Medya

Hikmet Çetinkaya: Cumhuriyet’i ihbar eden eski arkadaşlarımızı yalanlarıyla baş başa bırakıyorum

"Biz kendi çıkarlarımızı değil, ülkemizin çıkarlarını savunduk"

24 Ocak 2017 12:26

Cumhuriyet gazetesine yönelik düzenlenen operasyonda "PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir olduğu" iddiasıyla gözaltına alınan Hikmet Çetinkaya, gazetenin 11 yazar ve yöneticisinin hâlâ tutuklu olduğunu hatırlatarak "İhbar eden eski arkadaşlarımızı yalanlarıyla baş başa bırakıyorum" dedi.

Hikmet Çetinkaya'nın "Başımız dik, alnımız açık!.." başlığıyla yayımlanan (24 Ocak 2017) yazısı şöyle:

Umutların yeşermesini, yaşama sevincimin insan sıcaklığına dönmesini istiyorum... 
Fotoğraf karelerinde yaşanan acıları görmekten bıktık usandık. 
Türkiye’deki sıkıntı yasayla hukuk karmaşasından geçiyor, yasaların hukuk olduğu sanılıyor... 
Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan ErinçBerin Nadi’nin 
15. ölüm yıldönümünde (5 Kasım 2016) yaptığı konuşmada şöyle diyordu: 
Yasa başka, hukuk başka. Yasalar var ama içinde hukuk yok. Siz yaşadığınız dönemden bakarak Atatürk’ü çıkarları ya da yapacaklarını kolaylaştırması için kullananların sadece 12 Eylül paşaları olduğunu zannedenler arasında kalmış olabilirsiniz. Oysa Atatürk’ü kendi çıkarları için kullananlar öylesine var ki durumu daha ciddiye almak gerekiyor.

***

Yaşadıklarımız bize her yaşta geçen zamanı yeniden yaşatıyor... 
Hırs... 
Çıkar... 
Bireysel çıkarları için 90 yıllık Cumhuriyet’i amaç olarak değil, araç olarak kullananları çok yakından tanıyoruz... 
Oysa Cumhuriyet hep aydınlanmanın ışığında yürümüş ve bugünlere gelmiştir.
 Bugün Silivri’de tutuklu 11 arkadaşımız var... 
Benim gözümde onların hepsi yurtsever; laik demokratik Cumhuriyeti, üniter devleti savunan, temel hak ve özgürlüklerden yana olan dostlarım... 
Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay,Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Ahmet Şık... 
Arkadaşlarımızdan 10’u 81 gündür, Ahmet Şık 25 gündür tutuklu...

***

Biz ne Mustafa Kemal’i ne de Cumhuriyet’i kendi kişisel çıkarlarımız için kullandık... 
Onun için fotoğraf karelerinde, düşler ormanında yaşanan acılar ve hüzünler bizi yalnızlığımızın sarmalına aldı... 
Tek amacımız İlhan Selçuk’tan sonra Cumhuriyet’i yaşatmaktı... 
Yazımı yazarken neredeyse bir haftadır yüzünü göremediğimiz güneş, mavi atlasın üzerinden bize gülümsüyordu. 
Çocuksu bir gülüştü... 
Duyarlı ve tutkuluydu...
Üstelik yapmacıksız... 
Çalışanların ücretlerini ay başında ödemek için çırpınıyorduk... 
Akın Atalay, Güray Öz, Hakan Kara, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör Vakıf Yönetim Kurulu üyeleriydi...

***

Bir algı operasyonu yapılıyordu. Sanki CumhuriyetFETÖ’den para yardımı almıştı... 
Ne zaman, nerede, nasıl? 
Böylesine bir algı işte... 
Bir zamanlar Fethullah’ın kayığından inmeyenler, şimdilerde Cumhuriyet’i “FETÖ’cü olmakla” suçluyorlardı... 
Çamur at izi kalsın... 
İzi falan kalmazdı... 
Medya medyaya; gazeteci gazeteciye düşman olmamıştı bugün olduğu gibi...
 Peki, o sahte Atatürkçülere ne denilirdi!.. 
11 arkadaşım tutukluydu... 
Oklar onlara, özellikle Akın Atalay’a dönüktü... 
Akın’ı 25 yıldır tanıyorum... 
Onurlu ve dürüst... 
İyi bir hukukçu ve yönetici... 
Bizlerin tek suçu muhalif olmamızdı...

***

Cumhuriyet’i ihbar eden eski arkadaşlarımızı yalanlarıyla baş başa bırakıyorum... 
Biz kendi çıkarlarımızı değil, ülkemizin çıkarlarını savunduk... 
Çalmadık, çırpmadık... 
Laik devleti, demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri savunduk... 
Çünkü kimi yaşanmışlıklar, tutkunun, yoksunluğun, kimsesizliğin o zaman dilimi içinde fotoğraf karelerini oluşturur... 
Bırakırsın kendini karanlığına. Gözlerini açtığında aydınlık kucaklar seni. 
Ve bir sesle irkilirsin... 
Düşen sesin halkaları çıkar, hırs ... 
Dudaklar, öpüşler, aşk her şey yeniden doğar; ölümsüz o yolun unutuşta hayatın özgürlüğüdür yıldızlar... 
Başımız dik, alnımız açık!..