Gündem

'Kanlı geçmişle yüzleşemeyen Müslüman demokratlaşamıyor'

Taraf yazarı Cengiz Aktar: Gayrimüslimlerin eşit vatandaşlık isteyecek mecali kalmadı. Gerçekten azlar

16 Eylül 2014 17:33

Taraf yazarı Cengiz Aktar, Akşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan’ın kimlik ve Türkiyelilik üzerine yazdığı yazılardan yola çıkarak, Ermeni meselesini anlattığı yazısında, “Kanlı geçmişle yüzleşemeyen ve ‘Gayrimüslimlerle birlikte üzülmeye’ hazır olmayan Müslüman, demokratlaşamıyor” dedi.

“Demokratikleşme kapısını AKP açtı ve kapattı” diyen Cengiz Aktar’ın “Türkiyelilik” başlığıyla yayımlanan (16 Eylül 2014) yazısı şöyle:

 

Türkiyelilik

 

“Yeni Türkiye” tragedyasının perdesi daha taze açılıyor, anlaşılan üzerine daha çok konuşacağız.

Etyen Mahçupyan kimlik ve Türkiyeliliğe değinen, sanırım altı yazı yazdı. Üzerinde durduğum önerisi mealen şu: “Gayrimüslim azınlıkların (ve tüm vatandaşların) önünde, Müslüman çoğunluk sayesinde sunî ulus kimliğini aşan Yeni Türkiye’nin kurucu unsuru olma seçeneği var. Batı icadı ulusal kimliklerden, kozmopolit yeni Türkiyelilikle kurtulup eşit vatandaş olma fırsatı değerlendirilmeli.” Cezbedici ama ne kadar hakikî?

Hatırlayalım: Osmanlı bakiyesi topraklardaki uluslaşmaların en kanlısı Türk ulusunun icadında yaşandı. Azınlıklar o vakte kadar azınlık değildiler, vatanlarında yaşıyorlardı. O vatan onlara Gayrimüslim oldukları için dar edildi, zira Yeni Ulus’un en mâkul çimentosu Sünnî İslam idi. Kürtler aynı akıbete uğramadılarsa Sünnî olduklarındandı. Çizgi bugünkü “çoğunluğun” ceddi olan türdeş çoğunluktan geçiyordu. Adı üstünde Jön Türklerin muradı ise yenilik ve ihtilâlle eski rejimi lağvetmekti. Yaptıkları “yenilik” tarifinin dışında kalanlar kahrolmaya mahkûmdular, tıpkı bugünkü temenni gibi.

Bu kanlı sofrada emri İttihat Terakki verdi, Çerkes, Kürt, Türk ve diğer Müslümanlar da iştahla uyguladı. Zaten o devirde İstanbul’un emrini uygulayacak başka kim vardı ki? Kimi imam “gâvur katline icazet” fetvası verdi. İstisna, hem dindarlar hem İttihatçılar arasında elbet vardı, yetmedi. Canını kurtarmaya çalışanlarsa vatandaşlığa değil İslâm’a biat ettiler.

Millet-i mahkûme olan Gayrimüslimler, Ahmet Mithad Efendi’nin tabiriyle “vatan kardeşliği” konusunda heveskârdılar. Vatandaşlık muradları hiçbir zaman gerçekleşmedi. Meşrutiyet sonrasında millet-i hâkime “gâvura gâvur diyemeyecek miyiz” diye söylenmeye başladı, soykırım, pogrom ve etnik temizlikle “işin” büyük kısmını bitirdi. Cumhuriyet de bakiyeyi “soft” biçimde sildi. Bugün civarımızda, İran dâhil, burası kadar “homojen Müslüman” bir ülke yok.

Dolayısıyla enkaz az buz değil. Bugün gereken yüzleşme sadece elebaşı İttihatçılar ve onların güncel uzantılarıyla bitemez. Kürtlerin bir kısmı yüzleşmeye samimiyetle başladı ama Türk Sünnilerin çoğunluğunda, birkaç şahsiyet ve Hizmet hareketi dışında böyle bir çaba asla yok. Talan edilen malların bu yüzleşme sıkıntısında payı illâki var.

Gayrimüslimlerin eşit vatandaşlık isteyecek mecali kalmadı. Gerçekten azlar. Müslümanların işlevi bu kertede hayatî. Onlar ve AKP, İttihatçı/ Kemalist ideolojinin Gayrimüslimleri, Türk ya da Sünnî olmayan Müslümanları en az kendileri kadar gayrimeşrulaştırdığını ne kadar çok ve çabuk anlar, çekilen acı ve hakikatlerin ortaya çıkmasına ne kadar önayak olur, adaletsizliklere tüm dışlanmışlarla birlikte ne çareler bulur ve böylece bu ideolojilerden ne kadar uzaklaşılırsa demokrasi bu topraklara o ölçüde yerleşebilirdi. AKP o kapıyı araladı ve kapattı.

Bugün Sünnî Müslüman Türk olmayanların eşit vatandaşlık talebi kat’iyen dikkate alınmıyor. Aksine Türkiyeli hissetmemeleri için dil ve uygulamada ayrımcılık sürüyor. Taraf’ta Akçam’ın incelediği ırkçı/ inkârcı ders kitaplarındaki masalları okumak kâfi. Vatandaşlık tanımında dinî aidiyeti esas alan “Türkü, Kürdü, Lazı ile et kemiğiz” diye başlayan cümleler hâlâ carî.Çığ gibi büyüyen Gayrimüslim karşıtı bir nefret dili var. “Gayrimüslim biraz kendine baksın” derken hedef gösterilen “azgın azınlığı” terbiye etmeye hazır bir çoğunluk mevcut.

Kanlı geçmişle yüzleşemeyen ve “Gayrimüslimlerle birlikte üzülmeye” hazır olmayan Müslüman, demokratlaşamıyor. Demokrasi olmayınca da dışlanan kimlikler savunmaya geçiyor. Bugün eşit vatandaş olarak görülmeyen Kürtlerin Türkiyelilik ile “özyönetim” vasıtasıyla kendini kurtarma arasındaki tereddüdü tam da bu yüzden değil mi?

Dün 60 olacak Hrant has Türkiyeliydi, Yeni Türkiye’de öldürüldü, katilleri hâlâ yakalanmadı.