Dünya

İİT Sonuç Bildirgesi açıklandı; Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul eden devletlere yaptırım mesajı

Bildirgede yasa dışı İsrail yerleşimlerinde üretilen ürünlerin piyasaya girmesinin engellemesi çağrısında bulunuldu

19 Mayıs 2018 03:54

ABD'nin İsrail'deki büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşımasından sonra meydana gelen gelişmeler üzerine Türkiye'nin acil çağrısıyla düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İslam Zirvesi Konferansı Olağanüstü Toplantısı sona erdi.  Kuveyt Emiri Şeyh Saban, Filistin Başbakanı Hamdallah, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani gibi çok sayıda liderin katıldığı zirvenin sonunda nihai bildirge kabul edildi.

Üzerinde uzlaşılan Sonuç Bildirgesi'nde ''Uzmanlar Komitesi kurularak katliam soruşturulması çağrısında bulunulurken, "Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul eden veya Büyükelçiliklerini oraya taşıyan ülkelere karşı uygun siyasi, ekonomik ve diğer tedbirleri alma konusundaki kararlılığımızı beyan ederiz" denildi.

Filistinlilere yönelik saldırının cezalandırılması gerektiği vurgulanan sonuç bildirgesinde "Üye devletlere ve uluslararası topluma yasa dışı İsrail yerleşimlerinde üretilen ürünlerin piyasaya girmesini engellemeleri" talebinde bulunuldu.

Bildiride, uluslararası görevlere adaylığını koyan ve adaylığına İİT'in desteğini isteyen ülkelerin, Filistin ve özellikle Kudüs'e yönelik tutumlarına göre değerlendirileceğinin teyit edildi.

İşte o bildiri:

“İslam İşbirliği Teşkilatı'na (İİT) Üye Ülkelerin Kralları, Devlet ve Hükümet Başkanları olarak, Filistin Devleti'nde meydana gelen ciddi gelişmelere mukabele amacıyla İsrail'in Filistin halkına yönelik devam eden acımasız saldırganlığı ve ABD'nin Kudüs Büyükelçiliğinin yasadışı şekilde açılması sonucunda, Filistin Devleti'nde meydana gelen vahim hadiselere mukabele amacıyla İİT İslam Zirvesi 13. Oturumu Dönem Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın daveti üzerine 3 Ramazan 1439 Hicri - 18 Mayıs 2018 Miladi tarihinde İstanbul'da tertiplenen Yedinci Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı münasebetiyle bir araya gelen bizler, Filistin Devleti'nin işgal altındaki topraklarındaki endişe verici durumu ve artan gerilimi değerlendirmiş olarak, Ümmetimiz açısından bu denli büyük öneme sahip bir konudaki bu Zirve'yi toplantıya çağırması ve Zirve'ye ev sahipliği yapması nedeniyle Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a derin minnetlerimizi ifade ederek, 5-6 Mayıs 2018 tarihlerinde Dakka'da gerçekleştirilen Dışişleri Bakanları Konseyi'nin 45. oturumunda Filistin davası ve Filistin Devleti'nin başkenti olan Kudüs konusunda kabul edilen kararları takdirle karşılayarak, 29. Arap Ligi Zirvesi'nde Filistin ve Kudüs konusunda kabul edilen kararları memnuniyetle karşılayarak ve bunun iki kutsal caminin hizmetkarı Kral Salman bin Abdul Aziz Al Suud tarafından “Kudüs Zirvesi" olarak adlandırılmasını takdir ederek, İİT'in merkezi misyonunun ve varoluş sebebinin Kudüs-ü Şerif'in ve bu şehrin tarihi ve yasal statüsü ile manevi konumunun korunması, İsrail tarafından işlenen ihlallere ve bu rejimin sömürgeci ve ırkçı politikalarının herhangi bir tarafça desteklenmesine son verilmesi amacıyla gerekli tüm tedbirleri almak olduğunu vurgulayarak, Filistin'le ve halkıyla tam dayanışma içinde İslam Ümmeti'nin üzerine düşen tarihi, ahlaki ve hukuki sorumluluk çerçevesinde hareket ederek,

1- İşgal altındaki Filistin topraklarında, özellikle Gazze Şeridi'nde, insanlık dışı ve kesinlikle yasadışı işgale karşı meşru barışçıl protesto haklarını kullanan silahsız Filistin halkına yönelik olarak, İsrail güçlerince gerçekleştirilen kriminal eylemleri en güçlü ifadelerle kınar; özellikle son olarak 14 Mayıs'ta meydana gelen ve en az 60 sivilin kasten öldürülmesi ve yaklaşık 2 bin 700 kişinin yaralanması başta olmak üzere, işgal altındaki Filistin topraklarında gerçekleştirilen ağır vahşet olaylarından işgalci güç olarak İsrail'i tamamen sorumlu tutar;

2- İsrail işgal güçleri tarafından işlenen ve vahşi suç teşkil eden bu eylemlerin, BM Güvenlik Konseyi'nde İsrail işgalini hesap vermekten korumak suretiyle, ABD Yönetimi'nin desteğiyle işlendiğini teyit eder; ayrıca, bu suçların ABD Yönetimi'nin İsrail'deki Büyükelçiliğini İsrail'in işgali altındaki Kudüs şehrine resmi olarak taşıması yönündeki yasadışı kararının arka planında işlendiğini, bunun da İsrail Hükümeti'ni Filistinli sivil halka yönelik pervasız davranışı konusunda daha da cesaretlendirdiğini not eder;

3- BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, uluslararası topluma Filistin'le ilgili uluslararası hukuk ve düzeni korumaya yönelik yasal yükümlülüklerini yerine getirme; işgalci güç İsrail'in fütursuzca işlemekte olduğu bu denetlenmemiş suçlarından ötürü hesap verebilirliğini sağlama ve bu zulümlere son vermek için yasal ve ahlaki yükümlülükleri doğrultusunda hareket etme ve Filistin halkına uluslararası koruma sağlama çağrısında bulunur;

4- Uluslararası barış gücü gönderme yolu da dahil olmak üzere, Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması çağrısında bulunur;

5- İİT Genel Sekreteri'nden, Gazze Şeridi'ndeki barışçı ve silahsız göstericilere  karşı İsrail güçleri tarafından işlenen suç ve katliamların soruşturulması ve İsrail makamlarının bu konudaki cezai sorumluluğunun belirlenmesi amacıyla uluslararası bağımsız bir uzmanlar komitesi ihdas edilmesi ve bu komitenin bulgularının ilgili uluslararası organlara iletilmesi için acilen harekete geçmesi talebinde bulunur;

6- BM Güvenlik Konseyi, BM Genel Kurulu, BM Genel Sekreteri, BM İnsan Hakları Konseyi, özel raportörler ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri'ne Gazze Şeridi'ndeki son zulümlere ilişkin olarak uluslararası bir soruşturma komitesi kurulması için gerekli adımları atmaları ve bu komitenin belirli bir zaman dilimi içinde saha soruşturması başlatmasının, İsrail makamlarının cezai sorumluluğunun belirlenmesinin, kurbanlara yönelik adaletin tesis edilmesinin ve faillerin cezai muafiyetinin sona erdirilmesinin sağlanması amacıyla sarih bir mekanizmanın hayata geçirilmesi çağrısında bulunur;

7- BM Güvenlik Konseyi'ne, Genel Kurulu'na ve İnsan Hakları Konseyi'ne bu husustaki sorumluluklarını yerine getirmeleri çağrısında bulunur ve tüm ülkeleri bu konunun acil olarak BM Genel Kurulu, Güvenlik Konseyi ve İnsan Hakları Konseyi gündemine getirilmesi için çabalarını seferber etmeye davet eder;

8- BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olarak Kuveyt'in rolünü, Gazze'deki kanlı olaylara süratli tepkisini ve 15 Mayıs 2018 tarihinde Güvenlik Konseyi'nden acil toplantı talebinde bulunmasını takdir eder, Kuveyt'in sivillerin korunması konusunda bir karar tasarısı sunmasını ve ABD'nin bu talihsiz olaylara cevaben bir basın açıklaması yapılmasını engellemesinden duyduğu üzüntüyü ifade etmesini memnuniyetle karşılar; 

9-Bu konuda Arap Ligi, Avrupa Birliği ve Afrika Birliği dahil uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla eşgüdüm sağlama ve birlikte çalışma ihtiyacını teyit eder;

10- Filistin davasının ve Kudüs-ü Şerif'in İslam Ümmeti bakımından merkeziliğini teyit eder; kendi kaderini tayin etme ve 4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs-ü Şerif olan kendi bağımsız ve egemen Filistin Devleti'ni kurma hakları dâhil olmak üzere, vazgeçilemez milli haklarını elde edebilme çabalarında Filistin halkına yönelik ilkeli desteğimizi yineler ve tüm ülkeleri Filistin Devleti'ni resmen tanımaya davet eder;

11- ABD Başkanı'nın Kudüs'ü işgalci güç İsrail'in sözde başkenti olarak tanıyan yasadışı kararını reddettiğini yineler; bunu hukuken hükümsüz ve geçersiz ilan eder, uluslararası meşruiyeti haiz kararların ihlali anlamına gelen bu kararı Filistin halkının tarihi, hukuki, doğal ve milli haklarına bir saldırı, bütün barış girişimlerine yönelik kasti bir baltalama ve uluslararası barış ve güvenliği hedef alan bir tehdit olarak görür; ABD'nin Kudüs'te Büyükelçilik açmasını kınar, bunun Müslüman Ümmete, Filistin ulusal haklarına ve uluslararası hukuka karşı bir tahrik ve düşmanlık eylemi teşkil etmenin yanı sıra, BM de dâhil olmak üzere, uluslararası düzene yönelik bir saldırı olduğunu; aynı zamanda, işgalci güç İsrail'i Filistin halkına karşı yasadışı eylemlerini hızlandırmaya teşvik ettiğini kabul eder;

12- Kudüs-ü Şerif'in Filistin'in ebedi başkenti olarak kalacağı şeklindeki tutumunu, ABD'nin Kudüs'te Büyükelçilik açmasının işgal altındaki şehrin yasal statüsünü değiştirmediği gibi işgalci güç İsrail'in yasadışı ilhakını meşrulaştırmadığı hususundaki tutumumuzu yineler;

13- Majesteleri Kral II.Abdullah bin Hüseyin'in, Filistin Devleti Başkanı Mahmud Abbas ile 31 Mart 2013'te imzaladığı anlaşmada vurgulanan, Majesteleri Kral II.Abdullah bin Hüseyin'in Kudüs-ü Şerif'teki Müslüman ve Hıristiyan kutsal mekanlarının tarihi hamiliğine ve Kudüs ve Mescid-i Aksa İşleri Bölümü ile El Aksa Camii İslami Vakfı'nın, Mescid-i Haram'ı koruma ve savunma rolüne desteğini ifade eder;

14- Kudüs Komitesi Başkanı Fas Kralı Majesteleri Kral VI. Muhammed'in Kutsal Şehri korumaya ve Filistin halkının direncini desteklemeye yönelik süregiden çabalarını över ve Kudüs Komitesi'nin Kudüs Beytülmal Ajansı tarafından gerçekleştirilen çabalarını takdir eder;

15- ABD Yönetimi'nin hareketini veya diğer ülkeler tarafından benimsenen benzer bir adımı takip eden, kabul eden veya zımnen onaylayan herhangi bir devletin, uluslararası düzeni ve uluslararası hukuku baltalamakla suçlu olduğunu düşünür; bu utanç verici eylemlere uygun tedbirlerle mukabele etme hususundaki kararlılığımızı ifade eder ve diğer ülkelerin ABD'nin yasadışı örneğinden hareketle Büyükelçiliklerini Kudüs'e taşımalarının engellenmesi için gerekli tüm adımları atma kararı alır ve bu bağlamda Guatemala'nın Büyükelçiliğini Kudüs-ü Şerif'e taşımasını kınar; Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul eden veya Büyükelçiliklerini oraya taşıyan ülkelere karşı uygun siyasi, ekonomik ve diğer tedbirleri alma konusundaki kararlılığımızı beyan eder; bu çerçevede alınabilecek uygun tedbirler konusunda tavsiyeler hazırlama konusunda Genel Sekreterliği görevlendirir; 

16-Tüm Üye Devletlere, bu eylemi açıkça kınamaları ve Filistin'in ulusal haklarını, ABD veya başka bir taraftan gelen tüm düşmanca ve yasadışı eylemlerden korumak için mevcut tüm yasal ve diplomatik yolları izlemeleri ve son zamanlarda Filistinlilerin haklarının geliştirilmesi için Filistin liderliği tarafından kabul edilen kararları desteklemeleri çağrısında bulunur;

17- Uluslararası görevlere adaylığını koyan ve adaylığına İİT'nin desteğini isteyen ülkelerin Filistin ve özellikle Kudüs'e yönelik tutumlarına göre değerlendirileceğini teyit eder; 

18-İİT üyesi devletlerin Filistin davasına ilişkin kararlara karşı duyarlı olmaları, müşterek davamız lehine oy kullanmaları ve bu adil davayı savunmaya katkı sağlayacak şekilde harekete geçme taahhüdünde bulunmaları gerektiğini vurgular ve Filistin davasına bağlı olmayanlara karşı gerekli tedbirlerin alınması çağrısı yapar; 

19-Üye Devletlerden, Genel Sekreterlikten, İİT alt organlarından, ihtisas ve bağlı kuruluşlarından Kudüs-ü Şerif'in işgalci güç İsrail tarafından ilhakını tanıyan, ABD'nin Büyükelçiliğini Kudüs-ü Şerif'e taşıma kararını izleyen ülke, makam, parlamento, şirket ve bireylere ekonomik kısıtlamalar uygulanması amacıyla gerekli önlemleri almalarını ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki İsrail sömürgeciliğini kutsayan her türlü önlemle mücadele etmelerini talep eder; 

20-Üye Devletlere ve uluslararası topluma yasa dışı İsrail yerleşimlerinde üretilen ürünlerin piyasaya girmesini engellemeleri, işgalin ve yerleşim rejiminin daimi kılınmasında dahli bulunan veya bundan yarar sağlayan birey ve oluşumlara karşı önlem almaları çağrısında bulunur;

21- Filistin halkının meşru hak ve isteklerini İsrail'in ısrarcı sömürgeci ve saldırgan rejiminden,  aynı zamanda bu baskı rejimini savunan ve destekleyen devletlerden savunmak amacıyla, mümkün olan tüm kullanılabilir tedbirleri almayı, tüm siyasi, hukuki ve diplomatik yolları takip etmeyi kararlaştırır;

22- 1967'de işgal edilen Filistin Topraklarının ayrılmaz bir parçası olan Kudüs şehrine ilişkin uluslararası meşruiyet kararlarına bağlı kalması için Amerika Birleşik Devletleri'nden talepte bulunur ve ABD'yi İsrail'in gerek bölgenin gerek tüm dünyanın barış ve güvenliğine tehdit teşkil eden sömürgeci planlarına ve ciddi ihlallerine son vermesi için çağrıda bulunmaya davet eder;

23- ABD'ye İsrail'in sömürgeci işgaline karşı durması ve her daim müşterek uluslararası çabaların parçası olarak, ilgili BM kararları, uluslararası hukuk, barış süreci ilkeleri, Arap Barış Girişimi ve iki devletli çözüm ilkesine dayanan kapsamlı barışın tesisi konusunda tarafsız olması çağrısında bulunur;

24- 6 Mart 2016 tarihinde Cakarta'da düzenlenen Beşinci Olağanüstü İslam Zirvesi ile 13 Aralık 2017 tarihinde İstanbul'da düzenlenen Kudüs-ü Şerif'e dair Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı kararları başta olmak üzere, Filistin Davası ve Kudüs-ü Şerif hakkında düzenlenen olağan ve olağanüstü İslam Zirvelerinde kabul edilen tüm kararlara bağlılığını teyit eder; Üye Devletlere, özellikle dünyanın diğer bölgelerindeki ve uluslararası kuruluşlardaki muhataplarıyla olan günlük münasebetlerinde ve dış politika gündemlerinde bu kararlara saygı duyulmasını temin etmeleri yönünde çağrıda bulunur; 

25-Uluslararası hukuka uygun olarak hareket etmeyi, uluslararası hukuku ve uluslararası sistemi savunmak için değerlerimizi paylaşan devletler ile işbirliği yapmayı sürdüreceğimizi yineler; kendi kaderini tayin etme ve uluslararası hukuk ve mevcut BM kararları bağlamındaki yegâne kabul edilebilir uluslararası çözümü oluşturan iki devletli çözüme -uluslararası ilkeler ve 2005'te Mekke'de düzenlenen Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı'nca benimsenen 2002 Arap Barış Girişimi'yle uygun şekilde sarsılmaz bağlılığımızı teyit eder; bu bağlamda, 20 Şubat 2018 tarihinde BM Güvenlik Konseyi'nde Filistin Devlet Başkanı Sayın Mahmud Abbas tarafından sunulan Filistin siyasi girişimini destekler;

26- Kudüs-ü Şerif kentinin İslami ve Hıristiyan kimliğini değiştirmeye - ya da tarihini tahrif etmeye - yönelik her teşebbüse karşı koymak için, Kudüs Eski Şehrini ve Surlarını Dünya Mirası olarak belirleyen UNESCO ile işbirliği yapmak dahil, gerekli olan tüm kaynakları tahsis etme yönündeki kararlığını vurgular, ve bu kapsamda, İsrail işgal kuvvetlerinin süregelen saldırıları ve İsrailli terörist yerleşimci grupların mukaddes Mescid'i Aksa Külliyesi'nin kutsallığına düzenli olarak saygısızlıkta bulunmalarına izin verilmesi dahil, Mescid'i Aksa Külliyesi'nin ve aynı zamanda Kudüs-ü Şerif'teki diğer dini ve kutsal mekânların statükosunu değiştirmeye yönelik süregelen İsrail işgalini kınar;

27- Kudüs şehrine yönelik İslami finansmana ilişkin önceliklerin belirlenmesi amacıyla bir çerçeve teşkil eden Kudüs'ün çok sektörlü stratejik planının finansmanı konusunda geçmişte kabul edilmiş İİT kararlarının uygulanması çağrısında bulunur; ayrıca 2018-2022 gözden geçirilmiş stratejik planı çerçevesinde Üye Devletlere Kudüs şehrinin, kuruluşlarının ve halkının ihtiyaçlarını ve başta eğitim sektörünün desteklenmesi dahil olmak üzere, bu planda kayıtlı projeleri desteklemeleri çağrısında bulunur ve Genel Sekreterliği bu planın Filistin Devleti'yle eşgüdüm içinde uygulanmasının takibiyle görevlendirir;

28- 5.3 milyonu aşkın Filistinli mülteciye hayati hizmetler sunan Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'nın (UNRWA) özel öneminin altını çizer ve Üye Devletlere UNRWA'nın sürdürülebilir bütçesinin idame ettirilmesine yönelik girişimlerine daha fazla destek sağlamaları çağrısında bulunur;

29- İslam Kalkınma Bankası tarafından sunulan ön çalışmada işaret edildiği üzere, Filistinli mültecilere ve ev sahibi ülkelere daha fazla destek vermenin, Üye Devletlerin müşterek desteğinin arttırılmasının ve UNRWA'nın sahadaki insani yardım, kalkınma ve sosyal koruma faaliyetlerinin tutarlı ve sürdürülebilir şekilde finansmanının güvence altına alınmasının aracı olarak, Kalkınma Vakıf Fonu'nun kurulmasını memnuniyetle karşılar ve Kalkınma Vakıf Fonunun faaliyete geçişinin hızlandırılması için Üye Devletlere çağrıda bulunur;

30- BM Genel Kurulu'nun 194 sayılı kararı doğrultusunda, Filistinli mültecilerin inkar edilemez nitelikteki evlerine geri dönme haklarına yönelik desteğini yineler; ayrıca, adalet ve barışı sağlamak için gerekli ilk adım olarak, bundan yetmiş yıl önce gerçekleşen Nakba (büyük felaket günü) sırasında Filistin halkına karşı işlenen etnik temizlik ve cinayet suçlarının tanınmasının gerekliliğini yineleriz.