Gündem

İşte Türkiye Demokrasi Denetim Raporu'nun öne çıkan 5 maddesi

Yargı bağımsızlığından, seçimlere, azınlık haklarından işçi sağlığı ve güvenliğine Türkiye'nin Demokrasi Denetim Raporu...

26 Mayıs 2015 15:42

Demokrasi Denetçileri’nin Türkiye Demokrasi Denetim Raporu yayımlandı. Raporda, son dönemde yapılan düzenlemelerle yargı erkinin yürütmenin kontrolü altına alındığı vurgulandı. Azınlık haklarıyla ilgili ihlallere de değinen raporda çözüm sürecinde yaşanan gelişmelerin olumlu olduğu belirtilse de, sürecin toplumsallaştırılması ve sivil toplumun sürece etkin katılımı için gerekli adımların atılmadığına dikkat çekildi. Raporda ayrıca, “Alevi açılımı”nda somut ilerlemelerin gerçekleştirilmediği ve gayrimüslim azınlıkların sıkıntılarının bazı iyileştirmelere rağmen devam ettiği belirtildi.

İşçi sağlığı ve güvenliğindeki eksikliklere de dikkat çeken raporda, 2002 – 2011 yılları arasında taşeron işçi sayısının yüzde 316 arttığına işaret edildi. “Seçim süreci ile ilgili olarak Partilerin seçim finansmanı, bağışların şeffaflığı ve seçim sonuçlarının kapsamlı olarak rapor edilmesinde yaşanan sorunlar vardır” denilen raporda, yüzde 10 seçim barajının küçük partilerin aleyhine olacak şekilde büyük partilere haksız avantaj sağladığına vurgu yapıldı.

Demokrasi Denetçileri’nin Türkiye Demokrasi Denetim Raporu’ndan öne çıkan kısımlar şöyle:

 “Demokrasi Denetim Raporu 2015” adını verdiğimiz bu proje ile Türkiye’de bugüne kadar sivil veya resmi kuruluşlar tarafından yapılan çeşitli çalışmalardan farklı olarak, aşağıdaki dört uluslararası standardı karşılayacak bir rapor hazırlanmıştır.

1.            KAPSAYICILIK: Uluslararası denetim raporları "Hukukun üstünlüğü", “Azınlık Hakları”, “Medya Özgürlüğü” gibi toplam 75 başlık altında hazırlanmaktadır. Ülkemizde maalesef bu konuların tamamını içeren kuşatıcı bir çalışma bulunmamakta ve genel eğilim olarak bir veya birkaç konu üzerine yoğunlaşılmaktadır.

2.            BİLİMSELLİK: Rapor bilimsel standartlara uygun olmalıdır. Biz de bu çalışmamızda İsveç merkezli düşünce kuruluşu IDEA tarafından hazırlanan uluslararası denetim raporu metodolojisi kullandık. Aynı zamanda London School of Economics bünyesinde İngiltere için aynı raporu hazırlayan Democratic Audit UK ile ortaklık anlaşması imzaladık. Bu kuruluşun yetkililerinden aldığımız metodoloji eğitimi ile raporun bilimsel altyapısını güçlendirdik.

3.            TARAFSIZLIK: Denetimin amacına ulaşması için, raporun bağımsız ve tarafsız olarak resmin bütününü gösterecek şekilde hazırlanması gözetilmiştir.

4.            SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK: Ülkemizde yapılan çalışmalar genel olarak bir kereye mahsus yapılmaktadır. Amacımız denetim raporunu periyodik olarak güncelleyip, her bir konu için demokratik ilerlemeyi denetleyebilmek ve başka çalışmalar için de referans oluşturmaktır.

Bu kapsamda toplam 12 başlık altında hazırlamış olduğumuz ön raporumuzu kamuoyu ve siz saygıdeğer basın mensupları ile paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.

Türkiye Demokrasisi Denetim Raporu’nda dikkat çeken sonuçlar şöyle özetlenebilir:

-              Hukukun üstünlüğü konusunda Türkiye’de son dönemde yargı bağımsızlığını ve dolayısıyla da yargı tarafsızlığını tehdit eden bir eğilim gözlemlenmiştir. Bu süreçte yapılan düzenlemelerin ortak noktası yargı erkini, yürütmenin kontrolü altına almayı amaçlıyor olmasıdır. Kuvvetler ayrılığı ilkesini zedeleyen bu durum, demokrasinin en temel ilkelerine de zarar veriyor.

-              Türkiye’de azınlıklar konusundaki genelde temel hakları kısıtlayıcı bir tutumunun devam ettiği görülmüştür. Türkiye, Ulusal Azınlıkların Korunması için Çerçeve Sözleşmesi’ni ve Bölgesel veya Azınlık Dilleri Anlaşması’nı henüz imzalamamıştır.  Kürt Sorununda yakın zamanda ortaya konulan “çözüm süreci” umutlandırıcı bir adımdır. Silahlı çatışmanın durması olumlu bir gelişme olarak kaydedilmekle birlikte, sürecin toplumsallaştırılması ve sivil toplumun sürece etkin katılımı için gerekli çalışmalar yapılmamıştır. Bu da sürecin devamına ve barışın istikrar ve sürdürülebilirliğine ilişkin kamuoyunda endişe doğurmaktadır. Kürt meselesine benzer şekilde, 2009 yılında iktidar tarafından büyük umutlarla başlatılan Alevi Açılımı’nda da henüz istenilen somut ilerlemeler kaydedilememiştir.  Gayrimüslim azınlıkların sıkıntıları da bazı iyileştirmelere rağmen büyük ölçüde devam etmektedir.

-              İşçi haklarına gelince, 2014 itibariyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın resmi verilerine göre Türkiye’de isçilerin sadece %9,5’i sendikalıdır. Türkiye’nin sendikal haklar ve işçi sağlığı ve güvenliği konularında yaşadığı sorunların başında taşeron işçi uygulaması vardır. Türkiye’de taşeron olarak çalışan işçi sayısı 2002-2011 yılları arasında %316 artış göstererek 387 binden 1,6 milyona çıktığı gözlemlenmiştir. Türkiye, ölümlü iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünya genelinde ise üçüncü sırada yer almaktadır. Soma, Ermenek gibi facialarla birlikte kamuoyunun hemen her gün gündemine giren işçi ölümleri, ekonomik büyüme hedefinin insan hayatına verilen değerin önüne geçtiği endişelerine neden olmaktadır. İş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin sorumlulara dair etkin ve tarafsız yargılama sürecinin yürütülememesi, mağdurların yakınları üzerinde kurulan baskı da işçi hakları için olumsuz bir tablo doğurmaktadır.

-              Seçim süreci ile ilgili olarak Partilerin seçim finansmanı, bağışların şeffaflığı ve seçim sonuçlarının kapsamlı olarak rapor edilmesinde yaşanan sorunlar vardır. Özellikle Devlet/Kamu kaynakları kullanılarak seçim propagandası ve çalışması yapılması konularında görünüm maalesef olumsuz olmuştur. Adaylarla birlikte partilerin seçim finansmanında kamuoyuna ve topluma karşı daha şeffaf olması önemli bir zorunluluktur.

-              Yine raporda öne çıkan bir konu çoğunlukçu yönetimin yerine çoğulcu yönetim prensibinin yerleşmesini sağlamak amacıyla atılabilecek en önemli adımlardan birisi olan %10 seçim barajının aşağıya çekilmesi veya kaldırılmasıdır. 1980 askeri müdahalesi sonrasında bu şekilde tesis edilen %10’luk seçim barajı, küçük partilerin aleyhine olacak şekilde büyük partilere haksız bir avantaj sağlamaktadır. Halkın irade ve tercihlerinin yönetime etkin bir şekilde yansımasını engelleyen bu durum, toplumun farklı düşüncedeki kesimlerinin devlet yönetimine etkin bir şekilde yansımasını da engellemektedir.

Bunların haricinde raporda medya sahiplerine yapılan siyasi baskılar, gazetecilere yapılan baskılar, sosyal medyaya ve internete getirilen kısıtlamalar, dış politika ve kadın-erkek eşitsizliği gibi birçok konuya ilişkin değerlendirmeler mevcuttur. 

Bu bilgiler ışığında Türkiye Demokrasi Denetim Raporu 2015’in temel sonucu: Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, ifade ve düşünce özgürlüğü ile bağımsız-özgür-tarafsız medya ilkelerinin son dönemde bir çıkmaz içine girdiği görülmüştür. Sürdürülebilir bir gelişme ve refah artışının ancak demokrasinin kurumsal altyapısını güçlendirmekten geçtiği açıkça görülmektedir.