Gündem

Hukukçular yeni yargı paketini yorumladı: Bunları İsrail Filistinliler'e uyguluyor

Polisin arama yapabilmesi için 'makul şüphe'nin yeterli sayılmasını ve mal varlığına el koymanın kolaylaşmasını öngören yeni yargı paketine hukukçular ne diyor?

17 Ekim 2014 23:30

Hâkim ve savcılara seyyanen zam, disiplin affı getiren yasa teklifi, dinleme ve teknik takibin koşulları yeniden belirlenerek genişletildi. Teklifte CMK ve TCK’da değişiklikler yapılarak “Paralel yapıyla mücadele” için yasal zemin hazırlandığı savunuluyor. “Paralel yapı”ya takılıp sınavı kazandıkları halde mesleğe kabul edilmediği öne sürülen hâkim-savcı adayına mesleğe dönüş yolu açılıyor. TBMM’ye önceki gece sunulan 35 maddelik teklifle şüphelilerin ev ve işyerlerine arama yapabilmek için “somut delile dayalı kuvvetli şüphe” yerine “makul şüphe” yeterli sayılacak. “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” için de “Somut delile dayalı” şartı aranmadan dinleme, teknik takip yanında gizli soruşturmacı da görevlendirilebilecek.

CMK’daki malvarlığına el koyma tedbirinin uygulanabileceği katalog suçlar listesi yeniden düzenleniyor.

AKP'nin otoriterleştiği ve AB reformlarında geri adım attığı yönünde eleştirilere neden olan yargı paketine hukukçular sert tepki gösterdi. El koymanın kapsamının genişletilmesi ve arala yapmak için 'makul şüphe'nin yeterli sayılmasının suistimal edileceğini savunan hukukçuların değerlendirmeleri şöyle: 

 

'Yargı paketi, Türkiye'yi daha da karanlığa itecek'

 

Avukat Ergin Cinmen tasarı ile sıkıyönetim ilan edilmeden sıkıyönetim şartlarının uygulanacağını savundu. Zaman gazetesine değerlendirmelerde bulunan Cinmen, soruşturma aşamasında avukatların dosyayı inceleyememesinin savunma hakkının çok geriye itildiğini belirterek şöyle konuştu: 

“Şu anda hukuk devletinden güvenlik devletine geçiş yaşıyoruz. Ceza Muhakemesi Kanunu zavallı kanunlarımızdan biridir. Yaz-boz tahtasıdır. İkide bir esen rüzgâra göre maddeler değiştirilir. Savunma hakkı son derece gerilere itiliyor. Avukatın soruşturma aşamasında dosya incelemesi kısıtlanıyor. Avukat dosyaya bakamayacak, müvekkilini dosyadaki deliller konusunda haberdar edemeyecek. Adil yargılama konusunda Türkiye giderek karanlıklara bürünecek, bundan korkuyorum. Sıkıyönetim olduğu zaman bilirsiniz ve ona göre hareket edersiniz. Ama şimdi hukuk devleti var diyerek sıkıyönetim uyguluyorlar. Asıl sorun bu. Ama yaptım oldu diyemezler, artık bir AİHM var, diğer tarafta dünya çapında bir İnsan Hakları Mahkemesi var. Halihazırdaki durum devam ederse bütün bu değişiklikler AİHM'den geri dönecektir. Bu tür düzenlemelerle AB'ye giremezsiniz. Hukuk kurumlarına, Anayasa Mahkemesi'ne, barolara çok önemli görevler düşüyor. Aksi takdirde Türkiye karanlığa gömülecektir. Biliyorsunuz özellikle İstanbul'daki sulh ceza hâkimleri nasıl atandı? Bunlar, 17 Aralık operasyonlarında tutuklananlara tahliye kararları veren mahkemelerdir. Şu andaki Cumhurbaşkanı, başbakanlığı sırasında ‘Kuvvetler ayrılığı ilkesini tasvip etmiyorum.' diyebilmiş bir kişidir. Yani bunun anlamı iktidar yasama ve yürütmeye zaten hâkimdir, yargıyı da etkisi altına alma arzusu vardır bunu ortaya koymuştur. Bu yaşananlar bu arzunun tezahürüdür. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin içinde demokrat olan kişiler de vardır. Onların bu gidişe bir dur demesi gerekmektedir.”

 

Muhalif medya kuruluşlarının malvarlıklarına el konabilecek 

 

CHP’nin hukukçu vekili Ali Özgündüz, AKP’nin tartışmalı yargı paketindeki en önemli düzenlemelerden biri olan “mal varlığına el koyma” kapsamının genişletilmesinin ardında muhalif basına yönelik operasyon hazırlığı iddiası gündeme geldi.

CHP’li Ali Özgündüz, düzenlemenin basın özgürlüğüne kastedecek bir düzenleme olduğunu belirterek herhangi bir medya grubuna yönelik, “anayasal suça iştirak” suçlamasıyla operasyon yetkisinin verildiğini belirtti. Özgündüz’ün değerlendirmeleri şöyle:

“Darbe girişimi nedeniyle medya organlarının mal varlığına el konulabilir. HSYK artık hükümetin elinde. Bu HSYK, sulh hâkimlerini atayacak. Son düzenlemelerle de istedikleri soruşturmaları açabilecekler. Yapılmak istenilen düzenlemelerin başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Türkiye, sadece Anayasa’ya uygun değil uluslararası sözleşmelere de uygun yasa yapmalı."

“Hükümet aleyhine yayınlar yapan medya grubuna ‘anayasal düzene karşı suça iştirak ettiniz. Medya organlarının mal varlığına el konabilir. HSYK hükümetin eline geçti. Bu konuda kararları bu HSYK’nın atayacağı sulh hâkimleri verecek. Cumhurbaşkanı ve Başbakan, son yaşanan sokak olaylarında CHP ve MHP’li vatan haini ilan etti. Hükümetin atadığı bir savcı soruşturma başlatır hâkim de bunu kabul ederse milletvekiline ‘sizi yargılıyoruz, dokunulmazlık burada işlemez’ denebilir.”

“Ergenekon, Balyoz, Oda TV, KCK, Casusluk gibi davalardaki hakim ve savcılara sicil affı gelecek ama 17 Aralık soruşturmasını yürütenler kapsamdışı bırakılacak.”

 

'Bu düzenlemeleri İsrail Filistinliler'e uyguluyor'

 

Avukat İrfan Sönmez söz konusu tasarıya benzer düzenlemelerin “İsrail gibi ülkelerde Filistinlilerin mallarına el koymak, böylece ülkeyi terk etmelerini temin etmek maksadıyla yapıldığını” savundu.

Zaman gazetesinde konuşan İrfan Sönmez’in açıklamaları şöyle: 

“AB perspektifi ve müktesebatıyla ters düşen, Türkiye'yi gelişmiş ülkelerin çok gerisine atacak düzenlemeler yapılmak isteniyor. Sulh ceza hâkimliklerinin yetkisinin tüm ülkeyi kapsayacak şekilde genişletilmesi Türkiye'de bir yargı kaosuna sebep olacaktır. Hâkimler arasında bir yetki ve görev karmaşası oluşacaktır. Hâlbuki hukuk, karmaşayı ve keyfîliği ortadan kaldırmak için vardır. Bu şekildeki bir düzenleme, en başta yargı çevresi açısından bir belirsizliğe sebebiyet vereceği için son derece yanlıştır. Dünyanın hiçbir yerinde şüphe ile hukuk bir araya gelmez. Şüphenin mutlaka makul ve maddi delillerle desteklenmesi gerekir. Evrensel hukuk normlarında, ‘şüphe sanığın lehine yorumlanır' diye bir hukuk kaidesi vardır. Burada, şüphenin şahsın aleyhine çevrilmesi söz konusudur ve evrensel kaideler tamamen ters yüz edilmektedir. Bu, daha çok İsrail gibi ülkelerde uygulanan, Filistinlilerin mallarına el koymak, Filistinlilere zarar vermek, ekonomik olarak güçsüzleştirmek, etnik arındırma yapabilmek, böylece ülkeyi terk etmelerini temin etmek maksadı olan bir sistemdir. Bu, demokratik ülkelerin hiçbirisinde kabul görmez. Bu, hukukun deliller üzerine değil, şüphe üzerine bina edilmesidir. Siyasetin, hasımlarını bir şüphe üzerine yok ettiği, mallarına el koyduğu Orta Çağ zihniyetinin hortlatılması anlamına gelen bir düzenlemedir. Darbe dönemleri, hukukun olağanüstülüğe feda edildiği, evrensel kabullerin dışına çıkarıldığı dönemlerdir. Şu anda Türkiye'de olağanüstü bir durum da, bunları gerektirecek bir durum da yoktur.”

 

Paket savunma hakkına darbedir

 

Aljazeera Türk'e konuşan Hukukçular Birliği Başkanı Sinan Kılıçkaya bazı özel durumlarda uygulamanın yararlı olabileceğini ancak düzenlemenin geneli itibariyle savunma hakkına darbe olacağını söyledi:

“Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması aşamasında avukatların dosyaya erişimini kolaylaştıran yasa değişikliği özgürlükçü, demokratik, hukuk devletine yakışan çok yerinde bir karardı. Bu kısıtlamanın tekrar yasalaşması insan hayatı ve kişi özgürlüğünü ilgilendiren dosyalarda yararlı olabilir. Ancak genel bir uygulamayla dosyanın içeriği hiçbir şekilde paylaşılmazsa doğru bir uygulama olmaz. Hükümet bunu sadece paralel yapıyla mücadelede kullanmak için getiriyorsa yasanın değiştirilmesini de doğru bulmuyorum. Özgürlüğe ve hukuk devletine yakışan bir durum olmaz.”

 

İhtiyaca göre yasa çıkarılıyor

 

Hukuk Hayat Derneği Başkanı Mehmet Kasap ise Şubat ayında düzenlenen bir konuda yeniden değişiklik yapılmasına tepki gösterdi. Hükümeti 'günün ihtiyaçlarına uygun yasa çıkarmakla' eleştiren Kasap’ın Al Jazeera Türk için yaptığı değerlendirme şöyle:

“Avukatların dosyaya erişimlerini kısıtlayan hükümler, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından hükümet tarafından kaldırılmıştı. Üzerinden altı ay dahi geçmeden yeniden avukatların dosyaya erişimlerinin savcılığın talebiyle kısıtlanabilmesine imkan veren yasa çıkarılmış oldu. Birbirinin tam zıttı olan bu iki değişiklik, şu anda ülkemizde nasıl yasa yapıldığının en somut göstergesidir. Yasalar, ihtiyaca ve sağlayacağı faydaya göre değil, tamamen Hükümet açısından günün ihtiyacına uygun şartları sağlamak için çıkarılmaktadır. Yapılan bu değişiklikle, Anayasal bir hak olan ‘savunma hakkı’na önemli bir darbe vurulmaktadır. Dosyaya erişemeyen müdafi, müvekkili lehine sağlıklı bir savunma hazırlayamayacaktır. Burada da mağdur olan yine vatandaş olacaktır.”

 

Hangi soruşturma ifşa edildi? 

 

CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek 17 ve 25 Aralık soruşturmaları nedeniyle paniğe kapıldığını savundu. Hükümetin "Soruşturma dosyalarında ne var, ne yok görelim" diye değişiklik öne sürdü. 

Dibek, "Bu saatten sonra, 'hazırlıklarımızı da yapıyoruz, Cemaat'e operasyon yapacağız. Cemaat dosyaları görmesin' diyorsunuz" ifadelerini kullandı.  

 

'Savunma hakkı göstermelik süs kabağı haline getiriliyor'

 

Ömer Kavili, iddia ile birlikte devreye girmesi gereken savunmanın göstermelik süs kabağı haline getirildiğini ifade etti. Zaman gazetesine konuşan Kavili şu ifadeleri kullandı:

Şu an muktedirler, istediğini yapabileceğini sanıyor. Araştırma işi soruşturmaya dönüştüğü anda, iddia ile birlikte savunmanın da devreye girmesi gerekir. Oysa iddia aşamasında kişilerin tutuklanmasında, mal varlığına el konulmasında, kişinin özel bilgilerine el konulup kamuya mal edilmesinde her türlü istediğini yapacağını sananlar, er geç hukuk kurallarına kapılarını tak diye çarpacaklardır. Sadece şu var, hukukun kuralını anlamayanlar  sadece bu kuralları kendilerine uygulandığı takdirde ne yapmaları gerektiğini, ne yapacaklarını düşünsünler. Eğer bu düzenlemeler varken, o zamanki Başbakan'ın oğlu, o zamanki bakanlık yapan devlet memurları veya o zamanki töhmet altında kalan şüpheli kişilerle ilgili olarak eğer bu kurallar uygulansaydı, eğer Reza Zarrab'ın avukatı Zarrab hakkındaki soruşturma evrakına ulaşamamış olsaydı müvekkilini tahliye ettirebilir miydi? Şimdi bu ortaya çıkarılacak olan tasarı hukuk değil, bu kanun bile değildir. Çünkü dünyada her işin kanunu olan tek bir diktatör vardır o da Hitler'dir. Kimse onu geçemez. Ama böyle bir tasarı yasalaşacak olur ise bu tür hukuku silah, tetikçi olarak kullanmak isteyenleri ilk önce vuracaktır. Çünkü ihtilaller önce kendi evlatlarını yer. Eğer savunma kutsal olsaydı, savunmayla dokunulamazdı, savunma eleştirilemezdi, tutuklanamazdı. Bırakın savunmanın kutsal olmasını, göstermelik süs kabağı haline getiriliyor. Etkisiz hale getiriliyor. Ama savunmanın çökertildiği bir ortamda yargı asla onurlu olmayacaktır.

 

 

İlgili Haberler