Gündem

İşkenceye 'yaralama' diyen diğer mahkeme kararları

Ali İsmail Korkmaz davasında sanıklara işkence yerine 'yaralama sonucu ölüme neden olmak' suçundan ceza verilmesi tartışılmaya devam ediyor. İşte benzer içtihatlar...

26 Ocak 2015 12:20

Eskişehir’deki Gezi Parkı eylemleri sırasında aralarında polislerin de bulunduğu kişilerce dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz davasında sanıklara cezalar “yaralama sonucu ölüme neden olmak” suçundan verildi. Ali İsmail Korkmaz ile benzer durumdaki çok sayıda davada da  ‘işkence’ fiillerinin yaralama’ kapsamına alınması nedeniyle sanıkların daha hafif cezalar aldıkları belirlendi.

Kemal Göktaş’ın Milliyet’te yer alan habere göre, Gezi eylemleri sırasında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz davasında sanıklara “yaralama sonucu ölüme neden olmak” suçundan ceza verilmesi tartışılmaya devam ediyor. Korkmaz davasında olduğu gibi birçok davada savcılıklar ve mahkemeler kanuna ve Yargıtay içtihatlarına rağmen işkenceye giren bir çok fiili “yaralama” kapsamına alarak işkencenin cezasız kalmasının önünü açtığı eleştirisi yapılıyor.

İşkence suçunun düzenlendiği TCK 95. maddede “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” deniliyor. Yani kanun, eski klasik tanımda yer alan “suçla ilgili sorgulama sırasında” yapılan fiilleri değil, her türlü bedensel veya ruhsal acı veren fiilleri işkence olarak sayıyor. Kanuna göre; işkence suçundan dolayı zamanaşımı işlemiyor, ayrıca bu suçun ihmali davranışla işlenmesi (göz yumulması) halinde diğer suçlardakinin aksine indirim yapılamıyor. Kanuna göre; kalıcı hasar veren işkenceye bir kat ağır ceza verilirken kemik kırılmasına neden olan işkenceye ise 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası veriliyor. Kanun ayrıca işkence sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini emrediyor.

 

Yargıtay’ın işkence içtihadı

 

Kanunun işkence suçunun kapsamını geniş tutması nedeniyle Yargıtay da birçok kararında “yaralama” suçundan verilen cezaları bozarak “işkence” suçundan ceza verilmesini istiyor. Yargıtay, bu konudaki en önemli kararı olan Engin Çeber davasında “Tokat veya tekme atma, bağırma, kızma, küfür, uyutmama, taciz, tek ayak üstünde bekletme, yüksek sesle müzik dinletme, tuvalete götürmemek” gibi fiillerin sistematik biçimde işlenmesi halinde işkenceden ceza verileceğine hükmetmişti. Hatta Yargıtay, Çeber’le birlikte alınan Aysu Baykal’ın “saçını çeken, hakaret eden, aşağılayan, baygın yere yatıran” kadın polise “yaralama” suçundan verilen cezayı bozup işkenceden ceza verilmesini istemişti. Yargıtay’ın kararının ikinci önemli içtihadı ise işkenceye göz yuman amirlerin de işkence suçundan cezalandırılmasıydı.

 

‘Sokakta dayak işkencedir’

 

Yargıtay ayrıca İstanbul’da, kız arkadaşıyla gezen M.B.’yi ilk önce sokakta coplarla, sonra da kelepçeli halde bindirildiği araçta yumruklarla döven, yargılama sonunda “yaralama” ve “hürriyeti tahdit” suçundan ceza alan üç polis hakkındaki kararı, suçun “işkence” olduğunu belirterek bozmuştu.

Yargıtay’ın bu konudaki içtihatları açık olmasına rağmen savcılık ve mahkemeler çoğunlukla işkence kapsamında ele alınması gereken davaları “yaralama” suçu kapsamında görüp işkence suçunun cezasız kalmasına neden oluyor. TCK’da “basit yaralama” suçunun cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis olarak düzenleniyor. Kamu görevlisinin vatandaşa karşı yaralama suçunu işlemesi halinde ise ceza 1.5 yıldan 4.5 yıla kadar hapis oluyor. Yaralama sonucu ölüme neden olmanın cezası ise maktülün kemiği kırılmamışsa 8-12 yıl, kırılmışsa 12-16 yıl arası hapis oluyor. Cezası işkenceyle kıyaslanmayacak kadar hafif olan yaralama suçunda zamanaşımı da işliyor. Yaralama suçundan verilen cezeların alt sınırı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında olduğu için hemen her davada cezalar bu kapsama alınıyor, polisler hiç suç işlememiş gibi görevlerine devam ediyor. Asıl önemlisi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı temyize gidilemediği için Yargıtay da bu kararlara ilişkin bozma kararları veremiyor.

 

İşte tartışma yaratan kararlar

 

Yargıtay’ın işkence olarak gördüğü ancak mahkemelerin veya savcılıkların yaralama kapsamında değerlendirerek cezasız kalmasına neden olduğu vakalardan bazı örnekler şöyle:

-  Ali İsmail Korkmaz davasında mahkeme, sokak ortasıda sivil polisler ve esnaf tarafından linç edilerek öldürülmesini dahi “yaralama” kapsamında gördü. Oysa Yargıtay sokak ortasında copla dövülen ve arabada yumruklanan kişinin dahi işkence gördüğü sonucuna varmıştı. Mahkeme Korkmaz davasında işkenceyi görebilseydi sanıkların yanı sıra amirlerin de yargılanıp cezalandırılması söz konusu olabilecekti.

-  İzmir Karabağlar Polis Merkezi’nde polislerin dakikalarca dövdüğü Fevziye Cengiz’le ilgili dava da önce “yaralama” suçundan açılmıştı. Ancak polis bilirkişisinin görüntülerdeki işkence fiillerini tutanağa almadığı ortaya çıkınca mahkeme görevsizlik vererek dosyayı işkence suçundan ağır ceza mahkemesine gönderdi. Burada da savcı suçun “yaralama” olduğunda ısrar etti. Bu yüzden sanık polislere istenen ceza 1 yıl 1 ay oldu.

-  Taksim Polis Merkezi’nde dalağı patlayacak kadar dövülen Nezir Çirik davasında savcı, “İnsan onuru ile bağdaşmayan, kişilerin aşağılanmasına yönelik davranışlar içermediğinden işkence sayılmaz” gerekçesiyle yaralama suçundan ceza verilmesini istedi. Mahkeme de 6 polise “kasten yaralama” suçundan 11 ay 20 gün hapis cezası verip hükmün açıklanmasını geri bırakılmasına hükmetti.

-  Beyoğlu Polis Merkezi’nde bir bar çalışanını önce tahta copla ve ardından plastik copla döven Komiser Mehmet Kurt, “işkence”den yargılandığı dava sonunda, “basit yaralama” suçundan iki yıl iki ay hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay kararı bozarak işkence suçundan ceza verilmesini istedi.

-  Antalya’daki Gezi eylemleri sırasında polis şiddetinden kaçarak otoparka sığınan 3 genci darp eden polisler için “basit yaralamadan” ceza istendi.

-  Antalya’daki Gezi protestoları sırasında müzisyen Mustafa Düştegör’ü sopa ve coplarla döven 3 polis hakkında önce “yaralama” suçundan dava açılda ama Asliye Ceza Mahkemesi suçun işkence olduğunu belirterek dosyayı ağır cezaya gönderdi.

-  Tiyatro yönetmeni Metin Boran’ı Beyoğlu’nda darp eden 3 polis hakkında açılan “Sistematik işkence uygulanmamıştır” diyerek bu suçtan hüküm kurulmasına gerek olmadığına karar vermişti. Ancak Yargıtay polislerin işkenceden yargılanması gerektiğini belirterek mahkemenin kararını bozdu.

-  Şırnak İdil’de bir gösteride gözaltına alınan 5 kişiye yönelik kaba dayak ve işkence uyguladıkları belirtilen 5 polis hakkındaki dava da yine “basit yaralamadan” açıldı, sanıklar beraat etti.