Kültür-Sanat

Nuri Bilge Ceylan: 'Ne yapmalıyım?' sorusunun cevabını önce Londra'da sonra Katmandu'da aradım

yönetmen Nuri Bilge Ceylan, ABD'de Türkiye sinemasının 100. yılı etkinliklerine katıldı

09 Mayıs 2015 20:58

Dünyaca ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan, Türk sinemasının 100. yılı etkinlikleri kapsamında ABD’ye gitti. İlk olarak, ‘Kış Uykusu’ filminin Los Angeles Sanat Müzesi’ndeki (LACMA) gösterimine katılan yönetmen,  Melnitz Film ve Los Angeles Türk Film Festivali’nin evsahipliğinde ‘Master Class’ adı altında gerçekleşen bir etkinlik çerçevesinde sinemaseverler ile UCLA’de buluştu.

Görüntü yönetmeni John Bailey moderatörlüğünde sinemasını anlatan Ceylan’a oğlu Alaz da eşlik etti. Los Angeles’a ilk kez geldiğini söyle. Ceylan 15 yaşından beri fotoğrafa olan ilgisinden olduğunu belirterek sinema sevgisinin pekişmesinde fotoğrafın önemli olduğunun altını çizdi.

Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği mezunu olan yönetmen, okul bittikten sonra mühendislik yapmak istemediğini, ‘Ne yapmalıyım?’ sorusunun yanıtını önce Londra’da, ardından Katmandu’da aradığını anlattı. “Sorusunun yanıtının gittiğim yerlerde olmadığını anladım” diyen Ceylan, askerlik yapmaya karar verdiğini dile getirdi. Askerlik günleri boyunca hayatının geri kalanını nasıl şekillendireceğini düşündüğünü, çokça kitap okuduğunu ve nihayet aradığı yanıtı bulduğunu ifade etti. Ceylan “Hayat bana hep anlamsız geldi. Madem hayat o kadar anlamsız, o zaman kendi kurgumla bir hayat yaratayım dedim ve sinema yapmaya başladım” ifadelerini kullandı.

İlk kısa filmini Arriflex 2B kamera ile çektiğini, o yıllar henüz video kameraların bir opsiyonu olmadığını anlatan Ceylan, 1993 yılı sonlarında Koza’yı çekmeye başladığını belirtti. (Film 1995 Mayıs’ında Cannes’da gösterildi ve Cannes Film Festivali’nde yarışmaya seçilen ilk Türk kısa filmi oldu. Ardından üç uzun metrajlı film geldi: Kasaba (1997), Mayıs Sıkıntısı (1999) ve Uzak (2002).)

Filmler konuşulurken, Ceylan, 35mm’den dijitale geçtiği dönemi anımsadı ve dijital kamera sayesinde daha çok sahne çekebilme şansı yakaladığını, kurgu masasında özgürleştiğini ifade etti.

Ceylan, bu filmlerde yakın arkadaşlarını, akrabalarını ve ailesini oyuncu olarak kullanmasının nedenini ise şöyle açıkladı: “Galiba hata yapmaktan korkuyordum. Fotoğrafla haşır neşirken kendi başımaydım, sinema işin içine girince olay değişti ama yine de hemen her işi kendim üstlendim. Görüntü yönetimi, ses dizaynı, yapımcılık, kurgu, senaryo ve yönetmenlik. Oyuncular da yakınlarım olunca olay kontrolüm altındaydı, beğenmediğim bir iş çıkarsa filmi yok ederdim, olur biterdi.”

Bailey’nin, filmlerinde çok fazla müziğe rastlanmadığını hatırlatması üzerine, Ceylan,  “Yaşamdaki seslerin duyulur olmasını istiyorum. İnsan kulağı neyi duymak isterse ona odaklanıyor, oysa kaçırdığımız onlarca tını var. Dışardan ekleme ses ile o anın gerçekliği bozuluyormuş gibi geliyor bana,” diye yorum yaptı.

2003 Cannes Film Festivali’nde Büyük Jüri Ödülü’nü alan ‘Uzak’ın açılış sahnesini izledikten sonra, Bailey, Mehmet Emin Toprak’ın talihsiz kazasının kendisini nasıl etkilediğini sordu. Ceylan, “Mehmet Emin, benim Yenice ile olan bağımdı, ölümü sonrası üç yıl Yenice’ye gidemedim, suçluluk hissettim,” dedi. 

2006 Cannes Film Festivali’nde FIPRESCI ödülünü aldığı ‘İklimler’ hakkında da konuşan Ceylan, filmde eşi Ebru Ceylan ile birlikte başrolü paylaşmalarının güzel bir tecrübe olduğunu söyledi ve şu yorumu yaptı: “Anladık ki iyi bir oyuncu değilim ve oyunculuk ne zor şeymiş onu gördüm. Ebru, bana kıyasla baya iyi iş çıkardı.”

İlk defa, ‘İklimler’de görüntü yönetmeni ile çalışan Ceylan, Gökhan Tiryaki ile nasıl tanıştıklarını esprili bir şekilde anlattı: “Bir kamera alacaktım, kameranın satıldığı yerde çalışan Tiryaki de kamera ile birlikte geldi.” Tiryaki’nin önce operatör olarak kadroya girdiğini belirten Ceylan, şöyle devam etti:

“Gökhan, çok iyi çalışan, yetenekli biri. Baktım, çok güzel işler yapıyor filme görüntü yönetmeni olarak geçtim adını. O gün bugündür de filmlerimde o sorumluluk kendisinin. Benim gibi obsesif birinin işini kolaylaştıran bir yetenek, hatta artık benden daha iyi.”

Ceylan’ın 61.Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’ne layık görüldüğü 2008 tarihli filmi ‘Üç Maymun’ ile Cannes Film Festivali’nde bir kez daha Büyük Jüri Ödülü’nü kazandığı ‘2011 tarihli filmi ‘Bir Zamanlar Anadolu’dan görüntüler ile devam eden etkinlik, katılımcıların soruları ve alınan yanıtlar ile sona erdi.

Ceylan’ın 67. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülü alan ‘Kış Uykusu’ hakkında söylediklerini ise şöyle özetleyebiliriz:

“Her yeni filmimde aşılması zor görünen engellere ihtiyacım olduğunu fark ettim. Filme motive olabilmek için zorlamalara ihtiyacım oluyor. Yeni deneyimlerin yarattığı endişe insanı çalışmaya sevk ediyor. Örneğin, ‘Kış Uykusu’nun senaryosunda Çehov’un ‘Karım’ ve ‘İyi İnsanlar’ adlı öykülerinden parçalar var. Edebiyatın dili sinema için zor olsa da tiyatrodan, edebi eserlerden aldığım hazzı bu filme taşımak istedim. Böyle bir şey daha önce yapılmış olsa da bu defa benim yöntemlerimle bir araya gelirse nasıl olur gibi bir merakım vardı.”