Gündem

İnce bir analiz: Kılıçdaroğlu'nun politik dehası mı yoksa ironi mi?

"Bana ironi mi yapıyorsun' diyenler olacak, gerçeklerin kendisi zaten o kadar ironik ki"

22 Mayıs 2018 15:01

Mahmut Üstün*

Malumunuz olduğu üzere CHP milletvekili adaylarını açıkladı. İlk bilgiler basına sızar sızmaz CHP tabanından bir vaveyla yükselmeye başladı. Efendim liste sağcı adaylardan oluşuyormuş… Geçen dönemin solcu kimliğiyle öne çıkan adaylarının hemen tümü tasfiye edilmiş… Taban daha sola yönelirken Kılıçdaroğlu, dümeni hep daha sağa doğru kırıyormuş vb…

Eeee bunlar doğru da… Sorun bakalım bir niye?…

Tabii herkes protesto etmiyor CHP tabanında… Bir de Kılıçdaroğlu’nun ittifak politikasına uygun bir milletvekili aday profili oluşturduğunu ve doğru yaptığını söyleyenler var. Bu kesime göre Kılıçdaroğlu son dönemde inisiyatifi ele aldı ve attığı her taktik adımda başarı sağladı. Yani ve özetle… “Sağcı adaylar gösterildiyse vardır başkanın bir bildiği; zaten aday gösterilmeyen kişiler de öyle abartıldığı kadar solcu falan değildi” mealinde bir hava…

Oysa feveran edenler başta olmak üzere iki kesim de olayı tam değerlendiremiyor bana göre. Kılıçdaroğlu’nun politik dehasının hakkını verebilen değerlendirmeler değil bunlar…

Bana göre Kılıçdaroğlu hem konjonktürel hem strüktürel alanı kapsayan çok kapsamlı bir politik hamle yaptı. Bu adımların kısa vadede politik başarı üreteceğini ve orta vadede de tam aksine solu kuvvetlendireceğini düşünüyorum. Kılıçdaroğlu’nun da tüm bunları hesaplayan çok katmanlı ve derinlikli bir yaklaşımla bu tercihi yaptığına eminim…

Şimdi “ince” “ince” analiz edelim…

Sağ bir listeyle seçime girmenin kısa vadeli ne tür sonuçları olacaktır. İlk olarak CHP’den İYİ Parti’ye oy kaymasını engelleyecek ve hatta sağdan oy kazanılmasına yol açacaktır. Daha önceden bu yöntemle sağdan oy almak girişimleri hep boş çıksa da, Kılıçdaroğlu güçlü politik sezgisiyle bu kez alınacağını hissetmiştir… Eee politika biraz da ısrar işidir, değil mi ama? İkinci olarak partinin sol tabanı bu tercih nedeniyle partiye darılacak ve protesto oyları meydana gelecektir. Peki bu protesto oyları nereye gidecektir? Büyük ölçüde HDP’ye… Böylece Kılıçdaroğlu açık bir çağrı yapmanın politik riskinden muaf biçimde CHP’den HDP’ye ciddi bir oy desteğini kanalize etmiş olacaktır. HDP bu şekilde barajı geçecek ve AKP de bu nedenle mecliste azınlığa düşecektir.

Gerçekten çok zekice… Tam bir taktik deha var ortada…

Sanırım işin güncel ve konjonktürel kısmı anlaşılmıştır. Peki ya orta vadede bu tercih nasıl solu güçlendirecektir? Şöyle efendim…

Bu süreç HDP’nin güçlenmesine yol açacaktır… HDP’nin yüzde 15+ oy alması Türkiye siyasetinde sağ hegemonyanın zayıflatılması doğrultusunda önemli bir politik kırılma yaratabilecek; bu kırılma CHP’nin de kendine çekidüzen vermesini ve ister istemez daha sol politikalara yönelmesini sağlayacaktır…

Denilebilir ki, listeleri hazırlayan politikayı belirleyen zaten eni sonu Kılıçdaroğlu değil mi? Niye öyle dolambaçlı bir yol izliyor? Ama gerçek hiç de öyle dışarıdan göründüğü gibi değil… Kılıçdaroğlu yönetime geldikten hemen sonra ve ardından birkaç kez daha partiyi sola açmaya yönelik hamlelere girişti. Ama parti içinden ve dışından önemli direnç noktaları ve frenler var ve bunları aşmak hiç de sanıldığı kadar kolay değil. Parti kendi tabanından çok İstanbul merkezli unsurların denetimi içine sokulmuş. Ayrıca ulusalcısı, neo liberali parti ağında önemli bir güç haline gelmiş… Kılıçdaroğlu bu engelleri içeriden aşma çabasının başarılı olamadığını görünce bu kez, bu güçlerin isteklerini uyguluyormuş gibi davranıp onları da ürkütmeden, partiyi dışarıdan sol kuşatma altına alıp içeride sol değişimi hayata geçirme stratejisi uyguluyor.

Ya değiştiremezse… O zaman da CHP solcu olamıyorsa, bari adıyla sanıyla tam sağcı olsun ve sol şeridi boşa işgal etmesin; gerçekten hak edenler gelsin orayı doldursun düşüncesinin sağ adaylarla seçime girme tercihinde rol oynadığını söyleyebilirim.

Gördüğünüz gibi, hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. Büyük bir taktik ve stratejik deha ürünü olan hamleleri derinliğine analiz etmeden yüzeyde görünenle değerlendirip yargılamak çok sığ bir davranış…

Şimdi bana ironi mi yapıyorsun diyenler olacaktır…

Gerçeklerin kendisi zaten o kadar ironik ki…

Özel çabaya gerek kalmıyor…


* Bu makale, Politikyol'da yayınlanmıştır