Medya

Mahfi Eğilmez yazdı; Türk lirası nasıl toparlandı?

"Faizi, açıkça artırmak, örtülü artırmaktan çok daha erken ve fazla etki yaratır"

20 Şubat 2017 15:02

 
Mahfi Eğilmez*
 
Donald Trump’ın ABD Başkanı seçildiğinin belli olduğu 9.11.2016 akşamından başlayarak Dolar, bütün paralara karşı değer kazanmaya başladı. 2017 yılının ilk günlerinden sonra Dolardaki bu yükseliş duruldu ve hatta düşüşe döndü. Geçen hafta sonu itibariyle başlangıç noktasındaki değeri olan 98,62’ye göre hala yüksek olmakla birlikte (100,88), Trump’ın başkanlık yemini ettiği 20 Ocak günü ulaştığı 103,31’lik zirveye göre gerilemiş bulunuyor.
 
Dolarda ortaya çıkan değer kazanımı en fazla Türk Lirası üzerinde etkili oldu. TL, bütün paralardan daha fazla değer kaybetti. Bunun nedeni, Dolardaki değer kazanımının yanı sıra Türkiye’nin kendi risklerindeki artışlar ve para politikası önlemlerinin zamanında alınmamış olmasıydı.  
 
Aşağıdaki tablo, TL ile birlikte kırılgan beşli olarak adlandırılan ülkelerin para birimlerinin Dolar karşısında yaşadığı değer değişimini gösteriyor. Tabloda karşılaştırmalar iki ayrı tarihe göre yapılmış bulunuyor. İlki Trump’ın seçimi kazandığı 9.11.2016 tarihi ile geçen hafta sonu değerinin karşılaştırılması, ikincisi de 2016 sonundaki değer ile geçen hafta sonu değerinin karşılaştırılması.
 
Tabloda yer alan her iki başlangıç noktasına göre de TL, bu ekonomiler arasında en fazla değer kaybı yaşamış olan para birimi olarak öne çıkıyor. Hatta 2016 sonuna göre bugüne baktığımızda öteki ekonomilerin para birimleri değer kayıplarını telafi etmiş oldukları halde yalnızca TL hala yüzde 3,1 oranında değer kaybı içinde görünüyor. Bu bize TL’deki değer kayıplarının asıl olarak Türkiye’nin kendi sorunlarının yarattığı riskler nedeniyle oluştuğunu kanıtlıyor.
 
Her ne kadar gün içi değerlere bakıldığında 3,94’lük bir zirve görülmüş olsa da Dolara karşı TL’deki değer kaybı 27 Ocak gün sonunda 3,88 ile zirve yapmıştı. O noktadaki değer kaybı, Trump’ın seçimi kazandığı tarih baz alındığında yüzde 21,6, 2016 sonu baz alındığında ise yüzde 10,1 idi ve TL, dünyada Dolara karşı en fazla değer yitirmiş para konumundaydı.
 

TL’nin toparlanmasının nedenleri

Ocak ayının ilerleyen günlerinde iki önemli gelişme oldu. İlk gelişme Doların elde ettiği kazanımların bir kısmını geri vermeye başlamasıydı. Trump işbaşına geldikten sonra Dolar bütün paralara karşı değer kaybetmeye başladı. Bunu aşağıdaki grafikten izleyebiliyoruz. Trump’ın seçimi kazandığı 9.11.2016 tarihini başlangıç olarak alan grafikteki kırmızı eğri Dolar endeksindeki gelişmeleri, mavi çizgi de USD/TL kurundaki gelişmeleri gösteriyor (USD/TL kuru olarak TCMB günlük satış kurlarını kullanıldı.) 
 
 
 
Grafikten görüleceği gibi Dolar endeksiyle USD/TL kuru arasındaki ilişki güçlü bir ilişki görünümü sergilemiyor (bu iki değişken arasındaki korelasyon katsayısı da -0,023 gibi düşük bir korelasyona işaret ediyor.)
 
Buraya kadar anlattıklarımızdan; Doların diğer paralara karşı değer kaybetmesinin TL’de yaşanan toparlanma üzerindeki etkisinin tıpkı TL’deki değer kaybında olduğu gibi sınırlı bir etki olduğu sonucu çıkıyor. 
 
İkinci önemli gelişme, Merkez Bankası’nın başlangıçta sadece izlemekle yetindiği kur gelişmeleri karşısında Ocak ayı ortalarından başlayarak aktif müdahaleye yönelmesiydi. Faiz konusundaki siyasal yaklaşımların etkisiyle Merkez Bankası, faizi artırarak kura müdahalede geç kaldı ve ancak enflasyonun denetimden çıkmaya başladığının anlaşılmasıyla birlikte müdahaleye karar verdi. Önce haftalık repo ihalesi açmamaya ve dolayısıyla haftalık borç verme imkânını kullanmayarak sadece gecelik borç verme imkânını sağlayıp ortalama fonlama faizini bir miktar yükseltmeyi denedi. Bu hamleden fark edilebilir bir sonuç alamayınca bu kez istisnai bir imkân olan geç likidite penceresi fonlamasını kullanmaya karar vererek bankaları buraya yönlendirdi. Böylece ortalama fonlama faizini yükseltmiş oldu. Geç likidite penceresi faizi, adı konulmaksızın, politika faizi yerine ikame edilmiş oldu. Bu adımların da yetersiz kaldığını gören Merkez Bankası, bu kez 25 Ocak günü gecelik borç verme faizini yüzde 8,5’den 9,23’e ve politika faizi yerine ikame ettiği geç likidite penceresi faizini de yüzde 10’dan 11’e yükseltti. Kurlar üzerindeki asıl etki de bu kararın yaşama geçirilmesinden sonra ortaya çıktı.  
 
Yılbaşından bu yana yaşanan durumu sergilemeyi amaçlayan aşağıdaki grafik Merkez Bankası’nın faiz hamlelerini ve bunun karşılığında USD/TL kurunda ortaya çıkan değişmeleri gösteriyor. Grafikte mavi eğri Merkez Bankasının ortalama fonlama maliyetindeki (Merkez Bankasının bankaları fonlamakta kullandığı ortalama faizdeki), kırmızı eğri ise USD/TL kurundaki gelişmeyi gösteriyor (USD/TL kuru olarak TCMB günlük satış kurlarını kullanıldı.) 
 
 
 
 
Grafik çok açık bir biçimde Merkez Bankası’nın faiz artırımlarının USD/TL kuru üzerinde yarattığı aşağı yönlü etkileri ortaya koyuyor. Dikey çizgilerin ilki Merkez Bankası’nın bankaları daha yüksek faizli geç likidite penceresi imkânı kullanmaya yönelttiği yeri gösteriyor. O noktadan sonra Merkez Bankası ortalama faizi yükseliyor ve USD/TL kuru düşmeye başlıyor. Dikey çizgilerin ikincisi Merkez Bankası’nın gecelik borç verme faizini yüzde 8,5’den 9,25’e ve politika faizi yerine ikame ettiği geç likidite penceresi imkânı faizini yüzde 10’dan 11’e yükselttiği yeri gösteriyor. Bu artışlardan sonra Merkez Bankası’nın bankaları ortalama fonlama faizi her gece değişmekle birlikte ortalama olarak yüzde 10,37’ye yükseldi.  
 

İşin özü

TL’nin Dolar karşısındaki değer kaybının durdurulması ve toparlanmaya başlamasında asıl olarak hangi etkenin baskın olduğunu anlayabilmek için aşağıdaki tabloyu sunuyorum.
 
Tarih
USD Endeksi
Bir önceki değere göre artış (%)
USD/TL Kuru
Bir önceki değere göre artış (%)
TCMB Ortalama Fonlama Faizi
Bir önceki değere göre artış (%)
9.11.2016
98,62
 
3,19
 
7,81
 
30.12.2016
102,38
3,8
3,53
10,7
8,31
6,4
11.01.2017
102,03
-0,3
3,86
9,35
8,31
0,0
17.02.2017
100,88
-1,1
3,63
-5,96
10,38
24,9
 
Trump’ın seçildiği gün Merkez Bankası’nın ortalama fonlama faizi yüzde 7,81 idi. 2016 sonunda USD endeksi yüzde 3,8 artarken USD/TL kuru yüzde 10,7 artmış ve Merkez Bankası’nın ortalama fonlama faizi yüzde 6,4 yükselmişti. Burada önemli bir politika hatası görünmüyor. Çünkü Merkez Bankası, kurdaki yükselişe önemli sayılabilecek bir reaksiyon vererek ortalama fonlama faizini yüzde 6,4 oranında yükseltmiş görünüyor. Burada eleştirilebilecek tek şey olarak Merkez Bankası’nın bu gidişi görerek 2016 yılı Aralık ayındaki toplantıda faizi açıkça artırmamasına değinilebilir.  
  
Asıl hata, kurdaki artışın yüzde 9,35 olduğu 30.12.2016 ile 11.01.2017 arasındaki dönemde Merkez Bankası’nın faizi hiç değiştirmemiş olmasıdır. Bir sonraki dönemde Merkez Bankası, ortalama fonlama faizini yüzde 25’e yakın oranda artırarak kurdaki gidişi tersine çevirmiştir. Bunu zaten yukarıdaki grafik de bize gösteriyor.
 
Merkez Bankası, 2016 başından bugüne kadar kamuoyunun önemli bir kesimince artırmadığı sanılan faizini 2,1 puan (yüzde 25) artırmıştır. USD/TL kurunda son dönemde ortaya çıkan gerilemede en önemli etken Merkez Bankası’nın ortalama fonlama faizini yüzde 8,3’den yüzde 10,4’e çıkarmış olmasıdır.
 

Kıssadan Hisseler

Faiz, para politikası araçlarının en önemlisidir. Dış finansmana ve ithalata dayalı bir ekonomide enflasyonun önemli nedenlerinden birisi kurdaki artıştır. Eğer kurdaki yükselme, yabancı paranın bütün paralar karşısında değer kazanmasının yanı sıra ülke koşullarından da kaynaklanıyorsa ülke koşullarından kaynaklanan kısmını durdurmanın yolu faizi artırmaktır. Faizi, açıkça artırmak, örtülü artırmaktan çok daha erken ve fazla etki yaratır. Faizi örtülü artırmanın bedeli, duruma başka araçlarla da müdahale etmek zorunda kalınması, müdahale maliyetinin artması, kuralların çiğnenmesi ve sonuç almanın gecikmesi olarak çıkar.