Dünya

“İsrail, Güney Afrika'nın apartheid rejimine benzer bir hale bürünmüş oldu”

“İsrail'in kendi vatandaşı olan Filistinliler, bu yasayla siyasal sistemin tamamen dışına çıkarılmış oldular”

22 Temmuz 2018 12:43

İsrail’in ‘Yahudi ulus devlet’ yasasını kabul etmesinin ardından bölgenin nasıl etkileneceğini değerlendiren akademisyen Erhan Keleşoğlu, “İsrail, Güney Afrika’nın apartheid rejimine benzer bir hale bürünmüş oldu” diye konuştu.

İsrail ‘Yahudi ulus devlet’ yasasını meclisten geçirerek ülkede yaşayan birçok Filistinli yurttaşın haklarını sınırlandırdı. Yahudi devlet olma yolunda atılan adımlar olarak değerlendirilen kararlar birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Keleşoğlu Birgün'den Yağmur Öztürk'e verdiği röportajda, “İsrail’in kendi vatandaşı olan Filistinliler, bu yasayla siyasal sistemin tamamen dışına çıkarılmış oldular” diye konuştu.

Keleşoğlu yaptığı açıklamada İsrail devletinin kendisini Ortadoğu’nun yegâne demokrasisi gibi gösterdiğini, buna kanıt olarak da ülkesinde yaşayan Arapları ve onlara tanınan hakları öne sürdüğünü belirtti.

Çıkarılan bu yasayla birlikte İsrail’in artık böyle bir iddiada bulunamayacağını ifade eden Keleşoğlu, “İsrail, özellikle uluslararası alanda kendisini Ortadoğu’nun yegâne demokrasisi olarak takdim ediyordu. Bunu yaparken de kendi vatandaşlarının yüzde 20’si olan yani bir buçuk milyona yakın Filistin kökenli yurttaşı İsrail’in demokratik özelliğine bir misal olarak gösteriyordu. ‘Arap yurttaşlarımız var. İsrail’in resmi dillerinden biri İbranice’nin yanında Arapça. Araplar her türlü etnik kültürel haklara sahiptirler, mecliste temsil edilirler. İsterlerse askerlik yapabilirler’ derlerdi. Dolayısıyla Yahudi ve demokratik bir devlet olarak hayatını sürdürmesinin doğal olduğunu iddia ederlerdi” dedi.

'‘Demokratik olması mümkün değil’'

Keleşoğlu hem Yahudi devleti hem de demokratik devlet olunamayacağını şu sözlerle vurguladı: “Yahudi ulus devleti yasası esasında İsrail sağının yaklaşık 50 yıldır peşinde olduğu bir hukuki düzenlemeydi. Çünkü esas olarak İsrail devletinin sadece ve sadece Yahudilere ait olduğunu gösteren bir metne ihtiyaç olduğunu söylüyorlardı. İsrail’in kuruluşundan itibaren rejime ilişkin en temel vurgularından bir tanesi İsrail devletinin Yahudi ve demokratik niteliğiydi.''

''Yahudi devletse demokratik olması zaten mümkün değildi. Demokratik devletse bir Yahudi devleti olması mümkün değildi. İsrail devletinde tüm anahtar kurumlar ve anahtar kurumlardaki pozisyonlar Yahudilere tahsis edilmişti. Arapların meclisteki varlığı da çok bir anlam ifade etmez, Araplarla koalisyon kurulmadı çünkü tarihte hiçbir zaman. Ülkelerinde hep ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüler.”

'‘Apartheid rejimi’'

Keleşoğlu İsrail’de apartheid rejimi olduğunu söyledi: “Güney Afrika’nın apartheid rejimine benzer bir hale bürünmüş oldu İsrail, işgal altındaki topraklarda yani Batı Şeria’da abluka altında tuttuğu Filistinlilere zaten apartheid uygulamaktaydı. İsrail’in kendi yurttaşı olan Filisitinlilere de de hukuki olarak apartheid uygulanmaya başlanmış oldu. Siyasal sistemin dışına çıkarıldılar. İsrail’in yurttaşı olan Filistinliler artık siyasal sistemin dışına çıkarılmış oldular. Sağın başarısı.”

'‘Zaten fiiliyatta vardı’'

Bu yasanın fiiliyatta zaten var olduğunu sadece hukuki boyut kazandığını söyleyen Keleşoğlu, bu anlamda İsrail’in niteliğine dair muğlaklığın da ortadan kalktığını aktardı. Demokratik olduklarını iddia edecek nedenleri kalmadığını belirten Keleşoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“İsrail devleti artık tamamen Yahudi devleti haline getirildi. Artık kimse kolay kolay İsrail’de demokrasi olduğunu savunamayacak. Bu manada muğlaklığın ortadan kalkması uluslararası toplum nezdinde Filistinlilerin işini kolaylaştırabilir. İsrail’in apartheid rejimi olduğunu ispat etmek artık eskisinden daha kolaydır. Apaçık bir hale büründü. İki devletli çözüm önerisi de gerçek bir çözüm olmaktan uzaktır. Bu öneriyle zaten İsrail devletinin özellikle Batı Şeria ve Gazze bölgesinde kontrolünü devam ettirdiğini görüyoruz. İsrail’e göre tek devletli çözüm masadaki tek seçenek.”

'‘ABD desteğinin etkisi’'

Bu kararın alınmasında ABD’nin etkili olduğunu söyleyen Keleşoğlu, ABD’nin bu kararın alınmasında cesaretlendirici rolünü şöyle aktardı: “İsrail, ABD’nin Kudüs’ü başkent kabul etmesiyle birlikte dünyanın en önemli askeri ve siyasi gücünü arkasına almış oldu. Cesaret alan İsrail sağı bu denli milliyetçi ve dışlayıcı bir yasayı meclise getirmeyi ve yasalaştırmayı başardı. ABD’nin bu kararının teşvik edici olduğu açıktır. İsrail sağı pervasızca bir şekilde apartheid rejimini perçinleyecek siyasetini hayata geçiriyor. Zaten fiiliyatta böyleydi ama pervasızlık bunu artık hukuki hale getirmek ve uluslararası toplumlardan çekinmediğini de göstermektedir.”