Gündem

Gazeteci şirket gezisinde ağırlandı ve yazdı: Bu cep telefonu harika kuzum!

Hürriyet'in magazin yazarı Onur Baştürk New York'tan bildiriyor: HTC'nin yeni modeli ana hedefe çok iyi odaklanmış bir pazarlama harikası

13 Ekim 2014 14:43

Gazetecilerin şirket gezilerinde misafir edilmelerine karşılık kaleme aldıkları yazılara çarpıcı bir örnek, Hürriyet'in magazin yazarı Onur Baştürk'ten geldi. Baştürk, cep telefonu lansmanı için kendisini bir grup gazeteciyle birlikte New York'ta misafir eden HTC için kaleme aldığı yazıda, "HTC'nin yeni telefonu Desire Eye'ın dünya lansmanı için bir dans stüdyosunun çatısındaydık... Selfie'yi flaşla çekmene olanak sağlayan HTC'nin yenisi de bu ana hedefe çok iyi odaklanmış bir pazarlama harikası" ifadesini kullandı. Lansman için New York'a götürülen Baştürk, "Esas merak ettiğim ise şu: Sürekli fotoğraf çekmek bizi nereye götürecek kuzum" diye sordu. Yazısına, şirket gezisinde misafir edildiği yolunda okurları uyarıcı bir not koymayan Baştürk, ağırlanan gazetecilere telefon hediye edilip edilmediği konusunda da bir bilgi vermedi.

Hürriyet'te son reklam tartışması, gazetenin daha önce de reklamlara ve ilanlara çıkan yazarı Prof. Osman Müftüoğlu'nun bu kez bir inşaat şirketinin reklam filmi için kamera karşısına geçmesi üzerine önceki hafta yaşanmıştı. Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, 29 Eylül Pazartesi günkü yazısında reklamlarda oynamasının yayın ilkeleri ve gazetecilik etiğine aykırı olduğunu belirterek Müftüoğlu'nu uyarmıştı. 

Hürriyet'te, Onur Baştürk'ün yazısına benzer bir yazı da, yine gazetenin magazin yazarlarından Cengiz Semercioğlu'nun kaleminden çıkmıştı. Temmuz 2012'deki bu yazı üzerine, yine Okur Temsilcisi Bildirici, haftalık köşesinde Semercioğlu'nu eleştirmişti. 

Hürriyet yazarı Vahap Munyar'ın da, Ekonomi Servisi Müdürü olduğu dönemde ilaç şirketi Novartis tarafından Afrika'da, Coca Cola tarafından ABD'de misafir edildikten sonra kaleme aldığı yazılar tartışma yaratmıştı. 

 

Onur Baştürk: Pazarlama harikası

 

Hürriyet'te son reklam yazısı Onur Baştürk'ten geldi. Köşesinde "Dünyanın dört bir taraftan gazetecilerle New York'ta HTC'nin dünya lansmanını izlediğini" duyuran Baştürk'ün "Bin like uğruna havalan ey dansçı!" başlığıyla yayımlanan (13 Ekim 2014) yazısının ilgili bölümü şöyle:

Bin like uğruna havalan ey dansçı!

Güzel bir kare değil mi?
Dansçı gayet artistik bir şekilde havalanmış.
Arkadaki New York görüntüsü şahane.
Zaman durmuş, söz bitmiş, hani nasıl derler: Hissetmek kalmış.
Hani istesem (fotoğraf dünyasını çok iyi bilmeyen birine) derim ki, bu fotoğraf pek değerli ustalara, misal Herb Ritts'e, Helmut Newton'a filan ait...
Ya da günümüzden Mario Testino'ya, Terry Richardson'a (pek tarzı değil ama), Steven Klein'a filan...

Yutturabilirim pekala, iddialıyım. 

Ama değil işte. Sıradan bir fotoğraf bu.
Ne ışık kuruldu bu fotoğraf için ne de başka bir şey.
Dansçı havalandı ve ben de yakaladım!
Tamam, seri davranmış olabilirim.
Ama heyhat, artık günümüzde (profesyonel fotoğrafçılar sinir olacak ama) herkes fotoğrafçı! Hatta iyi fotoğrafçı.
Resmen buna kafa yoruyor, bununla yatıp kalkıyoruz.
Bin tane filtreli, efektli aplikasyon var. Hangisi çektiğimiz fotoğrafın duygusuna uygun ona bakıyor, sonra da instagram'a yüklüyoruz.
Çünkü instagram'da rekabet bol. 
En çok like, en çok yorum bizim olmalı.
Böyle bir delilik sözkonusu.

EN İYİ FOTOĞRAF KİMİN

İşte bu fotoğraf için havalanan dansçıyı da dünyanın dört bir yanından gelen (Japonu, Rusu, Brezilyalısı) gazeteciler hep beraber çektik.
Çünkü HTC'nin yeni telefonu Desire Eye'ın dünya lansmanı için bir dans stüdyosunun çatısındaydık ve herkesin tek derdi buydu:

"En iyi kareyi nasıl ve hangi efektle yakalarım?"

Benim yakaladığım bu oldu.
Hangi ışık, hangi efekt, hangi pozlama diye çok da fazla düşünmeden bunu yakaladım.
Kabul edelim, artık elimizdeki telefonlar birer fotoğraf makinesi.
Çoktandır işlevleri sadece bu.
Öyle ki, kimimiz sadece whats app'tan yazışıyor, telefonla konuşmayı artık reddediyor.
Tersi de var: Geçenlerde bir arkadaşım kızdı, "Yeter sıkıldım whats app'tan liseliler gibi yazışmaktan" deyip telefon açtı. İtiraf ediyorum, cümle yazmaya o kadar alışmışım ki, sesi bir tuhaf geldi.

İZ BIRAKMAYA MI ÇALIŞIYORUZ

Yine de sonuç değişmiyor. Yeni telefonların hepsi fotoğraftaki son numaralarıyla ön plana çıkıyor.
Selfie'yi flaşla çekmene olanak sağlayan HTC'nin yenisi de bu ana hedefe çok iyi odaklanmış bir pazarlama harikası.
Tüm dünyadan basını sadece fotoğraf çekimi yapmak için New York çatılarından birine çıkartıp dansçı zıplatmalarından durumu anlayınız.
Esas merak ettiğim ise şu: Sürekli fotoğraf çekmek bizi nereye götürecek kuzum?
Gerçekten o anı belgelemeyi mi seviyoruz yoksa o fotoğrafın alacağı like katsayısı mı bizi motive eden?
Ya da bir şekilde "bakın şunu yaptım, şuraya gittim" diye iz bırakmaya mı çalışıyoruz?

 

Bedava şirket gezileri ve reklamcı gazetecilik üzerine beş örnek olay, beş yazı

 

1- Prof. Müftüoğlu'nun Hürriyet'teki etik ihlali

2- Profesör Müftüoğlu Hürriyet'te dükkân açmış!

3-  Hürriyet, Türk Tabipleri Birliği ve Osman Müftüoğlu

4- Hürriyet gazetesi ve kokuşmuş bir Ali-Cengiz hikâyesi!

5- Türk basını yine yedi, uçtu, sevdi, yazdı