15 Temmuz Darbe Girişimi

P24: O gecenin benzeri bir daha asla yaşanmasın

“Darbe girişiminin başarısız olmasının verdiği fırsatı iyi kullanalım”

26 Temmuz 2016 02:31

P24*

Punto24 Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24) olarak, 15 Temmuz gecesi, seçimle işbaşına gelmiş Meclis’e, hükümete ve Cumhurbaşkanı’na yönelen, aynı zamanda halkı da doğrudan hedef alan, sivillerin hunharca öldürüldüğü darbe girişiminin atlatılmış olmasını Türkiye için muazzam bir şans ve bir fırsat sayıyoruz.

Darbe başarıya ulaşsaydı bugün Türkiye büyük olasılıkla kanlı bir iç savaşa sürüklenmiş olacaktı; Meclis’in, siyasi partilerin, sivil toplumun, medyanın sesi tamamen kısılacaktı; kıyameti yaşayacaktık.

Memleketimiz yıllar değil on yıllar kaybedecek, çocuklarımız 2016 yılında bir askerî yönetim altında yaşamanın karanlığını, yoksunluğunu ve şiddetini görerek büyüyecek, bu durumun kendi ufuklarını, potansiyellerini nasıl daralttığını tecrübe edecekti.

Çok şükür ki darbe başarılı olmadı. Ne mutlu ki bu toplum artık darbelere boyun eğmeyeceğini gösterdi.

15 Temmuz gecesi tanklara direnen ve darbeyi engelleme uğruna hayatını kaybeden cesur, onurlu insanlarımızı şükranla, saygıyla anıyoruz.

Şimdi bu muazzam şansı kullanmalı, fırsatı değerlendirmeliyiz. Büyük bir belayı atlatmış olan Türkiye, artık asla kendini darbe dönemlerinin hukuksuz uygulamalarına mahkum etmemeli.

Yeni bir darbe girişiminin olmaması ve darbeciliğin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gündeminden tamamen ve sonsuza kadar çıkması için sivil-asker ilişkilerinde köklü ve kalıcı reforma gidilmesini, aynı zamanda, toplumun tüm kesimlerinin katılacağı bir süreçte demokratik anayasa yapılmasını elimizdeki şansı değerlendirmek için şart sayıyoruz.

Türkiye’nin Kürt vatandaşlarıyla kalıcı bir barış sağlaması, silahların hakikaten susması, etnik kökeni ne olursa olsun Cumhuriyet’in vatandaşı olan herkesin kendisini eşit ve birinci sınıf hissetmesi için barış sürecinin, bu kez anayasal güvenceye dayandırılacak şekilde yeniden başlatılmasını diliyoruz.

Darbe girişiminde bulunanlarla adalet önünde hesaplaşılması; darbeyi kimlerin, niye, nasıl planlayıp hayata geçirmeye kalkışabildiğinin Türkiye’de ve dünyada şüphe götürmeyecek şekilde anlaşılması; darbe girişiminin arkasındaki kişiler kimler olursa olsun ve nerede olursa olsunlar mutlaka adalete teslim edilmesi gerekiyor.

Bunun için uğraşırken hak ihlallerinden uzak durmak elzemdir.

İşkence insanlık suçudur. İşkenceyle alınan ifadeler mahkemede delil teşkil etmez. İşkence Türkiye’nin asla asla asla yeniden geri dönmemesi gereken karanlık darbeler tarihinin demirbaş uygulamasıdır.

Darbe girişimi ardından ilan edilen Olağanüstü Hal, askıya alınması hiçbir koşulda söz konusu olamayacak temel hak ve özgürlüklere saygı temelinde uygulanmalıdır. Öldürülmeme hakkı, işkence görmeme hakkı bu hakların başında gelir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin askıya alınmış olması, işkenceyi insanlık suçu olmaktan çıkarmaz.

Olağanüstü Hal uygulamalarının, darbe girişimcilerinin adalet önünde hesap vermesini sağlamaya yönelik zorunlu önlemlerle sınırlı tutulması ve en kısa sürede kaldırılması hedeflenmelidir.

Darbe girişimcilerinden adalet önünde hesap sorma ve yeni bir girişimin olmasını engelleme gerekliliğini anlıyor ve destekliyoruz. Ancak Olağanüstü Hal’in delilsiz ve kolektif suç kabulüne, intikamcılığa, yargısız cezalandırmaya dayalı bir şekilde uygulanması, on binlerce insanın sorgusuz sualsiz ve hukuki tazmin olanağından yoksun biçimde işlerinden edilmesi, hukuk devletinin yok edildiği izlenimi yaratıyor, binlerce ailenin hayatını karartıyor, tedavisi çok zor bir toplumsal yara açıyor. Bir çetenin işlediği büyük suç, o suçla alakasız milyonlarca insanın haklarının ihlal edilmesine neden olmamalı.

15 Temmuz’da herkes gördü ki, büyük çoğunluğuyla darbe girişimine direnen, seçilmiş hükümetin ordu içindeki bir çete tarafından devrilmesine yandaşıyla muhalifiyle karşı çıkan bir Türkiye medyası var. Bu da söz ettiğimiz şansın önemli bir parçasıdır.

Yazılı, görsel, dijital medyanın ve sosyal medya araçlarının darbe girişimine karşı oynadığı kritik rol ortadadır. Olağanüstü Hal, Türkiye’nin her yerindeki gazetecilerin mesleklerini yapmaya devam etmelerini engellememeli; kalemlerinden, klavyelerinden, kameralarından, mikrofonlarından başka bir araç gereci olmayan, tanklarla, F-16’larla, darbeyle, darbecilerle ilişkisi bulunmayan meslektaşlarımızın özgürlüğüne kast etmemelidir.

Gazetecilik suç değildir. Özgür bir medya demokrasinin en büyük güvencesidir.

Punto24 olarak, Olağanüstü Hal döneminde gazeteciliğin özgürce icra edilebilmesi için çalışmaya devam edeceğiz. Gazetecilerin hak ihlallerine maruz kalmalarını önleme ümidiyle, yarından itibaren düzenli olarak ‘’Olağanüstü Hal’de Gazeteciler’’ başlığıyla bir gözlem raporu yayınlayacağız.

Türkiye toplumu hukuk içinde hareket eden bütün bileşenleriyle demokratik, eşitlikçi ve özgür bir düzende yaşamayı hak ediyor. O düzeni elbirliğiyle kurmak için çalışalım ki, 15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan gecenin bir benzeri bir daha asla yaşanmasın.


 Bu yazı ilk olarak P24'te yayımlanmıştır.