Politika

Mehmet Altan: Erdoğan, sona doğru…

"Düşecekleri kesin; önemli olan, onların düşerken Türkiye’ye kötülük etmelerini engellemek, Türkiye’nin onlarla birlikte düşmesini önlemek"

04 Nisan 2016 13:18

Mehmet Altan*

Recep Tayyip Erdoğan 2014 yılında beş yıllığına seçildi, iki yılı gitti, normal şartlarda üç yılı kaldı ama maalesef ilk günden bu yana sürekli olarak anayasal düzeni yok etmeye kalkan çok tehlikeli bir ‘çaba’ içinde… Sürekli suç işliyor.

Obama bile ABD tarihinde pek rastlanmayan bir şekilde kendisine ‘demokrasi vaadiyle iktidara geldiğini’ hatırlatmak zorunda kaldı.

***

Ama çok vahim bir şey daha var…

Erdoğan’ın ‘anayasaya uymuyorum’ açıklamaları, yargıdan kaçmak kadar yargıyı ele geçirme çabası, başbakanın yetkilerine tecavüzü, herkesle itişip kakışması, kendini hem savcı hem yargıç yerine koyup insanlara suç biçmesi, hakaret etmesi ve bunları ‘normal’ karşılayıp, hiç huzursuz olmadan ‘hak ve özgürlükler bakımından Türkiye’den daha ileri standartta bir ülke yoktur’ diyebilmesi… Hem de bunu ABD’de iddia etmesi.

Buradaki vahamet, bir anlamda gerçeklerden kopuyor olması.

Bizim ülkedeki gerçek durumun doğru resmini ise Türkiye’deki gelişmelerden neden rahatsız olduğunu anlatan Obama çekiyor:

“Ben basın özgürlüğüne, din özgürlüğüne, hukuk ve demokrasiye güçlü bir şekilde inanıyorum.”

Bu ne demek?

‘Türkiye bu değerlerden kopuyor’ demek.

***

Keşke Erdoğan’ın doğru dürüst bir siyasal çıraklık dönemi olsaydı…

Demokrasi sanatını öğrenmek için demokrat bir ustanın yanında gerektiği kadar çalışsaydı… Demokrasiyi inceleseydi, öğrenseydi.

Demokrasiyi ve hukuku bilmemesi, üstelik bir de küçümsemesi, yeryüzü ile arasında çok açılmış olan farkı daha da büyütüyor…

Salvador’da burun kıran, Washington’da ana avrat küfür edip gazeteci dövmeye yönelen tavır, demokrasi kültürünü hiç bilmemesinden, önemini anlamamasından kaynaklanıyor…

***

Kendisi gibi olmayan ve onun suç olan eylemlerini protesto eden herkes ona göre ya PKK ya Asala ya da paralel… Cumhurbaşkanı olmayı padişah olmakla karıştırıyor çünkü… Kendisini yasaların ve eleştirilerin üstünde sanıyor.

Yandaşları gazeteci dövecek, gazete basacak, il başkanı pataklayacak, twitlerden küfür yağdıracak ama muhalifler kendisine karşı eleştirel hiç bir demokratik haklarını kullanamayacak…

***

Aslında ‘demokrasiyi hiç bilmiyor’ demek de haksızlık… Yeterince içselleştirmediği için rahatlıkla unuttuğunu söylemek belki daha doğru.

Demokrasiyi ‘yeterince güçlü olmadığında’ çok iyi biliyor çünkü… Demokratik haklardan, hukuktan, Avrupa Birliği değerlerinden, barıştan, özgürlükten söz ediyor öyle zamanlarda.

Açın, 2011’den önceki konuşmalarına, nutuklarına, partisinin programına bakın.

Ama ‘gücü’ ele geçirdiğini, anayasayı çiğneyebilecek güce ulaştığını, ‘fiili başkan’ olduğunu sandığı anda bütün bunları unutuyor.

‘Fiili başkan’ falan olmadığını, anayasada bu tür makamlar bulunmadığını, kendisine Türkiye’nin ‘al istediğin gibi mahvet’ diye verilmeyeceğini görmemesi ise galiba güçlü olduğuna inandığı andan itibaren gerçeklerden kopmasından.

***

Anayasadan, hukuktan, gerçeklerden kopup da herkese neyin ne olması gerektiğini öğretmeye kalkınca Türkiye açısından çok hüzünlü bir tablo ortaya çıkıyor…

Dünya başkentlerinde Türkiye rezil oluyor.

ABD Başkanı, Türkiye’nin cumhurbaşkanına herkesin gözü önünde demokrasi ve hukuk dersi veriyor.

Yabancı basın Türkiye’nin cumhurbaşkanıyla neredeyse her gün alay ediyor.

‘Türkiye’nin NATO’dan atılması gerektiğine’ dair yazılar yayınlanıyor.

***

Anayasayı çiğneyerek ‘fiili başkanlığını’ ilan etmek, ‘ben anayasaya uymuyorum’ diye suç teşkil edecek açıklamalar yapmak ateşle oynamak anlamına geliyor.

Hukuksuzluğun ve gayrimeşruluğun kapısını böyle sonuna kadar açtığınızda artık o kapıdan kimler gelir kimler geçer bilemezsiniz.

Ülke, ‘orman kanunları’nın hâkim olduğu vahşi bir cangıla döner.

***

Üstelik Türkiye’yi bu korkunç kaosa bile bile sokuyorlar.

1 Nisan 2013 yılında Erdoğan başbakan iken partisinin İstanbul İl Başkanı ne diyordu:

“10 yıllık iktidar dönemimizde şu ya da bu şekilde bizimle paydaş olanlar, gelecek 10 yılda bizimle paydaş olmayacaklar. Çünkü bu geçtiğimiz 10 yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı. Onlar da şu ya da bu şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de; diyelim ki liberal kesimler, şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak. Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar. Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş olacaklar. Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak. Onun için işimiz çok daha zor.”

Gelecek, ‘inşa’ dönemiymiş… Neyi inşa ediyorlarmış?

‘Fiili başkanın’ anayasayı tanımadığı, yasaların geçerli olmadığı, yabancı ülkelere müdahale edilip ülkenin başının belaya sokulduğu, cumhurbaşkanının padişahlığını ilan ettiği bir ortaçağ ülkesini inşa etmeye hazırlanıyorlarmış.

***

İşleri sandıklarından da zor.

‘Demokrasiden kopacaklarını’ ve ‘anayasayı tanımadıklarını’ açıkladıktan sonra attıkları suç adımları şimdi dünya mendireğine çarpıyor…

Bir yandan tüm dünyanın gözü önünde Obama Erdoğan’ı mahkûm ediyor, bir yandan Amerikalı savcı Zarrap üzerinden yolsuzlukları, hırsızlıkları sorguluyor…

Her türlü hukuk dışı eylemi yaparım ama yargılanmam, zorbalıkla rejimi yıkarım, ülkeyi dağılmış pazar yerine döndürürüm deyince işler çatallaşıyor…

Çünkü demokrasiyi sonlandırmaya sıvanmak, biraz da kendini sonlandırmak gibi… Erdoğan ve AKP, ‘anayasayı, anayasal düzeni, hukuku yok edeceğiz’ derken kendilerini yok etmeye hazırlanıyorlar.

Üstünde durdukları kaideyi yıkıyor, Nasrettin Hoca’nın hocaları kadar zeki olmayan çocukları halinde bindikleri dalı kesiyorlar.

Düşecekleri kesin.

Önemli olan, onların düşerken Türkiye’ye kötülük etmelerini engellemek, Türkiye’nin onlarla birlikte düşmesini önlemek.


Bu yazı gazete360.com'dan alınmıştır.