlardır.

Hem otursunlar dinlesinler şarkılarını. Kayıtları yok edilmeyecek ya Görevimiz Tehlike misali.

SON KONSER hadisesine de inanmıyorum.

1 Jübileci milletiz. Bırakır, bırakır geri döneriz.

Sonra ''Dayanamadım,'' der Sezen. Çıkar geliverir birden.

''Ennn son bu asıl'' der. ''Sondan üç öncekiydi daha bi önceki.''

Keşke daha önce bıraksaydı. Bana kalırsa. Oysa.

Bi kere sesi bitti, gitti. Öyle gürül gürül çıkmıyordu epey zamandır yani.

Sürekli aşırı uzatılan konserler! Verdi de verdi.

''Hadi size davul çaldırayım. Hadi size bale yaptırayım. Vokalistimin dayısı çok yetenekli.

Dayı! Hadi bi uzun hava söyle bari.''

Yani böyle aşırı aşırı uzatılan, bi hayırseverlik, kadirbilirlik gösterisine dönüştü iyice yıllar içinde Sezen'in konserleri.

Hatta ben artık vokalistinin çok afacan ve marifetli kedisini sahnesine çıkarıp yün yumağıyla nasıl da güzel oynadığını, oynayacağını göstermesinden filan korkuyordum!

Bi de bitmek tükenmek bilmeyen Kadın Komedyen vitesi!

Arkadaş, ben Cem Yılmaz'ın stand-up'çılığını dahi tahammül fersa buluyorum.

Hep böyle bi ''Sizin için giyindim. Sırtı açık ama yemeyin beni!'' şakaları.

Tamam, kadın komedyenlik de zor zanaat.

Her kadının kendini Hürrem / Kösem/ Marie Antoinette filan sandığı bir ülkede, herkesin egomania'dan çatladığı BU topraklarda kendini hicvetme üstüne kurulu bu mizah anlayışı, seyirciyi ''eğlendirmeden bırakmam!'' cefakarlığı, Mother Teresa'nın İzmir şubesi olma kararlılığı da telakki edilebilir. Cömertçe.

Ama sıktı: ''Too, toooo much''dı.

Bak şimdi onun şahane 2 satırı düşüverdi aklıma:

''Gel yine sen beni ağırla

Ara sıra annene de uğra!''

Ya, kadın ''genius'' işte. Söz Büyücüsü.

Bu kadar mı iyi anlatılır Türk Erkeği?

Hem bizi (kadınları) ağırlarlar, ağırlayabilirler sırf; bi de annelerine uğramaları gerekir.

Ara sıra. Sık sık. Habire. Durmadan.

Anneyle oğlun arasına giren taşşşş olur! (Bunu da bilin genç kızlar!)

Ay korkular içinde yazıyorum bu yazıyı.

Bu kadın, bu Sezen, ruhumuzun İstiklal Marşlarını yazdı!

Her dönemeçte, her ihtiyaç anında ihtiyacımız olan 1 Sezen şarkısı; orada hazırdı.

Ben (o herhalde ben değildim) ''Doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim''i dinleyip ağladığım zamanları bilirim!

''Aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var'' satırını hayatının şu, bu, o dönemeçinde dinlememiş bi insan tanımadım, tanımak da istemem.

Onlara ''İçimizdeki Çinliler'' deyip geçelim.

Ama Sezen son yıllarda çok konuştu.

Mesela Boş Beşik tabir edebileceğim Saba Tümer onunla bi televizyon söyleşisi gerçekleştirdi, konuştu da konuştu!

Arkadaş bu kadar mı çok konuşulur?

Kuantum fiziğiyle sahte spiritüelliği karıştıran feci New Age kitapları, programları gibiydi. Anlattıkları.

Sonra benim ''Ninemin bir lafı vardır'', ''Milli Eğitimci babam bir gün-'' anılamalarından da Sezen'in, içime fenalıklar geldi!

Star dediğin BU KADAR anlatmaz.

Bırakır, dağınık kalsın.

Sıkıyorsa, biyografisini yazar.

Ki, Türkler'de sıkmıyor.

Türkanşımız bi kitap yazıyor; içinde Rüçhan Adlı yok, Cihan Ünal yok! Doğru dürüst.

Haydaaaaa! Ne halt edeyim ben öz sansürlenmiş, resmi biyografiyi?

Star ediğin Ajda gibi ulaşılmaz olur: ''O bir gölgedir, varlık sanırsın'' olur.

Bette Davis filan gibi sıkıp da çatır çatır çatır biyografisini yazma cesareti ve cüreti yoksa, dökülüp saçılırmış gibi yapmaz.

Bırakır, başkası yazsın.

Hatta Ajda'nın Naimciğime (Dilmener) yaptığı gibi, mahkemeye verir binbir yılını harcayıp kitabını yazan fanatik hayranını.

Yani Sezen ''O kadar çaldı ki yürekten'' biraz yordu yüreklerimizi!

Hayran dediğin bumeranga benzer: Aşıktır, hayrandır, hastadır. Sonra bakarsın; aaa, soğumuş senden.

''Hayırdır?'' demeye gelmez.

Hayranlığın tabiatında çok severken ederken birden soğumak, ya da yorulmak, ya da bıkmak da vardır.

Belki de Star'a duyulan sevgi, anneye/ çocuğa duyulan sevginin, aşkın, hayranlığın bir simülasyonudur.

Hani anneni seversin bezersin, seversin nefret edersin, seversin hor görürsün ya. Öyle.

1 de Sezen'in sosyal biçerik bacılığı var. Ondan bezmeleri hızlandıran.

Memlekette kritik bi durum mu var? Hop, kimsenin daha sonra hatırlamayacağı bir şarkı yapabilir Sezen.

Ya da bir kompozisyon ödevi kaleme alabilir.

Ama hep duygu, duygu, duygudur!

Yani elini tam anlamıyla taşın altına koymaz.

Serçe parmağını uzatır.

AMA hiçbir starın saçının kopmuş telini DAHİ uzatmadığı BU topraklarda, fedakarca mıdır?

Fedakarcadır.

BU kadarcığıyla DAHİ çarmıha gerilir mi?

Gerilir.

Yine de ''I am Ali'' belgeselini izleyin de görün.

Diyelim ring ömrü (raf ömrü gibi) bunca sayılıyken; gençliğin, gücünü, şanı şöhreti parayı pulu yıllarca ve yıllarca heba edip Vietnam Savaşını protesto etmek, asker kaçağı olmayı göze almak gibi büyük fedakarlıklar yapan Süperstar Ali gibi şeyler söz konusu mudur?

Burası Korkak Tavşanlar diyarı arkadaş!

Ne bekliyorsun?

Bu millet ''Korku dağları bekler'' lafını şiar edinmiş; ''Korkunun ecele faydası yok'' lafını değil maalesef.

Yani Sezen'in sosyal biçerik bacılığı da bana hep biraz çeyrek porsiyon, hep biraz fazla dolgusal geldi mi?

Geldi.

Yine de Sezen'e dil uzatan, nankör kedidir. Ayıplıdır, ayıptadır. Ayazda kalasıcadır.

O bizim fırtınalı gençliğimizdeki yemyeşil reçetemizdir.

Yerlidir. Yurdun malıdır. Fındığımız, asma bahçemiz, çocukken denize düşürdüğümüz oyuncak bebeğimizdir.

Bıktırdıysa da, bıktırır!

Bu aramıza başkalarının gireceği anlamına gelmiyor.

Şarkılarını her zaman herkes habire dinleyecek. Kaderde ve kederde var.

Ama sahnelerden (şimdilik?) GÜLE GÜLE SEZEN.

Yolun açık olsun.

Seni seviyoruz zaten. Ve ne biçim sevmeye her zaman mahkumuz.

Zaten.


Bu yazı ilk Nokta'da yayımlanmıştır.