Yaşam

'Kedilerin gideceği bir cennet var mıdır?'

Sibel Erarslan, Prof. Hüseyin Hatemi'nin 'kediler ve cennet' sorusuna verdiği cevabı yazdı

21 Eylül 2014 19:18

Star yazarı Sibel Erarslan, bugünkü köşesinde Prof. Hüseyin Hatemi’nin ‘kedilerin de cennete gidebileceğine’ dair sözlerine yer verdi. Şehit Mutahhari’nin Adl-i İlahi adlı kitapta “İlahi adaletin boşlukta hiçbir şey bırakmayacağından” söz edildiğini aktaran Erarslan, Hatemi’nin “Görüşeceksiniz, buluşacaksınız çok sevdiğiniz kedinizle inşallah ahrette” dediğini belirtti.

Sibel Erarslan’ın Star gazetesine “Kedilerin gidebilceği bir cennet var mı?” başlığıyla yayımlanan (21 Eylül 2014) yazısı şöyle: 

Karlı bir kış günü almıştık onu eve. Kapıda ağlıyordu. 13 yıldır bizimleydi “Kara”. Çocuklarım, onu kardeşleri bilerek büyüdüler. Kedisiyle koyun koyuna uyuyakalmış bir çocuğun uyandığında size anlatacağı ne çok rüya vardır halbuki. “Kardeşlerinizin isimlerini yazınız” sorusuna kedisinin ismini de yazan çocuklarım, bugün üniversiteye gidiyor. Onları Kara’yla birlikte büyüttük diyebilirim. Kendimle kıyasladığımda “farklı olana sevgi, saygı ve iletişim” konusunda, benden çok daha ilerideler evdeki çocuklar, çünkü Kara gibi muhteşem bir öğretmenleri vardı. 

Bu kadar yoğun ve zorlu bir gündem içinde vefat etmiş kedimden bahsediyorum sizlere. Ama ben Gazze’deki bombardıman altında kedi yavrucuklarını Şifa Hastanesine taşıyan küçük çocukları da anlatmıştım size. Veya Irak işgali sırasında bombalanmış hayvanat bahçesinden kaçışan zürafaları filleri de. Marmara depreminde enkazların içinde elindeki muhabbet kuşuna sımsıkı sarılmış amcanın hikayesini. Pakistan’daki yetimhanede her gelen geçenden köpeğini soran kör çocuğun hayatını. Bosna’da açlıktan ne yiyeceğini şaşıran insanların arasında güvercinini her gece kazağının içinde saklayarak uyuyan çocuğu, Sırp kurşunlarına hedef olan kötürüm köpeklerini el arabasında taşıyan yetimleri de... Hep anlatmıştım size...

***

Şehirlerde gökdelenler arttıkça, betonlaştıkça her geçen gün ufkumuz, sokaklardaki hayvanların sayısı giderek azalıyor. Kuşlar, karıncalar gidiyor, kediler, köpekler her gün eksiliyor. Nereye gidiyorlar bilmiyorum ama sırra kadem basıyorlar. Masal gibi gelecek şimdinin çocuklarına ama ben küçükken Bağlarbaşı’nda, Ihlamur’da atlar eşekler vardı, Etiler’de, Ümraniye’de tavşanlar, koyunlar, kuzular vardı. Fındıkzade’de, Göztepe’de marul, havuç, hıyar, ıspanak bostanları vardı. Şimdi nerdeler?

***

Yukarıdaki soruyu, hocam Prof. Hüseyin Hatemi ve eşi değerli yol arkadaşım Kezban Hatemi’yle de konuştuk. İnsan hüzünlendiğinde halden anlayacak kalbi yanık birilerini arıyor. Hocamın çevre ve hayvan haklarıyla ilgili çalışmaları malumunuzdur. Sokak kedilerine ikram edilecek ciğerlerden, hasta leyleklerin iyileştirilmesine, cami duvarlarındaki serçe saraylarına kadar vakıflar kurmuş bir medeniyetin evladı olduğumuzu onun hukuk tarihi araştırmalarıyla öğrenmiştik. Prof. Hatemi hocam daha ben sormadan “Görüşeceksiniz, buluşacaksınız çok sevdiğiniz kedinizle inşallah ahirette” dedi. Dilimize çevirdiği ve İşaret yayınlarından basılmış Şehit Mutahhari’nin Adl-i İlahi adlı eserinden bahsetti. İlahi adaletin boşlukta hiçbir şey bırakmayacağından. Doğrusunu isterseniz yüreğime su serpti bu merhamet perspektifi. Muhammed Esed meal-tefsirinde de evcil dostlarımızla ahirette bulaşabileceğimizden bahsedilir. Lakin literatürde ağır basan bilgi aksinedir.

Kuranı Kerim’de bahsi geçen latif yoldaşlarımızı da hatırladım. Aşkın ve sadakatin sembolü Ashabı Kehf’in Kıtmir’ini, Hz. Süleyman’ı gülümseten karıncaları, Hz. Yunus’un balığını, birer ayet olan arıları, örümcekleri, İbrahim peygambere tevhidi öğreten dört kuşu, Üzeyir Peygamberin eşeğini... Hz. Hasan ve Hz. Hüseyn’in çok sevdiği ceylanlarını, mübarek dedelerinin yatağına kadar getirdikleri köpek yavrucuğunu, bir zaman kapının önünde onlar hatırına tutulmuş parsı, Hz. Peygamberin (s) alınlarında hayırla nakşolunmuşlardır diyerek sevdiği atlarını, Hicretin sembolü bilgiç deve Kisva’yı, vefatından sonra hasrete dayanamayıp kendisini kör bir kuyuya atan merkebi Yağfur’u... Kucağında uyuyakalmış kedi yavrucaklarını uyandırmaya kıyamadığı için elbisesini keserek namaza koşan Ebu Hureyre’yi... Hepsini de duayla yad ederek hatırladım Kara’cığımın vefatıyla...   

Kediler, kuşlar, ağaçlar, Allah Teala’nın birer hediyesi, cilvesi, ikramı, latifesidir bizlere. Derin bir uykuya daldı kediciğim. Ahiret ülkesindeki dostlarımın sayısı artıyor, gitmeye ve hesaba dair korkum azalmasa da, dostların varlığı, ahreti bize aşina kılıyor...