Gündem

İki engelli çocuğu bulunan eski savcı Çakmak'ın ailesi tahliye beklerken, Çakmak şehir dışına gönderildi

Eski savcı Çakmak'ın eşine "Engelli çocukların Çocuk Esirgeme'ye alınabileceği" cevabı verildi

06 Mayıs 2017 02:19

OHAL KHK’sı ile ihraç edilen ve ‘FETÖ’ye üye olduğu iddiasıyla tutuklanan eski Kocaeli Savcısı Seyfullah Çakmak’ın ailesi, iki engelli çocuğunun bulunması dolayısıyla denetimli serbestlik beklerken Çakmak, Kocaeli Cezaevi’nden Silivri Cezaevi’ne nakledildi. Seyfullah Çakmak’ın çocuklarının engellilik durumunu belirterek Kocaeli Cezaevi’ne geri gönderilme talebi kabul edilmedi.

Seyfullah Çakmak’ın eşi Hacer Çakmak'ın çocukların bakıma muhtaç olması nedeniyle babanın tutuksuz yargılanması yönündeki dilekçesine "çocukların Çocuk Esirgeme Kurumu'na alınabileceği" cevabı verilirken, itiraz dilekçesine için de "hukuk müşavirliğinin görüşüne ihtiyaç duyulduğu, daha sonra cevap verileceği" karşılığı iletildi.

Seyfullah Çakmak’ın tutuksuz yargılanması için çaba sarf eden Çakmak ailesi, Seyfullah Çakmak’ın Kocaeli Cezaevi’nden, Silivri Cezaevi’ne nakledildiği haberini aldı. Hacer Çakmak, çocuklarını bırakıp İstanbul’a eşini ziyarete gidemeyeceğini söylerken, eşinin evi geçindiren tek kişi olduğunu ve ileri derecede engelli olan iki çocuğuna engelli aylığı da verilmediğini belirtti.

Hacer Çakmak’ın, T24 yazarı Ömer Faruk Gergerlioğlu’na eşinin tutuklanması sonrası yaşadıklarını anlattığı mail şöyle:

"Eşim Kocaeli eski savcısı Seyfullah Çakmak FETÖ soruşturmaları kapsamında 17/07/2016 tarihinden itibaren 270 gündür tutukludur. Kocaeli 2 nolu T Tipi kapalı ceza infaz kurumunda yatmaktadır 7 aydır tek kişilik odadır, günde bir saat havalandırma, spor hakkını yalnız başına ve kimseyle temas olmadan kullanmasına izin verilmektedir Üç çocuğumuz vardır, ikisi engelli yatalak tamamen bakıma muhtaçtır, eşim meslekten ihraç edilmiştir, ben ev hanımıyım, sosyal güvencem de bulunmamaktadır, başkaca bir gelirimiz, üzerime kayıtlı menkul gayrimenkul de yoktur, sadece engelli oğluma ait bir engelli arabası vardır. Neredeyse 18 yıllık evlilik hayatımız hastanelerde geçmiştir, 7 yıl çocuğumuz olmadı, 5. tüp bebek denemesinde 2005 yılı Kasım ayının 9. gününde doğan ikizlerimiz doğumda öldü, altıncı denememiz başarısız oldu, yedinci tüp bebek tedavisi sonucunda 29/09/2007 tarihinde büyük kızım Tuğba dünyaya geldi, maalesef "nonketotik hiperglisinemi" adı verilen doğuştan genetik metabolik bir hastalığı vardı, şu an 9 yaşında sürekli bakıma muhtaç ve yatalaktır ve karnına bağlanan makina hortumu ile beslenmektedir, 23/03/2009 da tek sağlıklı çocuğumuz olan Tuğçe Seher dünyaya geldi, 2013 yılında 3. çocugumuza hamile kaldım hamileliğin 20. haftasından itibaren eylül 2013 ilâ 29/01/2014 tarihleri arasında hastanede sürekli yatmak zorunda kalarak (rahim ağzı açıklığı sebebiyle) Ömer Seyfettin'i dünyaya getirdim ancak O da büyük ablası gibi hastaydı, bir ay hastanede kaldık, komada kaldı, bu süre zarfında diğer çocuklarıma eşim baktı, çocuklarımızın bakım ve gözetiminde en büyük yardımcım halen tutuklu olan eşimdi. Şu an kızım Tuğba'yı ağırlıgı nedeniyle kaldıramıyorum ve kızımı yıkayamıyorum, ne yapmam gerektiğini biri bana söyleyebilir mi? 

“Özetle, hayatımız bir ayağımız hep hastanede, yılın en az 40 ilâ 60 günü refakatçi yatılı hastanede geciriyoruz en az bir o kadarda ayakta tedavi vs. oluyor, eşim ancak rutin dosyalarını ve işlerini yapabilecek zamanı hastane işleri arasında fedakarlık yaparak bulmuştur, hep çalışkan gayretli ve takdir toplayan bir kişilik olmuştur Hal böyle iken eşim, "silahlı terör örgütüne üye olmak, anayasayı ihlal" gibi suçlamalarla tutuklandı, isnat edilen bu suçlamalarla eşimin hiçbir ilgisi yoktur, dünyamız, evimiz, hastane ve çocuklardan ibarettir, adli ve idari dosyada izafe edilen hiçbir somut delil, vakıa ve fiil yoktur, eşime uygulanan tutukluluk bize verilen bir cezadır, meslekten ihraç da haksızdır. Eşim mesleğinde her daim çalışkan başarılı ve dürüst özgür bir geçmişe sahiptir sicili ve mesleki kariyeri başarılarla doludur, buna rağmen hiçbir ünvanlı göreve getirilmemiş, herhangi bir zümreye grup ve siyasal organın emri otoritesi altına girmemiş, hukukun üstünlüğünü ve Anayasayı kendine rehber edinmiştir, bunun faturasını da ihraç ve tutuklulukla ödemektedir. Annem kalp hastası yürüyemiyor, 72 yaşında, O'na 79 yaşında olan babam bakıyor, ablam epilepsi (sara) hastası, eşimin annesi, babası ve hayatta olan tek kardeşi vefat etmişlerdir. Bu durumda yalnızım ve kimsem yok. 

“Eşimin ne darbeye teşebbüs eden kişilerle ne de herhangi bir oluşumla ilgisi yoktur, iki tane yatalak halde çocuğu olan bir kişinin, delilsiz bicimde tutuklanması onu değil çocuklarımız ve bizi cezalandırmaktır, lütfen sesimizi duyun şu an kimse yoktur, Türkiye’deki hâkim ve savcılar kendilerine de FETO üyesi derler korkusuyla hukuka uygun karar verememektedirler, gözümüze baka baka "maalesef elimizden bir şey gelmiyor" diyorlar, eşim hiçbir disiplin cezası almamasına rağmen bulunduğu cezaevinde hücreye atılmıştır, inanın ne yapacağımı şaşırmış durumdayım, bir yanda iki tane yatalak çocuk bir yanda hücreye atılan bir eş, son çare olarak sizlere yazıyorum, konuyla ilgilenmenizi ve yardımlarınızı bekliyorum, saygı ve hürmetlerimi sunarım, Hacer Çakmak."