Gündem

'Müslüman Kardeşlere elbet kucak açacağız'

Zaman yazarı Ali Bulaç, gelmesi beklenen Müslüman Kardeşler üyelerine Türkiye'nin elbette kucak açacağını belirtti

20 Eylül 2014 21:09

Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Müslüman Kardeşler üyelerinin sakıncalı durumları yoksa Türkiye'ye gelebilirler” sözlerinin ardından, “Biz hiç şiddete bulaşmamış bu yeryüzü mazlumlarına elbette kucak açacağız” dedi.

Ali Bulaç’ın Zaman’da “İhvan ve silah” başlığıyla yayımlanan (20 Eylül 2014) yazısı şöyle:

 

İhvan ve silah!

 

Mısır merkezli kurulan Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) başlangıçta sömürge yönetimi altında kimliğini ve kişiliğini kaybeden toplumu ahlaki ve sosyal yönden takviye etmek üzere kurulmuştu.

İlk hareket noktası sosyal Müslümanlıktı. Kurucusu Hasan el Benna her ne kadar köy köy, sokak sokak gezen bir dai gibi görünüyor idiyse de, İslami ilimlere ve tefekküre hakimdi, Ahmet ibn Hanbel'in zühd anlayışına sahip çıkıyordu. İhvan zaman içinde modern Müslümanlığın üç versiyonunu (fikri-kültürel, sosyal ve siyasi) bünyesinde toplayan hareket oldu.

İhvan'ın politik boyut kazanması 1948 Arap İsrail savaşına verdiği olağanüstü destek ile maalesef Cemal Abdunnasır'ın sözüne güvenip Hür Subaylar hareketine destek vermesi oldu. Nasır, inisiyatifi tam ele geçirince iktidarına ortak olacaklar diye İhvan'ı kendisine karşı komplo kurmakla suçladı, altı liderini idam ettirdi, yüzlercesini hapse attırdı.

İhvan'ın 85 yıllık tarihinde silah kullandığı üç olaydan biri 1948 savaşıdır. Bunca zulme ve baskıya rağmen hiçbir ferdi şiddet ve teröre başvurmadı; doğrudan ve dolaylı yollardan siyasi mücadeleye devam etti, bu arada eğitim, sağlık, mesleki teşekküller gibi alanlarda da etkili ve yaygın faaliyetlerini sürdürdü.

İhvan'ın silaha başvurduğu ikinci olay 1982 Suriye Hama-Humus ayaklanmasıdır. Genel stratejisi Sünni temkin modeline dayanan İhvan bu olayda iki büyük hata yaptı: Biri temkin stratejisini terk edip silahlı ayaklanma ile Baas rejimini devireceğine kanaat getirmesi, diğeri başta rahmetli Said Havva ve diğer zatların etkisinde Şii olmaları mülahazasıyla İran İslam Devrimi'ne karşı tavır alması.  Mezhep taassubu düzeyinde değil de usuli düzeyde Selefi fikriyata sahip olan İhvan'ın Şiiliğe karşı takındığı bu tavır onu İmam Humeyni'ye karşı Saddam Hüseyin'den medet ummaya kadar sürükledi. Bu olay, İslami İran ile İhvan arasının açılmasına ve İran'ın Suriye rejimine yakınlaşmasına yol açtı ki, bu olayda Suriye İhvan'ı ne kadar hatalı idiyse, İran da o kadar hatalıydı.

Sünni temkin modeline göre bir rejime karşı ayaklanmanın iki şartı var: Biri rejimin kesin ve apaçık olarak inkarcı olması; diğeri ayaklanmanın kesin başarı getireceği hesabının açık olması. Hama ayaklanmasında ikinci şart yoktu. Sonuçta ayaklanma kanla bastırıldı, 20 bin kişi hayatını kaybetti. Hafız Esed'in kardeşi Rıfat Esed 37 bin kişiyi öldürdüklerini söyledi. Bu kanlı katliamdan sonra İhvan'ın neredeyse ana gövdesi Suriye dışına çıktı, 30 sene sürecek diaspora hayatı başladı, Suriye içinde kalan İhvan ise Mısır'dakiler gibi sosyal faaliyetler yapmakla yetindi.

İhvan'ın Suriye'deki üçüncü silahlı ayaklanması 2011'de başladı. Aslında İhvan'ın aklı başında olanlarına iş kalsaydı silahlı ayaklanmaya başvurmayacaklardı. Çünkü sahada çok zayıftılar, büyük oranda Suriye dışında yaşıyorlardı. Beşşar Esed, babası Hafız'dan farklıydı, Türkiye'yi model alıyor, yerel yönetimlerden merkezi idareye kadar reform üstüne reform yapıyordu. İddia edildiği gibi Suriye'de katı bir Nusayri-Alevi yönetimi yoktu; ordunun yüzde 85'i, bürokrasi ve iş dünyası ağırlıklı olarak Sünnilerden müteşekkildi. İnsanlar öylesine kaynaşmıştı ki birine “Sünni misin, Nusayri misin?” sormak ayıptı. 2011'den önce Esed, Rahmetli Ramazan el Buti'ye Suriye'nin genelinde geleneksel medreseleri diriltip İslami ilimleri canlandırma görevini vermiş, bu konuda muazzam mali ve bürokratik destek vaad etmişti. Kendi tabii mecrasında bırakılsaydı Suriye değişecek, İhvan da kanuni siyaset yapabileceği hale gelecekti. Buti, Cevdet Said ve diğer Sünni ulema ve liderler, yeni bir silahlı ayaklanmanın büyük felaket getireceğini feryad ederek dile getirdiler. Maalesef Türkiye vahim okuma hatası yaptı, sahada dikkate değer gücü olmayan İhvan'a destek vermekle Esed'in devrileceğini zannetti. İhvan'ın bu işe hevesli basiretsiz birkaç liderinin de etkisiyle ayaklanma başladı, Suriye tarümar oldu. Kısa zamanda Türkiye'ye değil Batı'ya yakın Arap milliyetçilerinden ve Sünni laiklerden oluşan ÖSO ile Körfez ülkelerinin çizgisindeki Nusra ve IŞİD inisiyatifi ele geçirdi.

Mısır, Ürdün ve Batı Afrika İhvan'ı hiçbir zaman silahlı ayaklanmaya teşebbüs etmedi, kanuni siyaset yolunu seçtiler. Şimdi darbeye maruz kalmış İhvan üyelerine baskı rejimleri yeryüzünü dar ediyor. Biz hiç şiddete bulaşmamış bu yeryüzü mazlumlarına elbette kucak açacağız.

İlgili Haberler