Gündem

"O çok sevdiğiniz Atatürk, 10 Kasım 1938’den beri sizin yüzünüzden mütemadiyen ölüyor"

"Ve tarih kime diktatör kime lider der"

10 Kasım 2017 14:05

Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün özel hayatının konuşulmasına tepki gösterdi. Atatürk'ün ölümünün 79'uncu yıl dönümünde kaleme altığı yazıda "Bu ülkenin başına olur da bir kez daha kurtarıcı olarak muhteşem bir lider gelirse... Sakın o lideri Atatürk’ü sevdiğiniz gibi sevmeyin. Sırf siz Atatürk’ü nasıl seveceğinizi bilemediğiniz için" diyen Söğüt, "O çok sevdiğiniz Atatürk, 10 Kasım 1938’den beri sizin yüzünüzden mütemadiyen ölüyor da ölüyor" dedi.

Mine Söğüt'ün "Saat hep dokuzu beş geçiyor" başlığıyla (10 Kasım 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Bu ülkenin başına olur da bir kez daha kurtarıcı olarak muhteşem bir lider gelirse... 

Ve onu halkıyla birlikte şu kuyunun en dibinden tek bir hamlede çıkarıp; 

Yeniden yerlere göklere sığamayacağı üst bir mertebeye getirirse...

Sakın o lideri Atatürk’ü sevdiğiniz gibi sevmeyin. 

Bu sefer onu anlamayı, gerçekten anlamayı deneyin. 

Ne fotoğraflardan bakan çakmak çakmak gözleri heyecanlandırsın sizi...

Ne de kimseninkilere benzemeyen sarı saçları. 

Hemen varlığına kurban olmayın. 
Bir durup bakın; 

Gerçekte kimdir o ve ne anlama gelir yaptıkları. 

Bir düşünün; 
Neden çok değerlidir böyle bir ülke için bir liderin aşkları ve çapkınlıkları ve içki masaları ve dansları... 

Kimselerinkine benzemeyen farklı ve gözü pek bir hayatı dimdik ve inatla taşıyışı. 

Bir efsane değil emsal gibi okuyun onun çocukluğuna ve yaşlılığına dair anıları. 

Okullarda yeni nesillere tarihi öğretirken onunla ilgili büyük laflar etmeyin. 

Bırakın hamaseti, görkemi. 

Gerçeğin kıymetli gücüyle besleyin gençlerin zihnini. 

Liderlerin zaaflarından bahsedin, insanlığından, hatalarından. 
Laflarına kanmasınlar, niyetlerine baksınlar. 

Bir lideri körü körüne sevmek değil, liderlik üzerine etraflıca düşünmeyi becermek adam eder insanı, bunu anlasınlar. 

Gelmiş geçmiş tüm liderleri karşılaştırırken ve yeni bir liderin peşine takılırken niyet okumayı önemsesinler. 

Yalanların ve dolanların peşinden çıkmazlara dalmasınlar. 

Kolayca tuzaklara düşüp takıyyeci liderler yüzünden karanlık çağlarda kaybolmasınlar. 

Devrimlerle karşıdevrimleri ayırt edebilsinler. 

Karşı devrimlerin tehlikesini erkenden sezsinler ve mevcut devrimlerin korunmasının anca aşılmasıyla mümkün olduğunu bilsinler. 

Onları siyasi ve askeri iktidarların tekinsizliğine bir daha zinhar emanet etmesinler. 

Savaşa dair kahramanlık hikâyelerine temkinli yaklaşsınlar. 

Kurtuluş savaşından galip çıkmış bir ülkeye bile ağır gelmeli aslında düşmanın düşman, savaşın da savaş olmadığı gerçeği. 

Savaş nedir, savaşın yaşandığı yerlerde hangi değerler neye dönüşür... 

Bir liderin savaşlardaki başarıları ve düşmanı denize döken bir milletin sevinci ne anlama gelir... 

İyice öğretin çocuklarınıza, tüm bunlar övülmeye değil üzerinde etraflıca düşünülmeye değerdir. 

Düşünsünler... 

Bir lider savaştan çıkmış bir ülkenin kaderini “Yurtta sulh, cihanda sulh” cümlesiyle mühürlerken nasıl bir gelecek işaret eder... 

Ve tarih kime diktatör kime lider der.

***

Evet, eğer bu ülkeye bir gün yeni bir lider kurtarıcı olarak gelirse... 

Ve onu halkıyla birlikte şu kuyunun en dibinden tek bir hamlede çıkarıp; 

Yeniden yerlere göklere sığamayacağı üst bir mertebeye getirirse... 

Sakın o lideri Atatürk’ü sevdiğiniz gibi sevmeyin. 

Sırf siz Atatürk’ü nasıl seveceğinizi bilemediğiniz için... 

Şu an kuyunun dibindesiniz. 

Orada saat hep dokuzu beş geçiyor. 

O çok sevdiğiniz Atatürk 10 Kasım 1938’den beri sizin yüzünüzden mütemadiyen ölüyor da ölüyor.