Gündem

Mehmet Altan: Bakalım Türkiye’ye girdiği söylenen Heysem Topalca yakalanacak mı?

"Yoksa karanlık ilişkiler ağının içinde gene kaybolup gidecek mi?"

08 Şubat 2016 10:59

Mehmet Altan*

Gazete360’a 18 Ocak’ta yazdığım ‘Şehitler mi, IŞİD’li Katiller mi’ başlıklı yazının konusu Niğde’de yargılanan IŞİD’lilerdi.

Ankara’da bir hapishanede bulunan sanıkların bir türlü mahkemeye gelmemesi nedeniyle ayyuka çıkan dedikoduları nakletmiş ve Musul Konsolosluğu baskınındaki rehineler karşılığında, asker ve polis öldüren bu IŞİD’lilerin salıverildiği iddialarına yer vermiştim.

20 Ocak’ta yeni bir duruşma daha yapıldı.

***

O duruşmayı da haftada dört gün yazmaya başladığım Özgür Düşünce Gazetesi’nde 22 Ocak tarihli ‘heybe Niğde’de, turp nerede’ başlıklı yazıda ele almıştım.

Davanın beşinci duruşmasında, gene mahkemeye gelmeyen ve Ankara’dan ‘SEGBİS’ yani ses ve görüntü sistemiyle davaya katılan sanıkların yüzleri ilk kez görülmüştü. Ancak bunun eski bir görüntü olduğu söylentileri de devam ediyordu.

Çünkü IŞİD’liler gene konuşmamıştı.

Ayrıca bir önceki duruşmada Mahkeme Başkanı Onur Yerdelen’in duruşmayı 20 Ocak 2016’ya erteleyip karara bağlayacağını söylemesine rağmen mahkeme heyeti, saldırıda yaralanan mağdurların organ kaybı olup olmadığı yönündeki raporların beklenmesi için duruşmayı bu kez de 17 Mart’a ertelemişti.

***

Ancak konuya yoğunlaşınca başka bir gelişme dikkatimi çekti.

Bu davada bir kez konu edilen ama sonra unutulan ve olup biteni aydınlatmaya çok yardımcı olacak önemli bir ayrıntı vardı.

Bu davada IŞİD’e yardım etmekle suçlanan tutuksuz Türk uyruklu 5 kişinin yanısıra iki de firari bulunuyor.

6 Haziran 2014’deki duruşmada, ‘yardım etmekle suçlanan’ bir sanığın avukatı olan Tugay Bek, firari sanık Heysem Topalca’nın MİT ve jandarma istihbaratta çalıştığının birçok gazetelerde yer aldığını kaydedip, bu hususun her iki kuruma sorulmasını istiyor.

Mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, Heysem Topalca’nın jandarma ya da MİT ile bir ilgisinin bulunup bulunmadığının dosya üzerinde değerlendirmesinin yapılmasına karar veriyor.

Sonra da konu sessizliğe bürünüyor.

***

Önceki gün bu sessizlik bozuldu.

Niğde’deki garip IŞİD davasının bu firari sanığı hakkında Cumhuriyet Gazetesi’nin manşetinde Alican Uludağ imzalı bir haber yayınlandı.

Haberde, Niğde Ulukışla’daki IŞİD saldırısı davasında sanık olarak yargılanan ve hakkında yakalama kararı bulunan, Reyhanlı katliamından da suçlanan ve MİT’e çalıştığı öne sürülen Heysem Topalca’nın, Hatay’ın Yayladağı ilçesinin Suriye tarafında Türkiye’nin kurduğu Yamadi kampında kaldığının öğrenildiği, Yamadi kampı güvenlik riski nedeniyle boşaltılınca Topalca’nın da buradan ayrıldığı ve bazı kaynaklara göre Türkiye’ye geçtiği söyleniyordu. Habere göre bazı kaynaklar da Topalca’nın İdlib’e gittiğini iddia etmekteydi.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün El Kaide raporunda da Suriye iç savaşının başladığı 2010’dan beri ismi sık sık Türkiye gündemine gelen Heysem Topalca’nın 2011-2014 yılları arasında 873 kez Türkiye’ye giriş çıkış yaptığı ifade edilmekteydi…

Topalca’nın Özgür Suriye Ordusu’nun toplantılarına katıldığı belirtilen raporda, bu kişinin El Kaide ve El Nusra örgütleriyle de bağlantısı olduğu vurgusu vardı.

***

Haber, Niğde’deki bir türlü yürümeyen, sonuçlanmayan davaya da değiniyordu:

“Niğde’nin Ulukışla ilçesinde 1 astsubay, bir polis ve bir vatandaşın öldüğü IŞİD saldırısına da adı karışmıştı.

Davanın iddianamesinde sanık olan Topalca hakkında mahkeme yakalama kararı çıkardı. İddianamede, şüpheliler Çendrim Ramadani, Benyamin Xu ve Muhammed Sakiri’nin Suriye’deki IŞİD’e bağlı kamptan, İstanbul’da silahlı ve bombalı eylem yapmak için ayrıldıkları öne sürülürken, bu kişilerin Topalca tarafından Yayladağı’ndan yasadışı yollarla Türkiye’ye sokulduğu, İstanbul’daki bağlantılarının da yine aynı kişi tarafından ayarlandığı anlatıldı.”

***

Büyük basının ilgi göstermediği sarsıcı iddialar ve haberler bunlar.

Topalca’nın iddianamede de seslendirilen karanlık ilişkileri dal budak salmış gözüküyor.

IŞİD’li cinayet sanıklarının Topalca tarafından Yayladağı’ndan yasadışı yollarla Türkiye’ye sokulduğu, İstanbul’daki bağlantılarının da yine aynı kişi tarafından ayarlandığı iddialarını nasıl açıklamak gerekiyor acaba?

***

Medyayı öldürüp, fikri takip geleneğini neden yok ettikleri, bu siyasal İslamcı iktidarın karanlık ilişkilerini izledikçe daha iyi anlaşılıyor.

Bakalım firarda olan ama yeniden Türkiye’ye girdiği söylenen sanık yakalanacak mı?

Yoksa karanlık ilişkiler ağının içinde gene kaybolup gidecek mi?


*Bu yazı gazete360.com'da yayımlanmıştır.

 

İlgili Haberler