Gündem

Nuriye Gülmen: Hiç kuşkum yok, biz kazandık

"Bizi hapishanesinde tutsak eden bu iktidar zarar gördü, itibar kaybetti"

07 Şubat 2018 12:04

KHK ile ihraç edildikten sonra görevine iade talebiyle 324 gün boyunca açlık grevi yapan akademisyen Nuriye Gülmen'le konuşan cumhuriyet yazarı Aydın Engin dün yayınlanan (6 Şubat 2018) yazısında, Gülmen'in 'Biz kazandık. Bunca ay hakkımızı tanımayan, bununla yetinmeyip bizi hapishanesinde tutsak eden bu iktidar zarar gördü, itibar kaybetti" ifadelerine yer verdi. 

Engin'in "Nuriye Gülmen: Hiç kuşkum yok, biz kazandık" başlığıyla yayımlanan (6 Şubat 2018) yazısı şöyle:

Ağır ağır yürüyerek geldi. Sağlığı kritik eşiği olumlu yönde aşmış. Artık ağzını olası bir enfeksiyona karşı kapatan maskeyi taşımıyor ve el sıkmasında bir sakınca yok.

Selamlaşma kısa sürdü. Doğrudan konuya girdim: “Açlık grevini talepleriniz karşılanmadan bitirdiniz. Yenildiniz mi siz?”

Yine gülümsedi ve yanıtladı: “Niye? Kazandık biz. Bundan hiç kuşkum yok. Biz kazandık. Bunca ay hakkımızı tanımayan, bununla yetinmeyip bizi hapishanesinde tutsak eden bu iktidar zarar gördü, itibar kaybetti. Niye yenilmiş olalım? Elbette biz kazandık.”

Ne denir? Haklı. KHK’ler açlığa mahkum edilmiş, çoğu genç onca kadın ve erkek akademisyenin, öğretmenin, emekçinin sesi, simgesi oldular. Niye yenilmiş olsunlar ki?

Bizim meslek ister istemez “şeytanın avukatı” olmayı da zorunlu kılar. Zorunlu sordum: “Siz açlık grevindeyken başta AKP’nin sosyal medya trolleri, ama salt onlar değil, kuşku yaydılar. Sizin aslında gizli gizli yemek yediğinizi söylediler, yazdılar. Bu kadar süre ile açlık grevinin yapılamayacağına kanıtlar getirdiler.

Yine gülümsedi. Bu genç kadın hep gülümsüyor ve gülümseme ona yakışıyor. “Direniş inancı olanı anlayamayanların safsataları bunlar. Eğer direniş kararınız varsa, bu bilinçteyseniz beden de sanki o bilinçle donanıyor, o da direniyor. Bizim bedenlerimiz de direndi. O kadar. B1 vitamini, şekerli su ve bitki çayları. Hepsi bu.

Peki, sizin için bir de örgüt talimatıyla bu direnişe başladığınız ve sürdürdüğünüz söylendi. Hem de çok söylendi. Gerçek payı var mı bunda? Tahmin edebileceğiniz gibi, yine gülümsedi: “Buna cevabı biz değil savcı verdi. İddianamesinde ‘Suç teşkil eden herhangi bir eylemi ve örgütsel faaliyeti görülmemekle birlikte…’ diye yazdı. Bu yetmez mi?”

Aslında yeter ama dedim ya bizim şu berbat meslek, şeytanın avukatlığına zorlar sizi: “Yani örgüt talimatı filan yok diyorsunuz?” Bu kez daha geniş gülümsedi ve gülümsemesine bu kez bir küçümseme de kattı: “Bakın siz istemeseniz ve örgüt talimatıyla açlık grevi yapmaya zorlanırsanız bir gün, bilemediniz iki gün yaparsınız. Üçüncü gün… Hayır talimatla direniş olmaz, açlık grevi hele 324 günlük açlık grevi hiç olmaz… Bu sizin bilinç düzeyinize ve kararlılığınıza bağlıdır ve sadece ona bağlıdır…” Ah, daha onlarca soru sorulabilirdi. Ama 324 günlük bir açlık grevinin bedensel izlerini elle tutulur, gözle görülürcesine taşıyan bu kırılacak gibi incecik kalmış genç kadını daha fazla tutmak ona ve direnişine de saygısızlık olacak. İzin istedik. Vedalaştık. Bizi gülümseyerek uğurladı…