Bilim / Teknoloji

Frank R. Lillie ödülünü kazanan Dr. Eren’den gurbetçi akademisyenlere ‘meydan okuma’

Dr. A.Murat Eren ve Woods Hole'da staj yapan Özcan Esen Frank R. Lillie onuruna verilen yaratıcılık ödülünü kazandı

Soldan sağa: Doğancan Özturan, B. Duygu Özpolat, Aysu Uygur, A. Murat Eren, İlker Öztop ve Özcan Esen. Geçtiğimiz yaz gerçekleşen "Bilim Kazanı" röportajından

03 Mart 2015 19:41


ABD’nin Massachusetts eyaletindeki Marine Biological Laboratory’de bilim insanı olarak faaliyet gösteren Dr. A. Murat Eren ve geçen sene, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden gelip Woods Hole’da staj yapan Özcan Esen’in üzerinde çalıştıkları proje 125 bin dolar ödüle layık görüldü.

Frank R. Lillie isimli meşhur hayvanbilimcinin onuruna verilen yaratıcılık ödülünün sonuçlarının duyurulmasının ardından T24’e konuşan Özcan Esen, “Bir lisans öğrencisi olarak böyle bir akademik çalışmada yer almak benim için inanılmaz bir tecrübe oldu” dedi ve  Dr. Eren’in projenin temel bileşenlerinden birisinin sorumluluğunu karşılık beklemeden kendisine verdiğini, bu güveni boşa çıkarmadığı için mutlu olduğunu söyledi.

Esen, Woods Hole’daki staj süresince işine tutkuyla bağlı bilim insanlarıyla bir arada bulunma şansı yakaladığını belirtti:  “Bu staj dönemi esnasında sınav ve testlerin tek değerlendirme kriteri olmadığı, öğrencilere gerçek dünya uygulamaları olan ciddi sorumlulukların verildiği bir üniversite ortamının ne kadar faydalı olabileceğini gördüm.

Özellikle Dr. Eren’in eline kağıt kalem alarak, ya da tahta üzerinde çizerek, hatta Türkiye’ye döndükten sonra bile görüntülü arayarak, saatlerce yaptığımız çalışmanın bilimsel boyutunu anlamam için gösterdiği çaba sayesinde mikrobiyolojiye, ve yeteneklerimi bu alanda nasıl kullanabileceğime dair çok fazla şey öğrendim. Geldiğimiz noktada bu projenin henüz geliştirme aşamasındayken böylesine büyük ve umut vaat eden bir ödül ile desteklendiğini görmek tarifi zor bir mutluluk.”
 

Dr. A. Murat Eren’e, “Bu proje ile şu an mikrobiyolojide olmayan neyi gerçekleştireceksiniz?” diye sorduk, yanıtı şöyle oldu: 
 
“Son yıllarda dünya üzerindeki her ekosistemi mesken tutan mikrobiyal yaşama olan ilgimiz özellikle bakterilerin obezite, inflamatuar bağırsak hastalıkları, astım ve egzama gibi problemlerin teşhisi ve/veya tedavisinde faydalı olabileceklerine dair öncü bulgular nedeniyle hızla arttı. Bakterilerin akıl almaz çeşitliliğini keşfettiğimizde yaşadığımız sevinç, her birimizin vücudunda bile trilyonlarcası yaşayan bakteri türlerinin yüzde 1’inden bile daha azını laboratuvar ortamında inceleyebildiğimizi fark etmemizle kursağımızda kaldı. Laboratuvarda yaşamaya ikna edemediğimiz bakterilerin sırlarını çözmeye dair uğraşıların en ümit vaat eden yolu son yıllarda popülerleşen “metagenomik” veriler ile çalışmaktan geçiyor. Fakat boyutu terabaytlara ulaşan kompleks metagenomik veriler ile çalışmak hiç de kolay değil. Geçtiğimiz yıl bu alandaki açığı bir nebze olsun kapatmak üzere yeni bir yazılım platformu geliştirmeye karar verdim.”
 
- Özcan Esen ile nasıl tanıştınız?
 
Düzenli olarak elimdeki projeler içinde, “projenin geri kalanından soyutlanabilir ve başkası tarafından yapılabilir” bileşenleri tespit etmeye çalışıyor, ve bu bileşenleri kendini gerçek dünya problemleri ile sınamak ve bu esnada yeni bir alana dair fikir sahibi olmak isteyen kişilerin önüne koymaya gayret ediyorum. İlk olarak bu projede benimle birlikte uzaktan çalışmak isteyebilecek birisi olup olmadığını sormak üzere Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde çalışan Dr. Necdet Yücel’e e-posta attım. Özcan Esen ile bu şekilde tanıştık.
 
- Dr. Necdet Yücel burada kritik bir rol oynamış gibi görünüyor.
 
Kesinlikle. Üniversite öğrencileri yolculukları esnasında karşılarına çıkan insanlardan ve fırsatlardan çok fazla etkileniyorlar. Ben de Özcan gibi COMU’da okudum, ve aynen onun gibi yolum Dr. Necdet Yücel ile kesişti. Yolu Dr. Yücel ile kesişip şu anda önemli noktalarda önemli işler yapan birçok da insan tanıyorum. Bunun bir rastlantı olduğuna inanmam güç. Görünen o ki Dr. Yücel bir şeyleri doğru yapıyor. Belki Türkiye’de yüksek öğrenimin çerçevesini çizenler Dr. Yücel’e neyi doğru yaptığını sorup bu modeli yaygınlaştırmanın yollarını aramalılar. Bu vesileyle hem benim yolculuğuma olan katkılarından, hem de beni Özcan ile tanıştırmış olmasından ötürü Necdet Yücel’e tekrar teşekkür ediyorum.
 
- Projeye dönelim.
 
Özcan kısa sürede projeye ilgili olduğunu ispatlayınca üzerinde çalıştığım altyapının önemli bir bileşeninin sorumluluğunu tamamen kendisine devrettim. Kendisi davetimi kabul edip ABD’ye geldi ve burada yaptığı staj esnasında yoğun bir şekilde çalışma fırsatı yakaladık. Özcan ABD’de geçirdiği süre içinde üstün bir performansa imza attı. Bu kısa ziyareti esnasında sadece beni değil, burada birlikte çalıştığım insanları da epey etkiledi. Öyle ki, şu noktada eğer mezuniyetinin ardından akademik bir yolculuğu tercih ederse, çalıştığım enstitüde onu doktora öğrencisi olarak laboratuvarında ağırlamak isteyebilecek birçok akademisyen var.
 
- Sizce Özcan Esen tek örnek mi?
 
Elbette Özcan geldiği eğitim sistemi içindeki tek örnek olmasa gerek. Özcan’ın çevresinin önlerine uygun problemler konulduğunda üstün bir performans gösterebilecek öğrencilerle dolu olduğuna şüphem yok. Bu kısa birlikte çalışma deneyiminin bana ve Özcan’a olan faydalarını düşündüğümde ister istemez “geriye kalan öğrenciler ve geriye kalan akademisyenler ne olacak” diye sorguluyorum. Bu bağlamda kendi adıma küçük kararlar alıyorum: misal, bilim yolculuğumu her yıl Türkiye’den biyoenformatik ya da mikrobiyoloji alanlarında benimle çalışacak iki stajyer öğrenciyi ağırlayabilecek şekilde düzenlemek için gayret edeceğim. Ben tek başıma elbette yeterli değilim, fakat her birimiz teorik ve pratik engelleri aşıp görmek istediğimiz değişim olmak için çalışmak zorundayız.
 
- Bunun bir sonraki adımı nedir?
 

Bunun bir sonraki adımı yurt dışında faaliyet gösteren Türkiye çıkışlı diğer bilim insanlarını benzer bir çalışma yöntemine fırsat vermeye, üniversiteleri de yurt dışında kendileri ile çalışmaya ikna ettikleri bilim insanlarını ziyaret edebilmeleri için öğrencilere küçük de olsa maddi destek sağlamaya ikna etmek muhtemelen. Çünkü Özcan’ın deneyimi sadece benim ve kendisi için değil, aynı zamanda döndüğü yerdeki öğrenci arkadaşları için de değerli. Belki Türkiye’nin akademik çehresini bu şekilde değiştirmek, oradaki öğrencileri yeteneklerinin güncel bilimsel problemlerin çözümünde ne kadar etkili olabileceğini göstermek bu şekilde mümkün olabilir.
 
- Diğer akademisyenlere bir mesajınız var mı?
 
Evet. Hatta mesajın ötesinde bir meydan okuma ile bitirmek istiyorum.
 
Buradan iki ismi tüm okurların huzurunda önümüzdeki yaz döneminde Türkiye’den iki öğrenciye staj imkanı vermeye davet ediyorum. İlki, Zürih Üniversitesi’ndeki laboratuvarında topluluk ekolojisi çalışan Dr. Arpat Özgül, ikincisi ise Buffalo Üniversitesi’ndeki laboratuvarında evrim çalışan Dr. Ömer Gökçümen. Bu satırları okuyan ve bu alanlarda staj yapmak isteyen öğrenciler Dr. Özgül ve Dr. Gökçümen’in laboratuvarlar sayfalarını internetten bulsunlar, yaptıkları bilimin doğasını anlayana kadar yayınlarını okusunlar, sonra her birine kendilerinin onlar için neler yapabileceklerini anlatan bir e-posta atsınlar.

Işıl Öz de bu işin peşine düşsün, nasıl sonuçlandığını yazsın bizlere. Bu da mesela Türkiye akademisinin “ice bucket challenge”ı olsun, ve meyvelerini Türkiye’deki bir sonraki neslin yiyeceği gerçek bir değişimin tohumlarını atmış olalım. Belki bugün bizlere Türkiye’nin sunamadığı bilim ortamı, vizyonunun gelişmesine ufak da olsa katkıda bulunduğumuz gençlerin iradesi ile inşa olur. Olmazsa da olmaz, ve yaptıklarımız yanımıza kar kalır. Nitekim bu işten kazançsız çıkmanın bir yolunu göremiyorum.