Gündem

Nuray Mert: Bazı Kürt çevreleri "Rejimin ne olduğu bizim meselemiz değil" diyor, bedelini ödeyeceğiz!

"Birbirimizden çok uzağa düşmüş olacağız"

28 Nisan 2017 12:30

Cumhuriyet yazarı Nuray Mert,  "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 48.6 "hayır" oyuna karşılık yüzde 51.4 "evet" oyu ile kabul edildiğinin açıklanmasıyla sona eren halk oylamasına giden süreçte bazı Kürt çevrelerinin "Bu ülkede rejimin ne olduğu bizim meselemiz değil" yanılsamasına düştüğünü iddia etti. Mert, "Bedelini hep birlikte ödeyeceğiz. O rejimin nasıl bir rejim olduğunu hep birlikte görüp, yaşayacağız, ama bu arada birbirimizden de çok uzağa düşmüş olacağız" diye yazdı. 

Nuray Mert'in "Referandum sonrası Kürt meselesi" başlığıyla yayımlanan (28 Nisan 2017) yazısı şöyle:

İktidar çevresi, referandum sonrası, Kürt meselesi üzerine hızlıca bir kanaat edinmiş görünüyor, bu kanaat şu: “Kürtlerin çoğu ‘evet’ dedi, mesele halloldu”. Belki, sahiden öyle olduğunu düşünüyorlardır, ne de olsa, tüm toplumsal, siyasal meseleleri sayısal çoğunluk hesabı çerçevesinde kavrayan bir siyaset zihniyetinden söz ediyoruz. 
Diğer taraftan, siyaset giderek daha fazla din, mezhep penceresinden görülüp, tanzim edilme yoluna gidiyor. Bu yaklaşıma göre de “Küfür tek bir millettir, karşısındaki ümmet de tek millettir, o halde Türk- Kürt meselesi yoktur, İslam ve düşmanları meselesi vardır”. Zaten mevcut iktidarın “çözüm”den anladığı, başından beri, konuyu bu zemine taşıma gayretinden başka bir şey değildi. Nitekim, referandum öncesi mevzu geldi, yine İslam kardeşliğine ve hatta “aşiretler evet diyor”a kadar dayandı; demokrasi, özgürlük, kimlik vs. kavramlar çoktan rafa kalktı. Söz konusu olan Kürtler olunca, hak, hukuk, özgürlük kavramlarının yerini, aşiret, din ve mezhep bağı alıyor. Hatırlarsak geçmişte bu anlayışın ucu, kirli savaş döneminde karanlık olaylara, Hizbullah vakasına kadar gitti. 
Doğrusu, hâlâ Kürt çevreleri içinde bu yaklaşımın karşılığı yok değil, Kürtleri bu kalıplar, yapılar üzerinden sindirme ve bunun üzerinden siyaset yapmaya hevesliler çok. Yine de, Cumhurbaşkanı’ndan asıl “aferin”i yine HÜDA-PAR aldı. Diğer taraftan, “bu referandum Kürtleri ilgilendirmiyor” veya “Bu işi çözse çözse Erdoğan çözer” diyenler ne umuyorlar, ne bulacaklar belli değil. Ama asıl önemlisi, referandum sonuçlarının Kürt meselesinin halli açısından, kestirmeden iddia ve ilan edildiği gibi, umut verici falan olmadığı. Kürtlerin pek çoğunun yeni sistemden umduğu ile, bu sistemin vaat ettikleri arasındaki gerilim er geç sorun olacak. 
Diğer taraftan, milyonlarca Kürt’ün oy verip, temsilcileri olarak seçtiği binlerce siyasetçi ve bu arada partilerinin eş genel başkanlarının tutuklu/tutsak olması, siyaset sahnesinin boşaltılmasından, buna maruz kalan çevre dışında söz eden yok. Siyasi görüşünüz ne olursa olsun, siyasi haysiyet önce, karşınızdakinin elini kolunu bağlamaya itirazı gerektirir. Kürt siyasetinin sorunlarından çok söz ettik, bu sorunların Kürtlerin bir kısmını küstürdüğü de belli, ama siyasi partilerinin yerle yeksan edilmesinin sonuçlarda hiç mi payı yok? İktidar çevresi zaten bu kafada siyaset yapıyor, ya diğer “analizatör”ler? Anladık korkularından Kürtlere dair hiçbir farklı şey söyleyemiyorlar, ama insan apaçık bir gerçeğin kıyısına bile değmeden, nasıl utanıp sıkılmadan, televizyonlarda saatlerce yorum yapar? Gerçi, bunlar işin teferruatı, asıl önemlisi, baskı ve dayatma yolu ile Kürt meselesinin artık tartışma, konuşma konusu olmaktan bile çıkarılması. 
HDP, Kürt siyasetçileri, genelde Kürt siyaseti konusundaki düşüncemiz ne olursa olsun, böylesine önemli bir meselenin yok sayılarak yok olmayacağını bilmek zorundayız. Sadece iktidar partisinin siyaseti ve zihniyeti değil, bu ülkede milliyetçi/militarist dogmalar sorgulanmadığı sürece çıkış yolu bulamayacağız, dahası milliyetçiliğe rehin düşme riski demokratik muhalefetin alanını hep daraltacak. Diğer taraftan, bazı Kürt çevrelerinde ifade bulan “bu ülkede rejimin ne olduğu Kürtlerin meselesi değil” yanılsamasının bedelini de hep birlikte ödeyeceğiz. O rejimin nasıl bir rejim olduğunu hep birlikte görüp, yaşayacağız, ama bu arada birbirimizden de çok uzağa düşmüş olacağız.