Özel Dosya

İşte Zafer Çağlayan'ın Soruşturma Komisyonu’na verdiği ifadenin tam metni

Zafer Çağlayan, yolsuzlukluk iddiaları hakkında Soruşturma Komisyonu'nda ne dedi?

09 Aralık 2014 18:52

17 Aralık soruşturmasında işadamı Reza Zarrab’tan rüşvet aldığı iddia edilen, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın 4 Aralık’ta TBMM’de kurulan Soruşturma Komisyonu’na verdiği ifadenin tam metnine T24 ulaştı.

Çağlayan ifadesinde, Reza Zarrab’ın birlikte iş yaptığı Happani ailesinden 30 Ekim 2012’de kardeşi Mehmet Şenol Çağlayan’ın hesabına gönderilen 2 milyon 465 bin liranın, iki gün sonra kendi hesabına aktarılmasıyla ilgili olarak, “Kardeşim, şirket devrinden dolayı bana borcunun bir bölümünü ödemiş” diyor. Zafer Çağlayan, kardeşi ile Reza Zarrab ve Abdullah Happani arasındaki iş ilişkisini ise bilmediğini söyledi. Tutanaklara göre Çağlayan, mal beyanına 3 ay geç eklediği 300 bin franklık saatin bedelini de kardeşinden aldığı parayla ödediğini açıklıyor.

Zafer Çağlayan’ın Soruşturma Komisyonu’na verdiği ifadenin tam metni şöyle:

 

BAŞKAN - Buyurun.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Şimdi, şunu anlatmak istedim, şunu konuşmak istedim de: Bizim Soruşturma Komisyonu olarak kendimizi mahkeme yerine koyup, yani nihai sonucu verecek mahkeme noktasına koyup da yorum yapmamız bence ters bir noktaya götürür.

BAŞKAN - öyle bir şey düşünmedik zaten, kim dedi onu bilmiyorum.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Tabii.

Şimdi, şunu söyleme ihtiyacı hissettim: Bizim aradığımız burada Komisyon olarak şüphe, biz şüpheyi arıyoruz. Biz kesinlik aramıyoruz Komisyon olarak, şüphe arıyoruz. Bizim, şüpheyi bulduğumuz noktada görevimiz bellidir aslında. Yani o yüzden zaten bir Soruşturma Komisyonunun zaman bakımından sınırlandırılmasının altında yatan neden de budur, kanunun ruhu budur, İç Tüzük’ün ruhu budur. Yani eğer bunu ucu açık bir şekilde bıraksaydı burası yargılamanın nihai makamı gibi bir misyon yüklerdi Soruşturma Komisyonuna.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Şüphe değil, hayır, bizim aradığımız somut delil.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Tabii, somut delil ama şüphe arıyoruz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Delil olmadan nasıl soruşturmaya başlanır?

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Bak, tabii ki... Bakın, şimdi, şunu söyleyeceğim...

BAŞKAN - Arkadaşlar, onu tartışmayalım. Hukukta dava açmanın şartları bellidir.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Anlatacağım, Başkanım, müsaade ederseniz ben bitireyim cümlemi.

BAŞKAN - Ben müsaade edeceğim de şunu yapalım, bir saniye, şu toplantıyı kapatalım, bunu kendi aramızda konuşalım.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Ama ben bu sözümü tamamlayayım burada, son sözümü tamamlayayım, bölmezseniz.

BAŞKAN - Tamamla da yani her söyleyeceğimiz için buraya geçtiği için yani şey yapamıyoruz.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Tabii.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Ama önümüze gelmedi diyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - İşte geliyor da...

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Ve Komisyonun süresi bitti.

BAŞKAN - Bilirkişi bunları tamamladıktan sonra raporları bize verecek, onun üzerinden biz bir sonuç çıkaracağız.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Peki bu çalışmalar bitmezse Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Biter.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Bu Komisyonun süresi de 27 Aralık'ta bitiyor.

BAŞKAN - Hayır, Komisyon süresi 27 Aralıkta bitmiyor ama...

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Ne olacak? İkinci bir şeyi yok, uzatma süremiz söz konusu değil. Ne olacak, ne düşünüyorsunuz bu konuyla ilgili?

BAŞKAN - 27 Aralıkta biz bunu bitirir, bir.

İkincisi, bizim biraz daha süremiz var. 23 Aralıkta Meclis tatil edilecek. Bir on beş gün civarında, o tatil süresinde süremiz de işlemiyor gene, oradan biraz daha zamanımız olacak.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Yani Ocak ayına geçiyor mu süremiz? BAŞKAN - Ocak ayına geçiyor evet, 6 Ocağa kadar tatil olacak Meclis. İnşallah o tarihe kadar yetişir, ben bunu temenni ediyorum.

BAŞKAN - Yetiştiririz, yetiştiririz.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Yani objektif bir araştırma yapalım, ortaya çıksın her şey.

BAŞKAN - Yapıyoruz, diyorum ya, 70 tane yazı yazmışım şimdiye kadar, 70 kere yazı yazmışım çeşitli yerlere, defalarca. Onun için bitecek yani, bitecek.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan... Tespit ettim, banka hesap hareketlerinin tetkik ettim ve şüpheli olduğu hareketleriyle ilgili soruları Başkanımıza verdim, yani bunlarla ilgili açıklama yapılmasını istedim. Yani, sırıtan paralar hangisiyse, dikkat çeken paralar hangisiyse onu koydum. Yani 5 liralık, 10 liralık hesap hareketini zaten Komisyonun değerlendirme gibi, dikkate alma gibi bir lüksü yoktur, 5 bin lira, 10 bin lira gibi. Ama böyle 2 milyon, 100 bin TL, 50 bin TL gibi rakamları tek tek çıkardım ben. Kimden geldi, hangi tarihte yatırıldı, kim yatırdı; bunlarla ilgili Başkanımıza bilgi verdim ki ben raporumu hazırlayacağım ve hâlâ da araştırma yapıyorum.

Bir bilgi temin ediyorsunuz, açıklanması gereken başka bir konu önünüze çıkıyor, yeniden bilgi temini ihtiyacı hissediyorsunuz. Yani mal varlığı araştırması, böyle, bir ayda, iki ayda bitecek bir araştırma değildir. Yani bir süreç gerektirir. Bizim kendi iş yerimizde -ben çok iyi biliyorum- altı ayda biter sıradan bir insanın mal varlığı araştırması. Çünkü banka hesap hareketlerini birkaç ayda temin edebilirsiniz.

BAŞKAN - Birçok şeyi de elden takip ediyoruz daha süratli olsun diye.

BİLİRKİŞİ ALİ DEMİR - Onları değerlendirme süresi belki bir ayınızı alır, hareketleri tetkik etme ama biz burada 4 tane aile araştırıyoruz. Her hareketi de değerlendirmek zorundayız. Söyleyeceklerim bu kadar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Benim cümlem bitmemişti. Siz direkt oraya söz verdiniz.

BAŞKAN - Buyurun.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Şimdi, bir şeyin altını çizerek söylüyorum: Bu dosyaların içerisinde, 11 dosyanın içerisinde çok somut deliller var, çok somut “tapeler var. Bunların altını besleyecek delillerden bahsediyorum ben. Yani bunlarda nedir? Paranın transferi, tapu kayıtları.

BAŞKAN - Biz de ondan bahsediyoruz.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Komisyon Başkanı olarak Sayın Başkanım, ikaz ediyorum, süremiz bitti, somut olarak bir şey yok önümüzde yani yüzeysel olarak...

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Hayır, ben buna katılmıyorum, somut olarak bir sürü şey var burada.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Hayır, bir dakika, dosyada var. Komisyonda önümüze geldi mi para transferi olarak?

BAŞKAN - Çok bilgi geliyor bize, dünya kadar bilgi topluyoruz.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Hayır, somut olarak, Komisyon üyelerinin önüne rapor olarak... Banka hesaplarından bahsediyorum ben, tapulardan bahsediyorum.

BAŞKAN - Biz ne yapıyoruz?

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Gelmedi ama önümüze gelmedi.

BAŞKAN - Ya ama bize geldi, geldikçe biz onların eksiklerini tamamlayarak... Şimdi, size yarın bir şey versek siz içinden çıkamayacaksınız yani yanlış anlayacaksınız. Nitekim geçen, işte, Erdal Bey’le beraber gördük, bir bilgi geldi, kafamızı karıştırdı, araştırdık, bilgi yanlışmış. Ya, onun için netleşmeyince size şu şudur diyemiyoruz, o yüzden biz de sorarak, cevabını alarak ve eksikleri gidererek devam ediyoruz bu işe. Şimdi, soralım bakalım ne gelmiş, bizim bilirkişiye soralım ne kadar şey gelmiş.

BİLİRKİŞİ ALİ DEMİR - Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri; ben 16 Ekimde göreve başladım bilirkişi olarak. Benim önüme bir sayın bakanların mal bildirimleri, bir de Gelir İdaresi Başkanlığından alınan cd ekindeki mali bilgiler gelmişti. Ben o mali bilgileri tetkik ettim, çoğunun eksik olduğunu gördüm yani bir mal varlığı araştırmasında hesap hareketini parçalayarak mal varlığı araştırması yapılamayacağını... Ben yıllardır çünkü bu işi yapıyorum, kendi yaptığım çalışmalarda da kullandığım veriler var, kullanamadığım, güvenmediğim veriler vardı. Şahısların banka hesap hareketlerini istedim, Gelir İdaresinden gelen diğer bilgilerini, motorlu araç kayıtlarını, gayrimenkul alım satım kayıtlarını, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne bağlı TAKBİS veri tabanından mevcut taşınmaz mal varlıklarını

Şimdi, bu Komisyonumuz 5 Mayısta kuruldu, o tarihten bu zamana kadar çır çır çırpındım. Bu 4 bakanla isnat edilen konularla ilgili somut deliller üzerinde çalışalım. Bunlar nedir? Banka para transferleri, banka hesapları, tapuları, üstlerindeki gayrimenkuller, bunların tamamı önümüze gelsin, hep beraber bu konular üzerinde çalışalım. Ancak şu ana kadar -dilekçe de verdik bu konuyla ilgili- önümüze somut bir delil gelmedi. 4 bakanı şu ana kadar dinlemiş olduk, elbette ki isnat edilen konuların olmadığını, tamamen bunları kendilerine atılmış bir leke olarak telakki ettiler, öyle değerlendirdiler, tabii ki bunlara da söyleyecek, cevap verecek bir şey yok.

BAŞKAN - Ona diyecek bir şey yok.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Evet, ben de aynı şeyi söylüyorum zaten, niye böyle dediler demeye hakkımız yok. Ancak Komisyon olarak bizim somut delillerle, transferlerle ilgili, mal varlıklarıyla ilgili ortaya koymamız gereken raporlar, araştırmalar vardı. Bu Komisyon şu ana kadar -kimse kusura bakmasın- yüzeysel olarak bir çalışma yaptı sözüm ona, o bile değil.

BAŞKAN - Peki, bu para pulla ilgili sorduğumuz sorular nereden kaynaklandı, nereden soruyoruz bunları?

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Ama bizim önümüzde somut bir şey yok ki. Bir soru soruyorsunuz, bu dönem içerisinde bir sürü “tape”lerde...

BAŞKAN - Bakın, bütün arkadaşlar bununla ilgili soru soruyorlar ya ama son şeklini veremedik bunların henüz. Bakın, hâlâ ben gene sağa, sola yazı yazıyorum durmadan, 70 tane yazı yazdım.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Ya, bizim de hiç haberimiz olmuyor, bir tane de sonuç gelince bize haber edin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sonuçta bir yere varamıyoruz da onun için yani o bir sonucu hemen halledebilsek o zaman diyeceğim ki: Arkadaş, sonuç şudur. Ondan dolayı biz başka şeye müracaat ediyoruz, oradan eksik gelirse başka bir yere yazıyoruz, devamlı dolduruyoruz dosyaları.

BAŞKAN - Rüşveti Halk Bankasından mı almış?

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ya, transferler esnasındaki bindelik oranların hangi muhabir bankalara aktarıldığına bakarsak görürüz onları.

BAŞKAN - Ya, bankayla ne alakası var? Bankadan rüşvet almadığına, öyle bir iddia olmadığına göre niye bankayı araştıracağız biz?

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Şimdi, bakın, Sayın Başkan, size bir şey söyleyeceğim: MASAK raporunu okuyun iyice analizleriyle birlikte, ne olduğunu aslında anlarsınız. Orada resmî ticaret yapılanların hepsi gözden geçirilsin resmî ticaret midir diye. Ha, o belgelerin hepsinin yüzde 90’ı sahte. Peki, bu sahteyken, bir Bakan da aracılık yapıyorsa, rüşveti de o sahte belge üzerinden transfer edip başka bir muhabir bankadan başka bir yere gönderiyorlarsa parayı buradan bulacaksın. Nereden bulacaksın zaten? Buradan bulacaksın parayı.

BAŞKAN - Bak, şey bile bu dediğini kabul etmedi.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - O kabul eder de sen kabul etmiyorsun benim dediğimi. Sen benim dediğimi öyle düşündüğün için başka bir yere çekiyorsun konuyu şimdi.

BAŞKAN - Yok, ben başka yere çekmiyorum. Ben diyorum ki: O ticaret usule uygun değil veya var, bizim konumuz değil, onun soruşturmasını İstanbul yaptı, o ticaretin içinde olanları da...

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ya, yeri geldiğinde İstanbul’un yaptığı soruşturmaya itimat etmiyoruz, yeri geldiğinde itibar ediyoruz.

BAŞKAN - Hayır, yetki onlarda. Biz ne yapacağız? O kişiler hakkında soruşturma yapılmış, bekliyor onlar da.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ya, biz belgeyi nereden bulacağız? Biz zaten daha adamların mal varlıklarına hâkim değiliz yani son gün gelmiş, mal varlığı yok.

BAŞKAN - Peki, tamam. Mesut Bey, buyurun.

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ya, orayı araştıralım demiyorum arkadaşlar zaten, oraya girseniz zaten çıkamayacaksınız ama araştırmak isteseniz de bir ayda bulunur.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Ama bu adamlar suçlanıyorlar.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Koyun beni oraya, ben nasıl bunu buluyorum, göreceğiz. Getirsinler belgeleri, bak nasıl buluyoruz. Konuyu bilen adam, neye, nereye bakacağını bilen adam bulur bunu, para transferlerinde bulur bunu yani, hepsini, açıkça ifade ediyorum bunu yani.

BAŞKAN - Bizim işimiz değil o, biz şu anda elimizdeki işe bakıyoruz.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Bizim işimiz bu, aslında bizim işimiz.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Hayır yani gelen paralar belli, bu kayıtta.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Belli, hangi paraların hangi banka hesaplarından kime geldiği orada belli, biz onu alamıyoruz ki.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Biz şununla bağlıyız: Meclisten elimize gelen olayla bağlıyız.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Bilal Bey, ben de onu söylüyorum. Yani burada, şimdi, biz o belgelere bağlı gitmeyeceğiz. Biz belge bulmak zorunda değil miyiz? Adam diyor ki... Mesela Rıza Bey dedi ya: "Ya, o orada yazıyor, o öyle değil orada yazan.” Biz o belgeye bağlı kalmaya çalışıyoruz. Diyorlar ki: “Onlar olmaz, onu paralel yaptı.” Tamam kardeşim, paralel yaptı.

BAŞKAN - Şunu anlayalım yalnız: Altın ticareti usulüne uygundur veya değildir, bunun soruşturmasını yapan İstanbul’daki merciler, eksik yapmıştır, fazla yapmıştır, biz oraya girecek durumda değiliz.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ben onu istemiyorum, ben diyorum ki: Halk Bankasından muhabir bankalara aktarılan paralarda bindelik oranların hangi bankalara nasıl transfer edildiğine bakmak lazım?

BAŞKAN - Halk Bankası işi de bizim işimiz değil, o da orada soruşturulan şey. Biz niye karışacağız Halk Bankası ne yapmış, usulüne uygun mu değil mi diye?

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - İyi de adam rüşveti nereden almış? Buradan almış.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Bir tane uçak meselesi var.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Bir tane uçak meselesi var, evet.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Ama yani dosyaya bakın, bu soruşturmada gelen bir tane.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Çok var çok.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Sizin dediğiniz gibi daha önce takibe takılmamış olabilir ama Hakkı Ağabey’in dediği gibi bizi ilgilendiren, dosyaya giren bir tane o Gana’daki uçak meselesi var. Siz diyorsunuz ki: “Bu defalarca olmuştur, şu olmuştur.”

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) -                     Hayır, mesele oradan kaynaklanıyor diyorum       yani altın

ticaretinin üzerinden rüşvet temini            var burada. Anlatabiliyor muyum? O bir                uçak da

yakalanmış ama bu iş çok büyük, rakamlar çok büyük yani.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Ama                    dosyada da bunun bilgi ve belgeleri olmadığı        için yani

bizi şu     anda bağlamıyor, hakikaten bu     insanları da suçlayamayız.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Mesela Halk Bankasından bu işle ilgili transferleri biz istesek belli olur. Bir tane İran’da başka bir muhabir banka daha var işin içerisinde, İran Merkez Bankasının parasını o muhabir bankaya aktarıyorlar.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Yani soruşturduğumuz bakanlarla ilgili dosyada bir tane bilgi, belge olsa dediğiniz doğru.

BAŞKAN - Başka yerlere girdik şimdi ya.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Nasıl başka yere girdik ya? Olur mu öyle şey?

BİLAL UÇAR (Denizli) - Dosyada yok yani bu suçlamalar.

BAŞKAN - Hayır, bu siyasal bir konu içerisine girdik.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Olmaz öyle şey, nasıl başka yere girdik, doğru yerlerden gidiyoruz zaten. Rüşvet de oranın üzerinden dönüyor çünkü rakamlar da oradan, bunlar küçük rakamlar ya.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Bu adamlar suçlanıyorlar, bakın ama dosya elimizde yani eğer olsa ki 10 uçak tespiti dediğinize katılırım ama 1 tane uçak tespiti var. Şimdi, olmayan şeyden biz bu adamları...

Yapılan operasyonlar bu memleketin parasını götürme işidir, kim ne dersen desin kardeşim. Bu işi bilen bir adamım, hepsini araştırdım. 100 milyar dolarsa bu mesele eğer, içeride 100 milyar dolarlık ticaret hacmi yaratılsaydı bu memlekette ilaç ticareti, bırakın ilaç ticaretini, diyelim ki biz ilaç üretemiyoruz...

BAŞKAN - Erdal Bey, iyi de şimdi bunların ne alakası var, ilaç ticareti falan?

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ama rüşvet oradan kaynaklanıyor, altını gönderme olayından kaynaklanıyor.

BAŞKAN - Sizin düşünceniz şu, siz diyorsunuz ki: “Ticaret şöyle yapılsa daha çok ihracat olurdu, daha fazla gelirdi.” falan. Bunların...

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Başkan, bak, yanlış anladın beni, diyorum ki: Oraya teşvik edildi, altınla ödemeye, altınlarla ödeme yapılırken de komisyona tabi tutuldu bu iş.

BAŞKAN - Altın ödeme işleri belki siyasi bir meseledir, bizim işimiz değil ki o. Yapılan işin içinde ne şekilde usulsüzlük, yolsuzluk var, biz bunu araştırıyoruz.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Var tabii, ben de rüşvet iddiasının oradan olduğunu söyleyen bir adamım, bindelik oranların oradan gittiğini söylüyorum yani.

BAŞKAN - Anladım da siz diyorsunuz ki: “Altına niye izin veriliyor, niye altın ihraç...” ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ya, bir tane uçak gelmemiş ki Türkiye’ye, kaç ton altın gelmiş. 1,5 ton, bir tane uçaktan bahsediyorsun, bir sürü uçak var bu işin içerisinde, uçan, giden, gelen altınlar var işin içerisinde.

BAŞKAN - Anladım da o başka bir şey.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ya, nasıl başka bir şey? Rüşvet buradan kaynaklanıyor. Nereden kaynaklanacak yani?

BAŞKAN - Bakan onları da söyledi zaten.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ama bunu bizim araştırmamız lazım. Olur mu öyle şey? Sorun da buradan kaynaklanıyor diyorum yani.

BAŞKAN - Olur mu öyle şey? Ya, Türkiye’den ne kadar altın gitti, ne kadar ihracat yapıldı, bu bizim işimiz değil.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Şimdi, bakın, sonuçta hepimiz yasamanın bir üyesiyiz. Siz yürütmedesiniz. Arkadaşlar, bunun önemli olduğuna inanıyorum. Bakın, aslında bahsettiğim konu oraya dayanan bir iş; altın ticareti meselesi ve transit ticarette yapılan -bence- yolsuzluklar meselesi, iddia buranın üzerinden yürüyor. Bununla ilgili eğer biz idare beyanında bulunursak bu işi açığa zaten çıkarırız ama sorun şuradan kaynaklanıyor: Bu memlekette onlarca milyar dolarlık altın ticaretini kim, niye petrol ve doğal gaz karşılığı İran’a vermeyi birilerine kabul ettirdi? Bakın, siz de yürütmenin birer üyesisiniz.

BAŞKAN - İsterseniz bunu soruşturma dışında konuşalım.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Bakın nereye dayanıyor ama.

BAŞKAN - Bu dosyamızın dışına çıkıyor Erdal Bey.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Hayır, şimdi Zafer Çağlayan...

BAŞKAN - Hayır ama burada biraz değişik bir konuyu konuşuyoruz.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Şimdi, bakın, transit ticarete aracılık yapma meselesi var bu işin içinde, altınla ödeme meselesi var. Eğer o uçaklara müdahil olunuyorsa, altını tekrar oradan oraya götürme meselesi var, buradan kaynaklanıyor. Burada aracılık yapılan, rüşvet alınan konular buradan kaynaklanıyor, binlik olanlar buradan geliyor zaten. Nereden gelecek ki bu büyük paralar? Bir yerden gelemez. Nereden gelecek? Buradan geliyor paralar.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Bahsettiklerim...

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ya o başka bir şey. Şimdi, kalkıp üzerine bir bin tane soru sorsanız da onların cevabının alınamayacağı bir ortam olduğu aşikar görünüyor yani veya özeldir, şudur, budur demek... Şimdi, biz kimseden bir şey dinleyemedik zaten, o görevin bize ait olduğunu düşünüyorum, o görev buraya ait. Şimdi, burada merak edilen bazı konularla ilgili konuların araştırılmasını isteyeceğiz yani bunlar önemli şeyler bence. Benim sorduğum soru: Metris’te Rıza Sarrafı ziyaret ettiniz mi? Bakılır, niye altı saat beklenmiş orada, dört saat beklenmiş, kim yapmış birtakım şeyleri, kim etmiş, bunları bizim araştırmamız lazım. Şimdi, Rıza Sarraf meselesi şundan kaynaklanıyor: Halk Bankasında

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Estağfurullah.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Ve sizlere teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun.

Burada her birinizin siyasi kimliklerinizi çıkarıp bir Soruşturma Komisyonu üyesi olarak sorduğunuz sorular konusunda hiçbir endişem yok. Birçoğunuzu eskiden tanırım. Sayın Büyükelçimle Paris’te bu Ermeni karar tasarısı Fransız Parlamentosunda oylanırken ben duyarlılık göstermiş, oraya gitmiştim. Kendileri buna çok yakın şahittir, birçok şeyde beraber olduk.

Rıza Bey’i ifade ettim. Erdal Bey zaten eski iş adamı, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi. Emre Bey, sizi de burada tabii tanıdım. Mesut Bey’i eskiden tanırım iş adamı olarak. Kendi grubumdaki arkadaşlarımı tanıyorum. Bu konuda benim samimiyetimi bilenler lütfen samimiyetime inansınlar ama karar sîzindir ve vereceğiniz karara da kesinlikle saygı duyacağım.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN - Biz teşekkür ederiz.

Buyurun.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sayın Başkanım, ben giderken hepinizin elini sıkacaktım ancak öyle bir usul yok dediler.

BAŞKAN - Ya, usulde yok da işte zaten karışık oturuyoruz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Ben de alışığım böyle gelen herkesle tokalaşmaya. Onun için tokalaşmış kabul edersiniz.

BAŞKAN - Tamam, biz öyle kabul edelim.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Yani, buradaki kabalığım olarak görmeyin.

BAŞKAN - Estağfurullah, yok, hayır, hayır.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun Erdal Bey.

Bir menfaat elde etme çabamız olmadığını ve de menfaat elde etmediğimizi size şerefim ve haysiyetimle burada tekrar temin etmek isterim.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Sayın Bakanım, o konuda bir şeyimiz yok. Sadece arkadaşlarımız açısından da tereddüdün giderilmesi açısından dedim.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Dosyada var bu efendim.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Tamam, peki.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Evet, Sayın Bakanım teşekkür ederiz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Ben teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Yazılı savunmanız neyse onu da alırız ayrıca.

Şu cevap istediklerimizi de çok kısa bir süre içerisinde...

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Vereceğiz efendim, tabii, memnuniyetle.

Sayın Başkanım, ben de zatıalinize ve Komisyon üyelerine tekrar tekrar teşekkür ediyorum sabırları için. Ama bu konuda son sözüm, bana inanmalarını kendilerinden istirham ediyorum. İnanırlar inanmazlar; bu, Komisyonun ve sizlerin vereceği bir karardır. Ama tekrar ifade ediyorum: Burada bir vicdan ve bir yaralama olmuştur. Ben en sonda bunu söylüyorum, isterseniz kayıtlara koymayabilirsiniz bile. Bu işin bana getirisi son dereceye gelmiş bir prostat kanseridir ve üzerimde böyle bir kötü miras bırakmıştır. Şu anda belimle ilgili çok ciddi, yataktan kalkamayacak bir hâlde olmama rağmen Komisyonun, sizlerin bugün karşısına gelip sizin sormuş olduğunuz sorulara samimiyetle, içtenlikle cevap vermeyi kendime bir vazife, bir görev olarak kabul ettim ve vermiş olduğum cevapları da ne olur bu şekilde kabul edin. Ama bu konu, 57 yaşına gelmiş biri olarak bizi, ailemizi, çocuklarımızı fevkalade ağır yaralamıştır. Bu konudan dolayı da yaşadığımız sıkıntıyı anlayışla karşılamanız...

Vermiş olduğumuz cevaplarda eğer kırıcı bir şey olduysa bundan da özür diliyorum sîzlerden.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Estağfurullah.

“Yasaya aykırı.” diyerek cevap vermiyorsunuz. Bu tabii ki sizin son derece tabii hakkınız ama şüphelerin giderilmesi adına Rıza Sarrafın diğer Bakanımızın çocuğuyla da ilişkileri, sizin kardeşinizle de ilişkileri yani Rıza Sarraf ve çevresindekilerin, şirketteki yöneticilerinin ilişkileri dikkat çekiyor. Siz banka üzerinden yapılan havaleyi kardeşinizin size olan borcundan dolayı aldığını söylüyorsunuz ve para aynı gün Rıza Sarrafın şirketinden transfer ediliyor. Dolayısıyla, dikkat çeken bir konu bu. Kardeşinizin, Rıza Sarrafın o Abdullah Habbani’yle ticari ilişkisinin boyutunu biliyor musunuz? Hani ne alıp satıyorlar acaba, bilginiz var mı? Çünkü Rıza Sarrafa da iş adamı olduğu için -ben de biliyorum birçok iş adamına yardımcı olduğunuzu- mutlaka ülke menfaatine ticaret yaptığı için yardımcı olmuşsunuzdur ama Abdullah Habbani gibi diğer şirketleri yönetenlerin ne iş yaptığını veya kardeşinizin iş ilişkisini biliyor musunuz?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bilal Bey, bu konuda savcılığa kardeşim soruşturma aşamasında ifadesini vermiştir, bu konuyla ilgili. Kendisi ifadesinde buna detaylı bir şekilde değinmiştir. O ifadeye bakmanız hâlinde nasıl olduğunu, neden olduğunu çok net bir şekilde görme imkânına sahip olacaksınız.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Hayır, en azından siz bunu ifade etmek ister miydiniz?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Yani benim ifade edeceğim konu bu.

Bakın, size şunu söylüyorum tekrar, bunu herhangi bir farklı psikoloji içinde söylemiyorum: Bu yapılan tamamıyla bir darbedir, bu yapılan tamamıyla önceden belirlenmiş, kurgulanmış bir senaryodur. Okudukça, detaylara baktıkça bunları görmek mümkün.

Yine, benim uzun savunmamda göreceksiniz ki burada adli kolluk görevlileri kendilerini -Sayın Başkanım çok daha iyi bilir bunu- savcı ve hâkim yerine koymuşlardır.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Elbette, ona denilecek bir şey yok.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bunların birçoğu polislerin, adli kolluk görevlilerinin ne amaçla yaptıkları belli olan, insanların yazmış olduğu kanaatlerle ilgili olarak bu düşünceler ortaya çıkıyor. Ben tekrar şöyle ifade ediyorum: Allah indinde de Allah önünde de bu konuda hiçbir suçumuz olmadığını, hiçbir kanuna, nizama aykırı bir işimiz olmadığını,

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Biraz evvel cevabını verdim Rıza Bey, tekrar tekrar aynı soruyu soruyorsunuz, ben de tekrar tekrar aynı cevabı veririm; benim vaktimden bir sıkıntı yok.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Başka bir soru...

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Hayır, ben de aynı cevabı vereceğim size.

Üçüncü şahısların kendi arasında geçen konuşmalardan bahsediyorsunuz, takipsizliğe uğramış olan bir dosyadaki kayıtlardan bahsediyorsunuz ve gayrimeşru bir şekilde ortaya konmuş olan kayıtlara eğer meşruiyet kazandırmaya çalışıyorsanız ben böyle bir çaba içinde olmayacağımı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben de teşekkür ederim.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyur.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Sayın Bakanım, hoş geldiniz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sağ olun Bilal Bey.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Şimdi, Sayın Bakanım bu 3 bakanımızla alakalı sizin, Egemen Bey’in ve Muammer Bey’in suçlandığı olayın direkt muhatabı Rıza Sarraf. Ve, izlemeler, dinlemeler belli bir dönemden sonra başlıyor; dikkat çekici. Ve, sizin başta söylediğiniz, diğer bakanlarımızda söyledi, bu toplanan delillerin, elde edilen “tapelerin hukuka uygun olup olmadığı mutlaka değerlendirilmesi gereken bir konudur, Komisyon değerlendirecektir. Burada ne sizi baştan mahkûm etmek doğru ne de “Suçsuzdur." demek şu anda doğru. Ama Meclis kürsüsünde akşama kadar söylenen şeyler hepimizi incitmiyor değil çünkü daha bizim görevimiz bitmedi. Ama burada hakikaten bazı şüpheleri gidermek adına benim sizden samimi olarak bir sorum olacak: Mesela, size kürsülerde her gün 50 kez söylenen şu kadar, işte, 50 milyon TL veya daha fazla, 250 milyon TL’ye kadar çıkan rakamlar, böyle her biri farklı farklı suçlamalar yöneltildi, aldığınız rüşvetler iddia edildi. Ama şimdi bakıyoruz ki burada sorduğumuz sorularda belli olaylar var. işte bu belli olaylardan bazılarına siz tabii ki

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Burada, o söz konusu para teslimatına ilişkin iddianın hemen akabinde, oğlunuzun size bir mesaj gönderdiği ve daha sonra sizi de tekrardan aradığı belirtiliyor, dosya kapsamında da bu var. Hatırlıyor musunuz oğlunuz size mesajla ne yazmış? Bu, özel bir bilgi, bilgi de vermeyebilirsiniz ama özellikle, bu iddianın hemen akabinde size bir mesaj atıyor, daha sonrada telefonla konuşmasında “Bir mesaj attım, bu mesajı gördünüz mü?” şeklinde bazı imalı beyanatlar geçiyor. Mesajın içeriğini hatırlıyor musunuz Sayın Bakanım?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Emre Bey, bakın tekrar söylüyorum, ben hukukçu değildim, onun için dersimi çalıştım, hukuk konusunda arkadaşlarımla çalıştım. Bahsettiğiniz kişi benim oğlumdur. Bu telefonla ilgili, "tapelerle ilgili de ben daha sonra avukatım vasıtasıyla konudan haberdar oldum. Benimle oğlum arasındaki konuşmayı dinlemeyle ilgili hukuku, Anayasa’yı çiğneyen insanların ortaya koymuş oldukları ucube bir şeyin sorusuna cevap vermeyeceğim.

Teşekkür ediyorum .

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Peki, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Rıza Bey...

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Sayın Bakan, 14/07/2013 tarihinde Rıza Sarraf ile Abdullah Happani arasında yapılan görüşmeden okuyorum: “Rıza Sarraf: Ağabeyinin hesabını aşağı yukarı biliyor musun? Abdullah Happani: Tam bilmiyorum, en son baktığımızda 2 milyon kusurdu galiba ama daha sonra ne yaptı? Rıza Sarraf: Türk lirası vardı ya 4 kusur. Abdullah Happani: 2 milyon kusur dolar yapıyordu, dolara çevirmiştik yanı 4 kusur Türk lirası var, evet. Rıza Sarraf: Ağabey, hesaplıyorduk yüzde 1 banka alıyor, binden 5 ona vereceksin, binde

3,4     öbürüne veririz diye...” Ondan sonra anlaşılıyor ki bu, sonra değişiyor, bu yüzde 0,4, yüzde 0,5 şekline çevriliyor ve sonunda yani bütün bu şeyleri topladığınız zaman, böyle bir 34 milyon euro kadar bir menfaat sağlandığı gibi böyle bir şey var buralarda, bir hesap var. Acaba ne diyorsunuz bunun için?

bunların bedellerini de ödediğinizi söylediniz. Tekrara gitmeme adına ben bu soruları yöneltmek istemiyorum. Yalnız, bir konu var, savunmanızın başından beri hep söylediğiniz “Bunlar komplo, bunlar kanuni değil. Bu suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Bunlarla ilgili hazırlanmış raporları kabul etmiyorum.” dediniz. Peki, özel bir soru ama bunlarla ilgili bir suç duyurusunda bulundunuz mu, bir mahkemeye müracaatlarınız oldu mu bu olaylar ortaya çıktıktan sonraki dönemde?

Teşekkür ediyorum.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Dedeoğlu.

Bu konuda avukatım vasıtasıyla gerekli müracaatlarımızı yaptık.

BAŞKAN - Osman Bey, buyurun.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Çok kısa bir şey eklemek istiyorum.

Biraz önce, avukat beyin tutanaklara geçsin diye söylediği konu aslında, önemli bir konu Sayın Başkanım. Yani, bu harita baz analizinde belirtilen tarihte 30/08/2013 günü saat 20.16 ve saat 20.17 sıralarında Mohammadsadegh Rastgar Salih Kaan Çağlayan’ın aynı adreste bulundukları tespit edilmiş bununla. Niçin 2 kişi değil de 1 kişi diye... Şimdi burada konuşmalardan o anlaşılıyor, onu şey etmek istiyorum. Yani, baktığınız zaman, Ankara’ya geldiklerinde Mohammadsadegh telefon ediyor: “Ağabey şimdi vardık, Murat’la beraberiz Ankara’dayız.” diyor. Daha sonraki konuşmalarda tekil şahısla konuşuyor: “Ben burada bekliyorum, kapıyı açmıyorlar, yukarıdayım, evdeyim, işiniz var mı, kendilerine söyleyecek bir şeyiniz var mı?” diyor. Dolayısıyla, birisi aşağıda beklemiş, birisi yukarıya çıkmış olacak; o kadar açık yani. Onu söylemek istedim, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Zaten “Kabul etmiyorum.” diyor.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Evet ama yani tutanağa geçtiğine göre ben de bunu tutanağa koymak istiyorum.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

işlemlerin bankacılık mevzuat ve teamüllerine uygun olduğu, bu hususlarda herhangi bir usulsüzlüğe rastlanılmadığı belirtilmiştir. Ayrıyeten, savunma dosyamızın içinde yerini almıştır. Halkbank Teftiş Kurulu aynen ki... Bunu ben istemedim, cumhuriyet başsavcılığı İstanbul’da yaptırdı. Halkbank zaten bana bağlı değildir, Halkbanka benim müdahil olmam söz konusu da olamaz. Halkbank bir başka bakan arkadaşımıza bağlıdır. Ama, Halkbankın bu konuda yapmış olduğu Teftiş Kurulu raporunda bunların hepsini çok net şekilde görme imkânımız olacak.

Teşekkür ederim.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Bir de çok merak ettiğim, sabırları da zorlamamak adına... Mal beyanınızı niye soruşturmadan sonra verme gereği hissettiniz de soruşturmadan önce bunu düzeltmediniz?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - 3628/10...

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Bakıyorum, 23 Ocak 2014 tarihinde mal beyanında düzeltmişsiniz, vermişsiniz. Peki, bunların alındığı zaman işte, saat olsun, diğer şeyler olsun bunları o tarihte...

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Emre Bey, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu 10’uncu maddesi çerçevesinde gereğini yaptı.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Peki, teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Mesut Bey...

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, hoş geldiniz.

Sayın Bakanım, sizlere isnat edilen konularla ilgili başta Başkanımız olmak üzere, bütün arkadaşlarımız merak edilen ve sorulması gereken soruların aşağı yukarı tamamını sordular. Bunlar neydi? Birincisi; saatti. İkincisi; piyanoydu. Üçüncüsü de bu havaalanında paranın transferiyle ilgiliydi. Siz bunlara cevap verdiniz, mal beyanında bildirdiğinizi ve arasındaki konuşmalarını biraz evvel diğer sorulara verdiğim cevapların birçoğunda olduğu gibi, aynı şekilde değerlendiriyorum ve bu şekilde olduğunu ifade etmek istiyorum. Ben ,hiçbir şekilde, hiçbir kimseden bir menfaat karşılığı bir şey yapmadım ve menfaat almam söz konusu olmamıştır. Bu konuda alnım çok açıktır Allah’a şükürler olsun.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum.

Son bir sorum var.

Şimdi, tabii Sayın Bakan açıklamalarında şöyle söyledi haklı olarak dedi ki: “Ben bir Ekonomi Bakanı olarak öncelikli görevlerimden bir tanesi, Türkiye’nin ihracatını artırmaktır, Türkiye’nin özellikle dış ilişkilerindeki ticaret hacmini yükseltmektir.” Ben burada tam bir şey sormak istiyorum: Özellikle, amacımız bu doğrultudaysa eğer... Şimdi aynı şeklide mesela, Rıza Sarrafla aynı işi yapan bazı şahıslar var, mesela, Taha Ahmet Alacacı isimli bir şahıs var, Türker Sargın isimli şahıslar var. Bu şahıslar da ticaret yaptıklarında Türkiye’nin, işte, ihracatını artırabilirler, Türkiye’ye cari açığını kapatmasında belki destek olabilirler. Ama, bunların ticaretlerini yapamamalarıyla veyahut da başka bir anlatımla olasılık içerisinde yaptırılmamalarıyla, kendilerini zorluk çıkartmalarıyla ilgili bir bilginiz var mıdır? Halkbankta neden işlem yapamamışlar? Halkbank, neden sadece Rıza Sarrafla bu ilişkinin içerisine girmiştir de başkaları noktasında Halkbank, bu şekilde herkese eşit mesafede davranma yükümlülüğünü bazı koşullarda yerine getirmemiştir ya da iddia bu doğrultudadır.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Emre Bey, bu sorunun muhatabı Halkbankası, ben değilim. Ama, biraz evvel konuşmamda çok net bir şey söyledim, dedim ki: “Ayrıca, ortada konuyla ilgili olarak savcılığın talebiyle Halkbank tarafından yapılan bir teftiş ve soruşturma bulunmaktadır. Halkbank tarafından aracılık edilen Iran ile ilintili dış ticaret işlemlerine ilişkin iddiaların 4 müfettiş tarafından incelendiği bilinmektedir.” Halkbank müfettişleri tarafından yapılan 22 Ocak 2014 tarih yani 17 Aralıktan sonra ve 114.006 görev kodlu raporda sahte belge kullanıldığı, komisyon oranlarının banka zararına olacak ve müşteriler lehine düşük tutulduğu, müşteriler arasında ayrımcılık yapılarak bazı müşterilerin iş ve işlemlerinin kasıtlı olarak engellendiği savlarının gerçek dışı olduğu ve yapılan

BAŞKAN-Yok, hayır.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bakın, ben o tarihte Bakınım. Size biraz evvel Anayasa maddesini okudum, Meclis İçtüzüğü maddelerini okudum. Kanunsuz, gayrimeşru yollardan nasıl elde edildiği belli olmayan bir konuyu, tapelerle beraber, konuşmalarla beraber soruyorsunuz. Gayrimeşru bir şeye meşruiyet kazandırma gibi bir anlayış içinde olmayacağım.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - O zaman ben şu açıklamayı yapmak zorundayım siz

böyle...

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Onun için, buna cevap vermeyeceğim.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Ya, o takdir sizin Sayın Bakınım, cevap vermeme noktasında takdir sizin de...

Şimdi, 10 no’lu klasör benim şahsi evrağım değil, bu Soruşturma Komisyonunun şu an klasörü. Soruşturma Komisyonu olarak 10 no’lu klasörün içerisindeki bir dökümden size bunu söylüyorum yani ben kenedi evraklarımın içerisinden bunu söylemiyorum.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Ben, biraz evvel konuşmamda söyledim, “Bunların derhâl imha edilmesi gerekir.” dedim. Bunlar tamamıyla yasa dışı, Anayasa karşıtı, hukuk dışı. Bakın, hukukun içerisinde kalmamız gerekiyor, hukuk hepimize lazım. Böylelikle elde edilmiş olan bu bilgilerle bu soruşturmanın yapılması, bunlarla yapılması tabii ki Komisyonun takdir hakkıdır ancak tekrar ifade ediyorum: Bunlar derhâl yok edilmelidir. Anayasa ve hukuka dayanarak bunu söylüyorum.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Bir şey daha sormak istiyorum: Özellikle bir komisyondan bahsediliyor, özellikle, bu İran’a yapılan, altınla yapılan ihracat, ithalattan dolayı bir komisyondan bahsediliyor. Bu komisyon konusunda sizin bir bilginiz var mıdır Sayın Bakanım? özellikle bu komisyonla alakalı şahsınıza herhangi bir ödemede bulunulmuş mudur? Şahsınız bu konuda herhangi bir menfaat temin etme yoluna gitmiş midir?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Emre Bey, hiçbir menfaat, hiçbir ödeme benim şahsıma söz konusu olmamıştır, bunu şiddetle reddediyorum. Üçüncü kişilerin kendi

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Emre Bey, üçüncü şahısların kendi arasındaki görüşmesi. Biraz evvel soruldu, ifade ettim, benim, konuyla ilgili hiçbir bilgim, ilgim bulunmamaktadır.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Peki.

Bir sorum daha olacak. Sizin, Muş’ta bir okul açılışınız var, Muş’ta bir okul açılışınız olmuş. Bu okul açılışına ulaşımınızı nasıl sağladınız Sayın Bakanım?

AVUKAT MUHAMMED HARDALAÇ - Ulaşımı?

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Evet, buraya ulaşımı. Buraya Zafer Çağlayan olarak giderken Rıza Zaraf ın uçağını kullandınız mı?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bunun soruşturma önergesiyle bir ilgisi var mı acaba?

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Hayır, Rıza Zarafla ilişkinizin boyutunu tespit açısından soruyorum, cevap vermeyebilirsiniz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Soruşturma önergesiyle bunun bir alakası yoktur, cevap vermeyeceğim.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Peki.

Özellikle bu okulun açılışından sonra dinlenen Rıza Zarafla aranızda geçen bir konuşma var. Bu konuşmada, okulun açılışıyla ilgili, okulun inşaatıyla ilgili defalarca Rıza Zaraf’a teşekkürlerinizi iletiyorsunuz, "Ondan Allah razı olsun.” diyorsunuz. Özellikle, diyorsunuz ki Rıza Zaraf’a: "Çok teşekkür ediyorum, bugün çok güzel bir tören oldu.” Ondan sonra, “Allah razı olsun.” diyorsunuz, o size “Allah gücünüze güç, kuvvet katsın.” diyor, defalarca bu şekildeki diyalog devam ediyor. Bu okul inşaatıyla ilgili olarak Rıza Zaraf m size bir desteği, size bir maddi katkısı olmuş mudur? Sizin ona bu şekilde teşekkür etmeniz, bu şekilde okul inşaatından dolayı şükranlarınızı sunmanızın altında ne neden yatmaktadır?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Şimdi, Emre Bey, Sayın Başkanıma da sormak istiyorum, bu konuşma, bu tapeler Soruşturma Komisyonu kurulduktan sonra Komisyonunuzun almış olduğu dinleme kararıyla alınan tapeler midir?

kapsamında Onur Kaya, Bakan Bey’in kardeşi, oğlu hepsi geldiler ve tanıklık yapmayacağını söylediler. Bu konuda özel bir çalışma, özel bir telkin olmuş mudur? Bakan Bey’in bu konuda bir tasarrufu var mıdır? Ben sorabilirim.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bana mı avukatıma mı soruyorsunuz?

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Size sordum.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bana soruyorsunuz. Siz hukukçusunuz Emre Bey, ben Mühendisim, eski bir iş adamıyım. Size tekrar ifade edeyim, hukuka bağlı kalarak, hukuk içinde gerekli haklarını kullanmışlardır.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Sizin bu konuda bir telkininiz var mıdır?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Telkinim yoktur, hukuk içinde kendi haklarını kendileri kullanmışlardır.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum.

Bir sorum daha var, özellikle şeyde geçen, az önce sizin bu gazetelerle ilgili şeyi söylediniz, bir savunmada bulundunuz, kimseyi aramadığınızı söylediniz. Şimdi, Muammer Güler’in Barış Güler’le arasında geçen bir diyalog var. Bu diyalogda Barış Güler diyor ki: ‘‘Bu arada şey, ben onu haber yapmak istiyorum diyen şahıs şeye çok intisaplıymış, Amerika’ya; acaba, hani onlar bizden bir şey rica ettiler, geçenlerde sonradan bir şey söylediler, bir not ilettiler, ben de kendisine ‘Ağabeyciğim, burada Akın Bey bize böyle bir şey yapıyorsa, biz de ona çok üzülürüm, siz onların alınmasına üzülürüm diyorsunuz.’ Beyefendi de bunların alınmasına çok üzülür." diyor. Muammer Güler oğluna cevap veriyor: "Onu söylemeye gerek yok, biz o topa girmeyelim oğlum, aman sakın ha.” diyor. Oğlu da: “Tamam, tamam.” diyor. Daha sonra Muammer Güler diyor ki: “O topa zaten Zafer Çağlayan girmiş, bizim, Akın’la bir şeyimiz olmaz.” diyor. Burada Muammer Güler direkt sizin isminizi veriyor bu konuda, özellikle hangi tarih olduğunu da söyleyeyim, 9 Ekim 2013 tarihindeki bir konuşmayla ilgili. Buradaki isimler de geçiyor. Burada, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in sizin isminizi verip kastettiği şey ne olabilir acaba?

ama ben buraya baktığımda ikisini de aynı şekilde görüyorum ve bu rastlantıyı neye bağlıyorsunuz Sayın Bakanım?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sayın Köprülü, öncelikle biraz evvel cevabımı verdim ve tüm samimiyetimle bunun cevabımı söyledim. Bu parayla ilgili konuda hiçbir şekilde ne ben ne ailem, hiçbir şeklide böyle yasa dışı bir şey gerçekleştirmemiştir, gerçekleştirmeyiz Allah’ın izniyle. Ancak, konuştuğum şeyi bir daha konuşayım, 2 kişinin geldiği söyleniyor. Diğer 2’nci kişi nerede, 2’nci kişinin sinyal bilgisi nerede? Benim sorduğum odur.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Şimdi anlıyorum dediğinizi, şimdi anlıyorum.

AVUKAT MUHAMMED HARDALAÇ - Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi için bir şey söyleyebilir miyim acaba?

Sayın Bakanımız vermiş olduğu ifadesinde şunu belirtiyor: havaalanında 2 kişinin görüntüsü tespit ediliyor fakat ev civarında Sayın Vekilimizin belirttiği gibi tek kişinin baz istasyonundan sinyali alınıyor. Sayın Bakanımız diğer kişinin nerede olduğunu soruyor. Biz bilmediğimiz için biz de Komisyonumuza soruyoruz.

BAŞKAN - Ha, 2 kişi gitti, birisi var, birisi yok ortalıkta.

AVUKAT MUHAMMED HARDALAÇ - Havaalanından geçerken görüntülü tespit... Biz de sizin kayıtlarınıza baktık, 2 kişi ve bir miktar paradan bahsediliyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Onun ne önemi olabilir?

AVUKAT MUHAMMED HARDALAÇ - Biz de onu söylüyoruz, bizim evimizin civarında sadece birinin sinyali var, öbürü nerede? Bu itham niye bize yöneltiliyor, niye öbür kişi takip edilmiyor? Biz bunu sormak istiyoruz, “Bu iddiayla hiçbir alakamız yok.” demek istiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Tamam anladım.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Şunu sormak istiyorum, özellikle bu konu benim dikkatimi çeken bir konu, merak ettiğim için öğrenmek istiyorum: Özellikle, dosya adamlarıyla beraber belli teşrikimesaide bulunmasını neye bağlıyorsunuz, bunun sebebi ne olabilir?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Emre Bey, bu yaptığınız bir yorumdur, buna bir şey cevap vermem söz konusu değildir.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Yani, bu konudaki, özellikle oğlunuzla ilgili telefon dökümleri, mesaj dökümleri, bunlarla ilgili yapılan tespitlerle ilgili ben yorum yapmıyorum, dosyadakini söylüyorum. Yani, bunları neye bağlıyorsunuz, o manada sordum?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Cevabımı verdim.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Peki.

O zaman bir soru daha sormak istiyorum. Tabii az önce de Osman Bey de sordu, Rıza Bey de sordu, ben biraz daha detaylandırarak sormak istiyorum. Şimdi, Orient Bazaar adlı iş yerinden çıkışın özellikle telefon dökümlerine, tape dökümlerine ilişkin şeyleri var. Evet, tape dökümlerini diğer fiziki takibe ilişkin somut delillerle de desteklenmesi gerekiyor. Buna ilişkin belli fotoğraflar var. Bu fotoğraflara baktığımız zaman bu fotoğraflarda söz konusu çanta içerisinde gerçekten eurolar, dolarlar ve Türk liralarının olduğu havalimanındaki X-Ray cihazında çekilen fotoğrafla belli. Bu fotoğrafın devamında özellikle tape kayıtlarına da baktığımız zaman oğlunuzla bir irtibatın kurulmaya çalışıldığı, bu irtibatın kurulduğu, adres konusunda belirli tereddütlerin oluştuğu, bu adres konusundaki tereddütün de giderildiğini anlayabiliriz -"Anlayabiliriz” diyorum, kesinlik söylemiyorum- ama en nihayetinde daha sonra hayatın olağan akışına ters olacak bir şekilde, sizin savunmanıza ters olabilecek bir şekilde dediniz ki: “Sinyal kayıtlarında sadece oğlumla ilgili sinyal kayıtlarına bakılmış.” Ama ben burada bakıyorum, sinyal kayıtlarında Muhammed Rastgar’ın da, oğlunuzun da aynı sinyal kaydından, baz istasyonundan geldiği gözüküyor. Siz dediniz ki: “Sadece bir tanesinin almışlar.” Oysa, burada harita baz analizine bakıyorum, Muhammed Rastgar’ın bahse konu ikamette bulunduğu saat 20.16, Salih Kaan Çağlayan’ın ikametinde bulunduğu saat 20.17, ikisi de aynı bazdan sinyal veriyor. Yani, dolayısıyla, siz “Sadece birinin alınmış.” dediniz

Piyanonun bedelinden bahsediliyor buradaki şeylerde, bizim elimizdeki fezlekenin içinde.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Cevabını verdim biraz evvel.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - 37 bin diye bir rakam söyleniyor ama cins olarak belli değil, nedir bunun şeysi, birim?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - 40 bin euro olarak nakden ödedim efendim.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) -40 bin ne parası Sayın Bakan?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - 40 bin euro. Biraz evvel cevapladım bunu. OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Bir defada ödediniz, taksit değil yani bu. MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Evet, bir seferde.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Peki, teşekkür ederim.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Emre Bey, buyurun.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Bakanım, hoş geldiniz öncelikle.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sağ olun Emre Bey, teşekkür ediyorum. EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Şimdi, tabii, ben şunu sormak istiyorum, sizin az önceki savunmanızda geçen bir bölüm vardı, dediniz ki: “Ekonomi Bakanı olma vasıtasıyla mutlaka ki ticaretin içinde olan insanlarla ithalat, ihracat yapan insanlarla Bakanın görüşmesinde bir sıkıntı...” Yani, bence de olmaz, genel hatlarıyla görüşülmesinde, iş ilişkileri çerçevesinde görüşülmesinde.

Ancak, merak ettiğim, Rıza Zarrafın adamlarıyla, Rıza Zarrafla beraber çalışan kişilerle oğlunuzun, kardeşinizin veyahut da özel kalem müdürünüzün bu kadar samimiyeti artırmış derecede görüşmesi, birbirlerine mesajlar yazması, özellikle oğlunuzun Rıza Zarafın yakın onu nasıl izah ediyoruz yani buradaki takip, teknik takip şeyi gösteriyor, diyor ki: “Bak, ben burada bekliyorum, kapıyı açmıyorlar, dokuz dediler, sekizi on geçiyor.” “10’uncu kata gideceksin, aynı apartmanda 10’unucu katta ayrı evdir. Sor, Kaan’ın evi hangisi."

Şimdi, bir daha bunun bir üzeninde duralım isterseniz Sayın Bakan. Yani bu para ne parası, niye gidiyor, nereye gidiyor, nasıl gidiyor?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Efendim, bakın, biraz evvel bu sorunun cevabını verdim, aynı cevabı tekrarlıyorum, aynı cevabı, gene biraz evvel yine vermiş olduğum cevabın dışında söyleyeceğim bir şey yok.

Paraya el konulması konusu, tabii ekonominin içinde, ticaretten gelen birisi olarak bildiğimiz bir konudur. Ama burada neden suçüstü yapılıp el konulmadığı konusundaki ifadeyi yapıyorum ve bununla ilgili cevabım biraz evvel Sayın Türmen’in, Sayın Başkanın sorusuna verdiğim cevapla aynıdır efendim, farklı bir cevabım yok.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Peki.

Sayın Bakan, bir de saate dönelim isterseniz. Şimdi, bu saat 300 bin İsviçre frangı fiyatında, yaklaşık 700 bin Türk lirası yapıyor. "Ben bunu elden, nakden verdim.” diyorsunuz. Bunu elden vermek için... Bir kere Türk lirası olarak mı verdiniz, döviz olarak mı verdiniz saatin bedelini, Türk lirası olarak mı ödediniz, döviz olarak mı ödediniz?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Döviz olarak ödedim.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Döviz alım bozdurma belgeniz var mı, döviz alım belgeniz?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Hayır, kardeşimden aldım.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Efendim?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Kardeşimden aldım.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Kardeşinizden aldınız.

Herhangi bir banka hareketi ve kaydı yok yani?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Mal bildirimimde mevcuttur.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Mal bildiriminizde mevcut.

 

söylüyorum- ikinci şahsın nerede olduğu ve kim olduğu bilgisine ise yer vermemeleri gibi tespit ve olgular karşısında şimdi ben soruyorum, diyorum ki: Niçin suçüstü yapılıp paraya el konulmamış? Bu şahısların kimlikleri tespit edilmemiş? Neden Ankara’da iki şahıs da her türlü polisin imkânı varken takip edilmemiş? Ve ikinci şahıs nerededir?

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu sorununun cevabını veremezler. Bakın bu iddiaların tamamı düzmece ve önceden kurgulanan bir senaryonun parçasıdır. Tekraren şunu ifade etmek istiyorum: Söz konusu para, ne bana ne aileme gelmemiştir ve bizimle de hiçbir ilgisi yoktur.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Osman Bey, buyurun.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Hoş geldiniz Sayın Bakan.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sağ olun Sayın Büyükelçim.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Şu para konusuna biraz daha devam etmek istiyorum, Razı Bey’in sormuş olduğu.

Şimdi, burada fiziki ve teknik takiple tespit edilmiş bir durum var, fotoğraflar var, dinleme var, dinlemeden ziyade gözlem var. Orada şöyle konuşmalar oluyor: 30/8/2013’te Rıza Sarraf ve Mohammadsadegh Rastgar Shıshehgarkhaneh konuşmasında, diyor ki: “Kutu olmadı, iki tane valizdir; çoktur biliyorsunuz, bir tane valiz bir tane de sırt çantasıdır.” “Eurolar şeydir, Zafer Bayramı’dır. Euro koydun mu?” Mohammadsadegh: “2 tane euro, 2 tane dolar,

1,5     TL.” Rıza Sarraf: "Onu bulacağım, sen git. Her zaman ki çocuktur.” “Ha, oysa sorun yok.” “Aynı çocuktur.” “Tamam.” Oradan Ankara’ya iniyorlar. Binerken sizin söylemiş olduğunuz şekilde x-ray cihazında içerisinde para olduğu görülüyor, paralar tespit ediliyor. Ama bunların tutuklanması yahut paraya el konulması için bir gerek var mı, ondan çok emin değilim, yani Türkiye’de para taşımak yasak değil. Parayla bir işlem yaptığınız zaman, o işlemde kaynak göstermek zorundasınız ama kaynak göstermeden parayı bir yerden bir yere götürürken tutuklamak veya paraya el koymak gibi bir gerek olduğunu ben düşünmüyorum. Onun için,

 

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Telefon kayıtlarından okuyorum.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Hayır, hayır, siz söylemiyorsunuz yani.

BAŞKAN - Sayın Bakan, ben kısaca onu, biraz dağıldı.

Yani, sizin oğlunuzun evine kadar bu paranın geldiği iddia ediliyor, polis kayıtlarında var bu, takip edilmiş. Havaalanında da bu paralar açılmış, sayılmış, kayıtlı, görülüyor. Ve adres de sizin oğlunuzun adresi olarak gösteriliyor.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Hayır, söylüyor bir de zaten telefonda Mohammadsadegh Rastgar Shıshehgarkhaneh.

BAŞKAN - Olay bu, yani iddia edilen olay budur.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - İzin verirseniz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - “Numarasını söyleyin, evi tam bulamadım." diyor Mohammadsadegh Rastgar. Rıza Sarraf: “Sor, Kaan’ın evi hangisi.” diyor. Yani, paranın kime götürüldüğü çok belli. Bu konuda acaba ne söylemek istersiniz?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Şimdi, yine bununla ilgili biraz önce söylediğim cümleleri söylemekle beraber, hem üçüncü şahısların kendi arasındaki konuşmalarından, gayrimeşru bir tapelerden bahsettiniz, bir de kovuşturmada takipsizlik almış olan bir olaydan bahsediyorsunuz.

Ancak, bu olayda, benim de bazı konularda tespitim olduğu için, bunları sîzlerle paylaşmak adına ifade etmek istiyorum. Ben, bu konuyla ilgili avukatım aracılığıyla bir inceleme yaptırdım. Havaalanında x-ray cihazında bir miktar para ve iki şahısla ilgili bir görüntülü tespit yapıldığını öğrendim. Ancak, tespiti yapan adli kolluk görevlileri, paraya el koyup şahısları yakalama imkânları varken yakalamamaları, kimliklerini dahi tespit etmemeleri.

Yine, oğlumun Ankara’da oturduğu 14 katlı 45 daireli apartmanın kapı numarasına kadar bilen adli kolluk görevlilerinin, bu kişileri Ankara’da da teknik araçlarla izleme imkânları varken izlememeleri. Daha sonra da, o şahıslardan birinin, benim oğlumun evi civarında sinyal bilgilerine ulaşıldığını belirlemelerine yer vermelerine rağmen -altını çizerek

Şimdi, şunu söylemek isterim ki, gayrimeşru bir şekilde ortaya konulan bu kayıtlar, üçüncü şahısların kendi arasında olan konuşmalara bir meşruiyet kazanma gibi bir çaba varsa bu çabayı ben yapmayacağım, bunların tamamını reddediyorum.

Diğer taraftan, bakın, yine bu belirtmiş olduğunuz tüm hususlar, tekrar aynı noktaya dönüyorum, 16 Ekim 2014 tarihli, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararında kovuşturmaya yer olamadığına dair karar verilmiştir, bunu özellikle tekrar tekrar belirtmek istiyorum.

Sayın Başkanım, eğer, bu konuda sorular bu çerçevede gelir ise seve seve cevaplamaya hazırım.

BAŞKAN - Hayır, soruları sorarlar da, siz istediğinize cevap verirsiniz, istediğinize vermezsiniz, o sizin hakkınız.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Hayhay, peki efendim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Peki Sayın Bakan, bir de dikkatimi çeken şu var, 2 milyon dolar, 2 milyon euro ve 1,5 milyon Türk lirasının götürülmesi var. İşte, o da Abdullah Happani ve Rastgar Shıshehgarkhaneh arasında konuşuluyor önce, yani Rıza Sarraf söylüyor bunu. Arkasından, “Efendim, nasıl götürülecek? Diyor ki: “Rastgar Shıshehgarkhaneh götürecek.” "Ayakkabı kutusu olmaz, valizle gitmem lazım.” “Kaç tane ayakkabı kutusuna koyacağız?” filan. Ondan sonra, 30/8/2013 tarihli kayıtta, Rıza Sarraf: “Eurolar şeydir, Zafer Bayramıdır. Euro koydun mu?” diyor Mohammadsadegh Rastgar Shıshehgarkhaneh’e "Tamam, tamam.” diyor Mohammadsadegh Rastgar Shıshehgarkhaneh ve bunlar efendim Kaan Çağlayan’ın evine götürülüyor.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bunu siz mi diyorsunuz, öyle iddia mı ediliyor?

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Bu şeyde var, kayıtlarda var.

BAŞKAN - İddia böyle.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Ha iddia, siz demiyorsunuz değil mi?

BAŞKAN - Kayıtlarda böyle.

 

RIZA TÜRMEN (İzmir) - İfadesi var bizde de “Ona satıyorum.” dedi.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Tamam o zaman.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bizimle hiç alakası yok ve soruşturma önergesiyle de ilgisi yok bunun, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Sayın Bakan, bir şey var burada, telefon konuşmalarında ilginç bir konuşma var. Abdullah Happani’yle Rıza Sarraf arasında yapılan konuşma. Bu 6/04/2013 tarihinde başlıyor ve Rıza Sarraf: “Tamam mı, euro olarak? Aldıklarımızda bir 10 kâğıt fark var.” diyor. Abdullah Happani: “10 kâğıt fark olur mu ağabey yani mümkün mü?” “işte ağabey, sizin yazdığınızdan, ben 10 daha aşağıya aldım.” diyor Rıza Sarraf. Ondan sonra aramaya başlıyorlar bu 10 milyonluk fark nereden kaynaklanıyor? Rıza Sarraf: "Şöyle var mesela Süleyman’a vermişiz belki ona geçmişizdir.” filan, ondan sonra Abdullah Happani: "Saatçi Yusuf filan olmasın?” diyor. “Yok, yok, onu çıkardım ben.” “Ağabey                                                                                           hangi       tarihte

adama     ne göndermişiz bunu biliyoruz.” diyor. "Kimle gönderdik: İşte Ümit’le          gönderdik.”

deniyor. “Ümit’in götürdüğü iki tane 700 bin para var.” diyor, ondan sonra Ümit’le konuşuyorlar, Abdullah Happani konuşuyor Ümit’le: “Kaç defa gittiğini hatırlıyor musun Ankara’ya?” Ümit: “Ben dört defa gittim, miktarlar ilk baş 500.” diyor. “Evet.” “Bir 800 vardı, iki tanesini hatırlıyorum, gerisini hatırlamıyorum yani gerisinde çünkü şey vardı, işte karışık paralar da vardı, 550 miydi, 300 küsur muydu, böyle bir şeyler daha vardı.” diyor filan. Bu paralar nedir Sayın Bakan, bir bilginiz var mı?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sayın Türmen, ben sizi Sanayi Odası Başkanlığımdan tanırım. Siz, çok yüce bir kurumda görev yaptınız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde. Ben, sizinle zannediyorum çok fazla görüşmedik, bir iki kere karşılaşmışadır. Sizi o zaman da saygıyla hep takip etmişimdir. Dolayısıyla, siz, zatıaliniz, Türkiye’nin meselelerini yurt dışında, Avrupa insan Hakları Mahkemesinde savunma görevini üstlenmiş olan bir yargı mensubusunuz.

BAŞKAN - Piyano ne kadar? 40 bin?

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Ne zaman verdiniz bu mal bildirimini, merak etmiştim

de?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Biraz evvel ifade ettim, o soru soruldu, cevap verdim ona Emre Bey.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Ocak ayında mı?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - 1628’e 10 çerçevesinde.

Teşekkür ederim, sağ ol.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Şimdi, bu saat meselesi efendim, tabii tek bir saat değil, bu baktığınız zaman birçok saat var, efendim 28 Ocakta verilen bir saat, bir 11 Şubatta... Hepsi Yusuf Tutuş aracılığıyla verilen saatler bunlar. 25 Şubatta Galeria Sami Yusuf Tutuş, 5 Martta gene Galeria Sami Yusuf Tutuş, 19 Martta filan. Böyle bir çok saat var aslında size verilmiş, bu doğru mu efendim?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bana verildiğiyle ilgili bu kayıtlardan bilgim yok ancak şunu ifade ediyorum, Komisyonun huzurunda: Ben, bedelini ödediğim saat dışında, bedelini ödediğim piyano dışında hiçbir hediye almadım, ihtiyacım da yok şükür olsun.

BAŞKAN - Efendim, onu ben de anlayamadım da Yusuf Tutuş saat...

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Burada Yusuf Tutuş’la ilgili şeyde...

BAŞKAN - Hayır, hayır o Rıza Zarrafa senede...

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Rıza Sarrafın oradayken yaptığı...

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Kendi sattığı saatlerden bahsediyorum, ben gazetede öyle okudum.

 

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Evine yemeğe gidip gitmediğiniz...

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Vermiş olduğum cevap bu şekildedir efendim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Peki, efendim.

Rıza Sarraf size piyano hediye etti mi?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Piyano konusu da konuşuldu, bu piyano, tarafımdan satın alınmıştır, bunun bedeli de ödenmiştir ve yine muhatap savcılık sorgusunda bunun bedelini benden tahsil ettiğini ifade etmiştir, bu mal bildirimimde de gösterilmiştir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Peki, efendim.

Şimdi, gerek piyanonun bedeli gerek saatin bedeli -ki saat işte aşağı yukarı ne kadar- 700 bin Türk lirası civarında, bunun bedelini nasıl ödediniz Sayın Bakan? Banka havalesiyle mi ödediniz, elden mi verdiniz, nasıl ödediniz bedelini?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bu, mal bildirimimde belirtilmiştir. Biraz evvel ifade ettiğim gibi şirket hisselerini devrettiğim kardeşimin bana yapmış olduğu ödemeyle saatin ödemesini yaptım ve bu da mal bildirimimde çok net bir şekilde görülmektedir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Pardon, anlamadım. Ya bu banka havalesiyle mi oldu efendim?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Nakit, elden ödedim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Yani gerek piyanoyu gerek saati?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Her ikisini de.

Piyanoyu da, yine onu da söyleyeyim: Hanımımın şahsi 47 bin eurosunun 40 bin eurosuyla ödedim, onu da ifade etmek isterim, o da yine mal bildirimimde var tabii.

 

konuyla ilgili, özel kalemimle müşahhas bir talimat verip vermediğim konusunu size tüm samimiyetimle ifade etmek isterim ki hatırlamıyorum.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Bunu sorduk yani kendisi de teyit ettiği için söyledim bunu yani kendisi teyit etti, yanlış hatırlamıyorsam teyit ettiğini biliyorum konuyla ilgili.

Şu aklıma takıldı bir yerinde, Metris’te Rıza Zarraf ı ziyaret ettiniz mi hiç?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Ben Metris’te oğlumu ziyaret ettim.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - öyle mi, peki benim başka sorum yok.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Rıza Bey, buyurun.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Hoş geldiniz Sayın Bakan.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Hoş bulduk sağ olun Rıza Bey.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Efendim dediniz ki: “Ben pek çok iş adamıyla zaten tanışırım.” Rıza Sarraf, tabii sizden çok daha küçük bir iş adamı yaş bakımından.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Nasıl, anlamadım?

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Rıza Sarraf, yaş bakımından sizden küçük bir iş adamı. Siz, Rıza Sarrafın evine yemeğe gittiniz mi hiç?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Şimdi, öncelikle şunu ifade edeyim: Bunlar tabii, soruşturma önergesinde yer alan bir husus değil, öncelikle bunu ifade etmek isterim. İkincisi: İş adamlarının yaşının küçük olması, büyük olması...

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Hayır yani...

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - ...yani ben iş adamlığı yaptığım sürece böyle bir şeyi hatırlamıyorum. Dolayısıyla soruşturma önergesinde olmayan ve yapılan yorumlara cevap vermeyeceğim, özellikle bunu ifade etmek istiyorum.

 

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Fatih Karaca benim arkadaşımdır, bu konuyla ilgili bir görüşmem olmamıştır.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Rıza Sarrafla Egemen Bağış da dâhil olmak üzere toplantılar yaptınız mı?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Hayır.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Yapmadınız. Onur Kaya’nın birtakım şeylerinde vardı bu, olmadığını iddia ediyorsunuz öyle bir şeyin değil mi?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Şu anda hatırlayamıyorum tabii, üzerinde çok zaman... Bir de şunu söyleyeyim Erdal Bey: Biraz evvel benim özel kalemimle ilgili soruyu da sordunuz ona da olsun diye söylüyorum. Şimdi, ben bu altı buçuk yıllık bakanlık süresince dört buçuk yıl Devlet Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı yaptım ve çok uzun yurt dışı seyahatleri gerçekleştirdim ihracatçılarla birlikte. Gerek iş adamlığım gerek bu biraz evvel bahsettiğim oda başkanlığı, TOBB başkan vekilliği, bir de yapmış olduğum bakanlıklarımın görevi vesilesiyle size ifade ettiğim gibi çok iş adamı tanırım. Ben sekiz yaşında piyasada çalışmaya başladım yani binlerce derken de onu kısıtlayarak söylüyorum. Ülkemin çıkarları doğrultusunda iş adamlarımın gerek bana gerekse Bakanlığıma intikal edilen sorunlarıyla ilgilenmiş biriyim, yapım budur ve ayrıca sorunların çözümü için de özel kalemime, çalışanlara yasal çerçeve içinde inisiyatif tanıdım. Yasal çerçeve içinde onlar da, benim özel kalemim iş adamlarının sorunlarıyla ilgili gerekli çalışmayı yapmışlardır.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Orada şey var, mesela Gümrük Müsteşarının burada da teyit ettiği bir şeydi, kendisiyle konuşmalarını teyit etti, sizin bilginiz var mı o konuyla ilgili?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bakın bu konu, üzerinden çok zaman geçmiş olan bir konu, maalesef ben bunu basından da okudum yani şu anda benim bu

 

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Sayın Savcım, ben de birazcık öğrendiğim için söylüyorum bunların hepsini.

BAŞKAN - Öğren.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Öğrendim işte, müşteki olan adam itiraz etti.

BAŞKAN - Edebilir tabii canım, herkes her zaman itiraz edebilir.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Etti şu anda, yine davalı olmasıyla ilgili itiraz etti zaten, o yüzden tanıklıktan çekilmedi mi adam? Çekildi, o davayı göstererek çekildiler.

BAŞKAN - Takipsizlik kararı kesinleşti denirse de değiştirilebilir...

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Hayır, hayır, bakın, şöyle bir durum var: Şimdi, bakanların birinci derece akrabalarının çekilmesinden daha doğal bir şey yok zaten çekilebilirler. Akrabası olmayanlar neyi aslında dayanak gösterdiler?

BAŞKAN - Şüpheli olduklarından.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - O kadar işte yani konu da o. Konu da o yani başka bir şey değil konu, konu da bu.

MUSTAFA AKIŞ (Konya) - Takipsizlik kararı kesinleşse de çekilebilir.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - öyle mi?

BAŞKAN - Tabii canım, onun kesinleşmiş diye bir şeyi yok onun.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Yahu bu nasıl olur, yapmayın ya, neyse yani vermeyince iş sıkıntı.

BAŞKAN - Devam ediyoruz, evet.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Peki, bu Fatih Karaca’yla ilgili Rıza Zarraf aleyhine haber çıkmaması noktasında herhangi bir görüşmeniz oldu mu?

TBMM

Tutanak Hizmetleri Başkanlığı

Komisyon: 9/8          Giriş: 14.40      Tarih  :  04/12/2014      Stenograf: Akay Kayıt: Soruşturma Sayfa: 22

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Biliyorsunuz her 2 kişi de bu soruşturmada şüpheli sıfatıyla bulundular ve haklarında takipsizlik kararı verildi. Onlar gerekli açıklamaları orada yapmışlardır diye düşünüyorum.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Bize yapmadılar ama yani sonuçta takipsizlik kesinleşmediği için de tanıklıktan çekilme haklarını kullandılar. Sizin bilginiz var mı diye sordum sadece yani onlarla ilgili değil de sizin bilgi dâhilînizde bir konu var mı diye?

AVUKAT MUHAMMED HARDALAÇ - Efendim tutanaklara geçmesi için söylüyorum, çok affedersiniz, takipsizlik kararının kesinleşmemesi diye bir şey söz konusu değil.

BAŞKAN - O ayrı, o bizim düşüneceğimiz işler. Hayır, hayır, bir saniye...

AVUKAT MUHAMMED HARDALAÇ - Bizle alakalı değil de tutanağa “kesinleşmedi” diye geçmesin diye belirtiyorum, özür diliyorum. “Kesinleşmedi” diye bir karar, bir şey geçiyor, hani kesinleşmemesi gibi bir şey söz konusu değil.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - İtiraz usulü yok mu takipsizlik kararında?

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Hayır, konumuzla da alakası yok zaten yani ben şey olsun diye söylemedim ki zaten yani mevzu bahis olsun diye de söylemedim. Hayır onun konuyla alakası da yok zaten, ya ben onu konu olsun diye sormadım zaten.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Ben cevabımı verdim, buyurun.

BAŞKAN - Ben size bir şey söyleyeyim, şimdi burada savcı var onu dinleyin siz.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Buyurun.

BAŞKAN - Takipsizlik kararı her zaman kaldırılabilecek bir karardır, yeni bir delil ortaya çıktığı andan itibaren üç sene de geçse, beş sene de geçse zaman aşımı doluncaya kadar kaldırılabilir yani onun öyle bir yapısı vardır.

 

TBMM

Tutanak Hizmetleri Başkanlığı

Komisyon : 9/8____ Giriş : 14.40    Tarih  : 04/12/2014____ Stenograf: Akay Kayıt: Soruşturma Sayfa: 21

Iran Merkez Bankasının Halk Bankasında bir hesabı olduğunu biliyoruz, siz de biliyorsunuz herhâlde.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Teftiş Kurulu Raporu’nda var bu tabii.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ben onlara tam ulaşamadım, ulaşsam ondan bakardım bazı şeyleri. Ben o yüzden size soruyum. Ben onlara ulaşamadım yani.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Yok, bu, cumhuriyet başsavcılığında yapılmış, aslında dosyaya da girmiş diye düşünüyorum.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Var mı sizde hepsi?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Yazılı savunma ekinde var, bunların hepsini size veriyoruz.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Tamam, oradan bakarız ona.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Yani, bu konu çok geniş ve ayrıntılı bir şekilde, biraz evvel benim konuşma sunuş metnimde de vardı, 4 müfettiş tarafından incelenmiş ve bu konuyla ilgili rapor yapılmış cumhuriyet başsavcılığının isteği üzerine.

AV. MUHAMMED HARDALAÇ - Sayın Başkanım, bu konuya yazılı savunmamızda da yer verdik, eklerinde de bu raporun ilgili bölümlerinde yer verdik.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Zaten, o zaman biz bunu kendi aramızda ancak konuşabileceğiz. Yani, konuya açıklık getirmek açısından ve konuya nereden bakılması gerektiği açısından kendi aramızda o zaman konuşacağız.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Hepsi var bunların, hepsi var Erdal Bey.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Peki, özel kaleminiz Onur Kaya geldi gerçi buraya ama yani sonuçta bir başka soruşturmada kendisi sanık pozisyonunda olduğunu söylediğinden, ifade de vermedi bu konularla ilgili. Özel kalemlerinizden Onur Kaya ve Mustafa Behçet Kaynar’ın Rıza Zarraf adına başka kurumlardan randevu aldıklarından haberiniz var mıydı?

kazancının üst düzeyde olacağını düşünen bir insanım, ayrıca Türkiye’deki imalat sektörüne getireceği dinamizm inanılmaz olur. Ben bu noktadan bakıyorum konuya zaten. Öbür türlü diğer ülkelerdeki ambargo delme şeklini gösterenlerin çoğu üçüncü dünya ülkeleri. Yani, Türkiye o noktada öyle ülkeler içerisine anılan bir ülke de değil. O yüzden, merak ettiğim için sordum. Niye o yöntem deneniyor da iç piyasayı hareketlendirecek, bu kadar ihracat yapılacak bir konu denemiyor, altın neden gönderiliyor? Bu, bence önemli konulardan birisi.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Ben size ilaç ve gıda konusundaki işte bahsettiğim o konuşmaları sizinle beraber oturup hep beraber, isteyen dileyen arkadaşlarımla konuştuğum zaman bu sorunun cevabını da orada çok...

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Peki, bununla ilinti bir şey daha söyleyeyim mi o

zaman.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Erdal Bey, biliyorsunuz, sanayiden, üretimden gelen bir insanım.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Biliyorum.

BAŞKAN - Bunu geçtik, devam edelim.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Onu geçiyoruz, o zaman şöyle bir durum var: Rıza Zarraf ticaretine baktığım zaman ben bazı belgeleri gördüm işin açık tarafı. Gemilerle getirilen, transit ticaretle ilgili buğday meselesi var birinde. Dubai gibi bir yerden niye buğday getirilir? Gemi kapasitelerine baktığım zaman da o kadar buğdayı getirebilme imkânı olmayan gemilerle nasıl getirilir ve Türkiye’de -bununla ilgili olarak- buğday neden Dubai üzerinden getirilip transit ticareti yapılır? Bu, başka bir merak konusu.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bu konuyla ilgili olarak, Bank Asya’nın Teftiş Kurulu Raporu’nda, dosyasında siz bu sorunuzun cevabını bulacaksınız.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Peki, tek tek gidelim, tek tek soruyorum bunların

hepsini.

 

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Şimdi, öncelikle, Sayın Aksünger şunu ifade edeyim: Benim, tabii, görevim Türkiye’nin ihracatını artırmaktı, Türkiye’nin dış ticaret açığını azaltmaktı ve bu vesileyle de cari açığı azaltmak, yine bu vesileyle Türkiye’nin üzerindeki dış ticaret açığından kaynaklanan dışardan alması gereken dövizlerin, borçların faizinin düşürülmesi. Her bakanın görevi budur, benim özel görevim değildi bu. Bu konuyla ilgili geniş, detaylı bilgiler Halk Bankası raporu da olmak üzere biraz sonra avukatım tarafından yüce Komisyonunuza sunulacaktır çünkü çok uzun bir konu. Ancak, Sayın Başkanım, uygun görürseniz ben bilhassa İran’la ilgili konuyu ve yapılan ticareti ve bunun Türkiye’ye ne getirip ne götürdüğünü, Zafer Çağlayan’ın neden bu konuyla ilgili yargılandığı aslında sizlerle özel bir şekilde görüşmek isterim tüm Komisyon üyeleriyle bir başka gün, ne zaman arzu ederseniz. Benim size yapmış olduğum açıklamalarla ilgili, bugün onlarla ilgili detaya girmeyeceğim çünkü çok uzun. Diğer taraftan, zaten dosyamızın içinde de ki yaklaşık 55 sayfalık bir yazılı savunmamız var, onlarla beraber yaklaşık 35’in üzerinde ekler var. Bunlarla zaten bunların hepsini görmeniz son derece kolay olacaktır ama ben eğer tarafınızdan eğer böyle bir şey söz konusu olur ise özel, milletvekili olarak, bu ülkenin birer ferdi olarak, siyasi kimliklerimizi bir kenara bırakarak bu konuyu sizlerle beraber görüşmek, tartışmak isterim.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - O konuda, mutlaka vardır bir açıklama da. Şunu söylemek istiyorum: Sonuçta, dünyanı diğer ülkelerinin hepsi de bu ambargoya tabi baktığımız zaman, tüm ülkeleri incelediğimiz zaman. Bu tarzda yapan nadir ülkelerden biriyiz, birkaç tane var, o tür ülkeler var. Ben bunları tek tek gözden geçirdim.

Şimdi, "gıda, ilaç” dediğiniz zaman -Türkiye’nin içerisindeki- sonuçta ihracatı yine gerçekleştirmiş olacaksınız. Bu 80 milyar dolar da olsa, 100 milyar dolar da olsa bir ihracat gerçekleşecek. Bu altın olmuş olmamış çok önemli değil. Yani, ilaç veya gıda gönderirseniz ne olur? Türkiye’nin iç piyasası çok ciddi bir şekilde hareketlenir, çok ciddi bir şekilde. Vergi

 

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Şimdi tek tek soralım, dün de öyle konuştuk tek tek gidelim diye, soru tane bazında olsun.

Rıza Sarraf denilen bir iş adamı var, bunu nereden tanıyorsunuz, ne zamandan beri tanıyorsunuz?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Erdal Bey, siz de eski bir iş adamısınız, sizinle de tanışıyoruz.

Ben yirmi yedi yıl sanayicilik yapmış, on üç yıl ASO Başkanlığı yapmış, altı buçuk yılda 1,5 milyon insanın üye olduğu, iş adamının üye olduğu TOBB Başkan Vekilliği yaptım ve altı buçuk yılda, gene bildiğiniz gibi, Bakanlık yaptım. Binlerce iş adamını tanırım, binlerce tanıdığım iş adamından biridir.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Samimiyet olduğu için hani daha sıkı bir görüşme olduğunu biz dosyayı incelediğimizde görüyoruz, o gördüğümüzden dolayı daha samimi bir ilişkiniz olduğu gözüktüğü için soruyorum bunu.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Çok görüştüğüm iş adamı vardır aynı

şekilde.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Peki yani kamuoyuna aslında çok açıklamalar yapıldı bununla ilgili. 2013’te özellikle 2012’den sonra Türkiye’de tabii, bu altın ticaretinde, altın hacminde ciddi bir artış olduğunu görüyoruz, tüm rakamlar üzerinden baktığımız zaman. İran’la olan altın ihracımız da gerçekten ciddi bir kümülatif tutuyor, çok ciddi bir kümülatif tutuyor.

Şimdi, ambargoyla ilgili konuda, aslında Birleşmiş Milletlerin de söylediği gibi, İran’dan doğal gaz ve petrol alınmasında bir problem yok. Aslında, bu ambargo dâhilîndeki hikâye paranın transferleri konusunda, banka transferleri konusunda. Diyor ki orada: “Sonuçta ilaç ve gıda olarak bunlar karşılık olarak verilebilir.” Neden altın ticareti üzerinden İran’la bu kadar hacmi büyütmek için bu yöntemi Türkiye Cumhuriyeti devleti denedi?

 

tanımadığım Murat Yılmaz getirmiş ancak bedeli defalarca ifade ettiğim gibi tarafımdan ödenmiştir. Getirilen saat, Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca yolcu beraberinde getirilen, ticari amaç taşımayan zatî eşya kapsamında değerlendirilmeyerek tahakkuk ettirilen vergi de tarafımdan ödenmiştir.

BAŞKAN - Ne zaman ödendi o vergi? Onu da sorabilir miyim bu arada.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Yani, onunla ilgi ödeme emri geldikten sonra, tarihini bilmiyorum şu anda ama belgesi var.

AV. MUHAMMED HARDALAÇ - Sayın Başkanım, yazılı savunmamızda gerekli evrakların ayrıntısı vardır.

BAŞKAN - Onu da istiyoruz. Aklınızda bulunsun.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Tekrar ediyorum, saat şahsıma aittir ve bedeli de tarafımdan ödenmiştir. Ayrıca, olayın muhatabı savcılık huzurundaki ifadesinde bedelinin tarafımdan alındığını açıkça beyan etmiştir. Bu konudaki iddiaların tamamı gerçek dışı olması nedeniyle reddediyorum. Ve Sayın Başkan, kamuoyunda kasıtlı olarak speküle edilen saati de 3628 sayılı Kanun’un 10’uncu maddesinde açık ifade edildiği üzere, yetkili makamın herhangi bir ihtarına sebebiyet vermeden, ifade ettiğiniz gibi, 23 Ocak 2010 tarihli mal bildirimiyle gerekli mercilere bildirdim efendim.

BAŞKAN - Peki, benim şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Soru soracak mıyız?

BAŞKAN - Tabii, soracaksınız şimdi, sırayla söz vereceğim arkadaşlara.

Erdal Bey, buyurun.

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Ben de Komisyon arkadaşlarımızın hepsini saygıyla selamlıyorum Sayın Başkan.

Hoş geldiniz Sayın Bakan.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Hoş bulduk, sağ olun.

 

Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’na muhalefetten Meclis soruşturması açılmasına karar verilmemiştir. 2007 ile 2013 tarihleri arasında 3 değişik bakanlık görevlerinde bulundum ve bakan olarak göreve başladığım 2007 tarihiyle ayrıldığım 2013 tarihleri arasında 3.628 sayılı Kanun’a göre 10 kez mal bildirimde bulundum. Bu bildirimlerde tüm mal varlığımı ve edinme şekillerini belirttim. Kanuna ve genel ahlaka aykırı olarak mal edinmem, eş anlatımla 3.628 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde tanımı yapıldığı üzere haksız mal edinmem, asla söz konusu olmamıştır. Ve biraz evvel iletmiş olduğunuz soruların hepsini yazılı verdiğiniz takdirde, inceleyerek, detaylarıyla beraber ben yine bu okuduğum çerçeve dâhilinde sizlere arz edeceğim.

Saat konusuyla ilgili cevap vermek isterim izin verirseniz.

BAŞKAN - Orada bir şey daha sorayım, bir cümleyle bir şey söyleyeyim de: Şimdi, 3.628 sayılı Yasa’ya muhalefetten bir soruşturma yok ama eğer soruşturma önergesindeki fiiller 3.628 sayılı Kanun’a götürüyorsa bizi, biz onun soruşturmasını yaparız. Bir oradaki fiillerle bağlıyız ama sevk maddeleriyle bağlı değiliz. Yani, hangi kanunun hangi maddesine gireceğinin takdiri komisyona aittir. Onu söyleyeyim ilaveten.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sayın Başkanım, ben hukukçu değilim

tabii.

BAŞKAN - Bir şey daha söyleyeyim, ona göre siz cevap verin. Bu saati 25 Eylül 2013 tarihinde teslim almışsınız, dosyadan ve verilen ifadelerden anlaşılıyor. Normal olarak bir ay içerisinde mal beyanında bulunmanız gerekirken yani 25 Ekimde bulunmanız gerekirken 24 Ocak 2014 tarihinde mal beyanında bulunmuşsunuz. Bunu da isterseniz bize bir açıklarsanız memnun oluruz. Ayrıca, saatle ilgili bir bilgi de istiyoruz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Hayhay, veriyorum, her ikisini de vereceğim efendim.

Sayın Başkanım, söz konusu saat tarafımdan sipariş edilmiştir. Daha evvel de bunu ifade etmiştim biliyorsunuz. İşlerimin yoğunluğu nedeniyle saati ismi bilinen, benim

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - incelememiz gerekiyor efendim, sağlıklı cevap vermek için.

BAŞKAN - Başka bir şey daha var. Önder Bülbüloğlu diye birisini tanıyor musunuz, bir yakınlığınız, bir şeyiniz var mı?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Tanıyorum tabii.

BAŞKAN - Peki, ona göre soruyorum: Şimdi, İstanbul Beykoz’daki taşınmazı 2012’nin 5’inci ayında satın almışsınız, 2012’nin 10’uncu ayında satmışsınız. Beş ay sonra, öyle diyelim, küsuratlarını saymıyorum.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Doğrudur efendim.

BAŞKAN - Bir hafta sonra oğlunuz Ahmet Çağan Çağlayan’ın Yapı Kredi Bankasının Organize Sanayi Şubesindeki hesabından önder Bülbüloğlu’nun Garanti Bankası AŞ nezdindeki -hesap numaraları var burada- hesabına 1 milyon 55 bin lira EFT yapmış, oğlunuz yapmış bu EFT’yi. Bu EFT’yi yaparken 450 bin lira da euro bozdurmuş öyle yapmış bu EFT’yi. Peki, bunun manası nedir? Siz şeyi satmışsınız, para almışsınız, ondan sonra oğlunuz da buraya 1 milyon 55 bin lira para ödemiş euro bozdurmak suretiyle. Bu ne manaya geliyor? Bunun izahı nedir? Onu size vereceğiz gene, bunu da bize açıklamanızı istiyoruz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Size yazılı olarak vereceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Bunun dışında çok gündeme gelen bir husus var. Size hediye olarak verildiği söylenen bir saat söz konusu. Saati zaten siz kabul ettiniz, İsviçre’den gelmiş, buradaki hesaplara göre de 300 bin İsviçre frangı değerinde bir saat. Bu saat size hediye olarak mı verildi? Saati siz mi aldınız? Faturanız var mı, belgeniz var mı? Bunun da izahını istiyoruz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sayın Başkanım, öncelikle, bir husus belirtmeme izin verin lütfen. Anayasa’nın 6’ncı maddesine göre, hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz. Meclis Soruşturma Komisyonunun da yetkileri sınırsız değildir. Hakkımda 3.628 sayılı Mal Bildiriminde

 

AV. MUHAMMED HARDALAÇ - Bilgi gerektiği için hemen kısa zamanda yazılı cevap verelim Başkanım.

BAŞKAN - Peki. O zaman ben gene sormaya devam edeyim, siz ona da yazılı cevap verirsiniz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Buyurun Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gene, Salih Kaan Çağlayan’ın 6/5/2013 tarihinde Ankara Halkbank OSB Şubesindeki hesabından gene aynı bankanın Başkent Kurumsal Şubesindeki hesabına 220 bin lira bir havale yapılmış. 220.839 liralık havale, bunu yapan Salih Kaan Çağlayan, gene havale yapmış. Yani, deminkinin devamı olarak okuyorum bunu da. Bunun hakkında biz bir bilgi istiyoruz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sayın Başkanım, yazılı olarak cevap vereyim buna. Bir önceki soruya da yazılı cevap vereceğim. Çünkü, şu anda hâkim değilim konulara.

BAŞKAN - Peki.

Bir şey daha var burada. İstanbul Beykoz’dan 2 milyon 100 bin liraya bir taşınmaz satın almışsınız. Bu arada -bunun finansmanı için herhâlde- oğlunuz Ahmet Çağan Çağlayan’ın Yapı Kredi Bankası Ankara Organize Sanayi Şubesindeki hesabına 180 bin euro yatırdığı, karşılığı olan tutarı Yapı Kredi Bankasındaki kendi hesabına yatırdığı demişiz. Euroyu daha sonra Türk lirası olarak başka bankaya aktarmış. Aynı tarihte gene 635 bin lira bir nakit para yatırmış aynı hesaba ve 1 milyon 50 bin lira olarak da sizin Albaraka Türkteki hesabınıza aktarılmış. Bize bunun da bir izahı gerekiyor.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sayın Başkanım, bu da yine inceleme gerektiren bir konu. Ben tabii oğlumdan o 1 milyon 50 bin lirayı aldım ama bunu size yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN - Peki. Zaten bu aktardığı para da 180 bin euro ve 635 bin lira da Türk

lirası.

 

BAŞKAN - Biz şimdi soruşturma yapıyoruz. Soruşturma mercisi şu anda biziz. Bizim sorduklarımız bu soruşturmanın esasını teşkil ediyor.

Şimdi, oğlunuz Salih Kaan Çağlayan’ın hesaplarında değerlendirmek üzere Türkiye Finans Katılım Bankasındaki -burada numarası da var- hesabına 2 milyon 537 bin lira nakit para yatırılmış. Bu para nedir, bunu biliyor musunuz? Bu konuda açıklayabileceğiniz bir şey var mı bize?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sayın Başkanım, bu konu benim mal varlığımla ilgili değil. Bildiğiniz gibi, oğlumun da mal beyanı verme mecburiyeti yoktur. Kendisi bu konuyla ilgili zaten gerekli açıklamaları yapmıştır.

BAŞKAN - Oğlunuz ne iş yapıyor Sayın Bakan?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Oğlum şu anda, benim hisselerini devretmiş olduğum fabrikanın ortağıdır ve fabrikada da kendisi iç mimardır.

BAŞKAN - Serbest çalışıyor yani.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Tabii, serbest olarak çalışıyor. Fabrikanın ortağıdır.

BAŞKAN - Ortaklığı ne kadardır? Hissesini tam biliyor musunuz?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Şu anda hatırlamıyorum Sayın Başkanım ama dilerseniz bunu yazılı olarak verebilirim.

BAŞKAN - Zaten bunların bilgisini yazılı isteyeceğiz sizden.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Hay, hay.

AV. MUHAMMED HARDALAÇ - Sayın Başkanım, özür diliyorum, bu soruları yazılı alabilecek miyiz?

BAŞKAN - Cevap vermiyorsanız yazılı vereceğim. Şifahi cevap veriyorsanız veririm.

AV. MUHAMMED HARDALAÇ - Biz de yazılı cevaplayalım efendim bunları. Mal varlığına ilişkin olanlara hemen yazılı cevap sunalım.

BAŞKAN - Yok, biz bunlara böyle cevap veremeyeceğiz derseniz o zaman yazılı cevap isteyeceğim sizden.

Elimizdeki bilgilere göre 30/10/2012 tarihinde Rıza Sarraf ve Abdullah Habbani tarafından Mehmet Şenol Çağlayan’ın hesabına 2 milyon 465 bin lira para yatırılıyor. Bu para daha sonra 2/11/2012 tarihinde sizin hesabınıza geçiyor, Albaraka Türk katılım bankası Sincan Şubesindeki bir hesabınıza geliyor. Bunu bize izah eder misiniz? Nedir, neyin nesidir bu? Yani, Mehmet Şenol Çağlayan sizin kardeşiniz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Evet Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Orayla bunun bir irtibatı var mıdır, nedir yani oradan bu kadar parayı alıp ondan sonra size veriyor, bu para ne parasıdır?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sayın Başkanım, kardeşim Şenol Çağlayan malumunuz olduğu üzere bu soruşturmada şüpheli sıfatıyla yer almış, daha sonra gerekli ifadesini gerekli yerlere vermiş ve biraz evvel ifade ettiğim gibi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 16 Ekim 2014 tarihinde yapmış olduğu takipsizlik kararıyla birlikte de kendisi bu dosyada bildiğimiz şekilde vaziyet almıştır. Şenol Çağlayan benim kardeşimdir. Ben milletvekili seçildikten sonra, ortağı ve yöneticisi olduğum şirketteki hisselerimi kardeşim Şenol Çağlayan’a devrettim. Kardeşim de biraz evvel bahsetmiş olduğunuz benim hesabıma yapılan ödemeyle bana şirket devrinden dolayı borcunun bir bölümünü ödemiş, tüm bu işlemler, ifade ettiğiniz gibi, resmî kanallarla yani banka aracılığıyla yapılmıştır. Bu hususlar da mal bildirimimizde ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

BAŞKAN - Yani, size olan borcunu ödedi diyorsunuz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Evet Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Kardeşiniz ile Happani arasındaki veya Rıza Sarraf arasındaki alışverişi ben bilmiyorum diyorsunuz.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bilmiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Peki.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bilhassa, baştan da ifade edeyim Sayın Başkanım, tape kayıtlarını zaten hukuksuz bulduğumu ifade etmek istiyorum.

 

Sayın Başkan, hakkımda yalnız kuşku ve varsayımlara dayalı iddialarla maalesef soruşturma açılmıştır. Beni bilenler bilir. Yirmi yedi yıllık bir sanayicilik geçmişi olan, on üç yıl boyunca Türkiye'nin Başkentinin Ankara Sanayi Odası Başkanlığını yapmış bir iş adamıyım. 2007 yılından beri bu kutsal çatı altında siz değerli arkadaşlarımla birlikte Milletvekilliği ve hükümetlerimizin çeşitli bakanlık görevlerini üstlenmiş bulunmaktayım. Gerek Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, gerek Devlet Bakanlığım gerekçe Ekonomi Bakanlığım süresince altı buçuk yıl boyunca bu yüce çatı altındaki birçok siyasi partiye üye milletvekili arkadaşlarımıza hiçbir ayrım gözetmeksizin hem illerimizdeki hem de yurt dışındaki çalışmalarımız esnasında birlikte olduk. Bu süreçlerde sizler de çok iyi takip etmiş olabilirsiniz ki ben bu ülkenin ticaretine, ihracatına, istihdamına katkı yapan her bir iş adamımızla birebir ilgilenmiş, sorunlarıyla hemhâl olmuşumdur. Her kesimden bütün iş adamlarının sorunlarını çözmeye çalışmışımdır ki buna muhalefet partilerindeki milletvekilleri arkadaşlarım da dahildir. Yarım yüzyılı aşan hayatım dürüstlük, doğruluk, bu aziz vatan millete hizmet aşkıyla geçmiştir. Allah’ıma şükürler olsun ki her zaman şerefimizle çalışmışızdır. Genç yaşta atölyemiz, fabrikamız ve itibarımız olmuştur. İtibarı, idealleri, ideolojileri ve aile değerleri olan birisi olarak böyle bir ihtiyaç ve davranışın içinde olmayacağımı takdirlerinize bırakıyorum.

Son sözümüz, bu iddiaların tamamının hukuki dayanaktan yoksun ve her yönüyle çürütülmüş akıl ve mantık dışı amacı belli olan, öncede kurgulanmış bir soruşturmaya dayanmış olmasıdır. Maalesef, 17 Aralıktan itibaren uygulamaya çalışılan sistematik bir itibarsızlaştırma kampanyasıyla karşı karşıya kaldık. Her türlü iftira, yalan, her türlü hukuka aykırı deliller, hukuksuz dinlemeler bu süreçte karşımıza çıkarıldı. Vicdan sahibi ve mevzuata hâkim siz saygıdeğer komisyon üyelerinin yargısız infaz peşinde olmayacağına inancım tamdır. Siz değerli Başkan ve üyelerin de bu demokrasi ve şeref düşmanlarına geçit vermeyeceğinizden eminim.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Şimdi, müsaade ederseniz birkaç soru sormak istiyoruz.

 

göre rüşvet suçunun alan bakımından oluşabilmesi için önce suçun bir kamu görevlisi tarafından işlenmesi sonra da yapılması veya yapılmaması gereken işin kamu görevlisinin görev alanı içine giren belirli bir iş olması gerekmektedir. Nitekim Türk Ceza Kanunu’nun 252’nci maddesine göre: Rüşvet suçunun failinin görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için kendisine veya bir başkasına menfaat sağlayan bir kamu görevlisi olması gerekmektedir. Soruşturma konusu olayda suç teşkil ettiği iddia olunan işin Ekonomi Bakanı olarak benim görev alanıma giren bir iş olmaması nedeniyle böyle bir fiili de işlemem mümkün değildir. Ayrıca, böyle bir konuda şahsıma veya başkasına menfaat sağlamam da asla ve asla söz konusu olmamıştır. Ayrıca, ortada konuyla ilgili olarak savcılığın talebiyle Halkbank tarafından yapılan bir teftiş ve soruşturma bulunmaktadır. Halkbank tarafından aracılık edilen İran’la ilintili dış ticaret işlemlerine ilişkin iddiaların 4 müfettiş tarafından incelendiği bilinmektedir. Halkbank müfettişleri tarafından yapılan 22 Ocak 2014 tarih ve 14006 görev kodlu raporda sahte belge kullanıldığı komisyon oranlarının banka zararına olacak ve müşteriler lehine düşük tutulduğu, müşteriler arasında ayrımcılık yapılarak bazı müşterilerin iş ve işlemlerinin kasıtlı olarak engellendiği savlarının gerçek dışı olduğu ve yapılan işlemlerin bankacılık mevzuat ve teamüllerine uygun olduğu, bu hususlarda herhangi bir usulsüzlüğe rastlanılmadığı belirtilmiştir.

Sayın Başkan, Komisyonun saygıdeğer üyeleri; tarafımdan Kaçakçılık Kanunu’na muhalefet edilmemiştir. Ben böyle bir iddiayı da kesinlikle huzurlarınızda reddediyorum. Bu konuda altın ticareti hakkındaki mevzuat, teftiş raporu ve kovuşturma yer olmadığına dair Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının vermiş olduğu takipsizlik kararı muvacehesinde benim Kaçakçılık Kanunu’na muhalefet oluşturan herhangi bir fiilim de yoktur. Bu bağlamda soruşturma önergesinin dayanağını teşkil eden tüm bu iddialar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/120653 ve 2014/42981 sayılar üzerinden yürüttüğü iki ayrı soruşturmada ayrıntılı olarak değerlendirilerek sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına kararları verildiğini de dikkatlerinize sunmak isterim.

Halkbankası Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlanan raporda belirtildiği gibi ve gerek Gana olayında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı müfettiş raporu, İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen takipsizlik kararı ve devamında İstanbul sulh ceza hâkimliği tarafından itirazın kabulüyle kaldırılan para cezaları böyle bir suçun işlenmediğine delil teşkil etmektedir. Bu itibarla sahte, resmi veya özel belge düzenleme iddiası tamamen gerçek dışı, hayal mahsulü, bu iddiayı kesinlikle reddediyorum. Nitekim, bu suçu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 204/2 maddesine göre resmî belgede sahtecilik suçunu işleyen failin: Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi olması gerekmektedir.

Tüm bunlarla birlikte soruşturma önergesinde benim Gana uçağıyla ilgili adli ve idari soruşturmaları engellendiğim iddia edilmektedir. Ancak konuyla ilgili belgeleri incelediğinizde göreceksiniz ki herhangi bir idari ve adli soruşturmaya engel olmam söz konusu olmamıştır. Devam eden süreçte Gümrük ve Ticaret Bakanlığı müfettişlerince hazırlanan raporu referans alarak yürüttüğü soruşturma sonucunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı da 25 Kasım 2013 tarihli kararı yani 17 Aralık 2013 günü yapılan operasyondan neredeyse tam bir ay önce -burası manidardır- tüm iddia konusu hususları değerlendirerek sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir ve yine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığında 18 Aralık 2013 tarihli kararıyla 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’nun 3/2 maddesi uyarınca idari para cezası verilmiş ancak bu idari para cezası da vaki başvuru üzerine Bakırköy 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 18 Nisan 2014 günü ve 2014/49 sayılı kararıyla kaldırılmıştır. Yani 5 Mayıs 2014’te soruşturma komisyonu kurulmadan neredeyse yirmi gün önce bu karar da ortaya konmuştur. Görüldüğü üzere benim bu konuyla ilgili adli ve idari soruşturmaları engellemem asla söz konusu olmamıştır ve olamaz da.

Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri; tarafımdan rüşvet suçu işlenmemiştir. Bu iddiayı da kesinlikle reddediyorum. Yukarıda da belirttiğim gibi rüşvet suçu bir görev suçu olup rüşvet alan bakımından kamu görevlileri tarafından işlenebilen özgü bir suçtur. Buna

 

Anayasa’nın ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun şimdi zikredeceğim maddeleri bunu emretmektedir. Gerçekten de suç ve cezalara ilişkin esaslar başlığını taşıyan Anayasa’nın 38/6 maddesine göre, kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 217/2 maddesinde “Yüklenen suç hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilir.” denilmektedir. Delillerin ortaya konulmasını düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206/2 maddesine göre de delil kanuna aykırı olarak elde edilmişse reddedilir ve yine CMK 289/1 -i maddesi de “Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması hukuka kesin aykırılık hâli teşkil eder.” demektedir.

Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; şimdi esas konusundaki savunmamı bilhassa sizlere arz etmek istiyorum.

Soruşturma önergesinde işlendiği iddia edilen fiiller nedeniyle şahsıma yüklenen suçlar-biraz evvel de arz ettiğim gibi- Kaçakçılık Kanunu’na muhalefet, resmî belgede sahtecilik ve rüşvet. Hemen belirtmek isterim ki rüşvet suçu görev suçu olup rüşvet alan bakımından failin evvela kamu görevlisi olması, sonra da gördürülmesi amaçlanan işin kamu görevlisinin görev ve yetki alanına giren belli bir iş olmasında da zorunluluk bulunmaktadır. Şunu öncelikle belirtmek istiyorum ki tarafımdan resmî belgede sahtecilik suçu işlenmemiştir, ben böyle bir iddiayı kesinlikle huzurunuzda reddediyorum. Detaylara geçmeden önce, insaf ve vicdan sahibi olan insanlara şunu belirtmek isterim ki size bahsedeceğim bu konuyla ilgili gerek gümrük idarelerinde ve gerekse savcılıkta yapılan tüm işlemlerde adım dahi geçmezken söz konusu iddiayla adımın ilişkilendirilmiş olması oldukça dikkat çekicidir. Her şeyden önce tarafıma yüklenilen bu fiil ve suçlarda hangi resmî belgeyi sahte düzenlediğim ya da içeriğini tahrip ettiğim veya değiştirdiğim ya da kullandığım hususlar fiil, zaman ve yer gösterilerek belirtilmediği için burada size somut bir savunmada bulunamıyorum ancak soyut olarak, Gana’dan gelen 1,5 ton altın ile İran’a yapılan ihracat işlemlerine ilişkin olarak gümrük idaresine ve Halkbankasına sunulan belgelerin tarafımdan düzenlendiği iddia edilmekteyse iddia edilen belgelerin düzenlenmesi görevim kapsamında olmadığı gibi, belirsiz böyle bir belgeyi düzenlememin hukuki ve mantıki bir nedeni de bulunmamaktadır. Kaldı ki gerek

 

dayanmaktadır ancak bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada suç şüphesi nedeniyle başbakan ve bakanların iletişimlerinin tespitine, dinlenmesine ve kaydedilmesine izin verecek makam hâkim veya cumhuriyet savcıları değildir. Yukarıda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, başbakan ve bakanların görevleri nedeniyle işledikleri iddia edilen suçlarda yetkili makam soruşturma aşamasında Meclis soruşturma komisyonu, kovuşturma aşamasında ise Yüce Divan’dır. Dolayısıyla, soruşturma konusu bu olayda bakan sıfatına sahip olduğum için telekomünikasyon yoluyla yaptığım iletişimin, telefon konuşmalarının tespiti, dinlenme ve kaydedilmesine izin verecek makam asla hâkim veya cumhuriyet savcıları değil, yalnız ve yalnız bugün burada olduğu gibi muhterem Komisyonunuzdur. Oysa soruşturma konusu olayda suç teşkil ettiği iddia edilen fiillerin delili olarak ileri sürülen telefon dinlemeleri, ses kayıtları ve görüntüleri bunların tespit edildikleri dönemde hakkımızda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca kabul edilmiş bir soruşturma önergesi bulunmaması ve buna dayalı olarak herhangi bir soruşturma komisyonu kurulmadığı için de izin verecek bir makam bulunmamaktadır. Dolayısıyla, tamamen hukuka aykırı yollardan elde edilen bu dinleme ve izleme kayıtları delil yasakları kapsamında olup tamamen hukuki değerden yoksundur. Kaldı ki bu şekilde hukuk ve kanun dışı yollarla elde edilen bu delillerin Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135 ve 137’nci maddelerine göre derhâl yok edilmeleri gerekirken yok edilmeyip buralara kadar getirilmesi maksatlı ve kasıtlı bir suç çetesi örgütünün art niyetli olmalarını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Daha önce de belirttiğim gibi, meşruiyeti ve hukukiliği olmayan bir konuda yargısız infaz ve itibarsızlaştırmayla karşı karşıyayım. Yüce heyetinize saygıdan dolayı bugün burada karşınızda ifade verdiğimi de belirtmek isterim.

Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; en başta da söylediğim gibi, benim hukuka, vicdana ve ahlaka aykırı hiçbir işlem ve eylemim söz konusu değildir. Hem hayatın hem de hukukun gerçeğidir ki gayrimeşru yollardan meşru yollara çıkılamaz. Yüksek Komisyonunuzdan hukuk dışı yollardan elde edilen bu kurgu ürünü delil müsveddelerinin evvelemirde yok sayılarak derhâl imha edilmelerine karar vermesini arz ediyorum. Çünkü

olarak yürütmekle görevli ve yetkilidir. Önergede belirtilmeyen bir fiil hakkında ilgili bakan soruşturulamaz.

Ne yazık ki tüm bu yasal düzenlemelere rağmen hakkımda toplanan tüm deliller, özellikle telekomünikasyon yoluyla yaptığım iletişimimin denetlenmesi ve kayda alınması, tapeler ve teknik araçlarla izleme sonucu hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olan delillerdir. Çünkü bir bakan hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca soruşturma açılmasına karar verilmedikçe soruşturmaya başlanamayacağı ve dolayısıyla da şüpheli sıfatını alamayacağından iletişiminin denetlenmesi tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izlenmesi mümkün değildir. Bu tedbirlere karar verecek tek ve yetkili makam soruşturma önergesinin kabul edilmesi sonrasında -bugün olduğu gibi- muhterem Komisyonunuzdur. Ne var ki bu olayda tüm deliller, ortada daha Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca kabul edilmiş bir soruşturma önergesi ve kurulmuş bir komisyon yokken, kamuoyuna da yansıdığı gibi, tarafsızlıklarından şüphe duyduğumuz adli kolluk görevlileri, savcı ve hâkimlerden alınan kararlara dayalı olarak hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiştir.

Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; ceza yargılanmasında kişilerin bir suçla cezalandırılmasının temel koşulu suçun şüpheye yer vermeyen ve hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş delillerle ispat edilmesine bağlıdır. Hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş deliller ya da şüpheli ve aydınlatılmamış olaylar ve iddialar aleyhe yorumlanarak sonuca ulaşılmaz. Delil yoksa ya da getirilen deliller hukuka uygun değilse suç ta yoktur, ceza da yoktur. Soruşturma önergesinde şahsıma yükletilen suçların varlığı hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillere dayandığı için söz konusu suçlar tamamen kurgu ve hayal ürünü olup dosyada Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre elde edilmiş geçerli hiçbir delil yoktur. Dolayısıyla, önergede şahsıma yükletilen suçlar tamamen gerçek dışıdır, tarafımdan da asla işlenmemiştir. Şöyle ki: Deliller, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135’inci maddesi uyarınca, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin, telefon konuşmalarının tespiti, dinlenmesi ve kaydedilmesiyle teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen delillere

 

maddesi uyarınca resmî belgede sahtecilik ve 252’nci maddesi uyarınca da rüşvet suçlarıyla sınırlı olarak yapmakla yükümlü olduğumuzu belirtmek istiyoruz.

Sayın Başkan, saygıdeğer Komisyon üyeleri; savunmamı önce usul, sonra da esas yönünden yapacağım.

İzin verirseniz, öncelikle, başbakan ve bakanların görevleriyle ilgili işledikleri suçlardan dolayı haklarında yapılacak soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde durmak istiyorum. Anayasa, başbakan ve bakanların görevleriyle ilgili suçların soruşturulması ve kovuşturulmasını özel ve istisnai bir düzenlemeye tabi tutmuştur. Gerçekten de Anayasa’nın 100 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Içtüzüğü’nün 107 ila 113’üncü maddelerine göre, “Başbakan ve bakanların görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlarda soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisinin cumhuriyet savcıları ve genel mahkemelere değil, soruşturma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda verilecek bir Meclis soruşturma önergesinin kabulü üzerine kurulacak Meclis soruşturma komisyonuna, kovuşturma yetkisi ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda soruşturma komisyonu raporunun kabul edilmesi hâlinde Yüce Divan’a aittir.

Sizlerin de malumu olduğu gibi Meclis soruşturması Anayasa’nın 100’üncü maddesinde düzenlenmiştir. “Meclis soruşturması” başlığını taşıyan 100’üncü maddeye göre, Başbakan veya bakanlar hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda 1’inin vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. Soruşturma açılmasına karar verilmesi hâlinde kurulacak 15 kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır, rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır. Dağıtımdan itibaren on gün içinde görüşülür ve gerek görüldüğü takdirde ilgilinin Yüce Divan’ı şevkine karar verilir. Yüce Divan’a sevk kararı ancak üye tamsayısının salt çoğunluğunun gizli oyuyla alınır. Meclis soruşturma komisyonu, ilgili bakan hakkındaki soruşturmayı iç Tüzük’ün 107/2 maddesi uyarınca, Meclis soruşturma önergesinde belirtilen, görevi sırasında işlediği iddia edilen ve cezai sorumluluğu gerektiren fiiller ve yine bu önergede zikredilen kanun maddeleriyle sınırlı

 

açılması istenen başbakan veya bakanın cezai sorumluluğu gerektiren fiillerinin görevleri sırasında işlendiğinden bahsedilmesi, hangi fiillerinin, hangi kanun ve nizama aykırı olduğunun gerekçe gösterilmek ve maddesi de yazılmak suretiyle belirtilmesi zorunludur.” şeklindeki açık ve kesin hükmüne rağmen, kabul edilen soruşturma önergesinde genel ifadeler kullanılmıştır. Tarafımdan işlendiği iddia edilen eylemlerin soyut ve genel ifadelerle 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204’üncü maddesi, yani resmî belgede sahtecilik ve 252’nci rüşvet maddelerine uyduğu iddia edilmiştir. Oysa bu önergede yer, zaman, eylem ve işlem gösterilmek suretiyle, hangi işlem ve eylemlerin, ne zaman ve nerede söz konusu maddelere aykırılık teşkil ettiği açıkça gösterilmesi gerekirken gösterilmemiş, bu suçların varlığına delalet edecek herhangi bir somut olgu, bulgu ve gerekçeye de yer verilmemiştir.

Öte yandan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Içtüzüğü’nün 112’inci maddesinin beşinci fıkrasının “Komisyonun Yüce Divana sevk etmeme yönündeki raporlarının reddi ancak Yüce Divana şevke dair verilen ve sevk kararının hangi ceza hükmüne dayanacağını gösteren bir önergenin kabulüyle mümkün olur.” şeklindeki hükmünden de anlaşılacağı üzere, soruşturma komisyonu soruşturma önergesinde belirtilen fiil, fail ve sevk maddeleriyle bağlı olup fiillerin sevk maddelerinde belirtilen suçların dışında farklı bir suç oluşturduğunu belirleme yetkisi yoktur. Bu nedenle, kanaatimizce, soruşturma önergesinde yer alan iddia ve sevk maddeleri soruşturma komisyonu raporuna esas olacağı cihetle, değerli Komisyonunuzun görevini önerge kapsamında atılı eylemlerin sabit olup olmadığı, sabit görülmesi hâlinde ise, hangi fiillerin 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204’üncü maddesinde resmî belgede sahtecilik ve 252’nci maddesinde, rüşvet maddelerinde yazılı suç tipine uyduğunu, yasal unsurlarını da irdeleyip kanıtlarını da göstermek suretiyle sonuca ulaşmaktır. Biz de huzurunuzdaki savunmamızı soruşturma önergesinde yer alan iddialar çerçevesinde ve özellikle orada belirlenen 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204’üncü

b) Gana’dan kaçak yollarla yurda sokulmak istendiği iddia edilen 1,5 ton altınla ilgili adli ve idari soruşturmaları engelleyerek altının Dubai’ye çıkışını sağlamaya çalışmak.

İddia bu. Siz önce bunlarla ilgili bize bilgi verin, ondan sonra soracağımız sorular olacak, arkadaşlarımızın soracakları sorular olacak, onları cevaplandırırsınız.

Buyurun.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Komisyonun değerli üyeleri, öncelikle, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunun 5 Mayıs 2014 tarihli birleşiminde kabul edilen 9/8 sayılı soruşturma önergesinde yer alan iddialara karşı savunmamı yapmak üzere huzurunuzda bulunmaktayım. Hemen belirtmek isterim ki, olmayan bir dava, usul hukukundan yoksun bir ucube, takipsizlik kararı verilmiş bir işlem için hesap veriyorum. Evet, bugün, burada, yüce heyetinize, Komisyonunuza olan saygım dolayısıyla bulunduğumu belirterek cevap vermek istiyorum. Bu bakış açısıyla beni anlayacağınızı umuyorum. Bugün, burada, sadece soruşturma önergesinde iddia edilen noktalara kısaca değineceğim. Ayrıntılı, yazılı savunmam Avukat Muhammet Hardalaç tarafından yüksek Komisyonunuza sunulacaktır.

Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; Komisyonunuz tarafından incelenen soruşturma önergesinde, biraz evvel zatıalinizin de okuduğu gibi, şahsımla alakalı olarak İsparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve 76 milletvekili tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan 24 Nisan 2014 tarihli Meclis soruşturması açılması talep edilmiş bu önergede, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu 5 Mayıs 2014 tarihli 84’üncü Birleşiminde yapılan oylama sonucu, şahsımın da istemi doğrultusunda kabul edilerek hakkımda Meclis soruşturması açılmasına ve soruşturmayı yürütmek üzere de muhterem Komisyonunuzun kurulmasına karar verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Içtüzüğü’nün Meclis soruşturması açılması için önerge başlığı altında düzenlenen 107’nci maddesinin “Bu önergede, Bakanlar Kurulunun genel siyasetinden veya bakanlıkların görevleriyle ilgili işlerinden dolayı hakkında soruşturma

 

BAŞKAN - Cilt no: 0038; Aile sıra no: 00126; Sıra no: 0001’de kayıtlı olduğunuz görülüyor, doğru mudur bu bilgiler?

MEHMET ZAFER ÇAĞl_AYAN (Mersin) - Doğrudur Başkanım.

BAŞKAN - Doğrudur. Peki.

Şurada bir adres var, bu doğru mu?

Siz söyler misiniz tam adresinizi?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sayın Başkanım, Alacatlı mahallesi, Gama Sitesi, Gama cad. No:65...

BAŞKAN - Çankaya’ya mı bağlı orası?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Çankaya’ya bağlandı, önce Yenimahalle’ydi.

BAŞKAN - Çankaya adresinde oturur.

Avukatlarınızın ismini de söylerseniz...

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Avukat Muhammet Hardalaç, Avukat Güneş Burma.

BAŞKAN - Avukat Muhammet Hardalaç ve Avukat Güneş Burma beraberinde geldi.

Vekâletnameniz var mıydı?

AVUKAT MUHAMMET HARDALAÇ - Sunmuştuk efendim.

BAŞKAN - Sunmuştunuz. Peki.

Size Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kurulan Komisyona gönderilen soruşturma önergesindeki isnatları okuyorum, buna göre savunmanızı yapacaksınız. Tabii, yapıp yapmamak size ait, sorulara cevap verip vermemek gene size ait, istediğinize cevap verebilirsiniz, istediğiniz soruya cevap vermeyebilirsiniz. Bunları hatırlatmak bizim görevimiz.

Meclis soruşturması önergesinde şu var: Rıza Sarraftan sağlanan, miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında,

a) Bu şahsın İran’a altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz sağlamak,

4 Aralık 2014 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.40 BAŞKAN: Hakkı KÖYLÜ (Kastamonu)

BAŞKAN VEKİLİ: Yılmaz TUNÇ (Bartın)

SÖZCÜ: Mustafa Kemal ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)

KÂTİP ÜYE: İlknur İNCEÖZ (Aksaray)

—0—

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, toplantımızı açıyorum, toplantı yeter sayımız vardır. Gündemimizde, eski bakanlardan Zafer Çağlayan’ın savunmasının alınması vardı. Burada hazırsa, çağıralım.

Sayın Bakanım, hoş geldiniz.

Sizinle beraber gelen iki kişi avukatlarınız mı?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Avukatlarım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kimlik tespiti yapalım önce. Ben okuyacağım buradan, siz doğruysa “Doğru”, değilse “Değil" dersiniz.

Mehmet Zafer Çağlayan.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Evet efendim.

BAŞKAN - Mehmet Salih ve Muhlise’den olma.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Evet.

BAŞKAN - Muş, 1957 doğumlu.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Doğrudur efendim.

BAŞKAN - Ankara ili, Çankaya ilçesi, Harbiye mahallesi nüfusuna kayıtlı.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Evet.

 

İlgili Haberler