Kültür-Sanat

Kerem Fırtına: Kimse yaşaması gerekenleri yaşamadan yeni bir bölüme geçemez

"Yola çıkmakla yolculuğu tamamlamayı birbirine karıştırdım"

17 Kasım 2018 14:45

İkinci kitabı En Yakın Arkadaşım Daha Deli Daha Öfkeli'yi çıkaran oyuncu ve yazar Kerem Fırtına, yeni kitabında kimseye reçete çıkarmak niyetinde olmadığını söyleyerek, “Kendi reçetem. Kimseye bir tavsiye vermiyorum. Veremem. Kimse yaşaması gerekenleri yaşamadan yeni bir bölüme geçemez” dedi.

Evrensel'den Meltem Akyol'un sorularını yanıtlayan Fırtına'nın açıklamaları şöyle:

‘En Yakın Arkadaşım Bir Deli’den sonra, ‘En Yakın Arkadaşım Daha Deli Daha Öfkeli’ geldi. Oysa ilk kitabın sonunda ikinci kitabın adı “En Yakın Arkadaşım Bir Deliydi” olacak diye  duyurmuştun. Niye değişti?

Bunu ikinci kitapta açıkladım aslında. İleriye dönük aldığımız kararlarla ilgili. Onları uygulamak adına kendimizi sınırlandırdığımı fark ettim. Bir sene sonra çıkarmayı planladığım kitabın ismi ve içeriği ile ilgili öngörüde bulundum. Ama bir sene öncesinde yapmış oldum bunu. O bir sene içinde ben değiştim, yazacağım cümleler değişti. Dolayısıyla kitabın adı da değişmeliydi. Öyle de oldu.

***

Kendinle hesaplaşma ya da dertleşme, sen nasıl tanımlıyorsan artık... Niye anlatma gereği duydun bunları, pek tabii bi iç kavga olarak da kalabilirdi?

Bir gereklilikten ötürü olmadı aslında. Bu konuda, bunları yazarken buldum kendimi. Kitap yapmayı da yazarken planladım. Yazdığım içerik kendime dönük olmasa rahatsız edici olurdu bence. Didaktik algılanırdı. Ben öyle algılardım en azından. İğneyi kendime batırmak daha rahat geldi. Daha özgürce yazdım. Kimseyi kırma kaygısı taşımamış oldum.

Peki, bu gerçek sen misin, yahut ne kadarı kurgu..?

Kurgu sadece yazış biçiminde. İçerikte kurgu yok, tamamı yaşanmış, gerçek olaylar ve düşünceler.

"Kendime otosansür uygulamadım” diyorsun ama öyle m gerçekten? Sahiden filtre yok mu ya da yazmadığın senler var mı?

Sahiden yok. En azından kitapta girdiğim konular, yazanlarla ilgili sansür uygulamadım. Buna özellikle dikkat ettim. Silmeyi düşündüm yerler oldu masada. Saatlerce bir cümleye bakıp silsem mi diye düşündüğüm oldu. Silsem böyle olmazdı. Durumu netleştiren, silinmeyen detaylar bence. Ama girmediğim konular olmuştur. İlla ki vardır. İnsanın kafasından geçenler bitmez. Sayfalar da yetmez.

Kendinle derdin ne senin. Üstelik herkesin kendini saklamayı tercih ettiği bir zamanda. Niye sayıp döküyorsun kendinle ilgili her şeyi?Kendimle derdimden ziyade, derdin kendisinin bizatihi ben olduğumu düşünüyorum. O sebeple girdim bu hesaplaşmaya. Sıkıldım durumların üstünü kapatmaktan. Mutlu olmamın önünde engel gördüm. Açıp ortaya dökünce rahatladım gerçekten. Mevzu başkasının önüne dökmek değil. Ama başkasından saklamak da değil. En çok kendimden utanırım ben. Bu konuda kendime utancımı aşınca başkalarının okuması asla rahatsız etmedi. İlgilendiğim durum asla ‘ne düşünürler’ olmadı. O zaman bu şekilde yazamazdım. Dikkat ettiğim, ‘bu konuda tamamen açık oldum mu kendime’, oldu. Bir şey saklamamaya gayret ettim. Saklamadım.

***

"Kendi reçetem yok"

“Yola çıkmakla yolculuğu tamamlamayı birbirine karıştırdım” diyorsun, ‘Daha Deli, Daha Öfkeli’de... Her iki kitapta da böyle örnekler çok... Öneri mi bunlar aynı zamanda... Reçete mi çıkarıyorsun?

Kendime. Bu kısmının yanlış anlaşılmasını istemem. Kendi reçetem. Kendi değerlendirmelerim. Kimseye bir tavsiye vermiyorum. Veremem. Tevazudan söylemiyorum. İşe yaramayacağından. Herkesin kendi süreci. Kimse yaşaması gerekenleri yaşamadan yeni bir bölüme geçemez. İnsan tavsiye ile değil, yaşadıklarıyla ilerleyebilir diye düşünüyorum.

"Ne kadar ayıp olduğunu farke ttim"

“Karıncayı bile incitmez, sözünden incinir karınca...” En sevdiğin laf, ilk kitaptan... Niye seviyorsun bunu?

Çünkü ‘karıncayı bile incitmez’ sözünün ne kadar ayıp olduğunu fark ettim. Karıncaya karşı. Bizi duyduğunu ve anladığını düşünün. ‘Karıncayı bile incitmez’ dedik onun yanında. İncinmez mi? Benden neden ‘bile’ diye bahsediyorsunuz, küçük bir canlıyım diye mi, diye sormaz mı?

 


Röportajın tamamını okumak için tıklayın.