Gündem

KCK: Direniş, Kürt halkının demokratik özerk yaşamı kabul edilene kadar sürecek!

"Hiç kimse Kürt halkının diyalog ve müzakerelerle çözüm arayışı dahil hiçbir yöntemi kullanmadığını söyleyemez"

15 Aralık 2015 15:50

Özgür Gündem'de 'Hüseyin Ali' mahlasıyla yazan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu “Kürt halkının direnişini kıramayan Türk devleti; şimdi halkı göçe zorlamaktadır” diyerek, “1990’lı yıllarda gerilla direnişini boğmak için halkı köylerden göçertenlerin şimdi şehirden göçertmekte olduklarını” söyledi.

“Kürt halkının demokratik özerk yaşamı kabul edilene kadar sürecektir” diyen Karasu, “Hiç kimse Kürt halkının diyalog ve müzakerelerle çözüm arayışı dahil hiçbir yöntemi kullanmadığını söyleyemez” ifadelerini kullandı.

Mustafa Karasu'nin Özgür Gündem'de "Kürt Halkının direnişi sürecektir" başlığıyla yayımlanan (15 Aralık 2015) yazısı şöyle:

Kürt halkı 23 Temmuz’dan bu yana Türk devletinin inkar ve imha saldırılarına karşı direnmektedir. AKP’nin “Kürt sorunu da yok, masa da yok” yaklaşımı karşısında özyönetim ilanı ve demokratik özerklik inşası çalışmaları ve buna karşı saldırılara yönelik kahramanca direniş de aylardır sürmektedir. Kürt halkı Türk devletinin Kürt sorunundaki çözümsüz politikasına karşı kendi çözümünü pratikleştirmektedir. Bugün Kürdistan’da Türk devletinin inkar ve imha politikalarına karşı Kürt halkının kendi çözümünü direnişiyle gerçekleştirmesi yaşanmaktadır.

Yüz yıllık inkar ve imha politikasına karşı Kürt halkının direnişinin ulaştığı düzey bugün bizzat halkın kendi çözümünü gerçekleştirmesi biçiminde ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bundan daha haklı, meşru ve hiç kimsenin hiçbir gerekçeyle itiraz edemeyeceği bir direniş göstermek dünyada az bulunur. Eğer Türk devletinin sömürgeciliği meşru görülmez ve yaptığı uygulamalar işgalci bir gücün uygulamaları olarak ele alınırsa halkın direnişi daha doğru anlaşılır ve anlam kazanır.

Hiç kimse Kürt halkının diyalog ve müzakerelerle çözüm arayışı dahil hiçbir yöntemi kullanmadığını söyleyemez. Hatta Türk devletinden yalvarırcasına bu sorunun çözülmesini istemiş ve dilinde tüy bitercesine barış barış denilmiştir. Kürt Özgürlük Hareketi, bu tutumu nedeniyle birçok kesim tarafından eleştiriye tabii tutulmuştur. Hiç kimse Kürt halkından baskı, zulüm, inkar ve tasfiye politikalarını seyretmesini isteyemez. Hiç kimse Kürt Halk Önderine ağır tecrit ve ağır psikolojik baskı uygulanırken başka yol ve yöntemin varlığından söz edemez. Hiç kimse AKP hükümetinin bir yıldan fazladır yeniden asayişi sağlamak adına tutuklamaları arttırması ve baskıları yoğunlaşmasına sessiz kalınmasını gerektirecek tek bir neden ortaya koyamaz. Kürt halkına karşı şiddetli bir savaş başlatan ve bunu sonuna kadar sürdüreceğini söyleyen AKP hükümetidir. Bir yıldır her gün tehditlerini tekrarlayan ve pratikte de saldırılarını yoğunlaştıran bu hükümettir. AKP hükümeti bu düzeyde saldırırken bu politikalara sessiz kalınmasını salık vermek, ya da neden direniyorsunuz demek, teslim olun demektir.

Kuşkusuz AKP’nin politikalarına sessiz kalınsaydı, sindirme ve tasfiye politikaları seyredilseydi tabii ki bu düzeyde tank ve top açık biçimde kullanılamazdı. Tabii ki dünyada boyun eğene çok şiddetli zor araçları kullanılmaz. Boyun eğen üzerinde farklı politikalar uygulanır. Ama itiraz ve direniş varsa zalimler saldırıya geçerler. Zalimler, sömürgeciler,  hiç kimsenin kendi zulmü ve haksızlığına karşı durmasını istemezler. Dünya tarihi de, Kürdistan tarihi de bu yalın gerçeği binlerce defa gözler önüne sermiştir. Bu nedenle zalimler ve sömürgecilerin uygulamaları karşısında direnenlere dönüp, “Siz direnmeseydiniz bunlar olmazdı” denilmez. Bu, gerçeklere ters bakmaktır.

Dünyada Kürtler gibi üzerinde kültürel soykırım uygulanan bir halk bugünkü direnişi gösterseydi herkes sahiplenir ve alkışlardı. Böyle bir direniş o halk için tarihi görülürdü. Böyle bir direniş Türk devleti gibi Kürt sorununu çözmeyen, kültürel soykırım politikası izleyen İran, Suriye ya da Irak’ta yapılsaydı acaba ne tutum gösterilirdi? Bunu hem geçmiş, hem de gelecek için belirtiyoruz. Eğer Türkiye demokratiktir, başka yollardan sorun çözülebilir deniyorsa bu da AKP hükümeti ve yandaşları gibi düşünmek olur. Kaldı ki AKP hükümetine Kürt sorununu çözmesi için fazlasıyla şans tanınmıştır. Öyle ki, sabırlı ve makul yaklaşılarak Dolmabahçe Mutabakatı ortaya çıkarılmıştır. Ama bunu reddeden ve Kürt sorunu kalmamıştır diyen bu hükümettir. Bu politikası da sürmektedir.

Bu hükümetin Kürt sorununda bir çözüm politikası yoktur; sadece direnen Kürt’e karşı yürütülen bir özel ve psikolojik savaş vardır. Bazı Kürtlere gülücükler dağıtılıyorsa sadece bunun içindir. KDP ve Mesut Barzani de PKK’ye karşı bu nedenle kullanılmaktadır. Mesut Barzani ilk önce MİT’le görüştürülüyor; bazı yalakalar bu utanç verici durumu gizlemek için “İmralı’ya görüşmeye gitmiştir” gibi yalanlar uyduruyorlar. Çirkinlik ve kirlilik o kadar diz boyudur ki, bunun üstünü örtmek için yalan makinesini devreye koyuyorlar. Bir Kürt liderinden beklenen ilk şey, bu şehirler neden kuşatılıyor, insanlar neden öldürülüyor, neden yakılıp yıkılıyor demesiydi; özyönetim ve özerklik Kürtlerin en doğal hakkıdır demesiydi. Bu denilmiyor; halkın direnişi bırakılması vaaz ediliyor. Bunun güncel değerlendirmesini yapmıyoruz; tarihin yargısına bırakıyoruz.

Kürt halkı bu kültürel soykırımcı sömürgeciliğe karşı direnmektedir. Kırk yıldır ödediği ağır bedelleri unutup saldırılara boyun eğmeyecektir. Kırk yıldır Türk devleti karşısında tüm kesimler direnmiştir; bedel ödemiştir. Buna bağlılığın gereği her kesimden Kürtler direnişini sürdürecektir. Yurtseverlik ve Kürtlük bugünlerdeki tutumla belli olmaktadır.

Bugün Kürt halkının direnişini kıramayan Türk devleti; şimdi halkı göçe zorlamaktadır. Bunun için çok yönlü bir psikolojik savaş yürütülmektedir. 1990’lı yıllarda gerilla direnişini boğmak için halkı köylerden göçertenler şimdi de şehirden göçertmektedirler. Suyu kurutup balığı yok etme politikası yürütülmektedir. Kürt halkı 40 yıllık mücadeleden çıkardığı derslerle kesinlikle evini, sokağını, mahallesini ve ilçesini terk etmemelidir. Özgür ve demokratik yaşam ödülünü kazanmak için bulundukları yerlerde kalmalıdırlar. Yaşanılan toprakları terk etmemek de en kutsal direniştir.  İster barikatla, ister barikatsiz Kürt halkının tüm direnişi kutsaldır. Barikatlar arkasındaki direniş ise Kürt halk tarihinin en meşru ve en onurlu direnişidir. Kürt halkı özyönetim direnişini başlatmıştır; artık bu direniş Kürt halkının demokratik özerk yaşamı kabul edilene kadar sürecektir.