Gündem

'Askeri darbelerin yapamadığını ‘İslamcı’ bir iktidara yaptırıyorlar'

Mehmet Altan: 25 Aralık'ta gerçekleşen hukuk darbesinin devamı komisyonda kabul edilen torba yasa tasarısında...

14 Temmuz 2014 14:06

Mehmet Altan*

Ortalıkta sadece arsız ve yapışkan bir yalancılık yok, ‘siyaset’ kavramını neredeyse hırsızlıkla bütünleştiren, toplumun gözünün içine bakılarak işlenen ağır cezalık suçları sıradanlaştırmak isteyen bir yüzsüzlük, eşine menendine bugüne kadar rastlanmamış müptezel bir dalkavukluk da var.

‘Hırsızlık yapmanın önemli olmadığının’ yazıldığı bir başka dönem hatırlamıyorum.

Sadece hukuk değil ahlak da öldü bu ülkede.

***

Ankara’da siyasal iktidar, 17 ve 25 Aralık’ta ortalığa saçılan ‘yolsuzluk ve rüşvet’ suçlarını ortadan kaldıran ve bundan sonraki işlenecek suçların yakalanmasını da engelleyen bir hukuk ve devlet katliamı yapmaya devam ediyor.

TCK’nın 277’nci maddesi ‘yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs’ suçuna iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörüyordu.

17 Aralık sonrası siyasal iktidar bu suçu bolca işledi.

Son yargı paketi ‘yargıyı etkileme suçunu’ ortadan kaldırdı.
Meclis’te kabul edilen yeni düzenlemeye göre, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının ardından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın İzmir ve Adana savcılarını arayarak yargıyı etkilemeye çalışması artık suç değil. Bu kapsamda Bakan Bozdağ ile ilgili fezlekeler de düşmüş oldu.

Yine İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok’u arayarak yolsuzluk soruşturmasına bakan savcılarla ilgili söylediği iddia edilen ‘talimatları yerine getirmeyeceksiniz’ şeklindeki ifadeleri de artık suç değil.
Yargı bağımsızlığına El Fatiha…

***

Hukuk katliamının devamı ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda tam 38 gün görüşüldükten sonra kabul edilen torba yasa tasarısında…

Komisyonda kabul edilen tasarıya göre mahkemeler, mağdur edilen memurların göreve iadesine karar verse bile bu karar 2 yıl boyunca uygulanmayacak.

2 yıl sonra uygulanırken de eski görevine değil başka bir göreve verilecekler.

Üstelik de göreve iade ile ilgili mahkeme kararlarını yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında da soruşturma ve kovuşturma yapılamayacak.

Yani göreve iade ile ilgili mahkeme kararını uygulamamak suç oluşturmayacak.

25 Aralık’ta polisin mahkeme kararını dinlemesini zorla engelleyen AKP iktidarı devlete karşı alenen bir ‘yargı darbesi’ yaptı.

O günden bu yana da meşruiyetini yitirdi.

Şimdi son çıkardığı yasalar ve torba yasa tasarılarıyla ortalıktaki cesedi bıçaklamaya devam ediyor.

***

Gene AKP milletvekilleri tarafından, avukatların soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebileceği kuralına sınır getirilmek istenmesi ise muhalefet sayesinde komisyonda son anda engellendi.

AKP önergesine göre avukatların dosyayı inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi savcının istemesi halinde hakim kararıyla kısıtlanabilecekti.

Yani savcı isteği ve hakim kararıyla dosya hakkında gizlilik kararı verilebilecekti. Avukatlar sadece iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilecekti.

Amaç ‘yolsuzluk ve rüşvet’ iddialarının topluma mal olmasını engellemekti.

***

Bu dehşet verici hukuk cinayetlerini adeta sürek avına çeviren siyasal iktidarın başı kim?

Recep Tayyip Erdoğan.

Ama sanki bunları yapan başkasıymış gibi Recep Tayyip Erdoğan, Cuma günü Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi’ni hem de törenle açıkladı.

Belgesinin üç ana unsuru ‘demokratik yönetim, refah toplumu ve öncü ülke’ idi…

Vaatler sıralanıyordu.

***

AKP parti programı…

AKP’nin hükümet programları…

AKP’nin seçim beyannameleri…

Bunların hepsi, Erdoğan’ın söz verip de yapmadığı vaatler mezarlığıdır.

Açıp okuyun, sizin yüzünüz kızaracaktır.

Başta Siyasal Partiler Yasası konusundaki vaatlere bakın, siyasal yalancılığın profesyonel boyutundaki pişkinliği görün.

2007 yılındaki seçim bildirgesindeki cumhurbaşkanlığı bölümüne bakın…

***

12 Eylül rejimi, anayasası ve yüzlerce yasasıyla turp gibi ortalıkta.

Milli Güvenlik Kurulu ve YÖK’ün yaşamaya devam ettiği, üniversiteleri daha da hacamat etmeye yönelik hazırlıkların yapıldığı bir ülkede yeni ‘Türkiye Vizyon Belgesi’ imiş, ‘demokratik yönetim’ imiş…

Alevi yurttaşların hali ortada, hala açılmayan Heybeli ada Ruhban Okulu da Müslüman olmayan yurttaşların durumunu sergilemekte…

Kürtlerle müzakere ortamında IŞİD’e silah yollayıp Rojava’yı yok etmek de…

Bu skandallar yokmuş gibi törenle ‘vizyon belgesi’ ve ‘demokratikleşme palavraları’ açıklayana değil de, o törene koştura koştura gidenlere bravo.

***

Hepimizin desteklediği Anayasa referandumunda değiştirilen anayasa maddelerinin uygulanmasını olanaklı kılacak kaçının uyum yasası çıktı?

Roboski ne oldu? Deniz Feneri ne halde?

Reyhanlı, Afyonkarahisar, Soma, Hrant Dink… ‘Yeni Türkiye’nin taze cinayetleri…

***

Söylenenlerle ve yapılanlar arasındaki uçurumlar ortada…

17 Aralık sonrasında mahkemeden kaçmakla kalmayıp, ‘hırsızı yakalayanı’ suçlamak da ortada…

Anayasa ihlal edilerek çıkarılan ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen HSYK yasasına göre atananlar görevde.
Vicdanı, sağduyusu, meslek onuru ve demokrasi kültürü olan herkes Türkiye’nin bir darbe ortamında yaşadığını görüyor.

AKP, cumhurbaşkanlığı seçimiyle bu darbeyi taçlandırmayı amaçlıyor.

Ortada hem cumhurbaşkanı, hem başbakan, hem parti başkanı, eğer mümkün olursa genelkurmay başkanı ve de anayasa mahkemesi başkanı olmak isteyen biri var…

Bunu fiilen yapacağını da ilan ediyor…

Bu gerçekleşirse 25 Aralık darbesi kalıcı hale gelecek.

Çünkü mevcut anayasaya ve yasalara göre siyaset dışı ve tarafsız olarak görev yapmak ve yetki kullanmak üzere aday olan birisinin, anayasal ve yasal zemini bulunmayan bir otoriter tek adamlık zorlamasıyla sahaya girmesi, hukukun içine yerleştirildiği darbe tabutunun son çivisini de çakacak.

Tabii ‘Anayasaya göre ‘sorumsuz’ olan biri nasıl siyasal iktidarın icraatında ‘yetkili’ olur’ sorusunu duymazdan gelmeye de devam edecek.

***

Bu ülkedeki herkesin unutmaması gereken bir gerçek var, siyaseten her gayri meşru arzu ve iştah, kendi dışındaki her türlü gayri meşru arzu ve iştahı da azdırır…

Türkiye’de Balyoz Davası ile ilgili kulis bilgilerini duyan herkes yeni bir askeri dönemin başladığının bilincinde…

Askeri darbelerin yapmak isteyip de yapamadığını şimdi ‘İslamcı’ bir iktidara yaptırıyorlar.

İktidarda bir sivil var gibi gözüküyor ama yapılanların hepsi askeri darbelerin özlediği, istediği uygulamalar.

Darbeciler bunları yapamadı... Şimdi sivil birisi onların desteğiyle onların her zaman arzulamış olduklarını hukuk dışına çıkarak gerçekleştiriyor ve darbecilerin iştahını kabarttıkça kabartıyor.

Bizzat sivil iktidarın kendisi hukuk dışına çıkarak, hukuk dışına çıkmayı normalleştirerek bunu arzulayan başkalarının yolunu açıyor.

***

Türkiye 10 Ağustos’a, her türlü tehlikeli ihtimali bağrında besleyen hukuksuz bir ortamda gidiyor.

Toplum bu gidişata ‘dur’ demeyi becermezse bir zamanlar çok parlak görünen gelecek herkes için korkunç bir kâbusa dönecek.
Bu iktidar hukuksuzluk yolunda ilerliyor çünkü... Ve o yolun her durağı felaketlerle dolu. Geçmiş size bunu öğretmediyse eğer, bunu gelecekten öğrenmek zorunda kalacaksınız. Hem de herkesi acılara boğacak tecrübeler yaşayarak.

*Bu yazı gazete360.com'dan alınmıştır