Ekonomi

Madde 75 nedir, Türkiye'nin enerji politikasına nasıl yön verecek?

20 Ağustos’ta Meclis’in onayladığı Madde 75 ne tür imtiyazlar veriyor?

25 Ağustos 2016 17:15

Önder Algedik*

Enerji, Türkiye’nin kalkınma planlarında ve 2023 vizyonunda stratejik önem verilen konuların başında geliyor. Türkiye ekonomisi için, sürdürülebilir, iklim dostu enerji üretimi ve enerji verimliliği konuları stratejik öneme sahip.

Bu yüzden de, Türkiye’nin yoğun gündeminde, enerji konusunda politikaları takip etmek ve bu politikaların etkilerini irdelemek çok önemli hale geliyor. Keza, enerji politikaları, orta ve uzun vadede Türkiye ekonomisinin geleceğine yön verecek.

Geçen hafta, Türkiye gündeminin ilgi çekici konularının başında Türkiye Varlık Fonu yasa tasarısı geliyordu. Ancak, yasa tasarısının içinde enerji yatırımlarını da doğrudan ilgilendiren ve ülkemizin kamu kaynaklarını etkileyen bir madde daha Meclis tarafından onaylandı.

Madde 75 ne diyor?

20 Ağustos 2016’da kabul edilen kanuni değişikliklerde enerji meselesini doğrudan ilgilendiren Madde 75’in ile önemli değişiklikler yapıldı ve Bakanlar Kurulu’na tüm diğer bürokratik mekanizmaları ortadan kaldırabilecek geniş yetkiler verildi. Geçtiğimiz Cumartesi sabaha karşı kabul edilen Madde 75 Cumhurbaşkanlığı’na onaya sunulacak.

Yasa kapsamında, denetimsizliği arttıracak ve kamu bütçesine büyük ek yükler getirerek bütçe açığının artmasına sebep olabilecek imtiyazlar, Bakanlar Kurulu tarafından şirketlere sunulabilecek.

Yasa maddesi ile beraber Bakanlar Kurulu, Ekonomi Bakanlığı’nın önerdiği projelere, vergi, teşvikler, arazi ve bina tahsisi, denetim ve onay süreçleri ile üretim maliyetlerini yüklenme alanlarında destekleri verebilecek.

Öncelikle, devlet, ilgili yatırımlar hayata geçebilsin diye önemli vergi gelirlerinden vazgeçebilecek.

Kurumlar Vergisinden Muafiyet

Bakanlar Kurulu, yasa maddesine göre, ilgili projelere, kurumlar vergisini yüzde 100oranında uygulayabilecek. Bu kurumlar vergisi muafiyetinin ne kadar uygulanacağı ise iki alternatif biçimde belirlenebilir. Birinci alternatife göre, yapılan yatırımın iki katına ulaşılana kadar kurumlar vergisi muafiyeti uygulanabilir. Ya da 10 yıl boyunca kurumlar vergisi muafiyeti verilebilir.

Stopaj Muafiyeti

Şirketlerin, emlak ya da hisse senedi sattıklarında stopaj ödüyorlar. Madde kapsamında, bu gelirlere de muafiyet verilebiliyor.

Son olarak ise, gümrük vergisinden de muafiyet kararı alınabilecek.

49 Yıl Bedelsiz Kiralama

Eğer yatırım, hazineye ait bir arazi veya mülkte yapılacak olursa, 49 Yıl Bedelsiz Kiralamakararı alınabilecek.

Bedelsiz Özelleştirme

Hatta yatırım biter ve ayrıca sadece 5 yıl boyunca, çalışan hedefini tutturursa, şirket bedelsiz olarak kamu arazisine ve mülküne sahip olabilir.

%50 İndirimli Elektrik

Üstelik, Şirketlere , enerji tüketiminde, 10 yıl boyunca yüzde 50 indirimle elektrik desteği verilebilecek. Şirketler, bunu indirimi işletme dönenimde karşılayabilecek.

10 Yıl Risksiz Kredi Fırsatı

Şirketler eğer yatırım için kredi çekerlerse, 10 yıl boyunca bu yatırım kredisinin faizlerini devlet karşılanabilir. Kredi için hibe verilebilir, kar payına destek verilebilir. Yani, yatırımın ortaya çıkacak tüm kredi risklerini, devlet üstlenecek.

Asgari Ücretin 20 Katı Maaş 

Madde 75 kapsamında, Projelerde belirlenen nitelikli çalışanın her biri için aylık asgari ücretin 20 katına kadar ücret desteği de verilebilecek. Şirketler devletin parası ile onlarca yaklaşık 33000 TL’ye maaşlı eleman çalıştırabilecek. Tüm çalışanların ise 10 yıl boyunca işveren sigorta prim payını da Bakanlar Kurulu ödeme kararını alabilir.

Müşteri de Devlet

Yasa kapsamındaki diğer ilginç madde ise alınabilecek kararlar ile süresi belirsiz bir biçimde ürünlere yine ürün birim fiyatı Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek şekilde alım garantisi uygulanabilir.

Yatırımın Yüzde 49’u da devletten!

Yasa kapsamında, eğer karar verilirse, yatırımın %49’unu da devlet ortak olarak üstelenebilir. Devlet yatırımın yarısını 10 yıl içinde elden çıkarmak zorunda. Yani, yatırımın kuruluş aşamasındaki maliyetlerine de ortak olacak olan devlet, yatırımı 10 yıl içinde, belki de kar etmeye başlamadan, yeterince değerlenmeden satmak zorunda.

Tek Bir Proje Tüm Destekleri Alabilir

Bakanlar Kurulu bu desteklerin tamamını bir projeye verebilir. Yasaya göre, her proje her maddeden faydalanabilir. Yukarıdaki desteklerin toplamı, bir yatırımın hayata geçmesi için gerekli olan maliyetlerin büyük bir bölümünü devlete yükleyebilir. Devlet, yatırımın maliyetlerinin milyarlarca bölümünü ödeyecek ama şirketler yatırımın sahibi olacak.

Ayrıca, Bakanlar Kurulu Madde 75 ile bir projenin geçmesi gereken tüm izinleri ve denetim süreçlerini iptal edebilir. Yani, devlet, bir yatırımın tüm risklerini üstlenmek ile kalmıyor, bu yatırımın ekonomiye faydalı olup olmadığını belirleyecek olan, kamu çıkarının denetleyen tüm süreçleri iptal edebilir.

İdari İstisnalar!

Keza yasa kapsamında, diğer tüm kanunlarda belirlenen ve projelerin uygunluğunu, ekonomiye ve istihdama katkısının kamu tarafından denetlenmesini sağlayan tüm denetim mekanizmaları ortadan kalkıyor. Bakanlar Kurulu tüm bu süreçlere istisna verebilir.

ÇED Raporları, Santral Lisans Değerlendirmeleri, Yasalara uygunluk değerlendirmeleri vs. vs. hepsi es geçilebilir.

Yani, hiçbir denetimi yapılmayan, ekonomik fayda analizleri incelenmeyen, çevre etkisi incelenmeyen bir projenin tüm ekonomik risklerini Bakanlar Kurulu üstlenebilir, çalışanını parasını verebilir, vergisiz kazanç elde etmelerini sağlayabilir.

Özetle, Bakanlar Kurulu isterse, araziyi bedava verecek, yatırımına para koyacak, yıllarca vergi almayacak, çalışan maaşını ödeyecek. Üstüne üstük, yatırımın müşterisi de olacak.

Şeffaflık Meselesi

Madde 75 hiçbir darbenin hayal edemeyeceği bir şekilde şirketlere imtiyazlar sağlıyor. Kamu kaynaklarının, hiçbir denetime sunulmadan şirketlere verilmesini olanaklı hale getiriyor. İzinsiz ve lisanssız yatırımı onaylama konusunda, Bakanlar Kurulu tek yetkili olabilecek. Üstüne üstlük, bu imtiyazlar ile ekonomimizi büyük tehlikeye atacak, gelecek on yıllarımızı verimsiz, kirli teknolojilere feda edecek olan termik santral projeleri, nükleer projeleri gibi projelerin önü açılıyor.

Kömür ve Nükleerin önü açılıyor mu?

Ekonomi Bakanlığı’nın projeyi nasıl belirleyeceği ve Bakanlar Kurulu’nun hangi kriterlere göre karar alacağı konusunda ise büyük bir soru işareti bulunuyor. Madde 75’de “kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen hedefler doğrultusunda ülkemizin mevcut veya gelecekte ortaya çıkabilecek ihtiyaçlarını karşılama, arz güvenliğini sağlama, dışa bağımlılığını azaltma, teknolojik dönüşümü sağlama, yenilikçi, Ar-Ge yoğun ve katma değeri yüksek olma niteliklerine ayrı ayrı ya da birlikte sahip olan ve proje bazında Ekonomi Bakanlığı tarafından desteklenmesine karar verilen yatırımlar” deniliyor. Ancak bu ifade oldukça sorunlu. Türkiye’nin arz güvenliği politikaları kömüre santrallerinin artması, dışa bağımlılık ise Rusya ile Akkuyu nükleer santrali ile karşılık buldu. Benzer şekilde mevcut politikalar çerçevesinde Haziran 2016’da EPK yasası ile verimsiz linyit projelerine ek mali destekler verilmesi kabul edildi ve darbe girişimi sonrası hükümet yerli kömür santrallerinde yüksek fiyatlı alımların önün açtı

Bütün bunlara rağmen bu projeler bir türlü hayata geçirilemiyor. Örneğin kömür projeleri yatırımcıların ilgisini çekmiyor, çünkü hem küresel ekonomik gelişmeler hem de iklim değişikliği, sağlık gibi etkiler yüzünden bu projelerin verimsizliği önemli tartışma konusu.

Hatta birçok ülke özellikle kömür sırasında hali hazırda planlanmış yatırımlarını iptal ediyor. Hatta yeni kurulan Kosova bile Nisan ayında termik santral projesini iptal etti. (http://www.kosid.org/en/news/62).

Peki yatırımcıların ilgisini çekmeyen, karlılık sorunları yaşayan, toplumsal düzeyde ciddi tepkiler doğuran, ülkelerin vazgeçtiği projeler Türkiye için nasıl bu kadar önemli olabilir ki?

Düşük karbon ekonomisinde rekabet artarken Türkiye’nin yüksek karbon ekonomisine ve o mantığa hizmet eden politikalara dönmesi doğru mu?


* Bu yazı onderalgedik.com'dan alınmıştır