Yaşam

Mehmet Sadık Öke: Türkiye Atatürk için bile olsa ölü seviciliğinden vazgeçmeli

Mehmet Sadık Öke, Türkiye’yi bölen 'Atatürkçü', 'Atatürk düşmanı' kamplaşmasını, bundan yarar sağlayan çevreleri ve 10 Kasım anma törenlerinde nelere isyan ettiğini T24'e değerlendirdi

11 Kasım 2012 15:52

 

HÜLYA KARABAĞLI / Ankara

“Teyzem Latife” kitabıyla Çankaya Köşk’ünde, ailesi Latife Hanım ve Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamlarını ilk kez bazı belgelerle de okurların önüne koyan Mehmet Sadık Öke, “Türkiye Atatürk için bile olsa ölü seviciliğinden vazgeçmeli, yaşayanlara odaklanmalı” dedi.

“Atatürk’ü 21 y.y. insanı göstermek, tiran ya da diktatör olarak adlandırmak çok yanlış. Çünkü Atatürk, o devrin şartlarında en doğru olduğunu düşündüğü şeyi yapıyor. Atatürk’ü parçalara ayırmadan bir bütün olarak kabul ettiğimiz gün tüm tartışmaların bitecek” diyen Öke’ye göre, Türkiye Mustafa Kemal’i tanımadığı için doğru da anlamıyor.

 

'Biz Atatürk’ü tanımıyoruz'

 

Latife Hanım’ın kız kardeşi Vecihe İlmen’in torunu, Mehmet Sadık Öke, Türkiye’yi bölen “Atatürkçü”, “Atatürk düşmanı” kamplaşmasını, bundan yarar sağlayan çevreleri ve 10 Kasım anma törenlerinde nelere isyan ettiğini T24’e değerlendirdi. Öke şöyle konuştu:

“10 Kasım programlarını izledikçe içimi hep hüzün kaplıyor. Aynı klişe laflar, hamasi duygular, bir kesimin ‘bir güneş gibi doğduğunu’ ifade etmesi, tüm askeri başarılarına rağmen kötü bir asker, zayıf bir diplomat ve toplumun arzularını örf ve adetlerini dini hislerini dikkate almayan bir dayatmacı diktatör olduğuna yönelik alttan alta yapılan dokundurmalar insanı isyan ettiriyor. Bence, biz Mustafa Kemal Atatürk’ü ölüm yıldönümünde doğru anlamıyoruz. Çünkü onu anlatamıyoruz. Anlatabilmek için anlamak, anlamak içinse tanımak lazım. Ama biz ne yazık ki; bu adamı aslında pek hatta tanımıyoruz.”

 

'Peygamber öncesinin ‘cahiliye’ diye karalanması gibi'

 

Mustafa Kemal’le ilgili bilgilerin hep bir yere kadar olduğuna dikkat çeken Öke’nin değerlendirmeleri şöyle:

“Yaşam öyküsünü, özel hayatının bir bölümü, ailesini karısını sevgilisini annesini biliyoruz. Ama bir insanı tanımak düz bir çizgide yaşam öyküsünü ezberlemek değildir. Parçalara ayırıyoruz. Asker, siyasetçi, devlet adamı, reformist, devrimci, diplomat Atatürk diyoruz.  Yani parça parça anlamaya çalışıyoruz. Bir bütün olarak anlamaya çalışmıyoruz. Tarihsel olarak zaten inanılmaz yanlış olan bu yaklaşım, Atatürk’ü koruduğunu sananların başvurduğu bir yöntem. Peygamber öncesinin ‘cahiliye’ devri denip karalanması gibi. Atatürk öncesini yok sayanların anlayışı, ‘hatasız kul’, ‘en güzel insan’ gibi kurguluyorlar.”

 

'Din yobazlığı gibi Atatürk yobazlığı yapılıyor'

 

“Bu tamamen bir cins yobazlık dinin yobazı gibi buda Atatürkçülüğün yobazlığı olarak karşımıza çıkıyor. Bu yaklaşım tamamen iki tarafın da işine geliyor bir kısım bu sayede Atatürk bezirgânlığı yapıyor. Öteki kısım da din bezirgânlığı. İki kesim de etki alanlarını geliştirmek daha fazla nemalanabilmek için karşı tarafı kötüleyerek koz olarak kullanıyor ve bu oyun 1938 den beri böyle oynanıyor.”

 

'İnsan Atatürk var'

 

“Bütün ele almak ve tamamına insan Atatürk” bakışının hepimizi ileri noktalara taşıyacağına dikkat çeken Öke, bu yaklaşımını ilginç benzetmeyle anlatıyor: Çocuk, ergin, asker ya da Sarı Zeybek, Gazi, Paşa, reisi cumhur, hepsi Mustafa Kemal Atatürk’tür.

 

'Küçük yaşta babasız kalmanın travmasını incelemeden'

 

“Fikriye ve Latife Hanımların hikâyesi toplumu büyülüyor. Ama bu duygu dünyasında kadınlarla olan ilişkisini; küçük yaşta babasız kalmasının yaşattığı travmayı incelemeden annesinin evlenmesinin aşk ve nefrete varan etkisini araştırmadan, asker ocağını ve asker, dava arkadaşlarını her daim ailesinin yerine nasıl koyduğunu anlamaya çalışmadan anlamaya ve anlatmaya çalışmak anlamsızlıktan başka bir şey olamaz.”

 

Livaneli ve Ortaylı’ya eleştiriler

 

“Zülfü Livaneli’nin ‘Veda’  filmi gibi avam, psikolojik derinlikten yoksun karikatürize ruhsuz karakterlerle dolu filmler ortaya çıkarır ve hiç bir işe yaramaz. Ya da Mustafa Kemal’in içkisine engel olmayanları hatta teşvik ederek arkasından nemalananları ve sağlığına bu şekilde kastettikleri halde arkadaşıyım diye geçinenleri irdelemeden Latife Hanım’ın temsil kabiliyetsizliği yüzünden boşandığını ve anlaşamadıklarını son kitabında yazan değerli tarihçimiz İlber Ortaylı gibi bu konuda boşlukta kalırsınız.”

 

'Ne diktatör demek doğru ne de 21. yüzyılın adamı'

 

“Psikolojiyi anlamadan kimse kimseyi tanıyamaz anlayamaz ve anlatamaz. Bu günden masa basında oturup o günleri yargılamak çok kolaydır ama doğru değildir. Atatürk’ü 21. yy insanı göstermek doğrudur. Ne de onu bir tiran bir diktatör olarak adlandırmak. O devrin şartları dâhilinde en doğru olduğunu düşündüğü şeyi yapmıştır. Yetiştiği dönemin şartları öyle gerektirmiştir. O zamanın dışında değildir.”

 

'Soyadıyla aşirete dayalı değişen sistem eleştirildi'

 

Atatürk’ün devrimlerinin hala tartışma konusu olduğuna dikkat çeken Mehmet Sadık Öke, “Eski alfabe ile eğitim seferberliği olmaz mıydı? Bir gecede âlimler cahil duruma gelmiştir. Mezar taşlarını bile okuyamayan, soyadı kanunu ile aileler parçalanmış geniş aileler, sülale aşirete dayalı sistem değişmiştir. Elbette modernleşme bunu gerektirir diyecek ve bilimsel olarak ispat edecek sosyologlar kadar bunun tersini savunacak ve ispat edecek başka bilim adamları da vardır. Ancak bu onu eleştirme hakkı kadar onu anlama çabalarının bir parçası olarak algılanmalıdır.”

 

'Atatürk statükoya karşıdır'

 

“Mustafa Kemal’in kendisi statükoya, durağanlığa karşıdır” diyen Öke, “Hatta bu anlamda makyavelisttir. Şaka ama bu bağlamda onu en iyi anlayabilmiş insan,’Dün dündür bugün bugündür’ diyen Süleyman Demirel olmuştur bile diyebiliriz. Atatürk, sonradan statükonun esiri olan Süleyman Beyin icraatçı tarafıyla örtüşmektedir.”

 

'Onurlandırarak, unutmadan anabiliriz' 

 

“Hiç değilse ömrünü bu devlet ve millet için çalışarak geçirmiş sağlığını hiçe saymış aile saadetini terk etmiş bir insana minnet duyarak yâd etmek hatırlamak onurlandırmak da boynumuzun borcudur.  Emin olun, bu riyakârlıklardan ikiyüzlü yalakalıklardan ve kifayetsiz muhterislerin övgülerinden bıkmış vaziyette o da bunu isterdi.”