Yaşam

ÖHD: Ezilenleri savunduğumuz için hedef gösteriliyoruz, meslektaşlarımızı dayanışmaya çağırıyoruz

“Tutuklanan avukatların ortak özelliği, ezilenlerin avukatlığını yapmaktı”

26 Mart 2016 17:59

Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD), geçen hafta gözaltına alınan 9 üyesinden Hüseyin Boğatekin ile Ayşe Gösterişlioğlu'nun tutuklanmasına tepki göstererek, "Ezilenlerin, kadınların, LGBTİ bireylerinin ve ötekilerin hakkını savunduğumuz için hedef gösteriliyoruz. Tüm meslektaşlarımızı, barolarını dayanışmaya çağırıyoruz" çağrısında bulundu. 

13 Mart'ta Ankara Kızılay'daki Güvenpark'ta yaşanan saldırıyı gerçekleştiren  TAK üyesi canlı bomba Seher Çağla Demir'in avukatı olduğu gerekçesiyle iktidara yakın yayın organları tarafından hedef gösterilen avukat Hüseyin Boğatekin, Cizre'de mahsur kalan yaralılar için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurularda bulanan Ramazan Demir ve 7 avukat geçtiğimiz hafta gözaltına alınmıştı. 3 İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde tutulan avukatlar Çağlayan Adliyesi'nde 13 saat süren duruşmanın ardından serbest bırakılmıştı. Ancak savcılığın itirazı üzerine serbest bırakılan avukatlar için yakalama kararı çıkartılırken adliyede duruşma bekleyen Hüseyin Boğatekin ile Ayşe Gösterişlioğlu çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. ÖHD, üyelerinin tutuklanması ve iktidara yakın medya organları tarafından hedef gösterilmesine yaptıkları yazılı açıklama ile tepki gösterdi. “Tutuklanan avukatların ortak özelliği, ezilenlerin avukatlığını yapmaktı” ifadesi kullanılan açıklamada şöyle dendi:

"Türkiye’de hukukun askıya alındığı askeri ya da sivil darbe dönemlerinin ortak özelliklerden biri önce akademisyenler, aydınlar ve hukukçuların hedef alınmasıdır. Ölümün kol gezdiği ülkemizde bugün de aynı şeyler tekrar yaşanıyor. Savaş politikalarını eleştiren akademisyenler tehdit ediliyor ve tutuklanıyor, avukatların evleri ve büroları basılıyor, tutuklanıyor. Kürtlerin maruz kaldığı hukuksuzlukları seslendirmek, savunmak Türkiye’de her dönem en “riskli” siyasal, hukuksal, sosyal etkinlik olmuştu. Geldiğimiz noktada bu risk hali doğrudan ölüm, cezaevi, fiziksel ya da siyasal linç formuna bürünmüş durumda.

"16 Mart sabahı saat 5.00’de 9 avukat; Ayşe Acinikli, Ayşe Gösterişlioğlu Hüseyin Boğatekin, Ramazan Demir, Mustafa Rüzgar, Şefik Çelik, Adem Çalışçı, İrfan Arasan, Tamer Doğan evlerine yapılan özel tim destekli operasyon ile gözaltına alındılar. Ki bu avukatların bir kısmı 15 Mart gecesi 1.30’a dek, tutuklanan akademisyenlerin savunması için adliyedeydiler. Evlerine döndükten birkaç saat sonra polis tarafından uyandırıldılar. 

Operasyon gerekçesi 2011-2013 yıllarında hazırlanan ve daha sonra rafa kaldırılan bir soruşturma dosyası idi. Avukatlar ile birlikte tutuklu aileleri derneğinin (TUAD) 20 üye ve yöneticisi de gözaltına alınmıştı. 2009-2012 yılları arasında Kürtlere dönük on binleri bulan tutuklamalarla sonuçlanan ve 2013’de çözüm sürecinin başlamasıyla askıya alınan KCK operasyonlarının bir uzantısıydı bu operasyon. Oysa devlet içerisinde 2008-2013 yılları arasında Ergenekon, Balyoz, Şike, KCK gibi toplu soruşturmaları yürüten emniyet ve yargı bürokrasisi, daha sonra siyasi iktidara da uzanmaya çalıştığında 'paralel yapı' ve 'terör örgütü' olarak adlandırılmış, kovuşturulmuş, görevlerinden uzaklaştırılmış, hatta cezaevine gönderilmişti. Bu sürecin sonunda Tahşiye, Balyoz ve Şike gibi dosyalarda sahte deliller üretildiği, kumpaslar kurulduğu gerekçesiyle beraat kararları verilirken, aynı ekibin hazırladığı KCK dosyaları ise dokunulmadan sürdürülmüştü.  İşte bugün avukatların ve tutuklu ailelerinin tutuklanması ile sonuçlanan dosya böylesi bir hukuki-politik sürecin uzantısıdır.

Adliyede işlem yapması gereken savcılık bizzat emniyete gelerek avukatların ifadelerini Terörle Mücadele Şubesi’nde almaya çalıştı. Avukatlar ifade vermeksizin üç gün emniyette gözaltında tutuldular ve savcılık tarafından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildiler. Gözaltındaki avukatlar, 19 Mart gecesi adliyeye getirildiler ve Sulh Ceza Hâkimliği önünde süren 14 saatlik sorgu duruşması ardından tümü tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ancak savcılığın tutuklanmaları istemiyle yaptığı itiraz sonrası bazı avukatlar hakkında yeniden yakalama kararı çıkarıldı ve Hüseyin Boğatekin (ki o esnada yine adliyede tutuklu öğrencilerin davasını beklemek üzere Baro odasında idi) ve Ayşe Gösterişlioğlu tutuklandılar.

Bu süreçte çok sayıda hukuk örgütü ve hukukçu meslektaşlarımızın savunmanlığı için yanlarındaydı. Ancak soruşturma dosyasındaki gizlilik kararı nedeniyle ne meslektaşlarımız ne de savunmanları dosyadaki delil ve belgeleri göremedi. Savunma tarafına gösterilmeyen dosya içeriği ise daha meslektaşlarımız emniyette iken iktidar yanlısı gazete ve köşe yazarlarına servis edilmiş ve haklarında mesnetsiz haberler yayınlanmaya başlamıştı. Özellikle Av. Boğatekin, birkaç yıl önce bir grup öğrencinin yargılandığı bir duruşmaya avukat olarak katıldığı için medyada haksız bir biçimde linç ediliyordu. Zira o duruşmada yargılanan öğrencilerden biri geçtiğimiz günlerde Kızılay’da vahim bir bombalı saldırı düzenlemişti. Bir hukukçu ile müvekkilinin bu şekilde özdeşleştirilmesi ne hukuk ne de etik gereğiydi ama yaptılar. “Bombacının avukatı” tanımlamasıyla hedef gösterilen birkaç gün içinde üstte bahsettiğimiz soruşturma dosyası raftan indirildi ve H. Boğatekin ile birlikte pek çok hukukçu gözaltına alındı. Bu bir sindirme ve hedef alma operasyonuydu.

Sorgulanan ve tutuklanan avukatların ortak özellikleri, Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nin üyeleri olarak egemenin hukukuna karşı ezilenlerin avukatlığını yapmaktı. 'Onlar da mahkemede Kürt halkının, ezilenlerin, yoksulların, kadınların, LGBTİ bireylerin, hâsılı tüm direnenlerin savunmanlığını yapmaktan bir an olsun vazgeçmeyeceğiz' dediler.

Avukat arkadaşlarımız şahsında derneğimiz ÖHD de hedef gösterilmektedir. Tüm açıklığıyla belirtmek isteriz ki ÖHD, ezilenlerin, ötekilerin, yok sananların derneğidir. Ve bunların tümü olmaya devam edeceğiz. Tutuklu arkadaşlarımızın kişisel özgürlüklerinin katledilmesini kabul etmiyoruz. Hukukçuluk mesleğinin iktidar oyunları adına bu denli yıpratılmasını, hedef haline getirilmesini ve taciz edilmesini kabul etmiyoruz. Bu nedenle yurt içindeki ve yurt dışındaki tüm meslektaşlarımızı, baroları ve uluslararası hukuk örgütlerini tutuklu arkadaşlarımızla ve derneğimizle dayanışmaya davet ediyoruz."

 

 

 

İlgili Haberler