Gündem

HDP'li Paylan'dan RTÜK tepkisi: İnternet de "Padişahım çok yaşa" diyenlerin yayın yaptığı bir yere dönüşecek

"Diyelim ki Youtube'a Erdoğan'ı eleştiren bir video konuldu? O Youtube bir aya kapatılır"

22 Şubat 2018 16:49

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, RTÜK’e internet yayınlarını denetleme yetkisi veren Torba Tasarı’nın 73. Maddesi sunulan önergeyle kabul edildi. Medyada her akşam iktidar yanlısı kişilerin televizyona çıktığını söyleyen HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, "Televizyona eleştirenler çıkamıyor. İnternet alanını da böyle regüle edersek, buna yol açarsak orası da “Padişahım çok yaşa"cıların yayın yaptığı bir yere dönüşür ve hatalar gösterilemez, ‘kandırıldım’ demeler devam eder” dedi.

Paylan, Periscope’tan yaptığı yayının üzerine ‘Paylan TV’ yazması durumunda bu düzenlemeye göre, RTÜK'ten ruhsat alması gerektiğini de dikkati çekti.

AKP’lilerin maddeye ilişkin verdikleri önergeye göre, madde “RTÜK'ten geçici yayın hakkı veya yayın lisansı bulunan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, bu hak ve lisansları ile yayınlarını internet ortamından da sunabilecek" diye düzenlendi.

Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerini sadece internet üzerinden sunmak isteyen medya hizmet sağlayıcıları üst kuruldan yayın lisansı, bu yayınları internet ortamından iletmek isteyen platform işletmecileri de üst kuruldan yayın iletim yetkisi alacak.

6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’da yapılacak düzenlemeye göre, Üst Kurul kayıtlarında yayıncı olarak gözüken kuruluşların, eş zamanlı olup olmadığına bakılmaksızın, yayınlarını isterlerse kendilerine ait internet sitelerinden sunabileceklerine olanak tanıyor. Radyo ve televizyon yayınlarını sadece internet üzerinden sunmak İsteyen kuruluşlara da sadece bu amaçla lisans alabilme imkanı veriliyor. Söz konusu yayınlar da karasal, uydu ve kablo ortamından yapılan diğer yayınlar gibi Üst Kurulun içerik denetimine tabi olacak. İnternet üzerinden, radyo ve televizyon yayını yapan, ancak Üst Kurulca yetkilendirilmeyen kuruluşların yayınları ise Üst Kurlun bildirimi üzerine sulh ceza hâkimi kararı ile engellenebilecek. . Sulh ceza hakimi, RTÜK'ün talebini en geç 24 saat içinde duruşma yapmaksızın karara bağlayacak. Bu karara karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilecek.

Bütçe Komisyonu’nun dünkü oturumunda kabul edilen 73. Maddeye ilişkin konuşmalardan bazı bölümler şöyle:

Ağbal: Haksız rekabet var  

Maliye Bakanı Naci Ağbal: Yayıncılık faaliyeti bu maddede mevcut RTÜK Kanunu’ndaki yayıncılık faaliyeti hiçbir şekilde genişletilmeksiniz, aynı kapsamda, öyle evinden, odasından yayın yapanlar değil, normal radyo ve televizyon yayıncılık faaliyeti nasıl tanımlanmışsa o tanımlamaya uygun faaliyetleri yürütenler bakımından aynı kural ve kaidelerin uygulanmasını öngörüyor.

Haksız rekabet yok mu? Özü itibarıyla aynı faaliyeti internet ortamında yapmak ile frekans alıp yapmak arasında ne fark var? Siz frekans üzerinden bu yayını yaptığınız zaman RTÜK’ün bütün kurallarına, kaidelerine, denetimine tabi olacaksınız ama internetten yaptığınızda o zaman kural, kaideler sizi bağlamayacak, denetlemeye tabi olmayacaksınız. Dolayısıyla burada bir haksız rekabet var. Özü itibarıyla aynı faal iyeti yürütenler arasında bir tarafta kural ve kaidelere uyan, onlara tabi işletmeler var; bir tarafta da tamamen bunların dışında, kuralsız, kaidesiz, ilkesiz, hiçbir sorumluluğu olmayan bir yayıncılık var. Dolayısıyla bu düzenleme aslında mevcut radyo televizyon yayıncılığını frekans üzerinden yapanlar bakımından da bu haksızlığın, bu haksız rekabetin ve bu eşitsizliğin ortadan kaldırılması için son derece önemli.

Ayrıca, burada yine söylendiği gibi internet ortamında yapılan yayınların bir şekilde daraltılması, özgürlüklerin kısıtlanması gibi bir bakış açısı olduğunu nereden çıkarıyoruz?

“Güneşe çıkarken bile güneş kremi sürüyoruz çocuklarımıza, havayı alırken bile bir filtre koyuyoruz”


Ayşe Keşir ( AKP Düzce) – Bu anlamda bu düzenlemenin son derece olumlu olduğunu, özellikle çocukların korunması ve terörizm konusu Türkiye’nin önemli bir konusu ve bunun yani demokrasinin en önemli aracı olan iletişimin terörizme alet edilmesine asla fırsat veremeyiz. Bu fırsat verebileceğimiz bir şey değil, bir örnek vererek söylediklerimi bitireceğim. Bakın, hava bedava, su bedava, hepimiz biliriz bu dizeleri. Hava ve su, güneş en doğal hakkı değil mi insanın çok basit bir örnek veriyorum yani tutanaklardan yarın bir gün birileri okursa bu örnekleri ne olur daha kolay anlasınlar diye. Güneş ve hava kadar insanların özgürce kullandığı bir şey yok ama ne yapıyoruz? Güneşe çıkarken bile güneş kremi sürüyoruz çocuklarımıza, havayı alırken bile bir filtre  koyuyoruz zararlı işte sinekler böcekler girmesin diye. Bu kadar özgür olduğumuz alanda bile bu kadar temel fi ltrelere ihtiyacımız var. O anlamda bu düzenlemenin özellikle kurumsal içerik açısından bu düzenlemenin son derece gerekli olduğunu düşünüyorum, bu konudaki görüşlerimi ifade etmek istedim.


“Egemen bir devlet gelişmiş demokrasilerde otoritesini, egemenliğini nasıl tesis ediyorsa”


Cahit Özkan ( AKP Denizli) –Sosyal medyanın ana medya olması doğal bir süreç, internet medyasının da ana medya olması sosyal medya araçlarının yaygınlaşmasının bir sonucu. Biz öyle ya da böyle devlet otoriteyi tesis edecekse, bu otorite diktatörlük falan değildir, otorite demek, hukuk devletinin, hani, Themis heykelinden örnek vereyim, Frenk memleketlerinden örnek verirsek daha fazla anlaşılabileceğini düşünüyorum. Themis Heykeli’nde iki aygıt vardır değil mi heykelin elinde? Bir tanesi kitap, yasa, diğeri kılıç. Kılıç, otoriteyi temsil eder.

Yani sen başına buyruk, her şeye özgürlük diyemezsin. Orada özgürlü ünün bittiği alan yani hukukun sınırlarının dışına çıktığın anda şak diye o kılıç keser. Buna otorite denir. Onun içindir ki devletin var olmasının gereği, istikrardır. Devlet istikrarı sağlamak için yani yaşamın istikrarını, ifade özgürlüğünün istikrarını, inanç özgürlüğünün, düşünce özgürlüğünün istikrarını devlet dediğimiz aygıt, hukuku kullanarak otoritesini tesis eder. Bunun adı istikrardır işte.

Onun için, evet, soru şu, güzel sorular sordu Sayın Paylan. Ne diyor? “Efendim, ben böyle yaydırarak açtım televizyonu, oradan yayın yapıyorum. Televizyon al” diyor. “Beni nereye sınırlandıracaksın?” Egemen bir devlet gelişmiş demokrasilerde otoritesini, egemenliğini nasıl tesis ediyorsa… Suç mu? O zaman savcılar göreve gelecek. Efendim, vergi meselesi mi? O zaman Maliye Bakanlığı devreye girecek. Efendim, RTÜK meselesi, denetim, disiplin mi? O zaman RTÜK devreye girecek. Yani egemen bir devlet ne yapması gerekiyorsa onu yapar. Şimdi, önceki senelerde -bunu ben Meclisteki konuşmamda da ifade ettim- 15 Temmuzdan önce Almanya’da iki gazeteci Almanya’nın Brezilya’ya sattığı silahlarla ilgili gizli bilgi ve belgeleri kamuya ifşa ettiği için yargılandı, tutuklandı. Bakın, elin ülkesindeki hukuk da aynı, senin Anayasa’ndaki basın özgürlüğü de aynı. Ama senin ülkende 10 bin gazeteci varsa, 10 bin gazetecinin içerisinde 2’si, 3’ü yargısal süreçle karşı karşıya kalıyorsa Almanya’da suç olan bir eylemin Türkiye'de özgürlük olmasını kimse isteyemez.

Bakın, hepimiz bu ülkeye bir bedel ödeyerek geldik, bu ülkenin siyasi tarihine, çatışma süreçlerine baktığımız zaman 1980 öncesi dönemde insanların birbirini katlettiği, devlet otoritesinin ortadan kalktığı, hukuk düzeninin tarumar edildiği dönemde Sayın Paylan’ın dediği özgürlük mutlaktı.

Temizel:  Anayasa’nın 13 ve 26. Maddelerine aykırı


Zekeriya Temizel (İzmir)- İnternet üzerinden yayın yapan bu tür bireysel girişimlerin veya kurumsal girişimlerin yılda 250 bin lirayı bulan frekans ücretlerini ödemesi, lisans ücretlerini ödemesi zaten hayal. Demek ki neyle uğraşıyormuşuz? Bu olayı başından kesmek, yayın nedeniyle herhangi bir zararlı yayın ya da buralara sınırlama getirilmesini sağlayan amaçlardan herhangi birisinin gerçekleşmesi nedeniyle sınırlama getirmiyoruz, baştan olduğu gibi kesin olarak bu olayların yapılmasını engelliyorsunuz. Bizim Anayasa’mızın 26’ncı maddesi düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini çok net bir şekilde düzenledikten sonra, sınır tanımaz bir şekilde, radyo, televizyon, sinema ve benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasını buna engel olarak görmüyor. Demek ki bir izin sistemine bağlanacak. Bağlanabilir, bağlansın da; nitekim bağlanmış da zaten 5651 sayılı Kanun’la. Peki bu konuda bir sınır var mı?

O zaman geçiyorsunuz Anayasa’nın 13’üncü maddesine. Anayasa’nın 13’üncü maddesinde temel hakların sınırlandırılmasıyla ilgili olarak birtakım ilkeler var. Son olarak orada “ve”den sonra der ki Anayasa’nın 13’üncü maddesi, bu şekildeki sınırlandırmalar “ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” Yani sınır getiriyorsanız ölçülü olacaksınız. Nereye gittiği belli olmayan, nereye konduğu belli olmayan, hiçbir şeye dayanmayan sınırsız bir yasaklama getirmeye kalkıyor iseniz bu, 13’üncü maddeye aykırı oluyor. Sınırlama tamam, 26’ncı maddeyle böyle bir şey yapıyorsunuz, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini kanunla düzenleme hakkını kullanıyorsunuz ki zaten kullanmışsınız yani bunun için ilave bir şey yapmaya gerek yok ama buna karşılık da ölçülülük ilkesiyle asla bağdaşmayacak, Anayasa’ya bu açıdan tamamen aykırı olan inanılmaz geniş birtakım düzenlemeler yapıyorsun uz.


HDP’li Garo Paylan: YouTube'da Recep Tayyip Erdoğan’ı diyelim ki ağır bir video konuldu?  


Garo Paylan- Yasalarımız var, mesela Cumhurbaşkanına hakaret diye bir yasa var ve bunun yorumlanmasının nasıl olduğunu biliyoruz. Şimdi, mesela bir milletvekilimiz, Ahmet Yıldırım Grup Başkan Vekilimiz Cumhurbaşkanına hakaretten on bir ay ceza aldı ve yarın milletvekilliği düşürülecek ve bu yasa yürürlükte olduğu sürece, düşünün ki “YouTube”da Recep Tayyip Erdoğan’ı diyelim ki ağır eleştiren ama buradaki yargının yorumunda veya sizin nezdinizde “Bu hakarettir arkadaş” denilen bir video diyelim ki konuldu “YouTube”a. Direkt olarak bir kişi, tek bir kişinin şikâyeti yeterli; RTÜK’e başvuru yapar, oradan da bir açıklama “Vay, sen misin o videoyu koyan.” diye, bir tane de “Ey YouTobe” diye bir açıklama yapılır. O “YouTube” bir ay içinde kapatılır. “Netfilx”de diyelim ki bir video konuldu, bir film konuldu; istemeyiz ama içinde Atatürk’ü başka türlü gösteren bir video konuldu diyelim ki hani “Wikipedia” bunun için yasaklı. Bir kişi yine şikâyette bulunur ve “Netfilx” platformu kapatılır arkadaşlar, “YouTube”dur, “Instagram”dır…

Bunların sonuçları da şöyle olur: Bugünkü özgürlük anlayışımız içinde söylüyorum, yani bugün baktığımız özgürlükler süzgeci içinden söylüyorum. Bizi dünyadan koparan, ülkemizin “Wikipedia”da olduğu gibi “Netfli x”in, “YouTube”un, “Instagram”ın, “Facebook”un hatta yasaklı olduğu bir ülke durumuna getirebilir çünkü bu maddenin lafzında bunlar var ve mevcut yorumlamalarımızla bu sonuçlara yol açabiliriz.

“ Kuzey Kore  ülkesi olmayalım”

Bu yasayla şu veriliyor -bakın, korkunç bir durumdur- bütün alanı denetleme yetkisi veriliyor, bütün yayınları denetleme yetkisi veriliyor. “Platform” diye tanımlandıktan sonra bütün internet alanı da hatta yarın öyle bir yorumlanabilir ki ben burada “Periscope”tan yayın yapıyorum zaman zaman.

Açıyorum burada, köşesine de “Paylan TV” yazabilir miyim? “Paylan TV” yazabilir miyim köşesine? Bir logo koyarım değil mi ve buradan yayın yapıyorum Meclisin içinden; yazdım “Paylan TV” Siz bana diyeceksiniz ki “Bak, bu yasada diyor ki ‘Paylan TV’ yazmışsın. Gel arkadaş, benden ruhsatalman gerekiyor.” “Lisans alacaksın.” diyecek. Böyle yorumlanabilir. Yani bu anlamda ifrat tefrit noktasında çok kötü bir yere savrulabileceğimiz bir yetki RTÜK’e verilmeye çalışılıyor.

Arkadaşlar, yani şu olsa anlayacağım:

İşte, Adnan Hoca’nın A9’u, bilmem nesi, şusu busu hani gerçekten spesifi k olarak bir liste getirse bize; hani “Arkadaş, şu 20 tane şeye bizim yetkimiz yetmiyor. Bunları da kapatamıyoruz yargı eliyle, mevcut yasalar buna yetmiyor.” dese –bence yetiyor- o zaman anlayacağım ama bütün alanı denetleme yetkisi verirsek RTÜK bunun içinde kaybolur, şikâyetlerin altında boğulur. Ülkemiz bence eften püften sebeplerle yasakçı, Kuzey Kore gibi algılanan bir ülke durumuna getirilir. Buna yol vermeyelim derim.


“Padişahım çok yaşa!”cılar televizyona”


Hata yaptığınızı söyleyenler olursa ifade özgürlüğü vardır. Her gün “Padişahım çok yaşa!” diyenler olduğu sürece… Bugünkü medyada baktığımızda her akşam “Padişahım çok yaşa!”cılar televizyona çıkıyor, eleştirenler çıkamıyor. İnternet alanını da böyle regüle edersek, buna yol açarsak orası da “Padişahım çok yaşa!”cıların yayın yaptığı bir yere dönüşür ve hatalar gösterilemez ve “Kandırıldım.” demeler devam eder arkadaşlar.