Gündem

Manevi annesi, Roboski'de öldürülen Vedat Encü'yü anlattı: Bayram harçlığı için kaçağa gitmişti

Sınırda askerlerin açtığı iddia edilen ateş sonucu 16 yaşındaki Vedat yaşamını yitirdi, 5 kişi de yaralandı

31 Mayıs 2016 09:15

Şırnak Uludere ilçesine bağlı Kürtçe adıyla Roboski (Ortasu) köyünde önceki gece sınırın sıfır noktasında askerlerin açtığı iddia edilen ateş sonucu 16 yaşındaki Vedat Encü yaşamını yitirdi, 5 kişi de yaralandı. Vedat Encü’nün nüfus cüzdanında annesi olarak görülen Felek Encü, “Vedat doktor olmak istiyordu. Bunun için hazırlamıştı kendini. Kendisine bakmayı severdi iyi giyinmeyi. Önümüz bayramdı, bayram harçlığı çıkarmak ve üst baş parası biriktirmek için kaçağa gitmişti” dedi. Vedat Encü, 28 Aralık 2014’te 19’u çocuk 34 kişinin yaşamını yitirdiği TSK bombardımanında yakınlarını kaybetmiş, kardeşi katliamdan sağ kurtulmuştu.

Cumhuriyet’ten Mahmut Oral’ın haberine göre, Roboski’yi Türkiye 28 Aralık 2011 gecesi 19’u çocuk 34 kişinin savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürüldüğü katliamla tanıdı. Roboski 4.5 yıldır adalet beklerken, önceki gece 34 kişinin yaşamını yitirdiği 15 no’lu sınır taşının olduğu bölgede, ilk katliamla aynı saatlerde askerlerce bölgeye top ve ağır silahlarla yapılan atışlarda kaçağa gitmekte olan köylülerden 16 yaşındaki Vedat Encü yaşamını yitirdi, 5 kişi de yaralandı. Vedat’ın cenazesi dün Uludere ve Şırnak’ta yapılan 2 otopsinin ardından sessizce toprağa verildi. Ailesi onu ilk katliamda yaşamını yitiren 34 kişinin yanına defnetmek istedi ancak jandarma buna izin vermeyince Vedat’ın cenazesi köy mezarlığında defnedildi.

Roboski’ye giderken , Habur 2 Köprüsü üzerindeki jandarma kontrol noktasında çarpıcı bir durumla karşılaştık. Aracımızı kontrol edip, kimliklerimize bakan jandarma komutanı, Roboski’ye gideceğimizi öğrenince “Orası karışık, ne işiniz var orada, dün oradan bir l.. geldi” diyerek, aslında Roboski’ye ve Roboski mağdurlarına askerin bakış açısını da özetliyordu. Bu çarpıcı nitelemenin yarattığı sarsıntı ile köye ulaştığımızda, taziye yerinde küçük bir köy yerine göre mahşeri denebilecek bir kalabalık vardı.

 

Babası köyün imamı

 

Vedat Encü’nün babası Abdullah Encü, köyün imamı aynı zamanda. Konuşmak istemiyor, çok acılı ve “Söyleyecek bir şeyim yok” diyebiliyor sadece. Annesi ile konuşmak isteyince burada Türkiye’de sık görülen bir karmaşık aile ilişkisini de öğreniyoruz. Vedat’ın gerçek annesi Hacer Encü. Ağlamaktan gözlerinde yaş kurumuş Hacer Hanım’ın. “Ben konuşmam, oğlumu isterim” diyebiliyor ve biz uzaklaşıyoruz. Bir süre sonra Vedat Encü’nün nüfus cüzdanındaki resmi annesi ve babasını da öğreniyoruz. Aslında tanıdıklar. Mehmet ve Felek Encü çiftiyle önceden de bu sayfalarda röportajlarını aktarmıştık. Çocukları Erkan Encü’yü katliamda yitirmişlerdi. O göçüp gittiğinde Felek Encü hamileydi ve doğan yeni oğluna da onun adını vermişti Felek Encü. Acılı kadın “Erkan ile Vedat benim yanımda büyüdüler. Kardeşten öte bir ilişkileri vardı. Erkan öldürüldüğünde, Vedat uzun süre öz annesine gitmedi. Şimdi onu da ellerimizden aldılar” diyor.

 

"Yine çocukları vurdular"

 

Olay günü ne olduğunu soruyoruz Felek Encü’ye söylediklerini duyunca canımız yanıyor: “Kadınlar hep beraber oturuyorduk. Birinci katliamı konuşuyorduk aramızda. Zaten köyde bir araya gelince sadece o günü, bize yaşatılan acıyı konuşuyoruz. Tam çocuklarımızı anarken, iki bomba sesi duyduk. O günü yine yaşıyorduk hepimiz. Sonra haber geldi, çocukları vurdular diye. Büyük bir acıyla hepimiz sınıra yöneldik. Giderken askerler gaz bombalarıyla silahlarla saldırdılar engel olmak için. Bir kısmımız sonunda olay yerine varabildik. Cenazeyi ve yaralıları alıp geldik.”

 

"Tek suçlu biz olduk"

 

Sonra Vedat’ın neden kaçağa gittiğini de anlatıyor Felek: “O doktor olmak istiyordu. Bunun için hazırlamıştı kendini. Kendisine bakmayı severdi iyi giyinmeyi. Önümüz bayramdı, bayram harçlığı çıkarmak ve üst baş parası biriktirmek için gitmişti. Onu da vurdular. Bu işi Türkiye’nin dört bir yanında herkes yapıyor. Ama hiç kimse cezalandırılmıyor. Bize gelince bunun cezası katliam ve ölüm. Bunu savcıya da söyledim. Burada katliam var dedim. Bana bağırdı. Kim demiş katliam var diye. Sonra da böyle dediğim için bana 7 yıl 15 gün hapis cezası verdiler. Versinler ama ben yine de söyleyeceğim. Burada katliam yaptı bu devlet ve o günden bu yana 5 yıl geçti, hesap veren, sorgulanan, yargılanan yok. Tek suçlu biz olduk.”