Kültür-Sanat

'Müziği düşünen adam' Ruhi Su aramızdan ayrılalı 29 yıl oldu

Yaşamı mücadelelerle geçen, küçük yaşta ailesini kaybettiği için gittiği askeri okulu müzik tutkusu yüzünden bırakan bir büyük ozan Ruhi Su'yu kaybedeli 29 yıl oldu...

20 Eylül 2014 17:02

Öner Yağcı / Aydınlık gazetesi 

O, halkın, emeğin, güzelliğin, sevdanın, sevginin duyarlılıklarıyla dolu yüreğiyle, halkın özgürlük ve ölümsüzlük arayışının çığlığı türküleri yarınlara taşıdı

“İki genç geldi Ruhi Su’nun imza gününe. Biri oğlan biri kız. Gencecik iki genç.. "Olmaz çocuklar" dedi. "Ne elimi öpülmeye alıştırın. Ne siz alışın el öpmeye.” 

Ali Yüce, “Çağını İmzaladı Ruhi Su” adlı şiirinin dizeleriyle Ruhi Su’yu, bu büyük bilgeyi, bu büyük çağdaş halk destancısını böyle anlatıyor; ben de onun dizeleriyle merhaba dedim. 

 

‘Müziği düşünen adam’

 

Ruhi Su, türküleriyle yaşamın ve insanın anlamını, güzelliğini, zenginliğini damıtarak sunan bir insan ve yaşam ustasıdır. Şiirlerindeki: 

“Dünyaya gel insan başlasın

Ne güzel bir dünya bu iyi ki geldim

İnsana biz yeni geldik

Dünyaya hükmün başlasın”

gibi dizelerle sunduğu bu yaşam ve insan anlayışı; 

“Ama benim memleketimde bugün 

İnsan kanı sudan ucuz”

dizelerinde kendini bulan bir anlamın ve güzellemenin bilgece, “ezgili bir yürek”çe anlatımıdır.

Ruhi Su, halkın, emeğin, güzelliğin, sevginin, sevdanın duyarlılıklarıyla dolu yüreğiyle, halkın özgürlük ve ölümsüzlük arayışının çığlığı olan türkülerin dünden yarına; geçmişten geleceğe taşınması zorunluluğunun bilinciyle kendini var eden bir insan, bir sanatçı, bir aydın, bir direnç simgesi olarak yaşadı bu dünyada. Dinsel bağnazlıkla dolu, özgürlük düşmanı bir düzenin altı yüz yıl boyunca baskı altına aldığı, susturmaya, korkutmaya çalıştığı, ezdiği, idam ettiği halk sevdasının, yani türkülerin 20. yüzyıldaki sözcüsü olarak yaşadı. Seçtiği yaşamıyla, dünden bin bir sıkıntıyla gelen türküleri çağdaşlaştırarak başarıyla bugüne taşıdı. 

O çağı çağa taşıdı, sazıyla, sözüyle, özüyle; sevdayı sevdaya bağladı, yüreğiyle, beyniyle. Ona “Müziği düşünen adam” dediler. Halk müziğinin yapısı, işlevi, anlamı, estetiği, tarihi, toplumsal temelleri, felsefesi, geleceği üzerine düşünceler üretti. 

“Türkü söylemek benim için bir aşk halidir” diyen Ruhi Su’yu, 20 Eylül 1985’te (1912-1985)  uğurlamıştık sonsuzluğa, ölümsüzlüğe; yaşarken bir türlü tadına vardırmak istemedikleri özgürlüğe. 

Halk müziğimizin başöğretmeni oldu o, türkülere adanmış onurlu yaşamıyla. Halkın türkü aracılığıyla aktardığı derdinin, özleminin, acısının, coşkusunun, korkusunun, hüznünün, sevincinin sözcüsü oldu. 

Dedi, işte size “Seferberlik Türküleri, Kuvayı Milliye Destanı, El Kapıları, Sabahın Sahibi Var, Şiirler Türküler Semahlar, Çocuklar Göçler Balıklar, Zeybekler, Ezgili Yürek, Yunus Emre, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Ekin İdim Oldum Harman, Beydağı’nın Başı, Dadaloğlu ve Çevresi, Huma Kuşu ve Taşlamalar, Sultan Suyu, Ankara’nın Taşına Bak, Uyur İken Uyardılar, Barabar, Aman Of, Seçmeler ve Hapishane Türküleri, Beni Ağlatırsan Yoluna Ağlat...”

 

Direnç simgesi bir aydın

 

Tüm değerlerin savrulduğu, çürütüldüğü yaşadığımız ortamda Ruhi Su, bir direniş kalesi olarak gülümsüyor bize. Her şeyin tüketim metaına dönüştürüldüğü, yaşamımızın her anının yukardan düzenlenmeye çalışıldığı koşullarda o, insana olan güveni ve umudu çoğaltan bir gülümsemeyle yaşıyor bugün. Ruhi Su, Cumhuriyet değerlerini yürekleri ve beyinleriyle savunarak direnen ve yakın tarihimizin yüz akı destanına imza atan, Enver Gökçe’nin deyişiyle “yüce” olan, “vatan” olan bilinçli kalabalıkların, 68 Kuşağının türkü bayrağıdır. O çağların ötesinden bugüne türkü taşıyıcısıdır.