Medya

Gülse Birsel: Bırakalım Avrupa Birliği'ni, İngiltere'ye girelim!

"İngilizlerle sandığınızdan çok daha fazla ortak yanımız vardır; mesela çay"

26 Haziran 2016 12:24

Hürriyet yazarı Gülse Birsel, Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma yönünde karar vermesiyle ilgili olarak, "Avrupa Birliği'ni İngiltere bile istemiyorsa, amaan biz hiç tenezzül etmeyiz. Ki zaten onlar da bizi istemiyor. Öte yandan Şanghay beşlisi için de eski popülaritemiz yok" dedi. "Biz işimize bakalım. Avrupa Birliği’yle durumumuz malum. E Şanghay beşlisi de bize eskisi kadar sıcak bakmıyor muhtemelen" dedi. "Bu durumda, bence iki yalnız ve güzel ülkenin güçlerini birleştirmekten başka çaresi kalmadı" ifadesini kullanan Birsel, "Bırakalım Avrupa Birliği’ni, biz İngiltere’ye girelim!" diye yazdı.

Gülse Birsel'in, "O zaman İngiltere'ye mi girsek?" başlığıyla yayımlanan (26 Haziran 2016) yazısı şöyle:

Avrupa Birliği'ni İngiltere bile istemiyorsa, amaan biz hiç tenezzül etmeyiz. Ki zaten onlar da bizi istemiyor. Öte yandan Şanghay beşlisi için de eski popülaritemiz yok. Bence iki yalnız ve güzel ülke olarak İngiltere'yle bir ittifak kurmalıyız. Bunu kolaylaştıracak çok ortak noktamız var.

Ben el kadar çocuktum, “Üç-beş seneye Avrupa Birliği’ne gireriz” diyorlardı.

 

Bak ben daha bebekken Avrupa Birliği’ne giren İngiltere, bir arkadaşa baktı çıktı, biz hâlâ giremedik.İyi mi oldu?

 

Valla bence cevap İngiltere’nin AB’den ayrılma kampanyasını yürüten beyefendinin kalıtımında gizli.

 

Bu eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson isimli beyefendi, Osmanlı’da milli mücadele ve Atatürk karşıtı yayınlarıyla bilinen Dahiliye Nazırı Ali Kemal’in torunu.

 

Yani ailecek isabetli karar vermedikleri, doğru tarafta yer almadıkları aşikâr!Neyse olan oldu.

 

Biz işimize bakalım. Avrupa Birliği’yle durumumuz malum. E Şanghay beşlisi de bize eskisi kadar sıcak bakmıyor muhtemelen.Bu durumda, bence iki yalnız ve güzel ülkenin güçlerini birleştirmekten başka çaresi kalmadı.

 

Bırakalım Avrupa Birliği’ni, biz İngiltere’ye girelim!

 

Daha doğrusu bir Türk-İngiliz birliği oluşturalım. Hatta bu iki ülkenin de geleceği için çok avantajlı bir çözüm olabilir.

 

Neden derseniz:

 

- İngilizlerle sandığınızdan çok daha fazla ortak yanımız vardır. Mesela çay. Bu iki millet çaysız yapamaz, akşamüzerine doğru çayını içmezse kendine gelemez. Fakat İngiliz, adam gibi çay demlemesini de bilmez. İngilizlere demli çayı öğretmeli, onları tavşankanıyla tanıştırmalıyız. Varsın onlar yanında ‘scone’, biz simit yiyelim. Biz içine üç şeker katalım, onlar süt koysun.

 

- İki ülkede de at geleneksel olarak çok mühim hayvandır. İngilizlerin avrat ve silah konusundaki bakış açılarını bilemem. Ama iyi at binmek iki memleketin de ata sporudur. Ascott yarışlarına ciritin eklendiğini düşünün! Nasıl bir hareket, bir heyecan gelir. Döpiyes giyip büyük şapka takmakla atlı spor işi çözülüyorsa, ohoo.

 

- AB’nin dili, bir yerde Fransızca. Biz ülke olarak ne olursa olsun, Fransızcadan çok İngilizceye yakınızdır. Hatta, bir İngiliz çift olan Mr. ve Mrs. Brown’ın plaja, kızları Mary’nin okula gittiği hikâye, içinde bulundurduğu mevsimsel kafa karışıklığına rağmen eğitim sistemimizin temel taşlarındandır.

 

- Her şeye rağmen Türklerin İngilizce öğrenmesi zordur. Anadolu lisesinde okudum, oradan biliyorum. Bazı sınıf arkadaşlarım İngilizce öğrenene kadar, İngiliz öğretmenlerimizin Türkçeyi şakır şakır konuşmaya başladığını hatırlıyorum. Bu sebeple, bence Türk-İngiliz birliğinin dili Türkçe olmalıdır.

 

-Bu ‘Türkçe’li çözüm bizi söz konusu birliğe çok ısıtacak, Türk kamuoyunun İngilizlere hemencecik yakın hissetmesine sebep olacaktır. Zira Türkçe bilen bir İngilizi dinlerken Karadenizli sanmanız çok yüksek ihtimaldir. İstanbul’a yerleşen İngilizleri bakkaldan alışveriş yaparken bir dinleyin. Araya bir “Haçan”, bir “Daa” filan sıkıştırsanız asla Rizeli vatandaşımdan ayıramazsınız. Ayrıca iki bölgenin de yağmur açısından kaderi ve çay zevki pek benzer. Gayda sesiyle tulum sesiniyse ancak profesyonel bir müzisyen ayırabilir. Bu sebeplerden, Türkiye-İngiltere birliğinde ilk adımları Karadenizlilerin atması, iletişim ve kültür köprüsünü onların kurması mantıklı bir tercih olacaktır. 

 

Pabucumun kraliçesi

 

- İlk bakışta öyle görünmese de, bu birlikte İngiltere’nin Türkiye’ye ihtiyacı daha fazladır. Londra’daki Hyde Park arazisi yıllardır atıl durmaktadır. Türk inşaatçıları, belki yine Karadenizlilerin başı çektiği bir grupla, son AB haberi yüzünden sallanan İngiltere ekonomisini şahlandırabilirler.

Bizim inşaatçılarımız o araziden kaç rezidans ,kaç AVM çıkartır. Yıllardır bir Harrods’la nereye kadar? Yakışıyor mu? İngiliz halkının yeni konut ve AVM’lere, İngiliz Sterlini’nin tekrar yükselmeye, inşaatçılarımızınsa yeni kupon arsalara ihtiyacı vardır. Bu birlik Türklerin eliyle İngiltere’ye medeniyet, kalkınma götürecektir.m İngiltere’nin kararındaki zamanlamayı protesto etmek istiyorum.

Tam düğün sezonu, çeyrek altın 205 TL’ye vurmuştur. Bizim acilen güçleri birleştirip sterlinin değerini yükseltip altını düşürmemiz lazımdır. İngiltere bunu bize borçludur!m 2. Elizabeth kraliçe olmuştur. Hatta ülke tarihinin en uzun hüküm süren kraliçesi olmuştur, fakat affedersiniz pabucumun kraliçesi olmuştur.

Öyle saray mı olur? Saray elini atıp şu oylamanın sonucunu değiştirememiş, “Hayır” oyu verenleri dışlayamamış, iki miting yapıp taraftarlarını konsolide edememiştir. Gelininin entarilerine karışmakla lider olunmamaktadır tabii.  İngiltere’nin gerçek liderliği, istikrarı bizden öğrenmesi lazımdır. Sayın okuyucular, değerli vatandaşlarım ve sevgili Birleşik Krallık yurttaşları...

Görüldüğü gibi fiili durum oluşmuş, şimdi sadece İngiliz anayasasını bu birliğe uydurmak kalmıştır. Sizi en kalbi duygularımla selamlıyorum!