Gündem

Kılıçdaroğlu, saat, süre ve telefonları vererek Erdoğan’ın tapelerini okudu

Kılıçdaroğlu: TÜBİTAK'ta acaba vicdan, ahlak, iman, Müslümanlık var mı; hayvanat bahçesinden müdür getirirsen Başbakan'a böyle rapor verir!

10 Haziran 2014 16:44

CHP Genel  Başkanı Kemal KılıçdaroğluBaşbakan Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasındaki ses kayıtlarına "montaj" raporu veren TÜBİTAK'a ağır göndermede bulunarak, saat, süre ve telefonları vererek Erdoğan’ın tapelerini okudu. "Şu Tübitak'ta bunun altına imza atan adamlarda acaba vicdan ahlak iman acaba Müslümanlık kul hakkın saygı var mı?" diyen Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin en saygın kuruluşlarından birisine hayvanat bahçesinden müdür getirirseniz size böyle rapor verir" ifadelerini kullandı. 

Lice'deki bayrak indirme olayına da değinen "Bayrak indiriliyor; Başbakan da Cumhurbaşkanı da ses çıkarmıyor. Gazeteciler bana söylüyor kıyameti koparıyorum arkadan Erdoğan da bağırıyor. Vay efendim bayrak nasıl inermiş. Ya sen kimsin? Sana millet yetki verdi" dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, Gezi olayları sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın tartışmaya yol açan "Dolmabahçede içki içildi" iddiasına da gönderme yaparak , "Yarın 11 Haziran. Bir şeyin yıldönümü. Bir yalanın yıldönümü. 11 Haziran'da Başbakanlık koltuğundaki zat şöyle diyordu: "Dolmabahçede içki içildi bunun görüntülerini Cuma günü göstereceğiz" açıklaması yaptı.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları

Yalovalılar aramızda. Bize oy veren vermeyen bütün Yalovalılara selam ve sevgiler. Vefa Başkan'a güveniyorum o halkın adamı. Halkla çalışacak halkına hesap verecek. Sosyal demokrat belediyeciiliği oraya getirecek. 

Sakarya Geyve'de ciddi bir taşkın oldu. Karaçay dersi DSİ'nin öngörüsüzlüğü yüzünden taştı. Bir vatandaşımız hala kayıp. Bütün Geyve sular altında. Bir milletvekilimiz hemen oraya intikal etti. Bütün Geyvelilerin yanındayız. Acıları atlatacağız. Acılarını paylaşıyoruz. Umarım kaybolan yurttaşımız bir an önce bulunur. Bütün Geyve'ye geçmiş olsun diyorum.

Yarın 11 Haziran. Bir şeyin yıldönümü. Bir yalanın yıldönümü. 11 Haziran'da Başbakanlık koltuğundaki zat şöyle diyordu: "Dolmabahçede içki içildi bunun görüntülerini Cuma günü göstereceğiz."

Tam 52 cuma geçti görüntüler yok. Başbakan yalan söyler mi? Yalan söyleyenden başbakan olur mu? Vallahi de olmaz billahi de olmaz. Peki bu yalanı niye söylüyor? İç çatışma çıksın insanlar birbirine girsin diye. İnsanlar kin duysun diye. Ama bizim insanımızın bir sağduyusu var. Yalanı hemen anlıyor. O kışkırttı ama kimse pabuç bırakmadı. Herkes işine gücüne gitti. O bir yalan söyledi aradan 52 cuma geçti ortaada bir şey yok. Ylaan olduğu ortaya çıktıktan sonra yüzü kızardı mı? Kızaramaz zaten. Kızarması için yüz olması lazım. Olmayınca nasıl kızarsın?

 

'Kürt sorununun çözümünde en tutarlı biziz'

 

Zaman zaman gazetelerden kamuoyu yoklamalarını okursunuz. Sorulur. Türkiye'nin en temel sorunu nedir diye. Doğuda çatışma varsa birinci sorun terör denilir. Yoksa birinci sorun işsizliktir. Bu ikisi hiç değişmedi. 12 yıldır iktidarda bulunan AKP bu iki sorunu hiçbir zaman çözmedi. Hep teğet geçti: İşsizlik var mı var. Gencecik çocuklar askerden geldi iş bekliyor. Atama bekleyen yüzbinlerce öğretmen var. Bu sorunu hiç görmediler. 

Diğer konu Doğu'daki terör... Kürt sorununun çözümü konusunda CHP ne yapıyor diyorlar? Bu konuda en tutarlı en sağlıklı çözümleri üreten parti biziz. Bunu rahatça söylüyorum. 89 raporundan bugüne kadar bu sorunu çözmek için en tutarlı politikaları oluşturan parti biziz. O raporu yayınoladığımızda kıyamet kopmuştu. Biz bu süreci aşmak istiyoruz. Herkes huzur içinde olsun istiyoruz. Ama bu maalesef olmadı. 

Vatandaş şehit cenazelerinde ne olursunuz bu terörü bitirin derdi. Her seferinde gittiğimiz her yerde bu söylendi. Biz de insanız. Siyasetçiyiz. Halkın sorunlarını çözeceğiz diye yola çıktık. O zaman ne yapcağız? İktidar çözmüyor. cesaret edemiyor. Ne yaptığını kimse bilmiyor. Ama biz aydınıktan yanayız karanlıktan değil. Biz düşüncelerimizi halkla paylaşırız. Siyaset kurumu sorumluluk almak zorunda. Bu sorunu bir şekilde çözeceğiz. Çözümün yolu neydi toplumsal uzlaşmayı sağlamaktı. Eğer bunu sağlarsak sorunu çözebiliriz. Salt güvenlik politikalarıyla bu sorunun çözülemeyeceğini 30 yıllık deneyim gösterdi. Demek ki siyaset kurumu görevini yapmıyor. Gelin bu soruna beraber kafa yoralım. Oturalım konuşalım. Değerli arkadaşlar bu çerçevede bir metin hazırladık. Ben o metni aldım arkadaşlarımla beraber 6 Haziran 2012'de AKP'nin kapısını çaldım. Oturalım bu sorunu çözelim uzlaşma komisyonu kuralım dedik. 

Biz bu niyetlerle yola çıktık. O günün gazetelerine bakınız. Dediler ki CHP büyük bir risk üstlendi. Evet büyük bir risk üstlendik. Çünkü biz bu sorunu çözmek istiyoruz. Ama maalesef bu olmadı. O gazeteler bakın: "Her türlü bedeli ödemeye hazırız" demişiz. Biz bu sorunu aşmak zorundayız diye ifade etmişim. Gelin konuşalım. Güzel. O zaman nerede konuşalım? Adresi de göstermişiz. TBMM'de konuşalım: Uzlaşma komisyonu kuralım. Nasıl anayasa için kurduysak en temel sorun için de kuralım. Eşit sayıda insan katılsın dedik. Parlamento dışında olayın derinliğine önemine özgü olarak parlamento dışında akil adamlar heyeti oluşsun. Her siyasi parti eşit sayıda adam belirlesin. Toplumsal uzlaşmayı gerçekleştirelim. Ben bunları söyledim. Ama bu gerçekleşmedi. Bunun üzerine 5 Ocak 2013'te parti meclisini topladık. Oradaki konuşmayı okuyorum. 

 

'AKP'ye yeni bir kredi açıyoruz'

 

"Barışı sağlamak sadece emek işi değil akıl işidir. Siyasi birikim işidir, samimyet işidir. Sayın Başbakana önerim bu kez açık ve dürüst bir politika üretmesidir. Türkiye'nin en hassas konusunu seçim hesapları için kullanmamasıdır. CHP barış için atılacak bütün adımların arkasında duracaktır."

Bunu söyledik ve devam ettik: "Bu ülkede kan dökülmesini istemiyoruz. Akılla mantıkla bu sorunu aşabiliriz. Biz bütün hatalara karşı olarak AKP'ye yeni bir kredi açıyoruz. Çözün bu sorunu. Nasıl çözülür. Dört madde var. Bir, samimi ve dürüst olacaksın. İki gizli kişisel ajanda olmayacak. Üç, millete izah edemeyeceğin angajmanlara girmeyeceksin. Dört, millete bilgi vereceksin." 

Bu dördü de gerçekleşmedi. Bu konuşmadan sonra, o kişinin yaptığı konuşma: "Ana muhalefet diyor ki kredi veriyoruz. Kendi muhtacı himmet bir dede, sen nereye kredi vereceksin. Sen krediye muhtaçsın. Bu işin çözüm yeri meclistir diyor. Mecliste bununla ilgili çok kredi verildi. Fakat yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bunlar doymuyor" demiş. 

O bizim tekliflerimizi reddetti. Bunu şunun için açıklıyorum. Bizim samimiyetimizden hiçbir yurttaşım şüphe etmesin. Hiçbir ananın ağlamasını istemem. Bu ülkede huzur olmasını isterim. Huzurlu bir ülke güçlü bir ülkedir. Huzurlu bir ülke işsizlik sorununu çözer, terör sorununu çözer. Eğer huzur olacaksa bunların hepsini değerlendirmek gerekir. Ama çözüm olmadı. Adına süreç dediler olmadı. Çünkü samimi ve dürüst değiller. 

İki tarafın ne konuştuğunu bilmiyoruz. Masanın bir ucunda Abdullah Öcalan diğer ucunda Erdoğan. Ne konuştuklarnıı bilmiyoruz. 550 milltvekili de bilmiyor. Samimi ve dürüst değiller. Millete hesap veremeyeceğin angajmanlara girme. Angajmanlara girmiş olacak ki milletten gizliyor. Millete bilgi ver dedik ama bilgi de vermedi. Barış ve güven ikiz kardeştir. Eğer bir ülkede barış istiyorsanız güveni de sağlamalısınız. Bu sorunu samimi olarak çözmek gerekir. Eğer barış ve güvenden uzaklaşırsanız olmaz. 

Süreç düne kadar iyi gidiyordu. Eğer öyleyse bu insanlar neden dağa gidiyor. Benim bildiğim dağdan ineceklerdi. Analar diyarbakırda feryat ediyor. Peki bu ülkenin başbakanı ne yapıyor? Ağlıyor çocuklar dağa gitmesin. Ey BDP'liler çocukları dağdan alıp gelin diyor. Çocuklarlı ben getireceksem sen in o koltuktan dedi Sayın Demirtaş. Çok güzel bir cevap verdi. Başbakanlık makamı şikayet makamı değildir. Orada çözüm üretirsiniz. Bütün bunlar kaosa getirdi. 

 

'O bayrağı sen indirdin oradan'

 

Bir askeri birlik tel örgüler var. Atlıyorsun gidiyorsun bayrak direğine çıkıyorsun bayrağı indiriyorsun alıyorsun tekrar geri geliyorsun. Başbakan ses çıkarmıyor. Cumhurbaşkanı da ses çıkarmıyor. Gazeteciler bana söylüyor kıyameti koparıyorum arkadan o da bağırıyor. Vay efendim bayrak nasıl inermiş. Ya sen kimsin? Sana millet yetki verdi. Bayrak bir ülkenin onurudur namusudur. Bayrak inecek bunların hepsi seyredecek. Bugün grup toplantısında celallenmiş. Vay efendim asker hesap verecekmiş. Ben söyleyim o bayrağı oradan sen indirdin sen. Sen indirdin. 

Bunu ben söylemiyorum. Bülent Arınç söylüyor. Meclis'te ayın 9'unda şunu söylüyor Arınç: "Genelkurmay başkanımızın açıklaması dikkatle okunmalıdır. Sabırla olayı takip ediyor. Yoksa bayrak direğine çıkmaya çalışıp da o bayrağı oradan yere indirmeye cüret eden insana herhalde cezası o anda verilebilirdi. Eğer sabır olmasaydı"

Şu cümle çok önemli. 76 milyon bu cümleye kilitlensin," Eğer hükümetin siyasi iradesine bağlılık olmasaydı"

Yani orduya talimat verdik siyasi iradeye bağlılık var bayrak oradan inecek asker ses çıkarmayacak. Bülent Arınç ben söylesem kıyameti koparacak. Bülent Arınç söylüyor. Siyasi irade diyor. Talimatı verdik o bayrak indi asker seyretti çünkü biz seyretmesini istedik. 

Bugün CHP bunu kullanıyor diyor. Ben nasıl sessiz kalabilirim buna. BU ülke nasıl sessiz kalabilir. O bayrağı dalgalandırmak için yüzbinlerce şehit verdik. Bayrak geçerken hepimiz ayağa kalkarız. Bayrak bizim kutsalımızdır. Gazi Mustafa Kemal İzmire gittiğinde Yunan bayrağına basmıyor kaldırın bunu diyor. Bayrak bu kadar önemli. 

Ne olursa olsun, bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Bu değil miydi düne kadar her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldım diyen. Milliyetçilik nedir? Bayrak sevgisidir vatan sevgisidir. Boşuna şair dememiş. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır diyor. 

Sağa sola kıvırmasın. Sadece olay bununla sınırlı değil. Esendere karakolunda da bayrak indirildi. Bir tv programında bunu açıkladım. Çünkü elimde tutanak vardı. Bayrak indirilmişti. Pek çok yere de haber veirlmişti. Yedi sekiz memur tutanağa bağlamış. Açıkladıktan sonra o memurları ankaraya getirdiler. Eski tarihli bir tutanak tutup bayrak indirilmemiş de aşırı rüzgardan düşmüş dedirttiler. Biz bunları biliyoruz. Bunların bayrağa saygısı yok. Bayrağa saygısı olan adam zaten öyle konuşmaz. 

Demokrasi ve özgürlüğü getirecekseniz bunun yolu darbe hukukunu ortadan kaldırmakla başlar. Eğer darbeci yasaları hala yürürlükteyse siz o ülkeye barış getiremezsiniz. 

Siz gerçekten bu ülkeye demokrasi getirmek mistiyorsunuz. Gelin darbe yasalarını değiştirin. Bunları kim getird? Kenan Evren ve arkadaşları. Onun apoletleri vardı. O yasaların arkasına sığınan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kenan Evren'den tek farkı apoletleri yok. İkisi de darbecidir. Bunun için 17 maddelik özgürlük bildirgesi hazırladık. Bütün gazete ve tvleri davet ettik. Bu ülkede terörü bitirmenin yolu tam demokrasi ve özgürlükten geçiyor dedik. Bunları gelin yapalım dedik. Yüzde 100 terör biter mi? Bilmem ama en azından marjinalleşir.

Biri hariç hiçbir gerçekleşmedi. Onu söyleyeceğim.

Yüzde 10 seçim barajı varken barış huzur olmaz. Darbeciler getirdi sivil darbeci savunuyor. Siyasi partiler yasasında çok değişiklik lazım. Lİder sultasının kalkması lazım. Yoksa demokrasi olmaz. Vatandaşın önüne listeyi koyuyoruz. Oy ver diyoruz. Oy vermeyince de ceza yazıyoruz. Millet sanıyor ki kendi vekilini kendi seçiyor. Tam bir aldatmaca. Yasama organı sağlıklı çalışmaz. Görev yapan vekil liderin iki dudağına bakar. Çünkü o listede bir daha yer alacak mıyım kaygısı taşır. Demokrasi orada topallar. Peki illa kalsın diyen kim? Sivil darbeci.. 

Düşünceyi açıklama özgürlüğü. Gazeteciler avukatlar akademisyenler askerler öğrenciler sadece düşüncelerinden ötürü hapse atıldı. Buna demokrasi diyoruz. Böyle olmaz. Demokrasi sadce doğuda batıda değil her yerde olmalı. Eğer ülkede barış yoksa doğu batı farketmiyor. 

Toplantı gösteri hakkı anayasada var. İnsanlar izin almadan gösteri yapabilir. Adam meydanları kapatıyor. Meydanlar bir kentin enerjisini boşalttığı yerdir. Polis dolduruyor meydanlara. Kenan Evren'in bile aklına gelmemiştir. Tam bir darbeci. Paranoyası var. Beni indirecekler. Meraklanma seni sandıkta indireceğiz. 

Özel yetkili mahkemeler kaldırılsın dedik. Nihayet kaldırdılar ama davalara bakmaya devam edecek dediler. Sonra 17 Aralık oldu ucu kendisine dokundu ucu kendisine dokununca aklına hukuk geldi kaldırdı. Düne kadar savcıyım bunlar darbecidir diyordu. Önce kendi danışmanı kumpas dedi haksızlık dedi. Arkadaşlarımız çalışıyor bunları düzelteceğiz dedi. Seçimler bitti bizim diktatör bozuntusu bunların tamamını unuttu. 

Kardeşim bu Balyoz'da haksızlık olduğunu sen söyledin. Boşuna insanlar mağdur edildi dediniz. Kanun teklifi verdik. Barolar Birliği Başkanına sen evet dedin. Niye unuttun? Çünkü rahatladı. O rahatlayınca insanlar hapiste kalabilir. Bu haksızlığın giderilmesini savunan ise yine biziz. Çünkü biz adaletten hukuktan yanayız. Zalimden değil mazlumdan yanayız. 

 

'Hayvanat bahçesinden müdür atarsan böyle rapor verir'

 

Tübitak'a hayvanat bahçesinden biri atandı. Türkiye'nin en saygın kurumlarından biri. Onların öncülüğünde bir rapor hazırlandı. Hece hece montajmış. Böyle bir teknoloji daha dünyada yok. Yok ama kim bulduysa güzel bulmuş. Kendini aklamaya çalışıyor. Çocuklarıyla konuşmasının montaj olduğunu söylüyor. Ne derse desin. Ben bu ülkenin vicdanına seslenmeye devam edeceğiz. Çünkü ben her türlü eleştiriyi kaldırırım ama kimse kul hakkı yedin diyemez. Hayatım boyunca hep kul hakkı yiyenlerle mücadele ettim. 

Neden doğru bu? Size yapılan bütün konuşmaları dakikası saatiyle söyleyeceğim. 17 Aralık saat sekizi 1 dakika 4 saniye geçe... Nereden arıyor? Ankara Subayevlerinden. 0530 826 26 26 numarasından arıyor. Telefonu açan Erdoğan. Kiminle konuşuyor. İstanbul'dan Bilal Erdoğanla. 0533 167 8181 numaralı telefondan. Görüşme süresi 14 saniye. Oğlum evde misin? Evde mi babacığım. Kriptolu telefonu al arayacağım. Bir dakika sonra Ankara Subayevlerinden Erdoğan arıyor. Telefon değiştirmiş. 0536 065 10 10... Arayan Erdoğan. Görüştüğü kişi Bilal. O da değiştirmiş. 0530 364 8282 ne diyor. Operasyon yaptılar bakan çocuklarına. Bilal oğlan da yeni uyanmış tekrar edermisin babacğım diyor. Dikkatli ol operasyon yapıyorlar diyor. 240 saniye konuşuyorlar. 

Sonra aynı tarih 17 Aralık sekizi 12 dakika geçe. 10 dakika sonra yani. Arayan Üsküdar Bulgurludan arıyor. 0530 364 82 82.. Bilal Erdoğan babasını arıyor. Ek talimatlar alacak. 73 saniye görüşüyor. O arada Sümeyye'yi sana gönderiyorum diyor. Babacığım Sümeyye paraları neryee dağıtacağımızı söyleyecek diyor. SÜmeyye 9 uçağına yetişiyor. Konyaya gidecekti normalde. Arabayla Esenboğa'ya gidiyor. 8.58'de Ankara Esenboğa kavşağında Sümeyye korumasını arıyor. 0505 215 86.. Son iki numarayı söylemiyoruz. KOruma polisinin numarası bu. Sümeyye İstanbul'a gitti mi? Sümeyye nasıl gitti...

Bu paranın yendiğinden bütün vatandaşlar emin olsun diye anlatıyorum. Sümeyye THY TK223 sefer sayısında Bussiness koltukta 01F koltuğunda oturuyor. Erdoğan arıyor. Sümeyye'yi arıyor. 10.31'de... Peki Sümeyye nerede o sırada, İstanbul Bağcılar İstoç Otocenter bölgesinde. 0530 826 26 26 numaralı telefonda. Bu kez Bilali arıyor. İstanbula geldim demek için. Bilal Erdoğan İstanbul Kısıklı'da.

11.17'de Erdoğan açıyor Bilal'e soruyor. Sümeyye geldi mi diyor. Paraların nasıl dağıtılacağını ve sıfırlama talimatını o biliyor. Paraları tamamen sıfırlayın diyor. 11'de 15'de ve 23'de tekrar arıyor Bilali. En son görüşmede Bilal henüz tamamını sıfırlayamadık 30 milyon avro kaldı diyor babacığım. Bir miktarını akşam kapatacağız kalan parayla da Şehrizar'dan villa alacağız diyor. 

Şu Tübitak'ta bunun altına imza atan adamlarda acaba vicdan ahlak iman acaba Müslümanlık kul hakkın saygı var mı? Türkiye'nin en saygın kuruluşlarından birisine hayvanat bahçesinden müdür getirirseniz size böyle rapor verir. Bu rapor Erdoğan'ı aklamaz. Ben bu ayrıntıları biliyorum. O rapor sayesinde bunu paylaşma fırsatı yakaladım. 

Hayvanat bahçesinin müdürünün verdiği raporlar ne zamandan beri delil oldu. Hakime gidecek bunlar. Hakimi de değiştirirler. Ama bu milletin vicdanını değiştiremezler. 

Savcıya talimat veriyorlar. HTS kayıtlarını yani dinleme kayıtlarının 15 Artalık'tan sonraki bölümlerini silin diyorlar. Madem bu konuşmalar sahte neden sildiriyorsun? Çünkü onların tamamı doğru. Ağrı dağı ne kadar gerçekse bu tapeler de o kadar doğrudur. Sonra ne yaptı? Gitti Şehrizar'dan 6 villa aldı. Damadı Berat Albayrak'ın kayınbiraderi bir avukat var ona aldırıyorlar. Sanki biz bilmiyoruz. Biz senin üçkağıtlarını biliyoruz. Sen milleti kandırıyorsun. Böyle bir başbakan olabilir mi? Sen kendine güveniyorsan alırsın bunları AbD'de İngiltere'de Fransa'da uzman kuruluşlara gönderirsin raporunu alırsın. Ama sen Tübitak'ın başına hayvanat bahçesinden müdür getirip beni aklayın diyorsun. 

Sonra ne oldu? Havuz medyasına servis edildi. Havuz medyası bunu yayınladı. Havuz ne yaparsa yapsın adları havuz olduktan sonra hiçbir önemleri yoktur. Çünkü onların doğru yazma özelliği yoktur. Onlar kendilerini Erdoğan'a adamıştır. Bunlardan birinin genel yayın yönetmeni "Alo Süleyman 2 milyon gönder de işçilerin parasını ödeyeceğim" diyordu. Süleyman da evinde ayakkabı kutusunda milyondolarlar çıkan Hlakbankın genel müdürü. Sen nasıl bu bankanın genel müdürüne telefonda bunu söylersin? Sonra bu müdürü Ziraat Bankasının yönetim kuruluna atadılar. Bence Erdoğan'a çok iyi danışman olabilir. Paralar nasıl yürütülür, devlet nasıl soyulur. Bunların hepsini birbirlerine anlatsınlar. 

Daha garibi... Bir gazeteciyle yapılan görüşme. Bakara Makara vardı. Gazeteci arkadaş çıktı özür diledi. O özür diledi doğru olduğunu kabul etti. O konuşmanın montaj olduğunu iddia ediyorlar. Hayır sen konuşmadın senin sesin montajlandı diyorlar. Sorunlarımız çok ama aşabiliriz. 

Hiç endişe etmeyin umutsuz olmayın. CHP olduğu sürece çözülmeyecek sorun olmaz. Her sorun bizim iktidarımızda çözülecektir. Biz güçlü Türkiye'den yanayız. Kendini aşan bir Türkiye'den yanayız. Biz güçlüyüz çünkü biz haklıyız. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Daha güzel gelişmeler olacaktır.