Gündem

Mahkeme Başkanı'ndan Güray Öz'e "Cumhuriyet gerçekten FETÖ'cü oldu mu?" sorusu

"Pide ısmarladığım pideci hakkında soruşturma olduğunu nasıl bileceğim"

26 Temmuz 2017 00:29

Cumhuriyet soruşturması kapsamında 268 gündür tutuklu bulunan Okur Temsilcisi Güray Öz savunmasını yaptı. 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen davada Öz kendine yöneltilen 'FETÖ şüphelisi bir kişiyle iletişim kurma' suçlamasıyla ilgili, “İletişim kurduğum iddia edilen kişi Çankaya'da bir pidecidir, ben arada bir pide ısmarladığım pidecinin hakkında soruşturma yürütülen bir kişi olduğunu bilme şansına nasıl sahip olayım ki" diye sordu.

Öz, savunmasına “Ben darbecilerden hiç hazzetmem 12 Mart'ta da 12 Eylül'de de darbelerden hiç hoşlanmadım. Bu nedenle tarafıma yöneltilen suçlamaları reddediyorum” sözleriyle başladı. Öz, hiçbir zaman bir terör örgütüne üye olmadığını, herhangi bir terör örgütüne yardım olarak sayılabilecek bir eylem içine girmediğini, iddianamede de bununla ilgili tek bir somut kanıt bulunmadığını vurguladı.

TIKLAYIN- Cumhuriyet davasında 2'nci gün: Delil delil değil, tanık tanık değil, bilirkişi bilirkişi değil; bu da hukuk değil!

"Seçilmeden önce nasıl tasfiye ettim?"

Öz, kendisine yöneltilen vakıf yönetim kurulu üyelerinin tasfiye edildiğine ilişkin iddiaya şöyle yanıt verdi:

“Ben vakıf yönetim kurulu üyesi olarak seçilmemden önce, yönetimden istifa ederek ayrılan kişileri nasıl tasfiye etmiş, olmayan böyle bir eyleme katılmış olabilirim? Bu seçimden önce yönetimden istifa ederek ayrılan kişileri 'tasfiye etmek' eylemine katılmış olabilir miyim? Henüz üyesi olmadığım bir kuruldan söz ediliyor; ikincisi ise ortada bir tasfiyenin değil istifanın söz konusu olmasıdır. Bu iddia benim açımdan üzerinde durulmaya değer bir iddia değildir.”

Gazetecilik davası olduğunun kanıtı

“Savcıların bir yayın politikası değişikliğinden söz etmeleri, bu davanın konusunun yazı, haber, makale kısaca gazetelik olduğunun somut kanıtıdır. Zaten konu gazetecilik olduğu için de savcılar delil diye, kanıt diye yalnızca haberlerden yazılardan manşetlerden söz etmektedirler. Bir Cumhuriyet yazarı ve gazetenin ombudsmanı - okur temsilcisi olarak kendimi gazetelerin yayın politikaları ile Cumhuriyet’in yayın politikası konusunda bilgi sahibi sayarım. Gazeteler zaman zaman yayın politikalarını değiştirebilirler. Bunun Türk Ceza Kanunu ile cezalandırılması gereken bir suç olarak görülemeyeceği kanısındayım.”

"Alnımız ak"

“Yayın politikası değişikliği ile ilgili bir örnek vermek gerekirse, hatırlanacaktır. Çok yakın bir tarihe kadar, yani FETÖ’nün foyası ortaya çıkana kadar medya mahallesinin çok sayıda üyesi Fethullah Cemaatini yere göğe koyamıyordu. Eleştirene kötü gözle bakılıyor, elçilikler cemaate yardım etmeleri gerektiği konusunda uyarılıyordu. Sonra yayın politikaları doğal olarak hemen değişti ve FETÖ'nün bu kez gerçek yüzü gazetelerde yer almaya, bu kez de solu, laikliği savunan kesimleri, gazetecileri, akademisyenleri suçlayan elimine etme çabası güden, tetikçiliğe soyunan yayın politikaları yeniden şekillenmeye başladı. Cumhuriyet gazetesi ise bu konuda alnı ak gazetelerdendir. Öncesinde de sonrasında da gazete bir meczubun peşinden gidenleri uyarmış, takiyeye dikkat çekmiş, yayın politikasındaki tutarlılığı korumuştur. Bu nedenle Ergenekon davalarında baş yazarı ve yazarları sanık yapılmıştır.”

'Boya'nın ciddiye alınmayacak istekleri'

İddianamede Cumhuriyet okurlarının isteklerini göz ardı ettiği suçlamasına yanıt veren Öz, gerçeğin tam tersi olduğunu, Cumhuriyet gazetesi yayın ilkelerinin bu görevi savsaklamasının önünde bir engel olduğunu, bu kuralı da ihlal etmediğini söyledi. Öz, savcının bu suçlamayı kendi kendini CUMOK (Cumhuriyet Okurları) Koordinatörü olarak atayan Namık Kemal Boya'nın iddialarına dayandırdığını kaydederek, şunları söyledi:

“Bu kendine koordinatör adını takmış kerameti kendinden menkul kişinin ve söz konusu bildiriyi onayladıklarını söylediği 330 kişinin gazeteden talepleri hiç kuşkusuz ciddiye alınabilecek istekler değildi. Şu yazar atılsın, bu yazar öyle yazmasın, öteki yazar kınansın türünden istekler, hiçbir zaman hiçbir yerde kabul edilemez. Bu arkadaşların gazetenin fikri yapısı konusunda sağlam bir görüşe sahip olmadıkları anlaşılıyor. Cumhuriyet gazetesinde Atatürkçüler, sosyal demokratlar, sosyalistler, demokratlar, ulusalcılar, liberaller her zaman kendilerine yer bulmuşlardır. Yeter ki temel ilkelerden; laiklik, cumhuriyet ve demokrasi ilkelerinden taviz vermesinler.”

'1000'i aşkın okur iletisi'

Cumhuriyet okurlarının isteklerini göz ardı ettiğim iddiasının çürük olduğunu vurgulayan Öz, her Pazartesi yayımlanan köşesinde yer verdiği 1000'i aşkın iletiyi mahkemeye sundu ve “Bu iletilerin benim okurlarla kurduğum ilişkinin yalnızca bir bölümünü oluşturduğunu, bunların dışında yer darlığı nedeniyle yayımlayamadığım çok sayıda okur olduğunu ve postayla, telefonla bana ulaşan çok sayıda okuru da kapsamadığını belirtmeliyim” dedi.

FETÖ değil hırsızlık soruşturması çıktı

HTS raporlarında ByLock kullanıcısı ve hakkında FETÖ'den soruşturma yürütülen bir kişiyle iletişim kurduğu iddiasına ise Öz şöyle yanıt verdi:

“Kısa ve öz söylemek istiyorum. Bir ByLock kullanıcısına telefon etmedim. Sözü edilen kayıt telefon numarasının benden önceki kullanıcısına aittir. 2015 yılından sonra abone olduğum numaranın eski sahibinin iletişimidir. Benimle hiçbir ilgisi yoktur. Ama ikincisi daha da komiktir. Hakkında FETÖ’den soruşturma yapılan bir kişiyle iletişim kurduğum iddiası da biraz ya da belki birazdan fazla komiktir. İletişim kurduğum iddia edilen kişi Çankaya'da bir pidecidir, ben arada bir pide ısmarladığım pidecinin hakkında soruşturma yürütülen bir kişi olduğunu bilme şansına nasıl sahip olayım ki... Arada bir, en son da doğum günümde bir pide ısmarlamışız. Yine son edindiğim bilgi ise söz konusu kişinin FETÖ’den değil bir hırsızlık olayı nedeniyle soruşturulduğudur.”

'Bugün başarılı olsa bile yarına kalmaz'

Öz, Hürriyet gazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici'nin kendisi hakkındaki yazıda yer alan, “Savcılar artık gazeteciliğin nasıl yapılması gerektiğine kendileri karar veriyor ve yargılıyorlar” sözünü tekrarladı. Öz, savunmasını, “Ama gazetecilik yargılanamaz, mahkum edilemez, insanların özgürlüğüne ket vurulamaz. Bugün başarılı olsa bile yarına kalmaz” sözleriyle sonlandırdı.

'Savcı da inanmıyor'

Savunmanın ardından mahkeme başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, Öz'e, “Bu davada asıl sorulması gereken soru, 'Kardeşim, bizim bildiğimiz Cumhuriyet FETÖ'cü oldu mu? Sair terör örgütlerini destekledi mi' Okur ne diyor? 'Arkadaş sen son zamanlarda niye şunu destekler yayınlar yaptın' diyor mu” diye sordu. Öz de, okurların mektuplarını kendisine yolladığını söyleyerek, şunları söyledi:

“Okurlar yazarlarla aynı fikirde olmayabilir. Eğer öyle olsaydı bir yazarı kopyalayıp bir tek yazarla devam ederdik. Türkiye'de siyasi tansiyonun yükseldiği zamanlarda Cumhuriyet'in tirajı artar. Kılı 40 yarar Cumhuriyet okuru. Sıradan bir okur kitlesi değildir. Pazartesi günleri gazetede eleştiri fırtınası eser. Önce onlar okunur. Pazartesi günleri yayın toplantılarının yapıldığı toplantılarda önce bunlar konuşulur. Gazeteye aktarılmadığı doğru değildir. Cumhuriyet gazetesinin FETÖ'cü olduğuna veya diğer terör örgütlerine yardım ettiği iddiasına kimse inanmaz. Bence savcı kendisi de inanmıyor. İnansa delil peşine düşer. Manşetlerde delil olur mu?”

Hakimden sorular

Ardından söz alan üye hakim, “Yere izmarit bile atmıyorlar', 'Fakirhaneme malikane diyorlar' ve 'Bu eylem mecbur bırakıldığımız yöntem' haberlerine tepki geldi mi” diye sordu. Öz de, bu haberlerle ilgili herhangi bir tepki almadığını, köşe yazarlarına veya röportajı yapanların görüşlerine müdahale edilmediğini vurguladı.

Mahkeme heyetinden son soru da diğer üye hakimden geldi. Mahkemenin kıdemsiz üyesi Öz'e provokatif bir şekilde, “Sağ elinizi titrerken gördüm. Kronik bir rahatsızlığınız var mı? Duruşmada izah etmek ister misiniz” diye sordu. Öz de, önce bu sorunun neden yöneltildiğini sordu, ardından “İstemem. Önünüzdeki rapor yeterli” diye yanıtladı.

Yeterli oy alamadı

Ardından duruşma savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı, iddianamede suçlama konusu edilen 18 Şubat 2014 tarihli Cumhuriyet Vakfı yönetim kurulu toplantısında Mustafa Balbay'ın yerine Eser Sevinç'in seçilmesinin Balbay'ın isteği olup olmadığını sordu. Öz de, Balbay'ın CHP'de aktif görev aldığını ve başkan adayı olduğunu anımsatarak, “Ergenekon'da tutuklu olması nedeniyle görevine son verilmedi. Herhangi bir siyasi partide görev alan kişilerin yönetici fonksiyonunun olması doğru olmaz. Yeterli oy alamadı ve seçilemedi” dedi. Bu sırada İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, vakıf üyelerinin vakıf senedine göre 2 senede bir yenilendiğini belirterek, “Savcının sorusu resmi senedin dışında başka kişilere de değişmezlik, değiştirilemezlik anlamına gelir. Benim de görev sürem 2 yıl. Bütün yönetim kurulu üyeleri değişecektir. 'Balbay'ı niye seçmediniz' sorusu biraz tuhaf bir soru. Bu eşyanın tabiatına aykırı” dedi. Ardından duruşma savcısı Bölükbaşı, Atalay, “Vakfa kaç yıldır üyesiniz” diye sordu. Atalay da, “”0 yıldır yönetim kurulu üyesiyim ancak seçilemediği için şikayetçi olanlar 20 yıldır üyeydi” diye yanıt verdi.