Gündem

İTÜ Rektörü Ezgi Başaran'ın yazısını sansürletti; işte o yazı...

TİB, İTÜ Rektörü Mehmet Karaca'nın talebi üzerine Ezgi Başaran'ın geçtiğimiz günlerdeki yazısına erişim engeli getirdi

02 Ekim 2014 15:13

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Mehmet Karaca’nın başvurusu üzerine, Radikal gazetesi yazarı Ezgi Başaran’ın “Dingo’ların bilim dünyası” başlığıyla yayımlanan yazısını engelledi.

Başaran “Dingo’ların bilim dünyasından acıklı haberler” başlığıyla yayımlanan (30 Eylül 2014) yazısında, Karaca’nın “Soma faciasından 1 hafta önce, Soma Holding’in patronuna plaket verdiğini”, Gezi pankartlarından çekinildiği için mezuniyet törenini iptal ettiğini ve “Gezi’de hayatını kaybeden gençlerin anısına dikilen 30 fidanı bir bayram tatili vakti söktürdüğünü” hatırlatmıştı.

Sosyal medyada tepkiyle karşılanan sansüre karşı kullanıcılar, haber metnini farklı yollardan dolaşıma soktular. Yazının kaldırıldığını Twitter’dan duyuran Ezgi Başaran kararın süresiz olduğunu yazdı.

Ezgi Başaran ise TİB’in bu kararı üzerine, “Sayın İTÜ Rektörü Mehmet Karaca sayenizde, ‘Dingo'ların bilim dünyası’ ile ilgili müthiş bir 'farkındalık' yaratıldı. Bunu Radikal bile tek başına yapamazdı, teşekkür ederiz” dedi.

Başaran’ın “Bir üniversite rektörü düşünün ki yazımı engelletsin!” başlığıyla yayımlanan (2 Ekim 2014) yazısı şöyle:

 

Bir üniversite rektörü düşünün ki yazımı engelletsin!

 

Ben dedim ki… Bilim dünyası kimlere kaldı. Öyle rektörler, öyle dekanlar, öyle doç’lar, öyle prof’lar var ki değil üniversite, değil fakülte, değil bölüm, ilkokul birinci sınıf müzik dersi emanet edilmez.

Ardından dedim ki… Bilim dünyası dingo’ların ikametgahına döndü. Öyle rektörler var ki öğrencinin değil devletin tarafını tutuyor ve böyle davranacak öğretim üyelerini kadrolara alıyor, diğerlerini gönderiyor.

Sonra da dedim ki… Mesela İTÜ rektörü Prof. Mehmet Karaca var…

Gençlerin diploma törenini kampüsteki stadyumda yaptırmadı, iptal etti. Bir önceki sene olduğu gibi Gezi sloganları atmasınlar diye...

Gençlerin, Gezi’de hayatını kaybedenler anısına diktiği 30 fidanı bir bayram günü söktü. Sosyal bilimler fakültesini açmadı. Fakat eğitim öğretim alanında önemli bir adım atarak kampüsteki güvenlik görevlilerini 1.5 katına çıkardı. Afiş asan öğretim görevlileri hakkında soruşturma açtı, onlarca idari personelin yerini değiştirdi. Asistanları işinden etti. Vesaire vesaire…

Bunları sıraladığım yazıma Çarşamba akşamı saat 20.00 sularında ulaşmak mümkün değildi.

Nedenini de koskoca İTÜ’nün web sitesi (itu.edu.tr) ana sayfasına girdiğinizde öğrenebiliyordunuz.

İTÜ rektörü Prof. Karaca 241 yıllık İTÜ’nün itibarını yerle bir ettiğimi söyleyen uzun bir açıklama yazmış ve 241 yıllık kurumun ana sayfasına yerleştirmişti.

Ayrıca İTÜ24 adlı sitede yazımla ilgili ‘dava açıp kazandığını’ belirtiyordu.

Nasıl yani?

Şöyle yani: İTÜ rektörü Prof. Mehmet Karaca “Dingoların bilim dünyasından acıklı haberler” başlıklı yazımla ilgili 1. Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurmuş. Mahkeme hemencecik karar almış ve İnternet Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne faks çekmiş. Aynı anda bizim hukuk departmanımıza da bir tebligat göndermesini gerekirken bunu yapmamış. Erişim Sağlayıcıları Birliği, nasıl olduysa, hemencecik bu faksı işleme koymuş. Ve yazıma erişim engellenmiş. Süresiz olarak. Elbette gazetenin avukatları itirazlarını yaptılar. Biz şu anda beklemekteyiz.

Bu bekleme süresi ile ilgili naçizane şu görüş ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum:

1) Bu olay, korkunç olduğunu vurguladığımız, hakkında dijital kampanya başlattığımız (bu kampanya Cannes Lions’ta 4 adet aslan ödülü de aldı) internet yasasının ne menem bir şey olduğunu gözler önüne serdi. İyi de oldu. Herkes anladı ki, devleti rahatsız eden her kelam internet dünyasından uçurulabilir. Hem de en hızlı ‘hukuki’ yollarla.

2) Bu olay ifade özgürlüğüne bakış açısını göstermesi açısından İTÜ rektörü ve ‘dingoların hakimiyetine giren acıklı bilim dünyamız’ ile ilgili önemli bir veri daha sunmuş oldu.

3) Yazıları bir süreliğine yayından kaldırabilir, erişimini engelleyebilirsiniz ama o düşüncelerin yayılmasını, bilinmesini engelleyemezsiniz. Twitter’ın, Youtube’un kapatılmasıyla yaşamayı öğrenmiş, bin türlü arka yol ve yöntem ezberlemiş bir ülkenin vatandaşlarına, hele, bunu hiç yapamazsınız.

4) Sayenizde “Dingo’ların bilim dünyası” ile ilgili müthiş bir ‘farkındalık’ yaratıldı. Bunu Radikal bile tek başına yapamazdı, teşekkür ederiz.


 

Dingoların bilim dünyasından acıklı haberler

 

Hükümetin açtığı en ‘makbul’ üniversite yöneticisi yarışmasında birinciliği şimdilik bu rektör göğüslüyor. Ama rakipleri bol. Ama rakipleri güçlü.

Üniversite değil, Dingo’ların şahsi ikametgahı. Tozu dumanı, otu samanı gönlünce savuruyor, ne hukuk ne etik, ne bilim ne fen kriterini takıyorlar.

Türkiye’nin belli başlı üniversiteleri böyle Dingo rektörler, belli başlı fakülteler böyle Dingo dekanlar tarafından iç ediliyor.

Ne haller ne mikro iktidar alanları var, ne Kemeraltı’nda Kapalıçarşı’da bulunmayacak kurnazlıkta esnaf hesapları dönüyor, ah bir bilseniz…

Gücü elinde bulunduranlar tarafından özenle seçilip üniversitelere yerleştirilen ‘bilim’ dünyasının hükümet komiserleri, ‘bilim’ dünyasının ‘Alo Fatih’leri, yani bu Dingolar…

İstiyorlar ki tüm araştırma görevlileri, tüm asistanlar, tüm yardımcı doçentler, tüm doçentler onların eşleri dostları, söz geçirebildiği ya da hükümetin hoşuna gidecek kişiler olsun.

Buna göre kadroları düzenlerken de, takdir edersiniz ki, ne bilimsel kriter ne de hukuki hudut gözetiyorlar.

Akademik yetkinlik mi? Geçiniz.

‘Milliyetçilik’, ‘AKP’ye yakınlık’, ‘eskiden cemaate yakınlık şimdi cemaate uzaklık’, ‘Milli Görüş geleneğine içten bağlılık’, ‘serde İslamcılık’ türünden yetkinlik alanları var ve asıl bu akçeler tedavülde…

Ha bir de en önemlisi… ‘Haddini aşarak(!)’ protesto hakkını kullanan gençlere karşı devletin tarafını tutmak… Evet üniversite kadroları böyle hocalarla dolsun isteniyor. Öğrencisinin değil, devletinin hocaları!

**

Ben size yukarıda yaptığım tarifin vücuda gelmiş halini vakalar üzerinde göstereceğim şimdi, az bekleyin.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Soma faciasından 1 hafta önce, Soma Holding’in patronuna plaket verdi.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Çocukların mezuniyet törenini ‘kapasite yetersiz’ diyerek iptal etti. O kapasitesiz stadyum Metallica konserine ev sahipliği yapmıştı fakat öğrenciler için uygun değildi. Çünkü bir sene önce Gezi eylemleriyle ilgili komik pankartlar açan öğrencilerin bu sene de ‘şov’ yapmasından çekinilmişti.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Kampüs güvenlik görevlilerinin sayısı 1.5 katına çıkarmak üzere kaynak ayırdı ama sosyal bilimler fakültesinin açılması için kaynak bulamadı!

-Öyle bir rektör düşünün ki… Yemedi, içmedi… Gezi’de hayatını kaybeden gençlerin anısına dikilen 30 fidanı bir bayram tatili vakti söktürdü.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Pirinçler üzerinde (Mersin Limanı’nda ele geçirilmişti) araştırma yapan ve ‘GDO’ludur’ diye rapor veren Biyoteknoloji ve Genetik Araştırmalar Merkezi’nin itibarını sıfırladı. Çünkü Tarım Bakanı ‘Hayır o pirinçler GDO’lu değildir’ demişti. Bu demeci en kıymetli bilimsel veri kabul eden rektör üniversitesinin merkezini analizden çekti.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Onlarca idari personeli sürgün etti, afiş asıyor diye öğretim görevlileri hakkında soruşturma başlattı.

-Öyle bir rektör düşünün ki… Doktoraları biten bir çok araştırma görevlisini işten attı. İlgili bölümleri ve fakülteleri bu araştırma görevlileri ile çalışmaya devam etmek istediğini söylemesine rağmen… Bu akademisyenler İstanbul idare mahkemesinde dava açtı ve bir ay önce kazandı. O mahkeme kararına göre üniversitedeki kadrolarına geri dönmeleri gerekiyordu. Evet bir kısmı döndü. Fakat iki araştırma görevlisi için mahkeme kararı olmasına rağmen göreve iadeleri yapılmıyor. Neden? Çünkü bu iki araştırma görevlisi, Hüseyin Mercan ve Aykut Tunç Kılıç rektöre göre hiç ‘makbul’ kimseler değil. Çünkü bu iki akademisyen rektörlüğün yukarıda saydığım uygulamalarını eleştiriyor ve daima öğrencilerinin yanında duruyor. O nedenle hukuksuz biçimde işsiz bırakılıyorlar. Ceza gibi, gözdağı gibi işsiz bırakılıyorlar.

**

Bu müthiş icraatlara imza atan rektör Prof. Mehmet Karaca’dır.

Türkiye’nin en kıymetli üniversitelerinden biri olan İstanbul Teknik Üniversitesi’ni yönetiyor.

Ve hükümetin açtığı en ‘makbul’ üniversite yöneticisi yarışmasında birinciliği göğüslüyor.

Ama rakipleri bol. Ama rakipleri güçlü. Bugün İTÜ’de yarın ODTÜ’de. Yarın ODTÜ’de, öbür gün Yıldız Teknik’te. O gün Yıldız’da, diğer gün Ege’de…

Dingo’nun bilim dünyasından haberleri dinlediniz, şimdi endişe edebilirsiniz.