Kültür-Sanat

Hasankeyf'in mücadelesini anlatan ‘Suyun Ölüm Tarihi' Belçika, Almanya ve İngiltere'nin ardından İspanya'da gösterilecek

“Hasankeyf için artık bir saatin bile kıymeti var”

25 Mart 2018 02:44

Gazeteci ve sosyolog Ali Ergül’ün Ilısu Barajı inşaatı nedeniyle gerçekleşecek yıkıma karşı Hasankeyf’in tarihini anlatmak için çektiği “Suyun Ölüm Tarihi” belgeseli Brüksel, Avrupa Parlamentosu, Almanya ve İngiltere’nin ardından İspanya’nın kuzeyindeki özerk Bask Bölgesi’nde bu yıl 12.si düzenlenecek olan Ekolojik Filmler Fesivali kapsamında gösterilecek.

“Hasankeyf için artık bir saatin bile kıymeti var”

Filmin Yönetmeni Ali Ergül, Avrupa turnesinin yanı sıra filmin internette herkese açık ve ücretsiz şekilde paylaşılmasının nedenini “Hasankeyf için artık bir saatin bile kıymeti var. Hem ulusal hem de uluslararası kamuoyuna ihtiyaç var. Yok, edilmek istenilen hikâyenin şu an sadece bu alanda yaşayan hakların değil bütün dünya haklarının mirası olduğunu biliyoruz. Sadece Hasankeyf değil yüzlerce höyük de sular altına bırakılacak. Milyonlarca canlı katledilecek. Bu kıyıma artık dur denilmeli. Hazırladığım çalışma bugüne kadar yapılan mücadelede bir çakıl taşı bile değil. Bunu biliyorum. Ortaya çıkan ürünü kendime ya da festivallere saklayamazdım. Bu nedenden dolayı herkesle paylaşmayı doğru buldum” sözleriyle açıkladı.

Temmuz 2016’da ilan edilen ve halen devam eden OHAL sürecinde çekilen belgesel, Kürtçe-Türkçe, İspanyolca, Almanca ve İngilizce alt yazılı olarak izlenebilir.

“Hem insanların hem canlıların kırımı yapılmak isteniyor”

Ali Ergül filme ilişkin olarak daha önce BasNews’a yaptığı açıklamada şunları söylemişti:

“Diasporada yaşayan biri olarak Hasankeyf ve Dicle Vadisi mücadelesini uzaktan izledim. Özelikle bir dönem mücadeleden öte bir şov alanına dönüştü. Ama daha sonrasında ciddi bir kırılma ve yalnızlaşma olduğunu söyleyebiliriz. Bu dönemde Hasankeyf ve Dicle Vadisi’yle ilgili bir şeyler yapma ihtiyacı duydum. Tabi ekonomik nedenlerden dolayı hep ertelendi bu istek. Daha iyi bir şeyler yapayım duygusu hâkimdi sürekli. OHAL ve kayyımlarla birlikte zaten çok zayıflayan mücadele artık durma noktasına gelmişti. Eldeki imkânlarla bir şeyler yapmam gerekiyordu ve bu şekilde başladı çalışmalar. Mart ayında başlayan çekimler Temmuz ayında bitti. Hasankeyf ve Dicle Vadisi mücadelesi için çok yanlış yaklaşımlarla karşılaşıyoruz. Elbette ki yerel mücadele kıymetlidir. Ama bütün bunun ötesinde Hasankeyf ve Dicle Vadisi sadece orada yaşayan halkların mirası değil bugün dünyada yaşayan bütün halkların ortak mücadelesidir. Bütün dünya halklarının ayak izleri var bu coğrafyada. Bu yanlış yaklaşımdan dolayı Hasankeyf ve Dicle Vadisi yalnız bırakıldı. Bu yanlıştan hemen dönülmeli. Aksi takdirde Dicle Vadisi ve tarihi kent Hasankeyf sular altında kalırsa sadece bu coğrafyada yaşayan halkların değil bütün dünya halklarının ayak izleri silinmiş olacak. Yüz binlerce insan göç etmek zorunda kalacak. Çok sayıda canlı türü yok olacak. Barajın birçok nedeni var elbette ki. Ama en önemli amacı coğrafyayı hafızalaştırıp kimliksiz bir toplum yaratmak istiyorlar. Bazıları için sert bir tanımlama olabilir ama bu bir soykırıma karşılık gelir. Hem insanların hem canlıların kırımı yapılmak isteniyor.”