Gündem

Mehmet Y. Yılmaz yazılarına beraat kararının gerekçesi: Ağır eleştiri hakaret olarak değerlendirilmemeli, siyasetçiler için eleştiri sınırı daha geniş

Yılmaz'ın Binali Yıldırım ve çocuklarının servetini sorguladığı yazılar için beraate hükmeden İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararı...

23 Temmuz 2020 17:34

T24 Haber Merkezi

T24 yazarı Mehmet Y. Yılmaz, eski Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı, eski TBMM Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım ile çocuklarının servetini sorguladığı yazılar nedeniyle hakkında 4 yıl 1 aya kadar hapis cezası istemiyle açılan kamu davasında beraat etti. İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesi, beraat kararının gerekçesinde, Yargıtay içtihatlarına da gönderme yaparak, "her türlü ağır eleştiri ve rahatsız edici sözün hakaret suçu bağlamında değerlendirilemeyeceğine, siyasetçiler için eleştiri sınırının özel kişilere göre daha geniş olduğuna" işaret etti.

Yılmaz hakkında 14 Temmuz'daki ikinci duruşmada beraate  hükmeden İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesi gerekçeli kararını yazdı.

Binali Yıldırım'ın kişisel şikâyetinden feragat ettiğine ve hakaret suçları konusunda Yargıtay içtihatlarında belirlenen ölçütlere de işaret edilen kararda şöyle dendi:

"Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Her ne kadar sanık hakkında iddianame metninde detayıyla belirtilen yazılar dolayısıyla kamu görevlisine karşı hakaret suçunu işlediği iddia olunarak TCK nun 125/1, 3.a, 4, 43/1, maddeleri uyarınca cezalandırılması için kamu davası açılmış ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 31. 01. 2017 tarihli ve 2014/4-785, 2017/34 sayılı kararında vurgulandığı üzere; bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Bu nedenle her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. 

Buna göre dosyada bulunan ilgili yazılar incelendiğinde genel olarak mizahi bir üslup kullanıldığının, yazı içeriklerinde somut bir olgu isnadı bulunmadığının, yazılara eşlik eden görsellerde, benzer dosyalarda görüldüğü gibi tahkir edici, küçük düşürücü görsel paylaşılmadığının, mağdurun ve diğer devlet büyüklerinin normal fotoğraflarına yer verildiğinin, sövme şeklinde bir öge içermediğinin görüldüğü, yazı içeriklerinin geneli itibariyle rahatsız edici, kırıcı, nezaket dışı hitap tarzı biçiminde olduğu hatta bir kısmının suçlayıcı olduğu değerlendirilebilir ise de, yazıldıkları zaman dilimi (seçim atmosferi olması) sanığın gazeteci sıfatı ve mağdurun siyasetçi sıfatı esas alındığında, başkaca sövme, somut olgu isnadı, tahkir edici görsel gibi ögeler içermeyen yazılarda hakaret suçunun unsurlarının bulunmadığı, zira siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının, özel kişilere nazaran daha geniş olduğunun gerek iç hukukumuzda gerekse uluslararası mahkeme kararlarında yerleşmiş bir ilke olup yazılardaki ifadelerin, kullanıldığı zaman ve ifade ediliş şekli göz önüne alındığında, ayrıca mağdurun siyasi kariyerine ya da özel hayatına olumsuz etkisi olduğuna dair dosya kapsamında hiçbir delil bulunmadığı gözetildiğinde, sanığın eyleminde atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı anlaşılmakla (emsal Yargıtay 12. CD nin 2017/1832 esas, 2018/2246 karar sayılı kararı ve benzer pek çok karar) CMK nun 223/2-c maddesi uyarınca beraatine karar verilmiştir."

Mehmet Y. Yılmaz, ilk duruşmada avukatları Aslı Kazan ve Taylan Tanay ile birlikte

Ne olmuştu?

İstanbul Anadolu 37. Asliye Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen iddianamede, Mehmet Y. Yılmaz'ın "Binali Bey, sırrını ver, oyumu al!", "Binali Bey’e “özgül ağırlığına uygun” görev önerim", “Haydi Binali Bey, Ak Gençlik de bekliyor!” ve “Bence de Erdoğan, Binali Bey’i kıskanır” başlıklarıyla T24'te yayımlanan yazılarının "basın yoluyla hakaret suçu" kabul edilerek 4 yıl 1 aya kadar hapis cezasıyla yargılanması talep edilmişti.
Mehmet Y. Yılmaz, 14 Ocak 2020'de görülen davanın ilk duruşmasında "Dava konusu yazı hakaret kastıyla yazılmış bir yazı değil. Binali bey defalarca milletvekilliği yaptı, belediye başkanlığına aday oldu, bakanlık, Meclis Başkanlığı yaptı. Serveti konusu gündeme geldiğinde şeffaf olduğunu, hesap verebileceğini söyledi. Gazeteci bunu sorar, ben de bir gazetecinin yapması gerekeni yaptım. Yazı yazdığım için burada olmamalıydım" savunmasını yapmıştı.

Davanın 14 Temmuz 2020'de görülen ikinci duruşmasında, Binali Yıldırım, avukatı aracılığı ile haziran ayında şikâyetinden vazgeçtiğini ve Yılmaz hakkında İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtığı tazminat davasından feragat ettiğini bildirdi.

Duruşmada söz alan T24 ve Mehmet Y. Yılmaz'ın avukatlarından Taylan Tanay, Binali Yıldırım'ın yıllar içinde genel müdürlükten milletvekilliği, TBMM Başkanlığı ve bakanlığa kadar uzanan çeşitli kademelerde kamu görevi yaptığını, Mehmet Y. Yılmaz'ın da "gazeteci" olarak kamu görevleri nedeniyle kendisine mal varlığı ile ilgili sorular yöneltmesinin doğal olduğunu söyledi. Mal varlığı sorgulamasının ilk kez Mehmet Y. Yılmaz tarafından yapılmadığını, durumun daha önce de çok sayıda yazıya konu olduğunu hatırlatan Tanay, müvekkilinin Anayasa'nın güvence altına aldığı "ifade özgürlüğü" ve "gazetecilik faaliyeti" kapsamında sorular yönelttiğini vurguladı. Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin aynı doğrultudaki içtihatlarına da dikkat çeken Taylan Tanay, Binali Yıldırım'ın şikâyetinden vazgeçtiğini de hatırlatarak Mehmet Y. Yılmaz hakkında beraat kararı verilmesini istedi.
İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesi, 14 Temmuz'daki duruşmada, Yılmaz'ın yazısında "kamu görevlisine hakaret" suçunun yasal unsurlarının oluşmadığını belirterek beraat kararı verdi. 

Tıklayın: Mehmet Y. Yılmaz, Binali Yıldırım ve çocuklarının servetinin kaynağını sorduğu için hâkim karşısında: Burada olmamalıydım