Gündem

Kılıçdaroğlu: AYM’ye gitmememiz onları telaşa düşürdü; terörle korkutmak acizliklerini gösteriyor

"Geleceğini teröre bağlayanlar terörü engelleyemez"

17 Şubat 2017 00:51

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin anayasa değişikliğinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gitmeme kararının AKP’yi telaşa düşürdüğünü söyledi. Kılıçdaroğlu, “Neden üzülüyorlar? Halka sormaya gidiyoruz” dedi.

Kılıçdaroğlu, hükümetin ‘hayır’ oyu kullanacak kişileri terörle yaftalandığını belirtirken “Geleceğini teröre bağlayanlar terörü engelleyemez. Terörle korkutmaları acizliklerini gösteriyor. Gelin TV'lerde halkın önünde tartışalım” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, önüne referandum için anketler geldiğini belirtirken "Hayır önde gidiyor gözüküyor. Biz daha çok 'hayır' oyu çıkacağını bekliyoruz" dedi.

Kılıçdaroğlu, demokrasi için herkesin referandumda oy kullanması gerektiğini belirtti ve "En büyük isteğimiz halkın sandığa gitmesi" dedi.

Saldırıya uğrayan başörtülü öğrenciye ziyaret

NTV’de Ahmed Arpat’ın sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:

Dün gerçekleştirdiğiniz bir ziyaret manşetlere çıktı. İstanbul Maltepe’de başörtüsü taktığı için saldırıya uğrayan bir genç kız, dün kendisini ziyaret ettiniz. O ziyaretin hikayesini biraz dinlemek isteriz. 

Duyduğumda şaşırdım umarım doğru değildir diye. Sonra arkadaşlarım doğruladılar. İstanbul’da toplantılarımız vardı. Önce ailenin adresini öğrenmeye çalıştık sonra ziyaret etmek istediğimizi belirttik. Buyursunlar gelsinler dediler. Mütevazi bir aile. Bakımlı ve küçük bir evde oturuyorlar. Baba daha sakin anne haklı olarak daha tepkili. Çünkü kız çocuğunun yaşadığı acı anneyi daha derinden sarsmış durumda. Bu tür olayların olmaması gerektiğini ifade ettim. Bunun siyasetten bağımsız olarak düşünülse dahi böyle bir tablonun olması asla doğru değil. Düşüncelerimizi kendilerine ifade ettik. Saldırıya uğrayan kızımızın doktor olmak istediği ifade edildi. Kendisine başarı dileklerimizi söyledik. Doktorluk çok güzel bir meslek. Diğer kızlarının öğretmen olduğunu ifade ettiler. Dolayısıyla ailenin yaşadığı acıları bir anlamda paylaştık. Baba daha sakin ve bu tür olaylardan rahatsızlık duyduğunu ifade etti. Kadınların başının açık veya kapalı olması kimseyi ilgilendirmemeli herkesin saygı göstermesi gerekir dediler. Buna katılmamak elde değil. Hepimizin saygı duyması gerekir. Bize güzel bir kahve yaptılar. Kahvemizi içtik sonra evden ayrıldık. Güzel bir sohbetimiz oldu. Haklı olarak siyasetin sert bir üslupla yapılmaması, daha kucaklayıcı bir üslubun kullanılması gerektiğini de baba ifade etti. Zaman zaman siyasetçiler sertleşiyorlar ve bu toplumu da geriyor. Siyasetçi toplumu germemeli.

Provakasyonlara karşı uyarı

Dünkü ziyaretten sizin referandum sürecinde izleyeceğiniz tavra ilişkin de ipuçları almak mümkün mü? 

Bu konuyu hiç görüşmedik tabi gündem bu da değildi. Okula giden, yolda yürüyen, minibüse binen bir kızımıza şort giydi diye saldıralım, başörtüsü taktı diye saldıralım bunlar asla doğru değil. Herkesin kılığına kıyafetine saygı göstermemiz gerekiyor. Zaman zaman bu tür gerginlikler olabilir toplumun provokasyonlara karşı daha dikkatli bir tavır takınması lazım. Baba olarak kızımın böyle bir saldırıya maruz kaldığında nasıl üzülüyorsam annesi nasıl üzülüyorsa kızımızın da annesi ve babası üzülüyor ve kaygı duyuyorlar. 

"AKP yetkililerin açıklamaları beni sevindirdi"

AK Parti Manisa il başkan yardımcısının açıklamaları Soma’da partililere hitap ediyor. Yüzde 50’yi geçemezsek iç savaşa hazır olun diyor. Bu açıklamanın ardından kendisi istifa etti. İktidar cephesinden de tepkiler geldi kendisine. 

Açıklama vahim bir açıklama. Ama beni sevindiren bu açıklamadan sonra AKP yetkililerinin bu açıklamaya tepki göstermesi ve o kişinin istifasını istemeleri. Bir referandum yapıyor bir savaş hazırlığı yok. Bu birazda referandum sürecinde evet çıktığı zaman ne olacak hayır çıktığı zaman ne olacak diye yöneltilen sorulara özellikle iktidar kanadından işte terör artar, terör beslenmiş olur, hayır diyenler teröristlerdir gibi yapılan açıklamaların tabana nasıl yansıdığını gösteren tipik bir örnektir. Dolayısıyla özellikle tepedeki siyasetçilerin konuşurken daha kucaklayıcı bir dil kullanmaları lazım. Referanduma gidiyorsunuz bazıları evet bazıları hayır diyecektir buna. Dolayısıyla hayır diyeni suçlamak evet diyeni suçlamamak gibi bir ayrıma gidemezsiniz. Bu tür ayrım aşağıda çok daha tahriklere yol açabiliyor. 

"İç savaş riski görmüyorum"

Siz bir iç savaş riski görüyor musunuz? 

Asla böyle bir risk görmüyorum. Parlamenter demokratik sistemin bütün olumsuzluklara karşı getirdiği bir avantaj var. Düşüncelerimizi bir şekliyle ifade edebiliyoruz. Eğer farklı bir tablo çıkar daha baskıcı bir yönetim gelirse o zaman toplumsal fazla olur. Bunun olması da doğrudur. Ama bunu bir iş savaş olur diye algılamak doğru değil. Korku üzerine siyaset kurmamak gerek. Referanduma gidiyoruz. Bunun topluma neye mal olacağını siyasetçilerimizin oturup anlatması lazım. Temel sorunumuz burada. Siz vatandaştan evet oyu istiyorsunuz. Evet veremezseniz iç savaş çıkar diyorsunuz. Adamın çocuğu var, karısı var yani umut değil korku aşılanıyor. Bu asla doğru değil. Siyasetçi biz bu anayasa değişikliğini parlamentoya getirdik bir değişiklik yaptık oy verdik buna kabul edildi ve halka gidiyoruz. Şunun için yaptık biz bu değişikliği bu gerekçeleri haklı buluyorsanız evet diyin. Eğer siz eveti anlatamıyorsanız halkı korkutarak, baskı kurarak evet demezseniz iç savaş çıkacaktır, insanlar ölecektir hangi demokrasideyiz biz. Kendi yaptıklarının nasıl sonuçlar doğuracağını halka anlatamayan bir siyaset anlayışı iç savaş tehdidi ile evet oylarının artacağını düşünüyorsa bu son derece yanlıştır.

"Halktan gizlendi"

Anayasa mahkemesine gitmeme kararınız çok konuşuldu. Anayasal suç işlendiğini siz öne sürüyordunuz Genel Kurul sürecinde. Vazgeçtiniz gitmiyorsunuz neden vazgeçtiniz?

Anayasa görüşmeleri büyük ölçüde halktan gizlendi. Şimdi bir siyasi iktidar düşünün veya iki siyasi partiyi düşünün anayasa değişikliğine destek veriyorlar. Fakat yapılan değişikliğin hangi gerekçe ile yapıldığını kamuoyu bilmesin diye televizyonlara yasak getiriyorsunuz. Yayınlanan bölümler sadece milletvekillerinin birbirlerine su şişesi fırlatmaları. Oysa bütün bu görüşmelerin canlı verilmesi lazımdı. Vatandaşında oturup neden hayır deniyor neden evet deniyor kararını oluşturacaktı. Bu yapılamamanın ötesinde oylama sırasında bazı iktidar partisi milletvekilleri açık oylama yaptılar kabinlere girmediler. Oylamada ret oyu kullanacağı kaygısı taşınan bazı iktidar partisi milletvekilleri kabinlere girmeden hangi oyu kullandıklarını ellerine alıp Genel Kurul'a gösterdiler. Yani bir anlamda iktidar partisine dediler “Benden kaygı duyuyorsunuz ama duymayın” dediler. Sonuçta parlamentodan geçti. En büyük divan halkın divanıdır. Şimdi halka gidiyoruz. Bu ülkenin kaderini belirleyecek olan yine halkın kendisidir. Amasya tamimini düşündük. Orada Gazi Mustafa Kemal, “Milletin istiklalini milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyor. Biz bu süreci yeniden yaşıyoruz. Demokrasiyi askıya mı alacağı yoksa güçlendirecek miyiz? Tarihimize mi bağlıyız yoksa tarihimizi reddediyor muyuz? Bayrağımıza, vatanımıza, demokrasimize mi bağlıyız yoksa reddediyor muyuz? Biz bu pencereden baktık. Bu kadar önemli bir kararı milletimizin kendisi vermelidir. Çocuklarını düşünüyorsa, demokrasiyi düşünüyorsa, düşünce özgürlüğünü savunuyorsa bu milletin ferasetine güvenmek lazım. Bu millet demokrasiyi savunuyor. Bu millet milli iradeden yana. 1924 anayasası parlamentoda görüşülürken, anayasanın 1.maddesi şudur; Hakimiyet milletindir. Millete veriyor bu yetkiyi. 1920 öncesinde hakimiyet sadece sarayındı. Saraydan yetki alındı millete verildi ve anayasasının 1.maddesi olarak geçti. 1924 anayasası görüşülürken parlamentoyu fesih yetkisini Gazi Mustafa Kemal’e veren bir madde var. Bu madde hem komisyonda hem genel kurulda görüşülüyor. Genç milletvekilleri kürsüye çıkıp bunun yanlış olduğunu söylüyorlar. Biz Gazi Paşa’ya saygılıyız diyorlar. Mahmut Esat Bozkurt genç bir milletvekili. Şükrü Saraçoğlu genç bir milletvekili ve Saruhan Reşat bey sırayla kürsüye çıkıyorlar. Bizi buraya milli irade getirdi, halk getirdi. Milli iradeyi bir kişiye teslim edemeyiz diyorlar. Bir kişi kalkıp TBMM’yi feshedemez diyorlar. 

"Hukuk mücadelesi ötesinde gelecek mücadelesi"

Hukukun üstünlüğünü savunan bir parti olarak anayasal bir suç işlendiğini öne sürüyorsunuz ve hakkınız olan anayasa mahkemesine gitme hakkınızı es geçiyorsunuz itirazları var. 

En büyük hakeme başvuruyoruz. Parlamento kendi iradesini bir başka makama veriyor. Ama sen 550 milletvekili seçip buraya gönderiyorsun sevgili halkım sen gönderdiğin milletvekillerinin iradesini bir başka yere bağlıyorsun. Buna razı mısın değil misin? Bu bir hukuk mücadelesi olmanın ötesinde bir gelecek mücadelesidir. Halkın egemenliğini yargı kararları ile korunamaz. Koruyacak olan halkın kendisidir. Eğer millet ben kendi egemenliğimi başka yere vermek istemiyorum diyorsa kalksın bunu yapsın. Böylece bir daha bu Türkiye'de tartışılmasın. Millet egemenliğini göstersin benim hakkımı ben başka bir kişiye devretmiyorum. Anayasa mahkemesine gidebilirdik ama gitmek doğru değildi. 

Sizin istediğiniz doğrultuda bir karar çıkacak mı? 

Elbette çıkacak. Millet kendi egemenliğini hakimiyetini niye versin?

"Bir kişiye emanet ederseniz memleketi..."

İktidar kendi penceresinden baktığında Sayın Başbakan'ın açıklaması var, “Cumhuriyet Halk Partisi herhalde oradan bir sonuç alamayacağını gördü o yüzden vazgeçti” diyor. Sayın Bahçeli, “Cumhuriyet Halk Partisi zoru görünce yan çizmesinden dolayı vazgeçti” diyor. 

Niye zoru görüyoruz. Aykırı olduğunu defalarca söyledik. Anayasa mahkemesine gitmememiz onları üzüyor. Halk gitmekten korktuğumuzu söylüyorlardı şimdi onlar korkuyorlar. Ya halk bunu reddederse diyorlar. Reddedecek. Panik içindeler. Bu halk demokrasiyi, kadın-erkek eşitliğini, özgürlüğü savunuyor, özgürce bu ülkenin sokaklarında gezmek istiyor, bu halk koskoca Türkiye Cumhuriyetini bir kişiye teslim etmeyeceğim diyecektir. Kuruluşunda da bir kişiye teslim etmemiştir. Bu Meclis dünyada bir ilktir Kurtuluş Savaşı'nı yönetmiştir. Savaşı yöneten Meclis bir devleti kuran Meclis iradesini alacak bir kişiyi emanet edecek. Niye etsin? Bir kişiye emanet ederseniz o bir kişiyi kandırırsanız devleti ele geçirirsiniz. 

"Başbakan neden üzülüyor?"

Anayasa Mahkemesi'ne gitmememiz iktidarı korkuttu dediniz, gitseydiniz iktidar sevinecek miydi? 

Sevinecekti. Meydanlarda bakın Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa Mahkemesine gitti halka güvenmedi diyeceklerdi. Aynı sayın başbakan Cumhuriyet Halk Partisi anayasa mahkemesine gider halk AVM’ye gider demiyor muydu? Şimdi niye Sayın Başbakan neden üzülüyor. Halka gidiyoruz referandumda soracağız. Onlar halka anlatamıyorlar, anlatacak yol ve yöntem bulamıyorlar. Evet oyu verin vermezseniz iç savaş çıkar diyor. Evet demezseniz terör yükselir diyor. Umudunu teröre bağlayan bir hükümet eveti nasıl anlatacak millete. Ben 50 defa söyledim vatandaşı terörle, iç savaşla korkutacağına çıkın biz bu anayasa değişikliğini şunun için getirdik şu gerekçelerle bana evet oyu verin. Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Bahçeli çıkıp bunu anlatamıyorlar. Fiili durumu hukuki duruma getiriyoruz diyorlar. Fiili durumun Türkiye'yi nereye götürdüğü de meydanda. 

"AYM 'hayır' diyeceğine millet desin"

Anayasa mahkemesine güvenemedi Cumhuriyet Halk Partisi diye birilerinin aklına gelmiş olabilir.

Anayasa Mahkemesi'ne gittik kabul etti diyelim anayasaya aykırıdır dedi. Biz halkın elinden bir şeyi almış oluyoruz. Demokrasi tercihini açıkça ortaya koyacak halk elinden yetkiyi almış oluyoruz. Anayasa Mahkemesi hayır diyeceğine milleti hayır desin. 

"Acizliklerini gösteriyor"

İktidar cephesine baktığımızda kürsüye çıktıklarında diyorlar ki; “Referanduma FETÖ hayır diyor, PKK hayır diyor, DAEŞ hayır diyor, terör örgütleri hayır diyor, Cumhuriyet Halk Partisi de terör örgütlerinin dümenine giriyor.” Cumhuriyet Halk Partisi lideri olarak bu eleştiriye ne diyorsunuz? 

Bu eleştiri acizliklerini gösteriyor. Biz neden hayır dediğimizi açık net söylüyoruz. Onlar neden evet dediklerini bu kadar açık söylemiyorlar. Anlatamayınca vatandaşa baskı kuruyorlar, bizi kötülüyorlar, vatandaşı evet demeye zorluyorlar. Buyurum gelin herhangi bir televizyon kanlında siz neden vatandaşın evet dediğiniz anlatın bende neden vatandaşın hayır demesi gerektiğini anlatayım. Ama cesaret edip gelmiyorlar. Konuşmuyorlar tartışmıyorlar. Şu terör örgütleri hayır siz de evet diyin. Vatandaşını terörist olarak gören bir siyasi anlayışın bu ülkeye bir yararı olabilir mi? Vatandaşı terörist olarak konumlandıran bir kişinin bu ülkeye ne hayrı olacak. Vatandaş ben koskoca Türkiye Cumhuriyetini bir kişiye teslim etmem diyor. Bir kişi kalkıp benim seçtiğim 550 milletvekilini ben beğenmedim bu insanları ve bu parlamentoyu yeniden seçime gideceğim demesini kabul etmiyorum diyor. Onlar neden vatandaşın evet demesi gerektiğini anlatmıyorlar da bizi veya bir başkalarını terörle suçluyorlar. PKK terör örgütünün silahlı saldırına uğrayan genel başkan benim. Binali Yıldırım, Devlet Bahçeli, Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir saldırıya muhatap olmadı. Şimdi beni alıyorlar terör örgütü ile konumlandırıyorlar kendileri bunun dışında kalıyorlar. O zaman onların bakış açısından bakarsam ki doğru olmadığını da başkan ifade edeyim, “PKK bana saldırdı size saldırmadı o zaman PKK ile yan yanasınız.” Aynı mantık. Demokrasiyi savunanlarla karşı olanların referandumudur bu referandum. 

"Gülen ile kim birlikte yürüyordu?"

Hayır kampanyası yürüten bir lider olarak örneğin FETÖ üyesi olduğu iddia edilen bazı isimlerin hayır demesi ya da PKK ile ilişkilendirilen bazı isimlerin hayır demesi sizi rahatsız ediyor mu? 

Bu Fethullah Gülen terör örgütü ile kim birlikte yürüyordu, aynı menzile yürüyoruz diyen ben miyim onlar mı? Şehirler silah deposuna döndürülürken göz yuman valilere aman sakın dokunmayın diyen ben miyim onlar mı? İnsanda bu kadar yüzsüzlük olmaz. Biz bir anayasa değişikliği oyluyoruz. Bak şunun için hayır de şunun için evet de diyoruz halka. Bunun terörle ne ilgisi var. Fetullah Gülen örgütünün yetkililerinden birisi kalksa Binali Yıldırım senin adın Binali Yıldırım’dır dese adını değiştirecek mi? Sen benim adımı doğru söylüyorsun o zaman ben adımı değiştireceğim. Yani birisi kalkıp demokrasiyi savunduğu zaman sen neden demokrasiyi savunuyorsun diye suçlayacak mıyız? Ayrıca terör örgütlerinin hiç birisi demokrasiden yana değildir. Terör örgütlerinin tamamı demokrasiye, insan haklarına karşıdır. Bir şehit annesinin söylediğini okumak isterim. “Ben hayır diyorum. Ben şehit anasıyım. Ne yapacaksın bana? Sen benimle tabuta mı sarıldın? Benim oğlum nişanlıydı, düğünü olacaktı. Sen ne hakla beni tehdit edersin. Ben de seni tehdit ediyorum hakkım haram olsun” diyor. Hayır oyu kullananlar teröristtir diyenlere söylüyor. Bence çok doğru ve güzel söylüyor. Kısaca daha ağır ifadeler kullanmak isterim ama ortam uygun değil. Vatandaşını bu kadar aşağılayan, bu kadar hor gören, bu kadar tehdit eden başka bir siyasal anlayış gelemdi Türkiye'ye. Bende hayır oyu kullananın da evet oyu kullanın da başımın üstünde yeri vardır dedim. Benim tek arzum sandığa gidin ve oyunuzu kullanın. Bu referandum Türkiye'nin geleceği için çok ama çok önemlidir. Biz anayasa mahkemesine halka güvendiğimiz için gitmedik. Bu halk demokrasi için beden ödedi, demokrasi için idam sehpasına giden siyasilerin arkasından gözyaşı döktü. Aynı tabloların bu ülkede bir daha yaşanmasını istemiyoruz. Daha güçlü, saha sağlıklı bir demokrasi istiyoruz. Bir kişiye emanet edilen Türkiye ateşe atılan bir Türkiye’dir. Dünyada bir kişiye emanet edilen devletlerin ne olduğu görüşmüştür. Suriye, Irak, Libya buyurun ne oldu. Sorun var mı? Var. Eksiğimiz var mı? Var. Hangi kanun geldi de çıkmadı bu parlamentodan. 

Anketler

Anketler nasıl bir tablo ortaya koyuyor?

Kararsızlar hala ciddi bir oran olarak görülüyor. Hayır oyları biraz önde. Ama biz hayırın çok daha yüksek çıkmasını bekliyoruz. Sandığa gitmeyeceğim oy kullanmayacağım diyen vatandaşlarımız var o nedenle çağrı yapıyorum. Bir uzlaşma belgesi olan anayasa bir ayrışma belgesi olarak ortaya çıkıyor. Tek parti devletine dönüyoruz. Valilerin tek başına illeri ilçeleri yönettiği bir sisteme doğru gidiyoruz.

(16 Nisan referandumuna doğru) Her vatandaş sandığa gidip oyunu kullanmalı. Bu halk demokrasiyi savunuyor. Parlamento işlevsiz hale getirildi. Büyük oranla "Hayır" çıkmasını bekliyoruz. MHP tabanı ülkesine sahip çıkan bir taban.

(Cumhurbaşkanı'nın yetkileri) Bu kararnameyle her türlü kararı alabilecek. Bir kişiye bu kadar yetki verilmemeli. Bir kişi her şeyi belirleyecek ve Meclis'e gelmeyecek. Bir partinin genel başkanı AYM üyesi belirlememeli.

(Rejim değişikliği tartışması) Yetkileri bir kişiye veriyoruz, bu rejim değişikliğidir. Milletvekili sayısı niye 600'e çıkıyor? Bu ülkede macera olmaz.

(CHP'nin kampanyası nasıl olacak?) Kampanya başladı sloganlarımız belli. Vatandaşlarımıza madde madde açıklayacağız. Vatandaş değişikliği gayet iyi anlamış durumda. Vatandaş değişikliği anlamasın diye uğraşıyorlar. Herkes ayrı ayrı "Hayır" kampanyasını sürdürüyor. Deniz Baykal da meydanlarda olacak.

(HDP'nin "Hayır" demesi) HDP ile MHP, Meclis'te bir çok konuda beraberdi. "Hayır" diyenler üniversitelerden atılıyor.

(17 Nisan sabahı Türkiye) Erken seçim olması için hiçbir neden yok.

(Fırat Kalkanı Harekatı) Türkiye'nin güvenliği önemlidir. Rakka'ya ya da Menbiç'e gitmeyin, şehit vermeyelim. El Bab'dan sonra başka bir yere gidilmemeli. Çok istiyorlarsa kendi çocuklarını göndersinler. Gelen her şehidin sorumlusudurlar. Askerimiz şehit edilmiş korkudan ses çıkaramıyorlar. El Bab'ın ilerisine gitmek kadar büyük yanlış olmaz. Güvenli bölge kurulsun ama ileri gidilmesin.