Gündem

Nuray Mert: Ne Hak mücadelesi, ne liderlik, Türkiye’nin içine düştüğü tam bir acziyet ve hezimet

"Türkiye'nin kendi düşmanını kendi yaratmakta son derece maharetli bir iktidarı var"

10 Haziran 2016 11:59

Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, Vezneciler patlamasından sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın terörle mücadele konusunda yaptığı “İlk insanla başlayan bu mücadele kıyamete kadar sürecek” açıklamayı eleştirdi. "Neyin mücadelesini veriyor bu iktidar da, akan kan bedelinin vebalinden çekinmiyor?" ifadesini kullanan Mert, "Nasıl bir Hak yolunda mücadele ise, kimse kendi canını, çocuğunun canını milim tehlikeye atmıyor. Ne Hak mücadelesi, ne liderlik, ne tarihi misyon, Türkiye’nin içine düştüğü tam bir acziyet ve hezimet manzarası" dedi. 

Mert’in Cumhuriyet’te “‘İlk insanla başlayan’ ne?” başlığıyla bugün (10.06.2016) yayımlanan yazısı şöyle:

Salı günü, Vezneciler’de yaşanan patlamanın hemen ardından, Cumhurbaşkanı, “İlk insanla başlayan bu mücadele kıyamete kadar sürecek” açıklaması ile ne noktada olduğumuzu daha net bir şekilde ortaya koymuş oldu. Neymiş bu ‘ilk insanla başlayan mücadele’, Habil ve Kabil meselesi mi? Kastedilen oysa, bu halin o hal olup olmadığı çok ama çok tartışma götürür. Dahası, bu ilk kavgada kimin kim olduğunu kurcalarsak, söyleyeni çok ama çok zor duruma düşürür. 
Neyin mücadelesini veriyor bu iktidar da, akan kan bedelinin vebalinden çekinmiyor? Nedense, “Hak” yolunda mücadele verdiklerinden çok eminler, nasıl bir hak yolunda mücadele ise, kimse kendi canını, çocuğunun canını milim tehlikeye atmıyor. Nasıl bir “Hak yolunda mücadele” ise, milletin anasına kastedenler ile kol kola yol yürümekten hiç tedirgin olunmuyor. Nasıl bir “Hak yolunda mücadele”ise yolcularının gözünü servet, gösteriş, iktidar (ki hepsi aynı şeydir) ve dolayısı ile öfke bürümüş. “İşte Allah insanı böyle şaşırtır’”demekten başka söylenecek söz yok.

 

 

İslam âlemine önderlik 

 


Bir masal tutturmuşlar; “Türkiye İslam âlemine önder olarak parladığı için düşmanları tarafından dört taraftan saldırıyor” diye, satabildikleri kadar satmakta zorlanmıyorlar. Bir kere Türkiye’nin değil İslam âlemine önderlik, İslam Teşkilatı Zirvesi’nde, baş müttefiklerinden dahi, aidat bile toplama gücü olmadığını gördük. İkincisi, aynı ülkeyi paylaştığı insanlarla konuşmak, anlaşmak, bir hal yolu bulmaya çalışmak yerine itişip kakışmak, yıkmak, bitirmek yolu tutulmuş iken Türkiye’nin zaten başka düşmana ihtiyacı yok, kendi düşmanını kendi yaratmakta son derece maharetli bir iktidarı var. Hoş iktidar dışı siyaset sınıfının geldiğimiz noktadaki sorumluluğu da ayrı sorun.

 

Acziyet ve hezimet 

 


Ne Hak mücadelesi, ne liderlik, ne tarihi misyon, Türkiye’nin içine düştüğü tam bir acziyet ve hezimet manzarası. Batılı emperyalistler bahanesi de yeni çıktı, oysa olay beraber çıkılan yollar ayrılınca bozum olma ve yaşanan küskünlük. Ardından da dışardakilere gücü yetmeyenlerin evin içindekini dövme refleksi. Oysa, içerdeki ile de, dışardaki ile de oturup konuşacaksınız, başka çaresi yok. Eninde sonunda yapmak zorunda kalacağınız şeyi reddetmek adına bunca insan can veriyor, hiç durup düşünmez misiniz? Bir yüz yıl önce, bu topraklarda yaşayan binlerce, on binlerce insan, benzer çıkmaz yollarda heba edildi. Enver Paşa da davasından emindi, cihat ilan etmişti, Turan İmparatorluğu kuracaktı, onun sadece şuursuzluk ve akılsızlığı değil, hırsı uğruna onca insan canından, evinden, barkından oldu. Aslında, yüz yıl düşünmek, ölçüp tartmak, benzer veballer altına girmekten sakınmak için oldukça uzun bir zaman. Ama Cumhurbaşkanı haklı, bu insanlığın başından beri değişmeyen bir hikâye; hırs, inat, öfke, açgözlülük, kısaca sözü nefsine geçmeyenlerin, düşmanı dışarıda arayanların, yarattıkları düşmanlar ile bitmez tükenmez savaşı.