Gündem

KONDA Genel Müdürü Ağırdır: AKP, asla 400 vekil çıkaramaz!

'HDP’nin barajı geçmesi ve MHP'nin yüzde 17'ye ulaşması AKP’nin tek başına iktidar olmasını zora sokar...'

18 Mart 2015 12:02

T24'teki yazısında AKP karşıtlarının oy oranının ilk kez AKP yandaşlarının oy oranını geçtiğini dile getiren kamuoyu araştırma şirketi KONDA’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "başkanlık" için meydanlarda sürekli dile getirdiği "400 vekil" talebine ilişkin olarak, "AKP’nin hiçbir matematik şart altında 400 milletvekiline ulaşamayacağını" söyledi.

T24 yazarı Ağırdır, BirGün’den Ömür Şahin Keyif’e verdiği söyleşide seçime dair ihtimalleri irdeledi. AKP’nin Anayasa’yı da tek başına değiştirebilecek 400 milletvekiline ulaşamayacağını söyleyen Ağırdır, “Böyle bir ihtimal yok. Bu iddia olsa olsa, hem HDP’nin, hem MHP’nin barajın altında kalması ve AKP’nin geri kalan milletvekillerini toplayıp gelmesi hayalinden besleniyor olabilir” dedi.

HDP’nin barajı geçmesi ve MHP'nin yüzde 17'ye ulaşmasıyla AKP’nin tek başına iktidar olmasını zora sokacağını açıklayan Ağırdır, “AKP yüzde 42,5’e düşerse, 275 veya 277’yle iktidar pamuk ipliğine bağlı hale gelebilir. İkincisi, AKP’den seçmen çözülmesi olursa bunun daha çok MHP’ye doğru olacağı kanaatim var. CHP’den çözülmenin de HDP’ye doğru olacağı…” diye konuştu.

 

'HDP tek başına yetmez'

 

Bu seçimin sürprizinin MHP ve HDP’den gelebileceğini belirten Bekir Ağırdır, “Kendilerinden bugün beklenmeyen oy oranına, yani biri 17-18’e, diğeri 13-14’e ulaşabilir” ifadelerini kullandı.

Ancak Ağırdır, MHP yüzde 13-14’te devam ederse, HDP’nin tek başına yüzde 11 olmasının, AKP’nin iktidarını engellemeye yetmeyeceğini de ekledi.

Ağırdır'ın BirGün'e verdiği söyleşinin tamamı şöyle:

>>Önümüzde alelade bir seçim olmadığını, seçimin ülkenin geleceğini belirleyeceğini söylüyorsunuz. Neden?

Ben hep üç seçimlik seçim rallisi diye baktım. İkisini yaptık üçüncüsü de önümüzde. Türkiye’nin, uzun bir sürecin ürettiği siyasi ve toplumsal sorunları var. Türkiye bu sorunları görmezden gelerek veya devletin yönetim nizamını bu sorunlara göre yeniden reforme etmeden eskisi gibi yürüyemeyeceği bir yere doğru yaklaşıyor. Bu 7 Haziran mı olur 2016 mı bilemem...

>>İlk defa AKP karşıtlarının, yandaş sayısını aştığını açıkladınız... Karşıtların oranı yüzde 35, yandaşlar yüzde 25... Bu ne demek?

Siyasi kutuplaşma dediğimiz şey herhangi bir problemi, problemin kendi dinamik ve unsurlarıyla boyutlarıyla tartışarak muhakeme ederek karara varmak değil, siyasi pozisyonuna göre kategorik olarak pozisyon almaktır. Biz bunu altı yıldır ölçüyoruz. Siyasi kutuplaşma eksenini de Ak Parti yandaşlığı ve karşıtlığı olarak tarif ediyoruz. Öncelikle, toplumda, her şeye kutuplaşma penceresinden bakanların oranı artıyor, yüzde 65’e geldi. İkinci önemli değişiklik, şimdiye kadar Ak Parti yandaşları daha fazlayken, şimdi karşıtları çoğaldı... Üçüncü bir değişiklik de Ak Parti karşıtlığı-yandaşlığı diyebileceğimiz bu eksen, giderek Tayyip Erdoğan karşıtlığı-yandaşlığına dönüşüyor. Ama bu, bütün toplumu açıklamaz. Toplumun hâlâ üçte biri, serin kanlı duruyor, herhangi bir problemi problemin kendi dinamikleri üzerinden değerlendiriyor...

>>Bunun oya dönüşümü nasıl olur?

Kutuplaşmanın parti oylarıyla alakası yok. En fazla, o kutuplaşma oranlarının partilerin çekirdek oylarının da oranları olduğunu söyleyebiliriz. Ama partinin oyları çekirdek oylardan ibaret değil.

>>Diğer oylar neler?

Birinci halkam çekirdek; fikren gönlüyle bizimle beraber. İkinci seçmen grubu, sempatizan; yüzde yüz gönlü rahat olmasa bile oy veriyor... Sonra bir gri alan var. Kimseye ait değil. Ve bir kabuk var, asla oy alamayacağın. Bir partinin çekirdek seçmeniysen ve eleştirmeye başladıysan bir adım geri, sempatizan seçmen alanına gidiyorsun. Şikâyetin devam ediyorsa, partiyle ideolojik ve duygusal ilişkin kesilmeye başladıysa gri alana geliyorsun. Gri alandayken eğer bir duygusal ve fikri çekim alanına kapılırsan başka bir partiye gidiyorsun. Öyle bir çekim alanı yoksa daha önce oy verdiğin partiye geri dönüyorsun. Yani seçmen çekirge gibi oradan oraya sıçramaz. O yüzden siyasi tercih denilen şey; bir olaya, bir lafa bakarak olmaz...

>>HDP’nin barajı aşması üzerinden Meclis’e ilişkin sandalye hesapları yapılıyor. Bu hesaplarda en önemli unsur ne?

Matematiğin ürettiği bir gerçek var. Muhalefetin üç partisinin belli coğrafyalara sıkışmış olması onlar için bir handikap. HDP’nin oy artışı sadece bölgesinden geldiyse belki de beklenenden fazla sayıda milletvekili de kazanabilir, ama oyunu bütün illerde kategorik olarak üç puan birden artırdıysa daha makul bir sayıya ulaşır. Ya da CHP 30’u aşmayı İzmir’deki oyunu 55’ten 75’e çıkararak sağlayabilir, fark edecek milletvekili en fazla 4-5 olur. Artışı bütün ülkeden sağlarsa, 30-40 olur. Ak Parti her ilden milletvekili çıkarabildiği için 44-45 civarında oy yakaladığında iktidar olmak için yeterli milletvekili sayısına yani 276’ya ulaşıyor. Halbuki muhalefetin 276’ya ulaşması için, örneğin CHP artı MHP’ye bakalım, ikisinin oyunun toplamının 50’ye gelmesi lazım. Bu sadece matematik.

>>HDP’nin barajı aşması için ne yapması lazım?

HDP etrafında yapılan tartışmada şunu görmemiz lazım, HDP’nin yüzde 7’den 10’a çıkması için 1,5 milyon civarı oya ihtiyacı var. Güneydoğu’da bazı illerde Ak Parti’den 6 bin oyu kendine doğru kaydırabilse, belki orada sadece bir milletvekili Ak Parti’den HDP’ye geçecek. Ama o 6 bin, 6 bin artırdığı oylar toplamda 1,5 milyon farkı sağlamıyor. Dolayısıyla paradoksal gibi görünen şöyle bir durum var ortada, HDP’nin Güneydoğu’da her ilde, 3-5 bin oyun peşine düşmesi lazım milletvekili sayısını artırmak için; ama asıl barajı geçmesine yetecek oyu alması için metropoller dediğimiz seçmenin yüzde 50’sinin olduğu coğrafyadan İstanbul’dan Ankara’dan 100 bin, 100 bin artırması lazım. Siyasi rekabet eksikliğinin ürettiği matematik sonuç bu. CHP yüzde 30’u aştım derken, bunu Beşiktaş’taki yüzde 70 oyunu 95’e çıkararak yaptıysa, belki de milletvekili sayısı çok etkilenmeyecek. CHP’nin yüzde 30’u aşarken, Anadolu’da şimdiye kadar oy almadığı illerde de yüzde 20’lere gelmesi lazım.

 

‘HDP'nin 4.5 milyon civarında oya ulaşması lazım’

 


>>Demirtaş, 600 bin artışın baraj için yeterli olacağını söylüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Bey, 3 milyon 600 bin oy aldı, bu elbette başarı. Ama bu seçime girerken bunu baz almamak lazım; çünkü orada Selahattin Bey’in söylemi kadar ortak adayın daha dindar imajı gibi başka meseleler vardı... HDP’nin kendini daha güvende hissetmesi için genel seçimdeki 2,5 milyon dolayındaki oyunu baz alması lazım. Önemli olan 4,5 milyon civarında oya ulaşması.

>>Ulaşabilir mi?

İhtimali yüksek; var olan kimlik siyasetine, kutuplaşmaya ve coğrafyaya sıkışmayan bir söylem tutturursa başarır... Bir sosyolojik gerçeklik de var ortada. Kürtlerin içinde tıpkı Türkler’deki gibi, dindarlar-sekülerler diye kabaca tanımlanabilecek, iki ay ayrı sosyolojik küme var. Üstelik de Türklerden farklı olarak, bu iki küme arasındaki gerilim daha sert ve geçişlilik çok düşük. İkinci bir tarihsel durum; Osmanlıdan beri egemenler, Kürtlerin bir kesimi üzerinden onları kontrol etmiş, dolayısıyla egemenlere daha yakın Kürtler ve muhalif Kürtler diye tarihsel bir ayrım var. Bu iki küme büyük oranda çakışıyorlar ve egemenlere yakın, daha dindarlık temelli yaşayan Kürtlerin partileri oldum bittim, Adalet Partisi gibi partiler...

Şimdi de Ak Parti’ye oy veriyor, muhalif Kürtler de HDP ve öncüllerine... Araştırmalarda gördüğümüz, bu iki grup arasındaki geçişlilik çok düşük. Tabii ki geçiş olacaktır ama barajı geçirecek oy potansiyeli orada yok. Dolayısıyla hesaplarımıza göre, 7 milyon Kürt seçmenin kabaca 3,5 milyonu Ak Parti’ye 2,5 milyonu da HDP’ye oy veriyor. Buraya, Türklerden de yüzde 1; 200-300 bin oy ekleniyor. HDP’nin bunu aşması lazım. Yapması gereken bütün ülkeye seslenen radikal demokrasi dedikleri programa sahip çıkmaktır. Siyasi rekabetsizlik meselesini dikkate alınınca, CHP’nin MHP’nin açılım yapıp yapamadıkları gibi değerlendirmeleri de bir araya koydukça, HDP ciddi bir fırsat yakalayabilir, sadece barajı aşmak değil, daha ciddi bir rakama da ulaşabilir...

>>Kaç milletvekili çıkarabilir?

Eğer bütün illerde aynı biçimde yüzde 7 olan oy oranını yüzde 10’a çıkarsa, 52-55 milletvekiline ulaşıyor... Ama bu oy belli bir yerde yoğunlaşırsa sayı değişir...

>>AKP 400 vekile ulaşabilir mi?

Hiçbir matematik şart altında böyle bir ihtimal yok. Bu iddia olsa olsa, hem HDP’nin hem MHP’nin barajın altında kalması, ve Ak Parti’nin geri kalan milletvekillerini toplayıp gelmesi hayalinden besleniyor olabilir.

>>HDP’nin barajı aşması AKP’nin 276’yı bulamaması anlamına mı gelir?

Tek başına bu yetmez. Ak Parti yüzde 42,5’a düşerse, 275 veya 277’yle iktidar pamuk ipliğine bağlı hale gelebilir. İkincisi, AK Parti’den seçmen çözülmesi olursa bunun daha çok MHP’ye doğru olacağı kanaatim var. CHP’den çözülmenin de HDP’ye doğru olacağı... Yani bu seçimin sürprizi, bugünün üçüncü ve dördüncü sırasındaki partilerin alacağı oy da olabilir. Hem MHP hem HDP, kendilerinden bugün beklenmeyen oy oranına, yani biri 17-18’e diğeri 13-14’e ulaşabilir.

HDP, barajı geçerek alacağı miletvekillerinin tümünü Ak Parti’den almıyor, şu anda da 37 milletvekili çıkarıp gelmişti zaten... Artıracağı 15’i nereden alıyor, diye bakmamız lazım, onun da hepsini Ak Parti’den almıyor, ama barajı geçemezse kaybettiklerinin çok büyük bir kısmı Ak Parti’ye yazılmış olacak. HDP’nin 7’den 10’a; MHP’nin de 17’ye çıkması, Ak Parti’nin iktidar şansını ciddi zora sokar. Ama MHP 13 – 14’te devam ederse, HDP’nin tek başına yüzde 11 olması, AK Parti’nin iktidarını engellemeye yetmez.

 

'İlk çözülmede AKP'nin oyları MHP'ye gider'

 

>>Erdoğan’ın ‘Ne Kürt sorunu ya’ çıkışı, oyların MHP’ye kayması tehlikesine karşı bir hamle mi?

Aynen öyle. Bu sadece bu seçimlere dönük bir strateji de değil. Üç seçimlik bu periyodda ürettikleri stratejiden biri şoven ya da milliyetçi oylara yönelmek. Çünkü sosyolojik olarak Ak Parti tabanıyla MHP tabanı birbirine daha yakın. Siyaseten de aşağı yukarı öyle. Dolayısıyla ilk çözülmede Ak Parti’nin oyları MHP’ye gider; nitekim 17 Aralık’tan dolayı kaybettikleri oy da MHP’ye kaymıştı. İkincisi, Ak Parti’nin kendi oy potansiyelini artırmak için de MHP tabanına yüklenmesi gerekir. İki üç sene önce “Biz olsaydık Apo’yu asardık” gibi söylemler de aynı çerçeveden görülebilir, televizyonlarda yayınlanan bayraklı reklamlar da öyle şimdiki söylem de öyle...

>>Bir andan çözüm sürecini yürüttüğünü iddia ediyor AKP... Hedef seçmen bu çıkışlara neden itibar etsin?

Bir yandan açılımı sürdürmeye çabalıyor, hayat da ona sürdürmeyi dayatıyor... Ama orada şöyle bir ince nüans koyuyorlar, Kürt meselesi değil de terör meselesi olarak tanımlayarak o alanın içinde hareket etmeye çalışıyorlar. O yüzden bir yandan yavaş gidiyor ve yine o yüzden aslında toplumda çok büyük bir destek veya heyecan üretemiyor. Kürt meselesini terör meselesine sıkıştırmak, siyaseten demiyorum ama problemin kendisi açısından son derece yanlış...

>>‘Seçmen bir lafla, bir olayla, o partiden bu partiye gitmez’ demiştiniz...

Kolay kolay gitmez... O yüzden uzun süredir devam ettiriyor bu stratejiyi. Kaldı ki Ak Parti yönetiminde de taban kümesinde de ciddi bir şoven damar var...

>>CHP’nin sağcı adayara yönelimi, seçmende erozyona yol açıyor mu?

Evet. Ama şu andaki erozyon tek başına bir partiye ait değil, toplumda ciddi bir huzursuzluk var. Daha büyük seçmen tabanı olduğu için bu Ak Parti’de daha çok gözle görülüyor. 11 ayda iki seçim yaptık, insanların siyasi tercihleri net, oylarını kullandılar, üç ay sonra yeni seçim var ve tereddütlü insan kümesinin bu kadar büyük olması normal değil.

>>Başkanlık sisteminin bu koşullar altında işlemeyeceğini söylüyorsunuz...
 

Bu kadar merkeziyetçi, tek tipçi devlet yapısında, yönetenin naturasına bağlı olarak biri üç ayda diktatör olur biri üç yılda; ama sonuçta, bu kadar merkezi güç bunu üretir. Böyle bir gücü daha da oligarşik hale getiriyorsun, bir adam, diyorsun. Bu; keyfilik de çete de padişahlık da diktatörlük de her şey üretir... Bunun tartışılacak bir tarafı olacağını, toplumun da bu sisteme onay vereceğini sanmıyorum.

 

İlgili Haberler